İSMAİL SAİB SENCER

(1873-1940)

Son dönem âlim ve hâfız-ı kütüblerinden.

Müellif:

31 Ocak 1873’te Erzurum’da doğdu. Babası Erzurumlu Hacı Kurbanzâde Binbaşı Mehmed Şevki Bey’dir. Küçük yaşta İstanbul’a gitti, burada Esekapısı İbrâhim Paşa İbtidâî Mektebi’ni ve Koca Mustafa Paşa Askerî Rüşdiyesi’ni bitirdi (1887). Fâtih dersiâmı Arapkirli Abbas Şükrü Efendi ile Süleymaniye dersiâmı Ferhad Efendi’den dinî ilimlerde icâzetnâme aldı. Tıbb-ı atîk, müfredât-ı tıb, teşrîh ve biyoloji gibi ilimlerle de meşgul oldu. Ayrıca eczacılık ve hukuk mekteplerinde bazı derslere dinleyici olarak katıldı. Maarif Nezâreti’nin açmış olduğu imtihanı kazanarak Beyazıt Umumi Kütüphanesi’nde ikinci hâfız-ı kütüblüğe tayin edildi (15 Eylül 1897). Bu arada medreseyi de bitiren İsmail Saib Efendi Beyazıt dersiâmlığı unvanını aldı (24 Mayıs 1902) ve 1903 Martından itibaren Beyazıt Camii’nde ders vermeye başladı.

1908’de ibtidâ-i hâric derecesiyle Muharrem Efendi Medresesi ikinci müderrisliği Arap edebiyatı hocalığına tayin edildi (, s. 176). 1911 yılında Sinan Paşa Medresesi’nde Arapça hocalığına, 1914’te Dârü’l-hilâfeti’l-aliyye Medresesi kısm-ı âlî Arap edebiyatı müderrisliğine getirildi (a.g.e., s. 128). Beyazıt Umumi Kütüphanesi’nin ilk müdürü Tahsin Efendi’nin ölümünden sonra buranın birinci hâfız-ı kütübü (müdür) oldu (19 Aralık 1916). 1916-1918 ve 1922-1923 yıllarında muhatap olarak huzur derslerine katıldı. 1919’da Süleymaniye Medresesi’nde kelâm müderrisliği, 1921-1925 yıllarında Dârülfünun Edebiyat Fakültesi’nde Arap edebiyatı hocalığı, bir süre de Soğukçeşme Askerî Rüşdiyesi’nde Arapça hocalığı yaptı. Yakınında bulunanların ifadesine göre, 1925’ten sonra şapka giyilmesi hakkındaki kanun üzerine “taassubundan değil prensiplerinden fedakârlık yapmamak uğruna” (Ebül‘ulâ Mardin, II-III, 995, 997) dışarıdaki görevlerinden ayrılarak Beyazıt Umumi Kütüphanesi’ne çekildi. Burada kitaplar, kütüphaneye gelen araştırmacılar ve bakımını üstlendiği çok sayıda kedi arasında kendine has bir hayat düzeni içinde yaşadı. Kırk yılı aşkın bir süre çalıştığı Beyazıt Umumi Kütüphanesi’nden 1939 yılı sonlarında emekli olunca İbnülemin Mahmud Kemal’le beraber Kütüphaneler Tasnif İşleri, ardından İslâm Ansiklopedisi ilmî müşavirliğinde bulundu. Bu sırada kendisine Lâleli’de Râgıb Paşa Kütüphanesi’nin girişindeki ilkokulun bir odası ikametgâh olarak verildi. 22 Mart 1940’ta vefat etti, Merkez Efendi Camii’nin kıble tarafındaki aile kabristanına defnedildi.

