MECMÛATÜ’n-NEZÂİR

Ömer b. Mezîd tarafından 840 (1437) yılında derlenen, Türk edebiyatının önemli kaynaklarından bir nazîre mecmuası.

Müellif:

Beş bahir altında kafiyelerine göre alfabetik olarak sıralanan şiir ve nazîrelerden meydana gelmiş olup türünün Türk edebiyatındaki ilk örneğidir. Seksen dört şairden 397 şiirin bulunduğu eserde her bahrin başında derleyicinin o bahrin ölçüsünü belirtmek için yazdığı bir ya da birkaç beyit yer alır.

Bilinen tek nüshası Türkiye’den çıkarıldıktan sonra Oxford’da School of Oriental and African Studies Kitaplığı’na (nr. 27.689) intikal eden yazmanın ilk yaprağı kopmuştur. 2a-4a varakları arasında giriş bölümünün başındaki dua kısmı da eksiktir. Yazar burada Allah’a hamd ve duadan sonra devrin şairleri yanında ümerânın da şiir ve nazîrelerini eserine aldığını söylemektedir. Ayrıca giriş bölümünde kendi adını, “Bende-i kemîne-i fakīrem Ömer b. Mezîd-i hakīrem” mısraı içinde vermekte, sonuna eklediği “Ebyât-ı Mesnevî” başlığını taşıyan bölümde de kitabın adının Mecmûatü’n-nezâir olduğunu bildirmektedir.

Nazîreler bölümünde yer alan şiirlerin “Bahr-i Hezec-i Müsemmen-i Sâlim” (vr. 4b-100b), “Bahr-i Hezec-i Müseddes” (vr. 100b-154a), “Bahr-i Remel-i Müsemmen-i Sâlim” (vr. 154b-274b), “Bahr-i Remel-i Müseddes” (vr. 274b-276a) ve “Bahr-i Mütekārib” (vr. 276b-277a) başlıkları altında toplanmış olması bunların genellikle Türk edebiyatında en çok sevilen hezec ve remel bahirlerinde yazılmış şiirlerden oluştuğunu göstermektedir. Mütekārib bahrinde yalnızca iki şiir bulunmaktadır.

Ömer b. Mezîd her bahirde belli kafiyelerle yazılmış şiirleri bir araya toplamış, önce o kafiye ile yazan şairi çığır açıcı sayarak “Ahmed-i râ-st”, “Şeyhî-râ-st”, “Ahmed-i Dâî-râ-st”, “Hassân-ı râ-st” gibi başlıklar koymuş, diğer şairlerin nazîrelerini belirtmek için “Nazîre-i Nâmûsî”, “Nazîre-i Mukbil”, “Nazîre-i Ezherî” gibi başlıklar kullanmıştır. Mecmuada kendisine nazîre yazılan şiirlerin on dokuzu Ahmedî’nin, beşi Şeyhî ve Nesîmî’nin, dördü Hassân’ın, üçü Yahyâoğlu, Şîrâzî, Mukīmî ve Şemsî’nin, ikisi Ahmed-i Dâî, Atâî ve Sâhibî’nindir. Bunları birer manzumeyle Kanberoğlu, Dehhânî, Gülşehrî, Muhammed Sinobî, Hasanoğlu, Nebî, Safî, Muhsin, Kîmiyâ, Fethüddin ve Ömer takip eder. Kendi şiirlerini her kısmın sonuna koyan derleyici, burada ölçüsü ve kafiyesi aynı olan üç şiirini kaydederek başka bir şairi kendisine nazîre yazmış gibi göstermekten kaçınmıştır.

