KUYUCAKLI ABDULLAH EFENDİ

(ö. 1137/1725’ten sonra)

Arap dili âlimi.

Müellif:

Hayatına dair yeterli bilgi yoktur. Babasının adı Mehmed, dedesinin adı Velî’dir. Aydın’ın Kuyucak kasabasına nisbetle Kuyucaklı ve bu ile nisbetle Aydınî diye tanınır. Eserlerinin telif yeri ve tarihinden hareketle XVII. yüzyılın ikinci yarısından sonra Aydın bölgesinde doğmuş olduğu söylenebilir. Zübdetü’l-iʿrâb adlı eserinin mukaddimesinde yedi yaşında ölen bir oğlundan söz eder (Süleymaniye Ktp., Süleymaniye, nr. 961, vr. 1b). Aynı eserde (vr. 73a) ve Es̱mârü’l-ḥavâşî ve’ş-şürûḥ adlı hâşiyesinde (Süleymaniye Ktp., Giresun Yazmaları, nr. 128, vr. 2a) hocalarından olan Müftîzâde lakaplı Âlim Mehmed Efendi’nin adı geçer. Bu zatın Mehmed b. Hamza Aydınî Güzelhisârî (ö. 1116/1704) olması muhtemeldir.

Abdullah Efendi’nin Ezherü’ş-şürûḥ’unu 1132’de (1720) istinsah eden Hüseyin b. Ahmed (Süleymaniye Ktp., Yazma Bağışlar, nr. 1772/2, vr. 70b) ve 1138’de (1726) istinsah eden Mehmed b. Himmet b. Yûsuf (Süleymaniye Ktp., Antalya-Tekelioğlu, nr. 542/1, vr. 85b) kendilerini Kuyucak’ta ikamet eden talebeler olarak tanıtmaktadır. Eserin istinsah tarihleriyle telif tarihlerinin yakın olması bu iki şahsın müellifin talebeleri olma ihtimalini akla getirmektedir. Kuyucaklı’nın vefat tarihi ve yeri de bilinmemektedir. Ancak Muʿribü’l-ʿAvâmili’l-cedîd adlı eserini 1138’de (1726) istinsah eden Mehmed b. Ahmed’in, “Bu Kuyucaklı Abdullah Efendi’nin (Allah rahmet etsin) Muʿrib’idir” kaydı kendisinin o tarihte hayatta bulunmadığını göstermektedir. Ayrıca 1137’de (1725) kaleme aldığı Şerḥu’l-Binâʾdan sonra başka bir eserinin tesbit edilememesi, müellifin vefatının 1725-1726 yıllarında gerçekleşmiş olması ihtimalini güçlendirmektedir. Kuyucaklı’nın medreselerde okutulan sarf ve nahiv kitaplarına şerhler ve mu‘ribler yazması onun Kuyucak’taki bir medresede müderrislik yaptığını kanıtlar niteliktedir. Nitekim kendisi de bazı kitaplarını öğrencilerinin talebi üzerine kaleme aldığını belirtir (Zübdetü’l-iʿrâb, Süleymaniye Ktp., Süleymaniye, nr. 961, vr. 1b; Ezherü’ş-şürûḥ, Konya Bölge Yazma Eserler Ktp., Isparta-Uluborlu, nr. 270, vr. 1b). Müellifin şerhlerinde çokça ta‘lîle yer vermesi, temel kaynaklara ve diğer âlimlerin görüşlerine vâkıf olması bu alanda geniş bir müktesebata sahip olduğuna işaret eder.

Eserleri. Sarf. 1. Ezherü’ş-şürûḥ (Süleymaniye Ktp., Yazma Bağışlar, nr. 1772/2, Antalya-Tekelioğlu, nr. 542/2; Konya Bölge Yazmalar Ktp., Isparta-Uluborlu, vr. 270). Zencânî’nin el-ʿİzzî fi’t-taṣrîf adlı kitabına 1123’te (1711) yazdığı şerh olup kendisinin en önemli eseridir. Nitekim Şerḥu’l-Binâʾda (Süleymaniye Ktp., Antalya-Tekelioğlu, nr. 542/2, vr. 1b) kendisinden “Ezherü’ş-şürûḥ sahibi” diye söz etmesi bu telifine ayrı bir önem verdiğini göstermektedir. Arap dili gramerinin mantıkî temel ve örgüsünü açıklamada önemli rol oynayan ta‘lîl yöntemi kitabın tamamına hâkimdir. Mehmet Emin Yağcı eseri tahkik edip doktora çalışması olarak sunmuştur (2013, MÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü). 2. Şerḥu’l-Ems̱ile. el-Ems̱ile adıyla bilinen anonim sarf kitabına 1137’de (1725) yazdığı şerhtir. Emsile-yi muhtelifenin tamamına, emsile-yi muttarideye ise kısmen temas eden eserin Adem Gerlegiz yüksek lisans çalışması olarak edisyon kritiğini yapmıştır (2008, MÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü). 3. Şerḥu’l-Binâʾ (Süleymaniye Ktp., Antalya-Tekelioğlu, nr. 542/2). Binâʾü’l-efʿâl’in şerhidir. Otuz beş babın özelliklerinin ele alındığı bu çalışmayı da Semra Gökdoğan yüksek lisans çalışması olarak tahkik etmiştir (2008, MÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü). 4. er-Risâle fî fiʿli’t-taʿaccüb. İki varaklık bu risâle 1130’da (1718) telif edilmiştir. Adem Gerlegiz, taaccüb fiilinin kıyasî sîgalarına dair tartışmaları ele alan eseri Şerḥu’l-Ems̱ile ile birlikte neşre hazırlamıştır.

