Mehmet Bora Perinçek. Sovyet arşiv belgelerinin ışığında Türk-Sovyet askeri ilişkileri: Doğu cephesi, 1919-1922. Doktora tezi (2014)

Mehmet Bora Perinçek. Sovyet arşiv belgelerinin ışığında Türk-Sovyet askeri ilişkileri: Doğu cephesi, 1919-1922. Doktora tezi (2014)
Title:Sovyet arşiv belgelerinin ışığında Türk-Sovyet askeri ilişkileri: Doğu cephesi (1919-1922). Doktora tezi
Author:Mehmet Bora Perinçek
Translator:
Editor:Tez danışmanı: Işıl Çakan Hacıibrahimoğlu
Language:Turkish
Series:
Place:İstanbul
Publisher:İstanbul Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü
Year:2014
Pages:XIV, 392
ISBN:
File:PDF, 5.15 MB
Download:Click here
ÖZET
Türk-Sovyet askeri ilişkileri, 1919-1922 yıllarında en yoğun olarak İstiklâl Savaşı’nın Doğu Cephesi’nde yaşanmıştı. Güney Kafkasya’da Azerbaycan, Ermenistan ve Gürcistan’da Sovyet iktidarlarının kurulması ve ardından bu temasları bozmaya yönelik kışkırtmaların önlenmesi sürecinde iki ülkenin orduları arasındaki temaslar belirleyici olmuştu.

Mondros Mütarekesi’nin ardından kendi askeri varlığıyla Kafkasya’da egemenliğini sürdüremeyeceğini gören İtilaf Devletleri, özellikle Bakû petrollerini elde tutmak ve Anadolu hareketinin Sovyetler’le birleşmesini önlemek için, Taşnak Ermenistanı, Menşevik Gürcistanı ve Musavat Azerbaycanı’ndan bir set kurdu. Mustafa Kemal Paşa’nın Kafkas Seddi olarak tanımladığı bu oluşumun ortadan kaldırılması Türk Milli Mücadelesi’nin başarıya ulaşması ve Sovyet Devrimi’nin yaşaması açısından zorunluydu. Bu sebeple İstiklâl Savaşı’nın Doğu Cephesi’nde Türk-Sovyet askeri ilişkilerinin temel hedefi, Güney Kafkasya’daki bu ülkelerde Sovyet iktidarı kurulması ve bu şekilde iki ülke arasında sınır birliğinin sağlanmasıydı.

Bunun ilk adımı Musavat Azerbaycanı’nda oldu. Musavat hükümeti, Türkiye’nin bağımsızlık mücadelesine kayıtsız kalıyor ve İngilizlerle ilişkilerini iyi tutuyordu. Bunun üzerine Anadolu’dan Azerbaycan’a gönderilen Türk subayları Azeri Bolşevikleriyle temas kurdular. Özellikle Halil Paşa, XI. Sovyet Kızıl Ordusu’nun Bakû’ye girişi konusunda Azeri halkının ikna edilmesinde önemli rol oynadı. Azerbaycan’da bulunan Türk subayları, ülkede Sovyet iktidarının ilan edilmesi (28 Nisan 1920) ve sonrasındaki süreçte Bolşeviklerle birlikte çalıştı. Böylece Sovyet Azerbaycanı’nın iki ülke arasında bir köprü vaziyeti görmesi sağlandı.

Türk-Sovyet askeri ilişkilerinin ikinci adımı, Batı’nın Kafkas Seddi projesinde en kritik yere sahip olan Taşnak Ermenistanı’na karşı atıldı. Batı güdümlü Büyük Ermenistan projesi, her iki ülkeyi de tehdit ediyordu. Türk Ordularıyla Kızıl Ordu’nun Nahçıvan’da buluşması ve ardından Türkiye’nin Ermenistan harekâtı Türk-Sovyet askeri ilişkilerinde en önemli dönemeçler oldu. Ermenistan’da Sovyet iktidarının kurulmasıyla Türk-Sovyet askeri ilişkilerinde ortaya çıkan en ciddi sorun Gümrü Antlaşması’nın uygulanıp uygulanmayacağıydı. Sovyet tarafı, Taşnak iktidarının yıkılmasından dolayı Gümrü Antlaşması’nın geçersizliğini ileri sürmüştü. Türk Ordularının Gümrü’den çekilme süreci de Türk-Sovyet askeri ilişkileri açısından kritik bir öneme sahipti.

Azerbaycan ve Ermenistan’ın ardından Güney Kafkasya’da Sovyet iktidarının kurulmadığı tek ülke Gürcistan kalmıştı. Gürcistan’ı da Batı’nın Kafkas Seddi planlarında ve Türkiye ile Rusya’nın bölgesel çıkarlarında anlamlı kılan en önemli nokta Batum şehriydi. Sovyet Rusya’nın Gürcistan’la savaşa girmesi Türkiye’ye de bu durumdan faydalanıp Elviyei Selâse’nin geri kalan kısımlarını anavatana katma fırsatını vermişti. Ancak Batum’un hangi ülkeye verileceği konusunda ihtilaf yaşandı. 1921 yılının başında iki ülke arasındaki askeri ilişkilerin merkezi Batum konusu oldu.

