KELÎMULLAH-ı CİHÂNÂBÂDÎ

Şâh Kelîmullāh b. Nûrillâh b. Ahmed Sıddîkī Cihânâbâdî (ö. 1142/1729)

Çiştiyye tarikatına mensup sûfî ve âlim.

Müellif:

1060’ta (1650) Şahcihanâbâd’da doğdu. Aslen Hucendli olan ataları inşaat ustalığı ile tanınmışlardı. Dedesi ve babası, Delhi’nin Lâl Kale ve Cuma Camii’nin yapımında önemli katkılarda bulunmuşlardır. Caminin duvarlarını süsleyen esmâ-i hüsnâ ve âyetler babası Nûrullah tarafından yazılmıştır. Kelîmullah ilk eğitimini, aralarında Şah Veliyyullah ed-Dihlevî’nin amcası Ebü’r-Rızâ Muhammed’in de bulunduğu hocalardan aldı. Daha sonra hac için Mekke’ye giderek uzun süre orada kaldı. Mekke’de Yahyâ b. Mahmûd el-Gucerâtî vasıtasıyla önce Çiştiyye, ardından Mîr Muhterem ve Şeyh Muhammed Gıyâs’ın aracılığı ile Nakşibendiyye ve Kādiriyye tarikatlarına intisap etti (Abdülhay el-Hasenî, VI, 240-241). Delhi’ye döndükten sonra Lâl Kale ile Cuma Camii arasında Hanımpazarı denilen mevkide bulunan bir camiye yerleşti. Burada kurduğu medresede öğrencilerine dinî ilimler okutmaya başladı. Mirza Ahter Gürgânî, Evrengzîb’in Kelîmullah için aynı yerde bir hankah yaptırdığını kaydeder (Teẕkire-i Evliyâʾ-i Hind, II, 272). Yine Gürgânî’ye göre Bâbürlü Hükümdarı I. Bahadır Şah kırk yaşında iken onun öğrencisi olmuştur. Halkın bağışlarıyla uzlette yaşamayı tercih eden Kelîmullah’ın Ferruhsiyer’in yardım teklifini kabul etmediği belirtilir. Vefatında kendi hankahının hazîresine defnedilen Kelîmullah’ın ölüm tarihi kaynaklarda 1727-1730 arasında verilmekteyse de 1729 tarihi genel kabul görmüştür. Hayatının son yılları Hindistan’da Bâbürlü hâkimiyetinin zayıfladığı bir döneme rastlar. Kelîmullah müslümanların birliğini korumak için yoğun gayret göstermiştir. 1857’de Hint ayaklanmasından sonra Delhi’ye hâkim olan İngilizler hankahının bulunduğu bölgeyi tamamen yıkmışlarsa da mezarına dokunmamışlardır. Yıllarca terkedilmiş halde kalan mezar birkaç defa onarılmış ve türbe haline getirilmiştir. Günümüzde Kelîmullah’ın ölüm yıl dönümlerinde binlerce kişinin katılımıyla törenler yapılmaktadır.

Müridlerine yöneticilerden uzak durmayı öğütleyen Kelîmullah’ın kendisi hoşlanmakla birlikte semâyı tavsiye etmediği, şeriattan ayrıldığına inandığı sûfîleri şiddetle eleştirdiği mektuplarından anlaşılmaktadır. Çiştiyye tarikatına ilk şeyhlerin prensipleri doğrultusunda çekidüzen verip bâtınî eğilimlerin gelişmesini engellemiş, Pencap, Dekken, Serhad ve Uttar Pradeş’te Çiştî hankahlarının çoğalması onun halifelerinin gayretiyle olmuştur. Kelîmullah, İmam Rabbânî’nin aksine kalplerinin ısındırılabileceği düşüncesiyle mensuplarını gayri müslimlerle ilişki kurmaya teşvik etmiş, kendisi de halkla iyi geçinmiştir. Fıkıhçılarla mutasavvıflar arasındaki geleneksel soğukluğu gidermeye yönelik girişimlerde bulunmuş ve vahdet-i vücûd hakkında tartışmayı da hoş karşılamamıştır. En tanınmış talebesi başhalifesi olan Nizâmeddin Evrengâbâdî’dir.

