KUTUBŞÂHÎLER

KUTUBŞÂHÎLER Hindistan’da Doğu Dekken bölgesinde hüküm süren bir Türk hânedanı (1512-1687).

Müellif: Enver Konukçu

Behmenî Devleti’nin yıkılmasıyla (1527) ortaya çıkan beş müslüman devletten biridir. Menşelerini Karakoyunlular’a dayandırmaktadırlar. Karakoyunlular’a mensup Baharlı kabilesi önce Hemedan’a, ardından Hindistan’a göç etmiş ve burada Behmenî Devleti’nin hizmetine girmiştir. Kabilenin reisi ve aynı zamanda hânedanın kurucusu olan Sultan Kulı 1496’da Kutbülmülk unvanını alarak Batı Tilangāna valiliğine tayin edildi. Behmenî hükümdarları III. Muhammed ve Mahmud Şah ile iyi geçinen Sultan Kulı, Hindistan’ın en meşhur şehirlerinden olan Gûlkünde’ye (Golkonda) sahip oldu (1496). Önce Orissa ve Karnâtalı racalar tarafından yönetilen Hindu ayaklanmasını bastırdı. Ardından Doğu Tilangāna’ya vali tayin edilen Türk asıllı Kıvâmülmülk’ü bertaraf ederek bağımsızlığını ilân etti (1512).

1543’te babası Sultan Kulı’yı öldüren Cemşîd hükümdar oldu; onun ölümünden sonra yerine çocuk yaştaki oğlu Subhan Kulı geçti (1550). Ancak o sıralarda Vicayanagar’da sürgünde olan amcası İbrâhim, Dekken’deki taraftarları ile birleşerek yeğenini tahttan indirdi. İbrâhim otuz yıl kadar saltanat sürdü (1550-1580). Ahmednagar ve Bîcâpûr hâkimlerine elçiler yollayıp Hindular’a karşı bir ittifak oluşturan İbrâhim, müttefik müslüman kuvvetleriyle 5 Ocak 1565 tarihinde Talikota meydan savaşını kazanarak Vicayanagar Hinduları’na ağır bir darbe indirdi.

1580’de vefat eden İbrâhim’in yerine oğlu Muhammed Kulı geçti. Yeni hükümdar Ahmednagar’a karşı dostane davranmış, buna karşılık Âdilşâhîler’in düşmanlığını üzerine çekmiştir. Gittikçe gerginleşen siyasî münasebetler savaşla neticelendi. Âdilşâhîler üzerine arka arkaya iki başarısız sefer yapıldı. Bu durumdan yararlanmak isteyen Bastar, Karnâta ve Orissa racaları birlikte ayaklandılar. Muhammed Kulı bu tehlikeyi güçlükle bertaraf edebildi.

Muhammed Kulı, 1596’da veliaht bırakmadan ölünce yerine yeğeni ve aynı zamanda damadı olan Muhammed Kutubşah geçti. Bu hükümdar zamanında ülkede Türk tesiri arttı. Muhammed Kutubşah’ın 1612’de vefatı üzerine küçük yaştaki şehzadelerinden biri olan Abdullah tahta çıkarıldı. Annesi Hayat Bahş Begüm oğluna vekâlet ederek nâibe sıfatı ile devleti idare etti. 1655’te Gûlkünde Bâbürlü istilâsına mâruz kaldı. Şehzade Evrengzîb, Abdullah ve ailesinin ikamet ettiği Gûlkünde’yi kuşattı. Ancak Evrengzîb babası Şah Cihan’ın isteğiyle bir müddet sonra kuşatmayı kaldırdı. Kutubşâhîler, güneyde Madras’taki Palar nehrine kadar olan yerleri tekrar nüfuzları altına aldılar.