Nazîreler incelendiğinde XV. yüzyılda Türk şiirinin yüksek bir düzeye eriştiği, bugün divanları elde bulunan şairler yanında en az onlar kadar değerli başka şairlerin de bulunduğu dikkati çekmektedir. Dehhânî, Gülşehrî gibi şairlerin bazı şiirleri için tek kaynak olan eserin değerini arttıran asıl özelliği, bir kısmının şuarâ tezkirelerinde adları bile zikredilmemiş Nâmûsî, Nebî, Köylüce, Mukīmî, Bayram gibi şairlerin bu kitapta yer almasıdır. Bunlardan Nâmûsî’nin şiirleri, telmihlerin ve tasavvufla ilgili ayrıntıların zenginliği bir yana onun Nesîmî ile karşılaştırabilecek usta bir şair olduğunu göstermektedir. Daha çok âlim ve devlet adamı olarak tanınan bazı kişilere ait şiirlerin de bulunuşu mecmuanın değerini yükseltmektedir. Ömer b. Mezîd nazîreler bölümünden sonra iki niyet tutma oyunu (vr. 277b-278a), Arapça-Farsça tasnif sanatı örnekleri, sayılarla ilgili Arapça, Farsça ve Türkçe beyitler, muammalar, lugazlar, tarih beyitleri de vermiş (vr. 288a-294b), Türk şiirinde çok az kullanılan bahr-i hafîf, bahr-i kâmil, bahr-i müşkil için birer örnek olmak üzere kendi yazdığı üç gazelini de kaydetmiştir (vr. 294b-296a). 296b-303a’da Sultan II. Murad için yazılmış üç kaside bulunmaktadır. 303a’da “Mesnevî-sıfât-ı Bahâr” başlığı altında yirmi üç beyitlik bahâriyye yer almaktadır. Bunun ardından derleyici sözü eserine getirmekte ve, “Tamâm oldu zamânında bu şâhın / … Ki ya‘nî Şeh Murâd-ı kâmrânın” mısralarıyla eseri Sultan Murad’a ithaf ettiğini söyleyip mecmuanın yazılış tarihini vermektedir: “Bu resme oldu târîh-i müvecceh / Sekiz yüz kırk idi devrinde ey meh.” Eserin 304b-309a varakları arasında “ferd” başlığını taşıyan elli dört beyit vardır. Bu beyitlerde tevriyelerden, mecazlardan, düz ve dolaylı anlatım yollarının denenmesinden ve kelime oyunlarından yararlanmak suretiyle ustaca düzenlenmiş takılmalar, sataşmalar ve kaba küfürler bulunmaktadır.

Sadettin Nüzhet (Ergun) o zaman Niğdeli Ferid Fâik Bey’de bulunan Mecmûatü’n-nezâir’i, burada şiiri yer alan Âzerî şairi Hasanoğlu’ndan söz ederken ilk defa 1928’de bilim dünyasına tanıtmıştır. M. Fuad Köprülü, Sadettin Nüzhet’ten gelen notlara dayanarak “XIV. Asırda Bir Âzerî Şairi” adlı makalesiyle mecmuadaki “Sultan” mahlaslı şiirin Celâyirliler’den Sultan Ahmed b. Veys’e (1382-1410) ait olduğunu göstermiş, onun Türkçe şiirler yazdığını ve Türk olduğunu ortaya koymuştur. Köprülü, daha sonra Millî Edebiyat Cereyanının İlk Mübeşşirleri adlı kitabında (İstanbul 1928) mecmuadan söz ederken dipnotunda buradaki şairlerin adlarını vermiştir. Mecdut Mansuroğlu da 1942’den başlayarak eser üzerinde en çok çalışan ve yayınlarında onu kullanan araştırmacı olmuştur (bk. bibl.).

Kilisli Rifat, Ferid Fâik Bey’den yazmayı alarak divanları elde bulunan Ahmedî, Ahmed-i Dâî gibi şairlerin şiirlerinin önce ilk beyitlerini istinsah etmiş, ardından bu şiirlerin tamamını ayrı bir bölümde toplamış, nazîrelerden sonra gelen bölüm üzerine de kısa notlar koyarak kendi nüshasını hazırlamıştır. Onun bu istinsahı Türk Dil Kurumu Kütüphanesi’ndedir.

Mecmûatü’n-nezâir’in tek nüshası İngiltere’ye gittikten sonra C. S. Mundy bunu ilim âlemine yeni bir yazma olarak tanıtmıştır. Ancak bununla Kilisli Rifat’ın istinsahı arasında yapılacak bir karşılaştırma, araştırmacının tanıttığı yazmanın Ferid Fâik Bey’e ait nüsha olduğunu açıkça gösterir. Mundy, Mecmûatü’n-nezâir’in kataloga 1933’te kaydedildiğini ve hangi yolla geldiğinin bilinmediğini söylemekte, fakat Muharrem Ergin bu nüshanın Türkiye’den götürüldüğünü belirtmektedir (bk. bibl.). Mundy’nin yazısında nüshanın özellikleri anlatılmakta, bölümler üzerine kısa bilgiler verilmekte ve içerisinde geçen şairlerin adları alfabe sırasına göre sıralanmaktadır. Oldukça yüzeysel bir inceleme sonucu kaleme alındığı belli olan yazıda önemli bazı yanlışlar bulunmaktadır.

