KALHÂTÎ

Ebû Abdillâh Muhammed b. Saîd el-Ezdî el-Kalhâtî (IV./X. yüzyıl [?])

Umanlı İbâzî âlimi ve tarihçi.

Müellif:

Uman denizi sahilinde Uman’ın eski başşehri Kalhât’ta doğdu. Yemen asıllı olan Kalhâtî’nin hayatına dair bilgi olmadığı gibi hangi dönemde yaşadığı da kesinlikle bilinmemektedir. Onun IV (X) (el-Keşf ve’l-beyân, neşredenin girişi, I, 8), VI (XII) (İbn İdrîsû Mustafa b. Muhammed, s. 208-209), VII (XIII) veya VIII. (XIV.) (Kutluay, XV [1967], s. 142) yüzyılda yahut 1070’ten (1659) önce (Brockelmann, II, 568) yaşadığı ileri sürülmektedir. Kalhâtî’nin el-Keşf ve’l-beyân adlı eserinin mezhepler kısmını neşreden Muhammed b. Abdülcelîl ile İbâzıyye konusunu araştıran Pierre Cuperly ve İvaz Muhammed Halîfât, Brockelmann’a katılırken el-Keşf ve’l-beyân’ın tamamını yayımlayan ve Kalhâtî’nin IV. (X.) yüzyılda yaşadığını söyleyen Seyyide İsmâil Kâşif, bu konuda müellifin eserde müşrik ve münafıkların çocuklarıyla ilgili olarak Uman imamı Saîd b. Abdullah b. Muhammed ile (ö. 368/978-79) tartıştığı bilgisine dayanmaktadır. Bu tesbit diğerlerinden daha isabetli görünmektedir. Kaynaklarda hakkında bilgi bulunmaması, eserinde de kendisinden söz etmemesine rağmen el-Keşf ve’l-beyân dikkatle incelendiğinde Kalhâtî’nin Arap dili ve edebiyatı yanında tefsir, hadis ve kelâm ilimlerini de iyi bildiği, ayrıca mezhebine son derece bağlı olduğu anlaşılır. Eserde şiir ve rivayetlerde geçen garip lafızları bir dilci ve edebiyatçı üslûbuyla açıklaması onun iyi yetişmiş bir âlim olduğunu ortaya koymaktadır.

Kalhâtî’nin bilinen tek eseri el-Keşf ve’l-beyân’dır. Kitap Hâricîler’in ve özellikle İbâzîler’in teşekkül sonrası dönemlerini anlatan en önemli kaynaklardan biri sayılmaktadır. Tamamı üç cilt olan eserin sadece II ve III. ciltleri günümüze ulaşmıştır. Kaybolan I. ciltte İbâzîliğin bir sistem olarak ele alındığı bu cilde yapılan atıflardan anlaşılmaktadır. Eserin mevcut ciltleri ellişer bölümden meydana gelmektedir. Bu ciltlerden ilkinde ilmin ve okumanın önemi, cehaletin zemmi, kader ve kazâ, va‘d ve vaîd, halku’l-Kur’ân ile insanların fiilleri gibi kelâm konuları ele alınmıştır. II. ciltte ise yaratılışla birlikte Hz. Âdem’in ve diğer peygamberlerin hayatı sırasıyla anlatıldıktan sonra Asr-ı saâdet dönemine gelinir, Hulefâ-yi Râşidîn devrinde ortaya çıkan olaylar ve Emevîler’in ilk zamanları hakkında bilgi verilir. İslâm dışındaki dinlerin ortaya çıkışı, Yahudilik, Hıristiyanlık, Mecûsîlik, Sâbiîlik gibi dinler ve bu dinlerin mezheplerinden, ayrıca Yunan felsefesinden, Hint mezhepleri, güneşe ve aya tapanlarla Câhiliye devrindeki Araplar’ın inançlarından söz edilir, ardından İslâm fırkalarına geçilir.

