JAUBERT, Pierre-Amédée

(1779-1847)

Fransız seyyahı ve şarkiyatçısı.

Müellif:

Provence-Gillevoisin’de doğdu. Paris’teki Ecole Spéciale des Langues Orientales Vivantes’ta Türkçe, Arapça ve Farsça öğrendi. 1798’de Napolyon’un ordusunda Mısır’a gitti ve resmî müzakerelerde tercümanlık yaptı; bu arada Napolyon’un güvenini kazandığından onun emriyle Akkâ’da Cezzâr Ahmed Paşa ile görüşmek gibi önemli bir görevi yerine getirdi. 1801’den itibaren mezun olduğu okulda Türkçe okutmaya başladı; 1804’te İstanbul’a III. Selim’in cülûsunu tebriğe gönderildi.

Jaubert, 1805 yılında tüccar görünümü altında ajan olarak İran’a gitmekle görevlendirildi. İran tahtında Kaçar hânedanından Feth Ali Şah vardı ve bir yıl önce savaş açtığı Ruslar karşısında İngilizler’den umduğu yardımı göremediği için zor durumda bulunuyordu. Jaubert’in daha sonra seyahatnâmesinde açıkladığına göre Feth Ali Şah, Napolyon’a Fransa ile dostane münasebetler kurmak istediğini bildiren bir mektup yazmış ve tüccar olduğunu söyleyen bir Ermeni ile gizlice İstanbul’daki Fransız elçiliğine göndermişti. Bu fırsattan yararlanarak İngiliz ve Ruslar’a karşı İran’la askerî bir ittifak yapmak isteyen, fakat mektubun gerçekliğinden şüphe eden Napolyon, durumu incelemesi ve mektubun gerçek olduğunu anlaması halinde şahla imzalanacak antlaşmanın ön hazırlıklarını yapması için Jaubert’e görev verdi. Napolyon’un aynı günlerde gizli görevle İran’a gönderdiği Romieux adındaki general Bağdat üzerinden vardığı Tahran’da esrarengiz bir şekilde ölmüştü. Jaubert de Voyage en Arménie et en Perse fait dans les années 1805 et 1806 adıyla yayımladığı seyahatnâmesinde (Paris 1821) anlattığı gibi birçok tehlike atlatmış ve hedefine bir yıldan uzun bir süre sonra ulaşabilmiştir.

7 Mart 1805 tarihinde Paris’ten hareket eden Jaubert 10 Nisan’da İstanbul’a geldi ve Kâğıthane’de III. Selim’in huzuruna çıkarak Fransa hükümetinin mektubunu sundu; birkaç gün sonra da kendisine bazı hediyeler verildi. Bu sırada, seyahatnâmesinde ismini bildirmediği Feth Ali Şah’ın mektubunu İstanbul’a getiren Ermeni ile temasa geçerek ondan İran’a gitmek için takip edeceği yol hakkında bilgi aldı. 30 Mayıs 1805’te deniz yoluyla önce Trabzon’a gitti; maksadı karayoluyla Erzurum üzerinden Erivan’a ulaşmaktı. Ancak kendisini tüccar diye tanıtan Jaubert pek inandırıcı olamadı ve Trabzon valisi ona gereken izin belgesini vermedi. Nihayet Fransız konsolosunun ısrarı üzerine izin alabilen Jaubert 11 Haziran günü Trabzon’dan hareket ederek Erzurum’a ulaştı ve bu defa da buradan ayrılmasına müsaade edilmedi. Fakat bir tesadüf veya tertip sonucu, kendisini Mısır’dan tanıdığını söyleyen Ahmed Bey adında genç bir gümrük eminiyle karşılaştı ve onun yardımıyla Tebriz’e gitmek üzere gizlice şehri terketti. Ancak Doğubayazıt’a geçtiğinde İshak Paşa Sarayı’nda oturan bölge beyi Mahmud Paşa’nın huzuruna çıkarıldı. Paşa, tüccar değil bir ajan olduğunu anladıktan sonra kendisini rehberi ve hizmetçisiyle birlikte zindana attırdı. Bir süre zindanda kalan ve Mahmud Paşa’nın da öldüğü bir veba salgınının ardından kurtulabilen Jaubert Erdebil’e gitti, saltanat nâibi Abbas Mirza ile görüştükten sonra Tahran’a geçerek Feth Ali Şah tarafından törenle karşılandı. Jaubert, kırk günlük İran ikameti sırasında doğrudan şahla Fransa ile İran arasında imzalanması planlanan antlaşmanın maddelerini görüştü; ardından kendisine verilen, aralarında yazma eserlerin de bulunduğu hediyelerle ve şahın elçisi Devletşah’la birlikte dönüş yolculuğuna çıktı. Van-Erzurum-Aşkale-Gümüşhane-Trabzon yoluyla Karadeniz’e inen heyet 31 Ekim 1806 tarihinde deniz yoluyla İstanbul’a ulaştı ve bir müddet burada kaldıktan sonra Paris’e hareket etti. Jaubert ve beraberindeki İran şahının elçisi Devletşah, 26 Nisan 1807’de Finkenstein’da bulunan Napolyon’un huzuruna çıkarak daha önce hazırlanmış olan antlaşma metnini onayına sundular (antlaşma ve sonuçları için bk. , XII, 451).