Arapça ve Farsça’dan başka Fransızca ve Almanca bilen, bir ölçüde Grekçe ve Latince’yi de anlayan İsmail Saib, bunun yanında on binlerce kitabı tanıyan çok geniş bir hâfızaya sahip olması dolayısıyla çağdaşları olan yerli ve yabancı bilginlerce “ayaklı kütüphane”, “fihrist-i ulûm”, “canlı bibliyografya” ve “çağının Câhiz’i” gibi sıfatlara lâyık görülmüştür. Ayrıca eski müelliflerin yazılarını tanımada, yazmaların bozuk bölümlerini bile kolayca okumada, gördüğü bir yazıdan metnin hangi yüzyıla ve hangi hattata ait olduğunu tahmin etmede üstün bir kabiliyeti vardı. Melâmîmeşrep, sakin tabiatlı, nazik bir insan olan İsmail Saib kendisine başvuran kişilerden bilgisini esirgemezdi.

Hayatı boyunca Türk-İslâm kültürünü tanıtmak için gayret sarfeden İsmail Saib’in kendi döneminde Doğu’da ve Batı’da yazılan ilâhiyat, edebiyat, tarih, felsefe, riyâziye ve tıp tarihiyle ilgili bazı eserlerin vücuda gelmesinde doğrudan veya dolaylı olarak yardımları olmuştur. Değişik ülkelerden şarkiyatçılar ve müslüman âlimler kendisini sık sık ziyaret edip bilgisine başvururlardı. Mehmet Ali Ayni, Abdülaziz Mecdi Tolun, Şerefettin Yaltkaya, Kilisli Rifat Bilge, M. Fuad Köprülü, Osman Nuri Ergin, Mehmed Âkif Ersoy, Yahya Kemal Beyatlı, Hasan Basri Çantay, İbnülemin Mahmud Kemal, İsmail Hami Danişmend, Muallim Cevdet İnançalp, İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Abdülbaki Gölpınarlı, Ahmet Süheyl Ünver, Oskar Rescher, Louis Massignon ve Hellmut Ritter gibi ilim ve edebiyat adamları İsmail Saib Efendi’den büyük ölçüde istifade etmişlerdir.

İsmail Saib’in eser vermemesi konusunda çeşitli yorumlar ve eleştiriler yapılmıştır. Bazıları onun mâlûmatfüruşluk yaptığını, aslında “ayaklı kütüphane” tipi âlimler devrinin kapandığını öne sürerken ölümünden sonra hakkında iki makale yazan Oskar Rescher, İslâm bilimi alanındaki tümelci yaklaşımına dikkat çekerek Câhiz tarzındaki bu çok yönlülüğünün onu ilim uğruna çalışanlar için eşsiz bir cazibe merkezi haline getirdiğini, ancak bu özelliğinin kendisinde eser yazdırmayan bir kuvvet dağılmasına da sebep teşkil ettiğini belirtmiştir. Ayrıca bu tavrın bir yaşama tarzı olarak benimsediği sûfî anlayışından kaynaklandığını, bilgisini ortaya koyarak bir ad yapma isteğinin bulunmadığını ifade etmiştir. Abdülbaki Gölpınarlı da tarikat bakımından Mevlevî, meşrep itibariyle Melâmî-Hamzavî olduğunu ve devrin Hamzavî kutbu Seyyid Abdülkādir-i Belhî’ye bağlı bulunduğunu söyler.

İsmail Saib’in, Keşfü’ẓ-ẓunûn’un kendisinde bulunan nüshasının kenarlarına kaydettiği önemli zeyilleri vardır. Eserin 1941 basımı hazırlanırken bu zeyillerin dikkate alındığı belirtilmekteyse de (neşredenin girişi, s. 12-13) başlangıçta düşünüldüğü şekilde asıl metne ek olarak basımının gerçekleşmediği anlaşılmaktadır (Rescher, s. 1020-1021). Bursalı Mehmed Tâhir’in Osmanlı Müellifleri’ni kaleme alırken İsmail Saib’den çok yararlandığı ve Süheyl Ünver’in 1933’te açılan Tıp Tarihi Enstitüsü’ndeki çalışmalarına katkıda bulunduğu da bilinmektedir. İsmail Saib Sencer’in şahsî kütüphanesindeki kitapları Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Kütüphanesi’nde kendi adını taşıyan bölümde muhafaza edilmektedir.