Eserleri. Çoğu Farsça yirmiden fazla kitap telif ettiği kaydedilen Kelîmullah’ın başlıca eserleri şunlardır:

1. Sevâʾü’s-sebîl. Tasavvufî meselelere dair Arapça bir eserdir (Delhi 1343/1925).

2. İrşâdât-ı Kelîmî. Nizâmeddin Evrengâbâdî’ye yazdığı mektuplardan ibarettir (Delhi 1346/1927).

3. Keşkül. Çeşitli tasavvufî meseleler hakkındadır (Delhi, ts.).

4. Muraḳḳaʿ. Çiştî tarikatının evrâdına dair olup Keşkül’e zeyl mahiyetindedir (Urduca tercümesiyle birlikte, Delhi, ts.).

5. Mektûbât. Müridlerine yazdığı 132 mektubu ihtiva eder (Delhi, ts.).

6. Tilke ʿaşere kâmile. İtikâfta iken hallettiğine inandığı on tasavvufî mesele hakkındadır (Delhi, ts.).

7. Mâ lâ büdde fi’t-taṣavvuf. Tasavvufun gayesine dairdir (Delhi, ts.).

8. Ḳırânü’l-Ḳurʾân. Tek ciltlik bir tefsirdir (Mîrat 1290).

Kelîmullah’ın astrolojiye dair Teşrîḥu’l-eflâk adlı kitabı Delhi Nezîriye Kütüphanesi’nde, İbn Sînâ’nın el-Ḳānûn’una yazdığı hâşiye Râmpûr Rızâ Kütüphanesi’ndedir. Kitâbü’r-Red ʿale’ş-Şîʿa ile (Risâle-i Redd-i Revâfıż) yine tasavvufa dair Tesnîm adlı eserler de ona nisbet edilmektedir.


BİBLİYOGRAFYA

Gulâm Server Lâhûrî, Ḫazînetü’l-aṣfiyâʾ, Leknev 1914, I, 494-495.

Necmeddin, Menâḳıbü’l-maḥbûbîn, Râmpûr 1289/1872, s. 45-46.

M. Hüseyin Muradâbâdî, Envârü’l-ʿârifîn, Bareilly 1290/1873, s. 429-430.

Gül M. Ahmedpûrî, Tekmile-i Siyerü’l-evliyâʾ, Delhi 1312/1894, s. 79-85.

Rahman Ali, Teẕkire-i ʿUlemâ-i Hind, Leknev 1894, s. 172.

Mirza Ahter Gürgânî, Menâḳıb-ı Ferîdî, Delhi 1314/1896, s. 34.

a.mlf., Teẕkire-i Evliyâʾ-i Hind, Lahore 1954, II, 271-272.

Mektûbât-ı Kelîmî, Delhi 1315/1897.

Beşîrüddin Ahmed, Vâḳıʿât-ı Dârü’l-ḥükûmet-i Dihlî, Agra 1909, III, 116-117.

Âzâd-ı Bilgrâmî, Meʾâs̱irü’l-kirâm, Haydarâbâd 1910, I, 42.

, VI, 240-241.

Seyyid Ahmed Veliyüllāhî, Yâdigâr-ı Dihlî, Delhi, ts., s. 43.

K. A. Nizâmî, Târîḫ-i Meşâyiḫ-i Çişt, Delhi 1953, s. 231-232, 366-426.

Fakîr Muhammed, Ḥadâʾiḳu’l-Ḥanefiyye, Leknev 1914, s. 483-489.

A. S. Bazmee Ansari, “Kalīm Allāh al-D̲j̲ahānābādī”, , IV, 507-508.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2002 yılında Ankara’da basılan 25. cildinde, 216-217 numaralı sayfalarda yer almıştır.