1933’ten sonra uzunca bir süre kaybolduğu sanılan Mecmûatü’n-nezâir’in bir tanıtma yazısıyla yeniden ortaya çıkmasının ardından eserle ilgili olarak Türkiye’de yapılan çalışmalarda Mundy’nin Agâh Sırrı Levend’e verdiği mikrofilmden faydalanılmıştır. Mecdut Mansuroğlu da 1956’dan önceki yayınlarında Türk Dil Kurumu Kütüphanesi’ndeki nüshayı kullanmış, daha sonra yayımladığı yazılarında ise bu fotokopilerden yararlanmıştır. Hikmet İlaydın, Dehhânî’nin şiirlerinin yeni neşrinde yazısını asıl nüshanın fotokopilerine dayandırmıştır. Bu yazmanın ayrıca Türk Tarih Kurumu Kütüphanesi’nde de bir mikrofilmi vardır. Kitapçı Raif Yelkenci’de de baştan 277a’ya kadar giriş ve nazîreler bölümünden ibaret bir fotokopi bulunduğu, Yelkenci’nin bu nüshayı okuyarak özel adlara ve tarihlere birtakım notlar koyduğu onun ölümünden sonra özel kitaplığında yapılan incelemelerden anlaşılmıştır.

Mecmûatü’n-nezâir’in tamamını içine alan metin ve sözlük çalışması, Raif Yelkenci ve Türk Tarih Kurumu Kütüphanesi’ndeki Oxford nüshasının fotokopilerine dayanılarak Mustafa Canpolat tarafından yapılmıştır (Ankara 1982). Bu yayının eserin tıpkıbasımı eklenen ikinci baskısı 1995’te gerçekleştirilmiştir. Ancak bunlarda mecmuadaki nazîrelerden sonra yer alan (vr. 277b-309a) şiirlere yer verilmemiş, sadece 277b-278a varakları arasındaki niyet tutma oyunu Mustafa Canpolat tarafından bir incelemeye konu edilmiştir (bk. bibl.). Turgut Karabey bir yazısında, Mecmûatü’n-nezâir’in Atatürk Üniversitesi Karahanoğlu bağış kitapları arasında kayıtlı (nr. 10d 91) 868’de (1463) istinsah edilmiş bir nüshasının olduğunu haber vermektedir (bk. bibl.). Oxford nüshasında eksik olan sayfanın mevcut bulunduğu bu yazmada Karabey, yetmiş dokuz şairin 336 şiirinin yer aldığını söyleyerek şairlerin adlarını alfabe sırasına göre yazmış ve şiirlerinin sayısını belirtmiştir. Bu listede 1437 yılından sonraki dönemlerde yaşadığı bilinen bazı şairlerin yer alması söz konusu nüshaya daha sonra ekler yapıldığını göstermektedir.


BİBLİYOGRAFYA

Ömer b. Mezîd, Mecmûatü’n-nezâir (haz. Mustafa Canpolat), Ankara 1982.

Köprülüzâde Mehmed Fuad, Millî Edebiyat Cereyanının İlk Mübeşşirleri ve Dîvân-ı Türkî-i Basît, İstanbul 1928, s. 60.

a.mlf., “XIV. Asırda Bir Âzerî Şairi”, , IV/82 (1928), s. 2-3.

Mecdut Mansuroğlu, Anadolu Türkçesi (XIII. Asır) Dehhanî ve Manzumeleri, İstanbul 1947.

a.mlf., “Anadolu Türkçesi (XIII. Yüzyıl) Şeyad Hamza’nın Doğu Türkçesi ile Karışık Bir Manzumesi”, Türk Dili-Belleten, III. Seri, sy. 8-9, İstanbul 1946, s. 16-29.

, s. 167.

Hikmet İlaydın, “Dehhānī’nin Şiirleri”, Ömer Asım Aksoy Armağanı, Ankara 1978, s. 137-165.

Sadeddin Nüzhet [Ergun], “Hasan Oglı ve Yeni Bir Gazeli”, Millî Mecmua, IX/107, İstanbul 1928, s. 1721-1722.

C. S. Mundy, “Notes on Three Turkish Manuscripts”, , XII (1948), s. 533-541.

Muharrem Ergin, “Câmiü’l-Meâni’deki Türkçe Şiirler”, , III/3-4 (1949), s. 540.

Mustafa Canpolat, “Divan Yazınına Yansıyan Bir Niyet Tutma Oyunu”, (1977), s. 311-331.

Turgut Karabey, “Mecmuatü’n-nezair’in Yeni Bir Nüshasına Dair”, Atatürk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi, sy. 6, Erzurum 1996, s. 67-73.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2003 yılında Ankara’da basılan 28. cildinde, 275-277 numaralı sayfalarda yer almıştır.