MAHMUD PAŞA CAMİİ

Bulgaristan Sofya’da XV. yüzyılda inşa edilen ulucami.

Müellif:

Anadolu’nun fethiyle birlikte Anadolu’da başlayan imar çalışmalarında ulucamiler önemli bir yer tutmuş, başlıca şehirlerin merkezlerinde bir ulucami yapılmasına özen gösterilmiştir. Osmanlı Devleti’nin Rumeli’ye doğru yayılması sırasında da bu gelenek sürdürülmüş ve Bulgaristan’da iki ulucami inşa edilmiştir. Bunların en eskisi Filibe’deki Hudâvendigâr Camii’dir (bk. HUDÂVENDİGÂR CAMİİ). İkincisi Bulgaristan’ın merkezi Sofya’nın tam ortasında yapılan ulucamidir. Bu yapı Rumeli’deki camilerin ölçü bakımından en büyüklerinden biridir ve Fâtih Sultan Mehmed devri sadrazamı Mahmud Paşa’nın hayratıdır. Caminin inşasına İstanbul’un fethinden önce 1451’de başlandığı, ancak kurucusunun ölümünden sonra 1494’te tamamlandığı yolunda bir rivayet vardır. Evliya Çelebi, 1062 yılı Zilhiccesinde (Kasım 1652) uğradığı Sofya’da bu camiyi Câmî-yi Atîk Koca Mahmud Paşa adıyla anar, abartılı ölçülerle ve gerçeğe uymayan bazı özellikleriyle tanıtır. Ekrem Hakkı Ayverdi tarafından tesbit edilen vakıf şartlarına göre ulucamiye günlük 32, yıllık 11.500 akçelik vakıf tahsisatı ayrılmıştır. Ancak Bulgaristan’ın Osmanlı idaresinden ayrılıp bağımsız bir devlet halini aldığı 1877-1878 Türk-Rus Savaşı’ndan sonra bu ulucaminin camilik vasfını kaybettiği görülür. Yanında inşa edilen medrese gibi caminin minaresiyle son cemaat yeri de ortadan kaldırılmıştır. Sofya’daki Osmanlı vakıflarıyla ilgili olarak Saltanat Komiseri Ali Ferruh Bey’in hazırladığı raporda caminin müzeye çevrildiği, cami evkafına ait dükkânların da satıldığı kaydedilir (İpşirli, LIII/207-208 [1989], s. 696-697). Bulgar Devleti, başşehir yaptığı Sofya’nın ortasındaki bu eseri bütünüyle yıkıp ortadan kaldırmamakla beraber iki yanına âdeta camiye bitişik durumda bir müze binası ile merkez bankası binalarını inşa ettirmiştir. Ayrıca giriş kısmına belirli bir üslûbu olmayan kemerli bir ilâve yapılmış, iç mimarisi de betondan bir kat eklenerek tamamen bozulmuştur. Arkeoloji müzesine çevrilen caminin içi arkeolojik eserlerle dolmuş durumdadır. Caminin minberi, mahfil ve mihrap gibi kısımları da tamamen ortadan kalkmıştır.

Sofya Ulucamii kare bir plana göre erken Osmanlı mimarisi karakterinde taş ve tuğladan yapılmıştır. Ortada inşa edilen dört pâye mekânı dokuz bölüme ayırmaktadır. Böylece Mahmud Paşa Camii ulucamiler mimarisinde orta büyüklükte bir cami mekânına sahip olmuştur. Bu dokuz bölümün üstleri 9,30 m. çapında birer kubbe ile örtülüdür. Evliya Çelebi’nin verdiği abartılı ölçülere göre caminin üzerinde on sekiz kubbe yer alır. Ulucamilerde ortadaki dört pâyenin içinde kalan bir bölümde genellikle bir şadırvan bulunur. Muhtemelen burada da böyle bir şadırvan vardı. Bunun üstündeki kubbenin diğerlerinden biraz daha yüksek olması ve ortasında bir aydınlık feneri bulunması gerekirdi. Müzeye dönüştürüldükten sonra bu mimari unsurlar da bütünüyle ortadan kaldırılmıştır.

BİBLİYOGRAFYA

Evliya Çelebi, Seyahatnâme (Dağlı), III, 224; Ayverdi, Avrupa’da Osmanlı Mimârî Eserleri IV, s. 104-105; Danişmend, Kronoloji2, V, 10-11; Mehmet İpşirli, “Bulgaristan’daki Türk Vakıflarının Durumu”, TTK Belleten, LIII/207-208 (1989), s. 696-697; M. C. Şehâbeddin Tekindağ, “Mahmud Paşa”, İA, VII, 188.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2019 yılında Ankara’da basılan (gözden geçirilmiş 3. basım) EK-2. cildinde, 179-180 numaralı sayfalarda yer almıştır.