İstanbul`da Tanzimat öncesi Osmanlı Dönemi Rum Ortodoks kiliseleri

Tez KünyeDurumu
İstanbul`da Tanzimat öncesi Osmanlı Dönemi Rum Ortodoks kiliseleri / The Greek Orthodox churches in Istanbul during the Ottoman reign before Tanzimat
Yazar:MEHMET ZAFER KARACA
Danışman: PROF. DR. YILDIZ ÖTÜKEN
Yer Bilgisi: Hacettepe Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü / Sanat Tarihi Ana Bilim Dalı
Konu:Sanat Tarihi = Art History
Dizin:Kiliseler = Churchs ; Osmanlı Dönemi = Ottoman Period ; Rum Ortodoks = Rum Orthodox ; İstanbul = Istanbul
Onaylandı
Doktora
Türkçe
2000
790 s.
ÖZET İstanbul’da, Tanzimat öncesi Osmanlı dönemi Rum Ortodoks Kiliseleri’ni konu alan çalışmamız; kiliselerde mimari özelliklerin tespiti, değerlendirmesi ve verilerin irdelenerek, mimari karakteristiğe ilişkin belirleyici özelliklerin ortaya konulması amacına yöneliktir. Tanzimat ve Islahat fermanları ile başlayan değişim sürecinin, Rum cemaatin mimari faaliyetlerinde de dönüm noktası oluşturması nedeniyle, bu dönem ile sınırlandırılan çalışma, dörtyüz yıllık bir süreci kapsamaktadır. Söz konusu dönemde İstanbul’da bulunan 52 kilisenin, 27’si Yüksek Lisans tezimiz, 25’i Doktora tezimiz kapsamında incelenmiştir. Mimaride saptanan ortak özelliklerin, İstanbul dışındaki kiliselerde de görülmesi, Rum Ortodoks Kiliseleri açısından dönem özelliği olarak belirlenmektedir. Fetihten sonra, İstanbul’daki Bizans dini yapılarının yerinde inşa edilen Rum Ortodoks Kiliseleri, konum olarak Bizans kiliselerinin devamını oluşturmuşlardır. Osmanlı döneminde, yeni kilise inşa edilmesine izin verilmemiş; mevcut kiliseler, Osmanlı kurallarına göre gerçekleştirilen onarımlar ve yemden yapımlarla varlıklarım sürdürmüştür. Dönemin Rum Ortodoks Kiliseleri, sade, basit, tekdüze yapılardır; kiliselerde kesinlikle kubbe kullanılmamış; dışta haç ve benzeri tanımlayıcı öge bulundurulmamışür. İstanbul’da dönemin Rum Ortodoks Kiliseleri, bazilikal plan tipinde, üç nefli ve beşik çatılıdır. Boyutları büyük olmayan dikdörtgen planlı yapılar, eksene göre simetri gösterir. Doğuda, yarım yuvarlak apsis dışa çıkıntı yapar, içte ve dışta sıvalı kiliseler, moloz taş veya kaba yonu taş kullanılarak inşa edilmiştir. Cephelerde, devşirme malzeme kullanımı görülür. Genelde sade ve basit olan cepheler, kuzey ve güneyde tek sıra pencere dizisi, doğu ve baüda ise üstte orta nef hizasındaki üçlü pencereler ile düzenlenmiştir. Pencereler, büyük ve kemerlidir. Yapılarda, en az biri baüda olmak üzere iki veya üç giriş vardır. Naosta nef ayrımı, genellikle beş ya da altışar taşıyıcının bulunduğu, iki sıra ile sağlanmış; taşıyıcılar arşitrav ya da basık veya yuvarlak kemerlerle bağlanmıştır. Naosta orta nef, yan netlerden daha geniş ve yüksektir. Ortalama oran 1:2:1 şeklinde uygulanmıştır. Yan netler orta nef ile aynı zeminde, veya bir basamak yüksektir. Zemin döşemesi, genelde mermerdir.11 Doğudaki ilk taşıyıcılar hizasında sınırlanan bema, neflerden bir veya iki basamak yüksektir. Doğuda orta nef hizasında, yarım yuvarlak apsis yer alır. Bazı kiliseler, üç apsislidir. Bemanın yan netler hizasındaki bölümleri prothesis ve diakonikon olarak işlev kazanmıştır. Doğu duvar ile kuzey ve güney duvarlarda nişler vardır. Banda, narteksin içte çözümlendiği ya da revak biçiminde düzenlendiği örnekler azdır. Genellikle, sonradan eklenmiş narteksler bulunur. Naosun batısında, kadınlar için düzenlenmiş galeri, narteks üzerinde, ya da batıdaki taşıyıcılar üzerinde yer alır. Naosta, ahşap örtü sistemi, genelde bağdadi tekniğindedir. Örtü, orta nefte tonoz, yan neflerde ise tonoz ya da düz tavandır. Tonoz örtü, basık ve beşik tonoz biçiminde çeşitlenir. Dışta, örtüsü yarım konik çatı olan apsis, içte yarım kubbe ile örtülüdür. Örtü sistemi, sıva üstü boyama tekniğinde bezelidir. Bezeme kuşaklarının dilimlediği örtüde, yoğun biçimde kullanılan bitkisel motifler ve yıldız motiflerinin yanısıra, geometrik motifler de görülür. Örtü eteğinde, bitkisel motifli bordürler, diş sıralan ve düz renk kuşaklan vardır. Naosun doğusunda, bemayı sınırlayan ve netleri kapsayan ahşap ikonostasion, kuzeydeki sıranın genellikle dördüncü taşıyıcısına oturan ahşap ambon ve güneydeki sıranın genellikle üçüncü taşıyıcısı önünde bulunan ahşap despot koltuğu, aynı teknik ve biçimlerde bezenmiştir. Apsis önünde altar yer alır. Bazı kiliselerde, altar üzerinde kiborion bulunur. Kiliselerde, resim düzeni belli bir program içerir. Orta nefin örtüsü ortasındaki madalyonda Pantokrator İsa; apsis yarım kubbesinde Pilatitera Meryem tasviri; taşıyıcılar hizasında üstteki madalyonlarda Havariler; ambon cephelerinde, İsa ve Dört İncil Yazan; despot koltuğunda İsa tasviri yer alır. Galeri korkuluğundaki tasvirler İncil ve Tevrat kaynaklıdır. İkonostasiondaki resim düzeni de, altta eksene göre, İsa, Meryem ve Çocuk İsa, Vaftizci İoannes ve kilisenin ithaf edildiği “Kutsal” tasviri bulunacak şekilde düzenlenmiştir. İstanbul’daki Rum Ortodoks Kiliseleri, Osmanlı yönetiminin yaklaşımı çerçevesinde, cemaatin mevcut koşullan ve kültürel birikimi ile geliştirdiği çözümlemenin sonucu olarak, özgün mimari karakter oluşturmuştur. Dönemin Rum Ortodoks Kiliseleri Osmanlı mimarisi içinde belirlenmiştir. Bu nedenle, İstanbul’da Osmanlı dönemi boyunca varlığını sürdüren Rum Ortodoks Kiliseleri, döneminin mimarlık sanatı kapsamında ele alınmalıdır.