Nahiv. 1. Zübdetü’l-iʿrâb (Süleymaniye Ktp., Süleymaniye, nr. 961). Birgivî’nin İẓhârü’l-esrâr’ının mu‘ribidir. 1122’de (1710) yazılan bu şerhin Kuyucaklı’nın ilk kitabı olması muhtemeldir. Genellikle eserlerinde önceki teliflerine atıfta bulunan müellifin bu şerhinde bu türden bir atıf yapmaması da bu ihtimali kuvvetlendirmektedir. Zeynîzâde, Ḥallü esrâri’l-aḫyâr ʿalâ iʿrâbi İẓhâri’l-esrâr adlı eserinde (Âtıf Efendi Ktp., nr. 2596, vr. 9a) kendisinden önce İẓhâr’a mu‘rib yazmış olan Kuyucaklı’nın eserini müellif adı zikretmeden “birinci mu‘rib” diyerek eleştirmektedir. Zeynîzâde’nin eleştirdiği kişinin Kuyucaklı olduğu hâmişte ”المعرب الأول الشيخ عبد الله قيوجغي القائل“ şeklinde belirtilmekte ve Zeynîzâde’nin tenkit ettiği görüşün müellife aidiyeti onun Zübdetü’l-iʿrâb’ında da tesbit edilmektedir. 2. Muʿrib-i ʿAvâmil-i Cedîde. Birgivî’ye ait eserin mu‘ribidir. Müellifin bir isim vermediği eser Arapça olmakla birlikte yazma nüshalarda Osmanlıca terkiple kayıtlıdır. Kuyucaklı el-ʿAvâmil’i i‘rab ederken bazı şerhler de yapmıştır. Mehmet Faruk Çiftçi eseri yüksek lisans tezi olarak neşre hazırlamıştır (2008, MÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü). 3. Es̱mârü’l-ḥavâşî ve’ş-şürûḥ (Süleymaniye Ktp., Giresun Yazmaları, nr. 128). Abdurrahman-ı Câmî’nin Molla Câmî adıyla bilinen el-Fevâʾidü’ż-żiyâʾiyye’sinin hâşiyesi olup 1133’te (1721) tamamlanmıştır. Öte yandan Rûḥu’ş-şürûḥ ve Şerḥu’l-Ems̱ileti’l-fażliyye yanlışlıkla Kuyucaklı’ya nisbet edilmiştir. Müellifin Ezherü’ş-şürûḥ’unun bazı nüshaları kütüphanelerde Rûḥu’ş-şürûḥ adıyla kayıtlıdır. Şerḥu’l-fażîle mine’ṣ-ṣarf ise Birgivî’nin kendi eseri olan el-Ems̱iletü’l-fażliyye üzerine şerhidir. Yine yanlışlıkla Kuyucaklı’ya nisbet edilen bu eserin nüshası Amasya Beyazıt İl Halk Kütüphanesi’nde mevcuttur (nr. 1381/6).

BİBLİYOGRAFYA

Brockelmann, GAL, II, 632; Kehhâle, Muʿcemü’l-müʾellifîn, II, 294; Ahmet Suphi Furat, Arap Edebiyatı Târihi (XVI-XVII. Asırlar), İstanbul 2007, II, 240; Mehmet Faruk Çifçi, Kuyucaklı Abdullah b. Muhammed el-Aydınî’nin Mu‘rib-i Avâmil-i Cedîde Adlı Eserinin Tahkîki (yüksek lisans tezi, 2008), MÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü, s. 11; Mehmet Emin Yağcı, Kuyucaklı Abdullah Efendi ve Ezherü’ş-şuruh Adlı Eseri: İnceleme ve Tahkîk (doktora tezi, 2013), MÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü, s. 21-36, 46-47, 65-70; Ahmet Turan Arslan, “Zeynîzâde Hüseyin Efendi”, DİA, XLIV, 372.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2019 yılında Ankara’da basılan (gözden geçirilmiş 3. basım) EK-2. cildinde, 98-99 numaralı sayfalarda yer almıştır.