MENBİC

Kuzey Suriye’de tarihî bir şehir.

Müellif:

Türkiye’den kaynağını alarak Fırat’a kavuşan Sacur çayının güneyinde Halep’i Urfa’ya bağlayan önemli bir ticaret yolunun üstündedir. Eski adı Bambyke (Süryânîce Mabbug) veya Hierapolis olan şehrin tarihi Asurlular devrine kadar uzanır. Fırat nehri üzerindeki geçitleri kontrol eden bir mevkide verimli bir ovada kurulan Menbic Ortaçağ’da meyve ağaçlarıyla çevriliydi ve “bombassino” (bombagio) denen pamuklu kumaş dokumacılığı ile tanınmıştı. Hıristiyanlığın doğuşundan önce putperestliğin önemli bir merkezi olan şehirde Hıristiyanlığın kabulünden sonra yeni dinin kutsal emanetlerine karşı duyulan hayranlık putperestliğin yerini almış ve pek çok dindar kişiyi buraya çekmiştir.

Menbic, Bizans döneminde monofizitlerin bir merkezi ve doğuya düzenlenen askerî seferlerde ordunun toplanma yeri oldu. V. yüzyılda burada yaşayan din adamı Philoxenus İncil’i Süryânîce’ye çevirdi. 531’de Sâsânî Hükümdarı Kubâd’ın (Kavaz) işgal ettiği şehri Bizanslı Kumandan Belisarius geri aldı. 540’ta Sâsânîler ile Bizans arasında “ebedî sulh” yapılmasına rağmen Sâsânî hükümdarı tekrar şehre hücum etti. Bir âteşkede yaptırarak buraya Manbik adını verdi. Daha sonra bu isim Arapça’da Menbic’e dönüşmüştür. VII. yüzyılda Sâsânîler’in Suriye, Filistin ve Mısır topraklarına saldırması üzerine Bizans İmparatoru Herakleios bir sefer düzenleyerek elden çıkan bölgeleri ve bu arada Menbic’i geri aldı (630).

İslâm fütuhatı döneminde 16 (637) yılında İyâz b. Ganm, Menbic önüne gelince halk şehri kendiliğinden teslim etti ve anlaşma yaptı. Emevîler zamanında Yezîd b. Muâviye veya babası Kınnesrîn idarî birimini (cünd) kurunca Antakya, Menbic ve çevresini de buraya bağladı. 131 (748) yılındaki depremde Ya‘kūbî kilisesi çöktü ve pek çok kişi öldü. 170’te (786) Abbâsî Halifesi Hârûnürreşîd Menbic’i Kınnesrîn cündünden ayırarak Bizans’a yapacağı seferler için yeni tesis ettiği Avâsım bölgesinin merkezi haline getirdi. Halife Emîn, Menbic’de birçok bina inşa ettirdi ve Bizans’a karşı yaz seferlerini buradan başlattı.

264’te (878) Ahmed b. Tolun Suriye’yi istilâ edince Menbic’i de hâkimiyeti altına aldı. Şehir IV. (X.) yüzyılda Hamdânîler’in eline geçti. Hamdânîler’in Halep emîri Seyfüddevle buraya amcazadesi şair Ebû Firâs’ı vali tayin etti (336/947). Bizans Kumandanı Nikephoros Phokas 962’de Suriye üzerine yürüdüğünde Menbic önüne geldi ve Ebû Firâs’ı esir aldı. Ertesi yıl imparator olan Nikephoros Phokas 966’da tekrar Menbic önüne geldi; şehirde saklanan ve üzerinde Hz. Îsâ’nın tasviri bulunan kutsal kiremidi (keramidion) aldı. 974 yılında İmparator Ioannes Çimiskes Menbic’i zaptetti ve Hz. Îsâ’nın nalınları ile Hz. Yahyâ’nın kanlı saçlarını alarak İstanbul’a götürdü.