Ill SUMMARY The presented dissertation on the Greek Orthodox churches in Istanbul during the Ottoman reign before Tanzimat, has the intention to identify, evaluate and to interpret the architectural characteristics of the churches. As innovations undertaken during Tanzimat acted as a turning point in the architecture of the Greek community, this study limits itself to the preceding four hundred years before this epoch. Twenty-seven of the fifty-two churches that belong to the aforementioned period were discussed in our Master’s thesis and the rest twenty- five in the presented dissertation. Common features detected in the churches in Istanbul as well as in other parts of the empire are specific to the period in which they were constructed. After the conquest, the Greek Orthodox Churches were built at previous religious sites, repeating similar architectural elements found in the Byzantine churches. During the Ottoman Empire, construction of new churches were not allowed, therefore the existing churches were reconstructed and /or restored according to Ottoman regulations. The Greek Orthodox Churches belonging to this period were simple, plain and rather monotonous, definitely without domes and excluding all Christian elements, like crosses, on the facades. The Greek Orthodox Churches in Istanbul belonging to this period are timber-roofed, three-aisled basilicas. These rectangular churches are of modest dimensions, with semicircular apses, projecting to the east. The walls are constructed with roughly hewn stones and mortar and both surfaces are plastered. Employment of spoils can also be detected on the facades that are mostly plain and pierced by windows placed in single rows on the north and south. On the east and west, triple windows which correspond to the nave are applied. All of the churches have two or three entrances, one being placed on the west. All openings have arches and are rather wide. The naves are separated from the aisles generally by six pairs of pillars carrying architraves or arches. Naves are wider and higher than the aisles and have a common or occasionally one step lower floors paved with marble slabs. The average ratio of the nave to the aisles is 1:2:1. The sanctuary, placed to the east of the first pair of pillars is one or two steps higher than the nave. The semicircular apse is placed to the east of the nave. Some churches have three apses. The sections of the north and south aisles within theIV sanctuary function as prothesis and diaconicon. Niches are placed on the east, north and south walls. On the west, churches with narthexes planned together with the naves or having arcades seem to be rare, they are generally added to the church at a later period. Galleries arranged for the women are either above the narthex or are placed on the western pillars. The wooden construction of the roof is occasionally constructed in the “fachwerk” technique. The nave is covered by a barrel vault whereas the aisles may have flat roofs or vaults similar to those of the nave. The apse has a semicircular dome. The vaults and semi-dome are completely decorated with paintings applied over plaster. The geometric and floral patterns and stars appear on all surfaces divided by decorative bands. The moulding of the vaults have frames containing floral patterns together with dental motives on plain coloured bands. The wooden iconostasis, separating the sanctuary from the nave and aisles, the wooden ambo, usually placed on the fourth northern pillar and the bishop’s throne, “despot koltuğu”, generally situated in front of the third pillar have a common decorative program. The altar, sometimes with a ciborium, is placed in front of the apse. The mural paintings of the churches are applied according to a definite program. Christ the Pantokrator is painted in a medallion in the middle of the vault of the nave; in the apse’s semi-dome is Virgin Mary the Pilatitera; in the medallions above the pillars are the Apostles; on the ambo Christ and the four Evangelists and on the bishop’s throne is Christ. Scenes taken from the New and Old Testamentare depicted on the parapets of the galleries. The decoration of the iconostasis, arranged according to a set program, includes portraits of Christ at its centre, Virgin Mary with Child, John the Baptist and the “Holy Figure” to whom the church is dedicated. The Greek Orthodox Churches, restricted with Ottoman regulations, social, cultural and financial conditions of the congregation have created individual and original architectural characteristics. The Greek Orthodox Churches have emerged and survived together with the Ottoman architecture and therefore should be evaluated within the architecture of this epoch.

Download: Click here