Müellif İslâm fırkalarını ele alırken Hz. Peygamber’den nakledilen Mecûsîler’in yetmiş, yahudilerin yetmiş bir, hıristiyanların yetmiş iki fırkaya ayrıldıkları, İslâm ümmetinin ise yetmiş üç fırkaya ayrılacağını belirten hadisi esas almış, eserini buna göre düzenlemiştir. Eserde İslâm fırkaları Mu‘tezile/Kaderiyye, Sıfâtiyye, Havâric, Şîa, zaman zaman da Abdullah b. Vehb er-Râsibî’ye nisbetle Vehbiyye şeklinde de bilinen İbâzıyye olmak üzere beş büyük gruba ayrılmıştır. Öncelikle Mu‘tezile ile Kaderiyye’yi, bu çerçevede Mürcie fırkalarını, ardından Müşebbihe (Sıfâtiyye/Haşviyye) ile Hanefiyye, Şâfiiyye, Hanbeliyye ve Mâlikiyye gibi fıkıh mezheplerini ele alan müellif, daha sonra Hâricîliğe yer vermekle birlikte mensup olduğu İbâzıyye’yi Hâricîlik kapsamında değerlendirmez. Arkasından Şîa’yı inceler. Beşinci sırada kurtuluşa erecek tek fırka, istikamet ve iman ehli yahut istikamet ve adalet ehli nitelemesiyle İbâzıyye’ye yer vererek mezhepleri ve bunların tâli fırkalarını Mu‘tezile/Kaderiyye (14) + Sıfâtiyye/Haşviyye (15) + Havâric (16) + Şîa (27) + İbâzıyye (1) şeklinde sıralayarak yetmiş üç sonucuna ulaşır. Eserin bu cildi tam bir milel ve nihal kitabı özelliği taşımaktadır. Aslında müellifin kendi mezhebi dışında kalan mezhepleri söz konusu hadis rivayeti çerçevesinde sapık ve cehennemlik olarak görmesi, onların fikirlerini tarafsız bir gözle değerlendirmesine engel teşkil etmiştir. Buna rağmen İbâzıyye’nin kendi dönemine kadar gelişimini tarihî bağlam içerisinde ortaya koyup açıklaması eserin önemini arttırmakta ve müellifini İslâm dünyasında yerleşik İbâzîlik algısını değiştirme noktasında başarılı kılmaktadır. Kalhâtî, eserinde yöntem olarak önce ele aldığı mezheplerin görüşlerini ortaya koyar, ardından âyet ve hadislerden de destek alarak bu görüşleri çürütmeye çalışır ve daha sonra da tartıştığı meselelerle ilgili olarak kendi mezhebinin görüşlerini dile getirir. Bu yönüyle el-Keşf ve’l-beyân’ın mezhepler tarihi açısından çok değerli ve ilgi çekici bilgiler ihtiva ettiği görülür.

el-Keşf ve’l-beyân’ın fırkalarla ilgili kısmı Muhammed b. Abdülcelîl tarafından yayımlanmadan önce Brockelmann ile Muhammed Kafâfî’nin çalışmalarının etkisiyle bu eserin tek nüshasının bulunduğu sanılmaktaydı. Muhammed b. Abdülcelîl’in araştırmaları sonucunda eserin iki nüshasının daha olduğu ortaya çıkmıştır. el-Keşf ve’l-beyân’ın ilk bilinen ve araştırmalarda daha çok kullanılan yazma nüshası British Museum’da (nr. 2606), diğerleri ise Cezayir’in Mîzâb bölgesindeki Kutub Kütüphanesi’yle (nr. 1975) Muhammed b. Abdülcelîl’in ulaşamadığını belirttiği Şam Zâhiriyye Kütüphanesi’ndedir. Eserin mezheplerle ilgili bölümü, Muhammed b. Abdülcelîl tarafından el-Fıraḳu’l-İslâmiyye min ḫilâli’l-Keşf ve’l-beyân adıyla Tunus Üniversitesi’nin neşriyatı arasında (Merkezü’d-dirâsât ve’l-ebhâsi’l-iktisâdiyye ve’l-ictimâiyye) yayımlanmıştır (Tunus 1984). Hâricîliğin doğuşunun anlatıldığı bölümü ise Muhammed Kafâfî neşretmiş (“The Rise of Kharijism According to Ebū Sa‘īd Muhammad b. Sa‘īd al-Azdī Al-Qalhātī”, Bulletin of Faculty of Arts of the University Egypt, XIV/1 [Cairo 1952], s. 29-48), bu makale Ethem Ruhi Fığlalı tarafından Türkçe’ye çevrilmiştir (bk. bibl.). el-Keşf’in elde mevcut iki cildinin tahkiki ve neşrini ise Seyyide İsmâil Kâşif gerçekleştirmiştir (Uman 1400/1980).