1672’den sonra devlet hızla çöküşe mâruz kaldı. Saraya damat olan Ebü’l-Hasan tahta çıkınca dâhilî idarî yapı Brahmanlar’ın kontrolüne girdi. Öte yandan Evrengzîb’in Bâbürlü tahtına geçmesiyle Kutubşâhîler için kötü günler başlamış oldu. Evrengzîb önce Dekken’i, ardından Bîcâpûr’u ele geçirerek (1686) tekrar Gûlkünde’yi kuşattı. Kutubşâhî hâcibi Saâdet Han, gizlice Evrengzîb ile temasa geçerek kendisinin ve adamlarının hayatlarının bağışlanması karşılığında Gûlkünde’yi teslim edeceğini bildirdi. 1687’de sekiz ay süren bir kuşatma sonunda (14 Zilkade 1098 / 21 Eylül 1687) Ebü’l-Hasan, Evrengzîb ile anlaşmak zorunda kaldı. 50.000 rupi karşılığında saltanat haklarından vazgeçerek gözetim altında tutulmak üzere Dekken’deki Devletâbâd (Deogir) Kalesi’ne gönderildi. Kutubşâhîler’in granit bir kaya üzerine inşa edilmiş olan başşehirleri Gûlkünde’ye bir ara Muhammednagar denilmişse de bu uzun ömürlü olmamıştır. Muhammed Kulı tarafından 1590-1591’de kurulan Haydarâbâd da hânedana başşehirlik yapmıştır.

Kutubşâhîler, İslâm ve Hindu kültürlerinin sentezinden yeni bir üslûp oluşturdular. Vicayanagar’da yedi yıl sürgünde bulunan İbrâhim Kutubşah, İslâmî hükümdarlık alâmetlerinin yanında Hint sembollerini de kullanmıştır. İki kültür arasındaki karşılıklı etkileşme neticesinde Dekken bölgesinde Dahni (Dakhni) adı verilen yeni bir dil doğdu. Sultan Muhammed Kulı bu yeni dilin en önemli yazarlarından biriydi. Yeni üslûbun göründüğü bir diğer alan da mimariydi. Özellikle yeni kurulan Haydarâbâd’daki bahçeler, çarşılar, saraylar bu iki kültürün birleşiminden doğan üslûbun özelliklerini yansıtır. Mücevherat işlemeciliği ve ticareti devletin en önemli gelir kaynaklarından birini teşkil etmiş, Gûlkünde elması her yerde şöhret kazanmıştır. Haydarâbâd gibi Gûlkünde’de de Kutubşâhîler dönemine ait önemli mimari yapılar mevcuttur.

Kutubşâhîler muhtemelen İran’da iken Şiîliği benimsemişler ve Hindistan’da Sultan Kulı zamanında akîde olarak Şiîliği kabul etmişlerdi. Bu yüzden diğer Sünnî devletlerle ilişkilerinde zaman zaman sorunlar meydana gelmiştir. Bâbürlüler de mezhep yüzünden Kutubşâhîler’e karşı olumsuz bir davranış içinde olmuş, bunlar hakkında Kutubşah yerine Kutbülmülk tabirini kullanmışlardır.

BİBLİYOGRAFYA
Abd el-Madjid Siddiqi, History of Golkonda, Hyderabad 1967; H. K. Sherwani, History of the Qutb Shahi Dynasty, New Delhi 1974; Yusuf Hikmet Bayur, Hindistan Tarihi, Ankara 1987, I, 437-438, 443-444, 451; Erdoğan Merçil, Müslüman-Türk Devletleri Tarihi, Ankara 1991, s. 345-348, 362, 364-365; C. E. Bosworth, The New Islamic Dynasties, Edinburgh 1996, s. 328; I. A. Ghauri, “Origin of the Kutb Shahis of Golkonda”, JPHS, XVII (1969), s. 228-230; T. W. Haig, “Kutubşâhîler”, İA, VI, 1056-1057; R. M. Eaton, “Ḳuṭb S̲h̲āhī”, EI2 (İng.), V, 549-550.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2002 yılında Ankara’da basılan 26. cildinde, 500 numaralı sayfada yer almıştır.