Paris’e döndüğünde bir kahraman olarak karşılanan Jaubert, Collège de France’ın Türkçe ve Farsça öğretim üyeliğine ve mezunu olduğu Ecole Spéciale des Langues Orientales Vivantes’ın müdürlüğüne getirildi. Daha sonra devlet müsteşarı oldu ve kendisine Fransa Kralı Légion d’Honneur, Prusya Kralı Aigle Rouge, İran Şahı Nîşân-ı Şîr-i Hurşîd ve Osmanlı Devleti Nişân-ı İftihâr madalyası verdi; Académie des Inscriptions et des Belles-Lettres, Hollanda ve Belçika kraliyet enstitüleri, Société Asiatique, İngiltere’de The Royal Asiatic Society de onu üye seçti. 1834-1847 yılları arasında Société Asiatique’te başkanlık görevinde bulundu. Birkaç defa İstanbul’a giden ve kralın huzurunda yaptığı bir konuşmada genç şarkiyatçıların, özellikle ilmî araştırmalar için her türlü yardımın yapıldığı ve misafirperverliğin gösterildiği Osmanlı topraklarına gitmelerini tavsiye eden Jaubert (, XV [1830], s. 501-507), Osmanlı-Yunan sınırının belirlenmesi için hazırlanan protokolü Bâbıâli’ye kabul ettirmesi için Kral X. Charles tarafından bir defa daha İstanbul’a gönderildi ve 1830 yılını orada geçirdi. Dönüşünde izlenim ve gözlemlerini, 4 Kasım 1831 tarihinde Académie des Inscriptions et des Belles-Lettres’de yapılan bir oturumda tebliğ olarak sundu ve bu konuşma metnini Journal Asiatique’te yayımladı (XV [1835], s. 55-69, 137-151). Osmanlı Devleti tarafından Fransa’ya gönderilen öğrencilerin gözetmenliği kendisine verilen Jaubert, Mustafa Reşid Paşa’ya Paris sefirliği esnasında tavsiyelerde bulundu. Bu görevinin ardından kendini ilmî çalışmalara verdi ve öncelikle Société de Géographie ve Société Asiatique’in teşvikiyle Şerîf el-İdrîsî’nin coğrafya kitabı Nüzhetü’l-müştâḳ fi’ḥtirâḳı’l-âfâḳ’ı La géographie d’Édrisi adıyla Fransızca’ya çevirdi (I-II, Paris 1836-1840). Ancak daha sonra tercümede çeşitli hatalar tesbit edilmiştir. Jaubert’in seyahatnâmesi, Éléments de grammaire turque (Paris 1823) ve Manuscrit turc en caractère ouigours (Paris 1825) adlı eserleriyle İstanbul hakkındaki yazısı ve Journal Asiatique’te birçok makalesi yayımlanmıştır. Özellikle bunlardan Amuderya üzerine kaleme aldığı “Mémoire sur l’ancien cours de l’Oxus” (yeni seri, , XII [1833], s. 481-500; Texts and Studies on the Historical Geography and Topography of Iran and Transoxania [ed. Fuat Sezgin], Frankfurt 1993, s. 1-20) isimli makalesi önemlidir. Ayrıca Baron Georges de Meyendorff’un seyahatnâmesini Voyage d’Orenbourg à Boukhara en 1820, à travers les steppes qui s’étendent à l’est de la mer d’Aral et audelà de l’ancien Jaxartes adıyla neşretmiştir (Paris 1826).

Hayatının son yıllarında yüksek meclis üyesi olan ve Seineet-Oine’da ölen Jaubert, her ne kadar bir şarkiyatçı olarak isim yapmışsa da onun asıl şöhreti siyasî faaliyetlerinden kaynaklanmaktadır. Eserlerinde, özellikle 1830’daki İstanbul hakkında sunduğu tebliğde topografya ve âbideler üzerine verdiği bilgilerin çok değersiz, hatta yanlış olduğu görülür. Bununla birlikte insanlar, günlük olaylar hakkındaki görüş ve yorumları dikkat çekicidir. Doğubayazıt’ta kendisini zindana attıran Mahmud Paşa’nın İshak Paşa Sarayı’nın avlusunda bulunan mezarının taşındaki silik ölüm tarihi de onun seyahatnâmesinde anlattığı olayların yardımıyla tamamlanabilmektedir.


BİBLİYOGRAFYA

P.-A. Jaubert, Voyage en Arménie et en Perse, Paris, ts., J.-J. Sédillot’nun önsözü, s. I-XXVI.

J. Fück, Die Arabischen Studien in Europa, Leipzig 1955, s. 154.

Necîb el-Akīkī, el-Müsteşriḳūn, Kahire 1980, I, 183-184.

D. Reig, Homo orientaliste, Paris 1988, s. 67, 88.

Prince Ali Kadjar, Les rois oubliés. L’épopée de la dynastie kadjare, Paris 1992, s. 143-160.

Semavi Eyice, “Bir Fransız Gizli Ajanı Amédée Jaubert”, , sy. 255 (1956), s. 742-749; sy. 256 (1956), s. 831-834.

a.mlf., “Tarihi Mezarlardan Notlar”, , sy. 4-5 (1973-74), s. 295-299, rs. 2-6.

Tahsin Yazıcı, “Feth Ali Şah”, , XII, 451.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2001 yılında İstanbul’da basılan 23. cildinde, 576-578 numaralı sayfalarda yer almıştır.