Kübra Şahan. Büyük Selçuklu Devleti’nde dini hareketler ve Selçukluların din politikası. Yüksek lisans tezi (2023)

Title:Büyük Selçuklu Devleti’nde dini hareketler ve Selçukluların din politikası=Religious movements in the Great Seljuk State and the religious policy of the Seljuks. Yüksek lisans tezi
Author:Kübra Şahan
Translator:
Editor:Tez danışmanı: Mehmet Ali Bozkuş
Language:Turkish
Series:
Place:Çorum
Publisher:Hitit Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü
Year:2023
Pages:XIV, 168
ISBN:
File:PDF, 2.37 MB
Download:Click here

Kübra Şahan. Büyük Selçuklu Devleti’nde dini hareketler ve Selçukluların din politikası. Yüksek lisans tezi. Çorum: Hitit Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2023, XIV+168 s.

Özet

Yenikent’ten ayrılarak Cend’e gelen Selçuklular bu bölgede İslam ile tanıştı. Burada İslam’ı kabul etmenin stratejik önemini kavradılar ve bu dini kabul ettiler. Bölge ve çevresi itikatta ekseri Maturidi veya Eşari, fıkıhta ise Hanefi, Şafi, Hanbeli veya Maliki gibi Ehl-i Sünnet fırkalarına mensuptu. Selçuklular da Sünni İslam’ı benimsediler ve özellikle Hanefiliğe bağlı kaldılar. İslam’ı kabul etmeleri bölgede siyasi etkinliklerini ve güçlerini arttırdı. Selçukluların büyük bir güç olarak ortaya çıktığı bu yüzyıllar, İslam dünyasının en buhranlı devrine denk gelmekte idi. İslam, kendi içinde Şii ve Sünniliği temsil eden iki farklı kola ayrılmış, bunlarda kendi imamlarını seçerek halifelik adı altında kurumsallaşmıştı. Selçuklular, müstakil bir devlet olarak ortaya çıktıklarında ilk işleri Abbasi Devleti’ni tahakkümü altına alan Şii güçlerine karşı tepki göstermek oldu. Bu tepki aynı zamanda dini politikalarının da bir belirleyicisi idi. Onların dini politikası, vezir Kündüri’nin uyguladığı Mute’zile mihneti hariç, hâkim oldukları bölgelerde inanç ve mezhep çeşitliliği karşısında birliğin sağlanabilmesi için denge siyaseti yürütmekti. Fakat Selçuklular her ne kadar bu politikayı yürütmeye çabalamışsalar da her mezhebin bir başka mezhebe tepki olarak ortaya çıktığı göz önüne alınırsa sık sık kendini gösteren dini hareketlerin arasında kalmış idiler. Özellikle Şafii ve Hanbeli gibi Sünni mezhepler Mu’tezile’ye tepki almışlar, Mu’tezile’de onlarla mücadeleye girmekten geri durmamıştı. Bir gerilim de Hanbeliler ve Eşariler arasında yaşanmıştı. Malikiler ise bu tarz konularda daha geri planda durmayı tercih etmişlerdi. Hanefilerin de Nizamülmülk ile güçlenen Şafiilere karşı rekabete girdikleri görülür. Bu tartışmalar Selçuklular için önemli bir sorun iken ayrıca daha büyük problemler Şiilerle yaşanıyordu. Selçukluların silahlı mücadelesini gerektirecek kadar büyüyen İsmaili hareket de baş göstermişti. Bu çalışmada bahsi geçen olaylar çerçevesinde Selçukluların mezheplere karşı yaklaşımı, alınan tedbirler ve bu durumlar karşısında ne kadar rasyonel kalabildiklerine dair inceleme yapılmıştır. Bu inceleme yapılırken mezheplerin doğuşu ve öğretileri hakkında da bilgiler aktarılmış, Selçukluların ortaya çıkışından öncesine değin, İslam’daki ilk ihtilaflaşmalar da dahil edilerek olaylar örgüsü bütünüyle ele alınmıştır.

Abstract

Leaving Jankent, the Seljuks came to Cend and met Islam in this region. They comprehended the strategic importance of adopting Islam here and embraced this religion. The region and its surroundings were mostly connected to certain Ahl as-Sunnah schools such as Maturidi or Ash’ari in faith and Hanafi, Shafi’i, Hanbali, or Maliki in fiqh. The Seljuks, too, adopted Sunni Islam and adhered to Hanafism in particular. Embracing Islam enhanced their political effectiveness and power in the region. These centuries, when the Seljuks emerged as a great power, coincided with the most depressing period in the Islamic world. Islam was divided into two different branches representing Shiism and Sunnism in itself, and these were institutionalized under the title of a caliphate by choosing their own imams. The first thing the Seljuks did after emerging as an independent state was to clamor against the Shia forces tyrannizing the Abbasid State. This reaction was also a determinant of their religious policies. Their religious policy was to carry out a policy of balance in order to ensure unity against the diversity of beliefs and schools in the regions they dominated, except for the Mu’tazilah’s mihna (religious inquisition) implemented by the vizier Kunduri. The Seljuks endeavored to carry out this policy; however, they were caught between religious movements frequently manifesting themselves considering each school emerged as a reaction against another school. Particularly the Sunni schools such as Shafiʽi and Hanbali adopted an opposition against the Mu’tazilah while the Mu’tazilah itself did not abstain from clashing with them. Another tension arose between Hanbalis and Ash’aris. Malikis, on the other hand, chose to remain in the background regarding such matters. It is also observed that Hanafis competed against Shafiʿis, who gained strength with Nizam al-Mulk. These disputes constituted a significant problem for the Seljuks while bigger problems with the Shiites were also experienced. The Ismaili movement, on the other hand, arose and expanded enough to necessitate an armed struggle by the Seljuks. In this study, an analysis was conducted on the Seljuks’ approach toward schools of thought, precautions taken, and how much they could stay rational against these situations within the framework of the aforementioned events. Information was provided on the birth of schools and their doctrines during this analysis and the chain of events was discussed in its entirety including the first disputes within Islam by going back to the pre-emergence of the Seljuks.