BİBLİYOGRAFYA :

Kalhâtî, el-Keşf ve’l-beyân (nşr. Seyyide İsmâil Kâşif), Uman 1400/1980, I, 84-85; II, 325-481; ayrıca bk. neşredenin girişi, I, 6-18; a.mlf., el-Fıraḳu’l-İslâmiyye min ḫilâli’l-Keşf ve’l-beyân (nşr. Muhammed b. Abdülcelîl), Tunus 1984, s. 6-9, 99-306; Yâkūt, Muʿcemü’l-büldân, Beyrut 1397/1977, IV, 393; Ch. Rieu, Supplement to the Catalogue of the Arabic Manuscripts in the British Museum, London 1894, s. 121-124; Brockelmann, GAL, II, 568; Sâlimî, Tuḥfetü’l-aʿyân bi-sîreti ehli ʿUmân (nşr. Ebû İshak İbrâhim Ettafeyyiş), Kahire 1380/1961, I, 219-222; Ethem Ruhi Fığlalı, İbâdiye’nin Doğuşu ve Görüşleri, Ankara 1983, s. 15-16; K. Lewinstein, Studies in Islamic Heresiography: The Khawarij in Two Firaq Tradition (doktora tezi, 1989), Princeton University The Department of Near Eastern Studies, s. 28-31; J. C. Wilkinson, “Ibādī Theological Literature”, Religion, Learning and Science in the ʿAbbasid Period (ed. M. J. L. Young v.dğr.), Cambridge 1990, s. 33-39; İvaz M. Halîfât, Neşʾetü’l-ḥareketi’l-İbâżıyye, Uman 1423/2002, s. 21-22; İbn İdrîsû Mustafa b. Muhammed, el-Fikrü’l-ʿaḳadî ʿinde’l-İbâżıyye, Gardâye / Cezayir 1424/2003, s. 208-209; Pierre Cuperly, Medḫal ilâ dirâseti’l-İbâżıyye ve ʿaḳīdetihâ (trc. Ammâr el-Cilâsî), Tunus 2003, s. 36; Orhan Ateş, Günümüz Umman İbâdiyyesi (doktora tezi, 2007), UÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü, s. 31, 68-70; Sönmez Kutlu, Mezhepler Tarihine Giriş, İstanbul 2008, s. 90-91; Harun Yıldız, Kendi Kaynakları Işığında Hâricîliğin Doğuşu ve Gelişimi, Ankara 2010, s. 29-33; J. Schacht, “Bibliothèques et manuscrits abadites”, RAfr., C (1956), s. 375-398; Yaşar Kutluay, “İbadîlere Ait Bazı Metinler”, AÜİFD, XV (1967), s. 141-149; Muhammad Kafâfî, “Abû Saîd Muhammad b. Saîd al-Azdî al-Kalhâtî’ye Göre Hâriciliğin Doğuşu” (trc. Ethem Ruhi Fığlalı), a.e., XVIII (1970), s. 177-191.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2019 yılında Ankara’da basılan (gözden geçirilmiş 3. basım) EK-2. cildinde, 7-8 numaralı sayfalarda yer almıştır.