415 (1024) yılında Mirdâsîler’den Sâlih Menbic’i ele geçirdi. Mirdâsîler’den Reşîdüddevle Mahmûd ile amcası Rakka hâkimi Ebû Düâbe Atıyye arasında Ramazan 457’de (Ağustos 1065) yapılan anlaşma uyarınca şehir Atıyye’nin idaresine bırakıldı. 1069’da Bizans İmparatoru IV. Romanos Diogenes, Selçuklu akınlarına karşı doğuya yaptığı seferde Umur Tekin adlı bir Türk emîrinin savunduğu stratejik öneme sahip Menbic’i aldı, kalesini güçlendirdi, böylece Antakya ile Urfa arasındaki bağlantıyı sağladı. İmparator Malazgirt Savaşı’nda yenilince (463/1071) şehri Sultan Alparslan’a devretmek zorunda kaldı. 468 (1075-76) yılından itibaren Selçuklu emîrleri tarafından yönetilen Menbic 477’de (1084) Ukaylî Emîri Müslim b. Kureyş’in hâkimiyetine girdi. 479’da (1086) Büyük Selçuklu Sultanı Melikşah Menbic’in idaresini Kasîmüddevle Aksungur’a verdi. Sultanın 485 (1092) yılında vefatından sonra şehrin idaresi Aksungur’u öldüren Suriye Selçuklu Hükümdarı Tutuş’un eline geçti (487/1094). Urfa Haçlı Kontu Baudouin ve kuzeni Tel Bâşir senyörü Joscelin de Courtenay, Antakya Prinkepsi Tankred ile iş birliği yapan Halep Meliki Rıdvân’a karşı Çavlı ile birlik olup 502’de (1108-1109) Menbic’de buluştular. 514 (1120) yılında Joscelin Menbic’e saldırarak büyük zarar verdi (Demirkent, II, 20). Artuklu Belek b. Behrâm, hakkında duyduğu bir söylentiden dolayı Menbic hâkimi Hassân b. Gümüştegin’e kızdı ve gönderdiği kuvvetlerle onu yakalatıp hapse attı. Ardından kendisi de Menbic’e geldi (Safer 518 / Nisan 1124). Bu arada Hassân’ın yardım istediği Tel Bâşir senyörü Joscelin ordusuyla şehrin önüne geldi. Belek, Joscelin ile yaptığı savaşı kazandıktan bir gün sonra iç kaleden atılan bir okla vurulup öldü (a.g.e., II, 48 vd.). Belek’in ölümünden sonra Hassân serbest bırakıldı ve Menbic’e geri döndü. Musul Atabegi İmâdüddin Zengî, 521’de (1127) Musul’dan Halep’e giderken yolu üzerinde bulunan Menbic halkı kendisine itaatini bildirdi (İbnü’l-Adîm, II, 242). Menbic sahibi Hassân, özellikle Nûreddin Mahmud Zengî döneminde Tel Bâşir’in Franklar’dan alınıp Urfa Haçlı Kontluğu’nun ortadan kaldırılması hususunda büyük yararlık gösterdi.

Menbic 571’de (1175-76) Selâhaddîn-i Eyyûbî’nin hâkimiyetine geçti. Selâhaddin 579’da (1183) şehrin idaresini kardeşi el-Melikü’l-Âdil’e verdi. Eyyûbîler zamanında hânedan mensupları arasında sık sık el değiştiren Menbic ve çevresi 615 (1218) yılında Anadolu Selçuklu Sultanı I. İzzeddin Keykâvus’a bağlı kuvvetler tarafından ele geçirildi. Ancak Selçuklular daha sonra şehri tekrar Eyyûbîler’e terketmek zorunda kaldılar.

625’te (1228) Celâleddin Hârizmşah’ın orduları Menbic’e kadar ilerlediyse de kışın yaklaşması sebebiyle geri çekildiler. Celâleddin’in ölümünden sonra dağılan Hârizmli askerlerin bir kısmı Menbic’e girip şehri yakıp yıktı (637/1239-40). İlhanlı kuvvetleri 657’de (1259) Fırat’ı geçip şehri yağma ettiler. Kilikya Ermeni hâkimi Leon ile Memlük Sultanı Kalavun arasında 684 (1285) yılında yapılan antlaşmaya göre Menbic Mısır şehirleri arasında yer almaktaydı. 699’da (1300) şehir yine Moğollar’ın hücumuyla büyük tahribata uğradı. VIII. (XIV.) yüzyılın ilk yarısında Menbic küçük bir nâiblik haline getirildi. Türkmen Emîri Mintaş 721’de (1321) şehri birkaç gün kuşattıktan sonra ele geçirip birçok kişiyi katletti. 748 (1347) yılında çekirge sürülerinin saldırısına uğrayan Menbic ertesi yıl veba salgını ile perişan oldu.