BİBLİYOGRAFYA

“Memuriyet Sicil Evrakı”, TTK Ktp., A. Süheyl Ünver, nr. 162.

, M. Şerefettin Yaltkaya’nın girişi, s. 12-13.

, s. 128, 176.

Ebül‘ulâ Mardin, Huzur Dersleri (nşr. İsmet Sungurbey), İstanbul 1966, II-III, 987-1047.

O. Rescher, “Hoca İsmail Efendi’nin Günlük Hayatından Anılar” (trc. İsmet Sungurbey – Neclâ Sungurbey), a.e., s. 1010-1024.

a.mlf., “İsmail Sâib, Hoca İsmail Efendi’nin Ölümü Dolayısiyle” (trc. İsmet Sungurbey), İş Mecmuası, sy. 23-24, İstanbul 1940, s. 159-165.

, s. 195.

Muzaffer Gökmen, Kitaplar Arasında 44 Yıl, İstanbul 1977, s. 123-133, 140.

Beyazıt Devlet Kütüphanesi 100 Yaşında (haz. Hasan Duman), İstanbul 1984, s. 49-51.

A. Süheyl Ünver, “Beyazıt Devlet Kütüphanesi ve Gördüklerim”, a.e., s. 69-74.

a.mlf., “İsmail Saib Efendi Hoca (1871-1940) ve Tıb Tarihimiz”, Türk Tıb Tarihi Arkivi, IV/16, İstanbul 1940, s. 145-151.

Ahmed Güner Sayar, A. Süheyl Ünver: Hayatı, Şahsiyeti ve Eserleri, İstanbul 1994, s. 275-283.

İsmail Hakkı Uzunçarşılıoğlu, “Üstad İsmail Sâib Sencer”, , IV/13 (1940), s. 145-148.

“Bir Büyük Âlimimizi Kaybettik, İsmail Sâib Sencer Dün Büyük Bir İhtifal ile Gömüldü”, Vakit, XXIII/7974, İstanbul 24 Mart 1940, s. 1, 5.

Vâlâ Nûreddin, “Âlim ile Haramiler Hikâyesi”, Akşam, XXII/7994, İstanbul 26 Mart 1940, s. 3.

Nusret Safa Coşkun, “Bizi Dünya Ayıplayacaktır!”, Son Posta, X/3469, İstanbul 27 Mart 1940, s. 1, 8.

a.mlf., “Yazdığı Eserlere Başkalarının İmzalarını Atan Âlim”, a.e., X/3470 (28 Mart 1940), s. 1, 2.

Ziyaeddin Fahri [Fındıkoğlu], “Dört Ölüme Dair”, Cumhuriyet, XVI/5705, İstanbul 31 Mart 1940, s. 1, 8.

Abdülbaki Gökpınarlı, “Kaybettiğimiz Büyük Âlim İsmail Sâib”, Vakit, XXIII/7990, İstanbul 9 Nisan 1940, s. 3, 4.

Niyazi Ahmet [Banoğlu], “İsmail Saip Hakkında Yazılanlar”, a.e., XXIII/7996 (15 Nisan 1940), s. 3.

Avni Aktunç, “İsmail Saib Efendi”, Yirminci Asır, sy. 26, İstanbul 1953, s. 17, 31.

Hasan Duman, “İsmail Sencer’i Anarken”, Türk Kütüphanecileri Derneği Bülteni, XXIX/3, Ankara 1980, s. 141-149.

Ahmet Nezih Galitekin, “İsmail Sâib Sencer”, Müteferrika, sy. 4, İstanbul 1994, s. 137-144.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2001 yılında İstanbul’da basılan 23. cildinde, 122-123 numaralı sayfalarda yer almıştır.