Güney Kafkasya’da Sovyet iktidarlarının kurulmasıyla birlikte Kafkas Seddi ortadan kaldırılmış oldu. Ancak bu durum, meselenin tam olarak çözüldüğü anlamına gelmeyecekti. Bölgedeki Türk-Bolşevik işbirliğine karşı İtilaf Devletleri boş durmayacak ve Kemalist yönetimi Sovyetler’den koparmaya ve kendi Kafkas planlarına uygun bir çizgiye getirmeye çalışacaktı. Dolayısıyla Güney Kafkasya bu süreçte devamlı olarak bir Türk-Rus savaşı çıkartmak üzere kışkırtmalara sahne olmuştu. Bu kışkırtmalar, iki ülkenin askeri yetkilileri tarafından boşa çıkartıldı.

Sonuç olarak Doğu Cephesi’nde Türk-Sovyet askeri ilişkileri, Türkiye’nin Batı Cephesi’nde zafer kazanması açısından olumlu rol oynamıştı. Bu işbirliği sonucunda Türk Ordusu sağlam bir cephe gerisine sahip olmuş ve askeri birliklerini Batı’ya kaydırma fırsatını bulmuştu.

ABSTRACT

Turkish-Soviet military relations between 1919 and 1922 were very intensive on the Eastern Front of the War of Independence of Turkey. In the process of establishing Soviet regimes in Azerbaijan, Armenia and Georgia of Transcaucasia and of struggling against the provocations aiming to harm these relations, the determining factor was the relationship between the armies of the two countries.

The Allies, after seeing that they were not going to be able to maintain their sovereignty in Caucasia solely relying on their armed forces, set up a defence wall composed of the Dashnak Armenia, the Menshevik Georgia and the Musavat Azerbaijan, especially to keep their hold on the Baku oil and to prevent the Anatolian movement meet the Soviets. It was imperative that this formation which was called the Caucasian Wall by Mustafa Kemal Pasha be eliminated in order for the Turkish national struggle to be victorious and for the Soviet revolution to survive. For this reason, the main goal of the Turko-Soviet military relations on the Eastern Front of the War of Independence of Turkey was to set up the Soviet regime in these countries of Transcaucasia and thus, to have a common border between the two countries.

The initial step was taken in the Musavat Azerbaijan. The Musavat government had good relations with the British and was indifferent towards the Turkish struggle for independence. Under these conditions, the Turkish officers sent from Anatolia to Azerbaijan established a liaison with Azerbaijani Bolsheviks. Especially Halil Pasha played an important role in convincing the Azerbaijani people about the admission of the 11th Soviet Red Army into Baku. The Turkish officers in Azerbaijan worked together with the Bolsheviks in the process of the declaration of the Soviet regime in the country (28 April 1920) and afterwards. In this way, it was ensured that Azerbaijan would play the role of a bridge between the two countries.

The next step of the Turko-Soviet military relations was taken against the Dashnak Armenia which had a critical place in the Western Caucasian Wall project. The West-driven project of Great Armenia was a threat for both of the countries. The meeting of the Turkish Armies and the Red Army in Nakhichevan and the Turkish operation on Armenia were the most critical turning points in the Turko-Soviet military relations. The most important question which arose in Turko-Soviet military relations after the Soviet regime was established in Armenia was whether to implement the Treaty of Alexandropol. The Soviet side propounded that the Treaty of Alexandropol was no longer valid due to the fall of the Dashnak government. The process of the withdrawal of the Turkish forces from Alexandropol was critically important in relation to Turko-Soviet military relations.

After the changes in Azerbaijan and Armenia, in Transcaucasia, the only remaining country where a Soviet regime was not established was Georgia. It was the city of Batumi which rendered Georgia important both in the Western plans of the Caucasian Wall and also in the regional interests of Turkey and Russia. The war between Georgia and Soviet Russia gave Turkey the opportunity to annex the remaining provinces among Elviyei Selase. Nevertheless, there arose a problem concerning which side Batumi should belong to. At the beginning of the year 1921, the focus of the military relations between the two countries was Batumi.

The founding of Soviet regimes in Transcaucasia brought the end of the Caucasian Wall. However, this did not mean that all the problems were solved. Meanwhile, the Allies did not stay idle: they tried to cut the Kemalist regime in Turkey away from the Soviets and to bring her to a point which would suit their own plans concerning Caucasia. Thus, throughout this period Transcaucasia was a scene for provocations to incite war between Turkey and Russia. These provocations were all frustrated by the military authorities of the two countries.

To conclude, it can be said that the Turko-Soviet military relations on the Eastern Front of Turkey helped Turkey be victorious on the Western Front. As a result of these relations, Turkey acquired strength behind the lines and was able to mobilize her forces to the west.