LEVÂMİ‘

Sâlikte gönül aydınlanmasını ifade eden tasavvuf terimi.

Müellif:

Tasavvuf kaynaklarında sâlikin gönül dünyasının aydınlanmasını sağlayan nur kavramının çeşitli dereceleri için farklı terimler kullanılmıştır. Adım adım nefsin karanlıklarından uzaklaşıp mârifet güneşinin aydınlığına yaklaşmaya başlayan sâlikin gönlünde beliren alacakaranlık levâih (tekili lâiha), şafağın söküp ortalığın aydınlanması levâmi‘ (tekili lâmia), gönülde mârifet güneşinin doğuşu tavâli‘ (tekili tâlia) kelimeleriyle ifade edilmiştir. Bu üç aydınlanma derecesinin tesirleri birbirinden farklıdır. Levâih şimşek gibidir, sâlikin gönlünü âniden aydınlatır ve hemen kaybolur. Levâmi‘ levâihten biraz daha parlak, biraz daha kalıcıdır; bir an için sâliki kendinden alır. Tavâli‘ levâmi‘den daha sürekli ve güçlüdür. Seyrüsülûke yeni başlayan sâlikte görülen bu mütevazi haller onun daha sonraki mânevî gelişimi için önemli ip uçları içerir. Abdülkerîm el-Kuşeyrî bu üç terimin ifade ettiği anlamların birbirine yakın olduğunu, aralarında kayda değer bir fark bulunmadığını söyler. Şehâbeddin es-Sühreverdî de levâih, levâmi‘, tavâli‘, bevâdih, vâki‘, kādih terimlerinin aynı mânanın farklı kelimelerle ifade edilmesinden ibaret olduğunu, aralarında önemli bir fark bulunmadığını belirtir. Levâih, levâmi‘ ve tavâli‘ terimleri genellikle “nur” veya “envâr” kelimesine izafe edilerek kullanılır (levâihu’l-envâr / levâihu’n-nûr, levâmiu’l-envâr / levâmiu’n-nûr). Tasavvufta nur kavramı ve onun çeşitli şekilleri çok önemli olduğundan sûfîler genellikle yazdıkları eserlere de nurla ilgili isimler vermişlerdir. Ebû Nasr es-Serrâc’ın el-Lümaʿ, Fahreddîn-i Irâkī’nin Lemaʿât, Abdurrahman-ı Câmî’nin Levâmiʿ ve Levâʾiḥ’i bunun örnekleridir (bk. NÛR).


BİBLİYOGRAFYA

, “Ṭavâliʿ”, “Levâmiʿ” md.leri.

, s. 412, 422.

Hücvîrî, Keşfü’l-maḥcûb, Tahran 1338 hş., s. 500.

Baklî, Şerḥ-i Şaṭḥiyyât, Tahran 1360 hş./1981, s. 556, 558.

, s. 588.

İbnü’l-Arabî, el-Fütûḥâtü’l-Mekkiyye, Kahire, ts. (Mektebetü’s-sekāfeti’d-dîniyye), II, 388, 557.

Kuşeyrî, er-Risâle (nşr. Abdülhalîm Mahmûd), Kahire 1395/1966, s. 228.

, s. 64, 72, 74.

Ziyâeddin Nahşebî, Silkü’s-sülûk, Tahran 1369, s. 12.

Gümüşhânevî, Câmiʿu’l-uṣûl, Kahire 1298, s. 17, 22, 24.

 

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2003 yılında Ankara’da basılan 27. cildinde, 144 numaralı sayfada yer almıştır.