XIV. yüzyılda Menbic önemini büyük ölçüde kaybetti. Halep’ten Fırat’ı aşıp doğuya giden yol daha güneyden geçmekteydi. XV. yüzyıl başında ise Timur’un ordularının işgaline uğradı. 922’de (1516) Osmanlı Devleti’nin idaresine geçen Menbic Halep’e bağlı küçük bir şehir olarak varlığını sürdürdü. 1916’da Halep vilâyetine bağlı Antep sancağının kazalarından biri olan şehir 1921’de Fransızlar’ın idaresine girdi. 1924’te Suriye’nin Halep muhafazasına bağlı bir yerleşme merkeziydi. Günümüzde de Halep muhafazası sınırları içinde bulunan Menbic’in nüfusu 1960’ta 8577, 1970’te 14.635, 1981’de 30.844 idi. 2003 yılına ait tahminlere göre ise 90.000’i aşmıştır.

Ortaçağ’da Menbicî nisbesiyle tanınan birçok âlim yetişmiştir. Bunlardan bazıları şöyle sıralanabilir: Muhaddis Muhammed b. Sellâm el-Menbicî, muhaddis Dahhâk b. Hacve, muhaddis Hâcib b. Süleyman, muhaddis Ömer b. Saîd b. Sinân, fakih Ebû Ali Hasan b. Sellâme, şair Buhtürî, tarihçi Agapius, Tesliyetü ehli’l-meṣâʾib müellifi din âlimi Ebû Abdullah Muhammed b. Muhammed b. Muhammed el-Hanbelî.

BİBLİYOGRAFYA
Belâzürî, Fütûh (Fayda), s. 188, 214, 270, 274; İbn Hurdâzbih, el-Mesâlik ve’l-memâlik, s. 75, 98, 117, 162, 228 vd., 246, 254; İstahrî, Mesâlik (de Goeje), s. 62, 65, 67; İbn Havkal, Ṣûretü’l-arż, s. 120, 125-127; Makdisî, Aḥsenü’t-teḳāsîm, s. 52, 60, 154, 190; Yahyâ b. Saîd el-Antâkî, Târîḫu’l-Anṭâkî (nşr. Ömer Abdüsselâm Tedmürî), Trablus 1990, s. 97, 115, 402, 412, 418; Sem‘ânî, el-Ensâb (Bârûdî), V, 388-389; Yâkūt, Muʿcemü’l-büldân (Cündî), V, 237-239; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, bk. İndeks; İbnü’l-Adîm, Zübdetü’l-ḥaleb, bk. İndeks; Urfalı Mateos Vekayi-nâmesi (952-1136) ve Papaz Grigor’un Zeyli (1136-1162) (nşr. ve trc. H. D. Andreasyan), Ankara 1962, s. 55, 137, 277; E. Sachau, Reise in Syrien und mesopotamien, Leipzig 1883, s. 146-152, 154; M. Gaudefroy-Demombynes, La Syrie à l’époque des mamelouks, Paris 1923, s. 9 vd., 92, 219, 281; R. Dussaud, Topographie historique de la Syrie, Paris 1927, s. 187, 450 vd., 462, 468, 470, 474 vd.; Cl. Cahen, La Syrie du nord, Paris 1940, bk. İndeks; R. Grousset, Histoire des croisades et du royaume franc de Jérusalem, Paris 1934-37, bk. İndeks; L. Diakonos, Nikephoros Phokas und Johannes Tzimiskes, Graz-Wien-Köln 1961, s. 150; E. Honigmann, Bizans Devletinin Doğu Sınırı (trc. Fikret Işıltan), İstanbul 1970, s. 13, 14, 92, 95, 99, 109, 117 vd., 121, 130, 136, 141; a.mlf., “Menbic”, İA, VII, 704-708; Runciman, Haçlı Seferleri Tarihi, I, 189; II, 93, 136, 140, 260, 321, 342; Işın Demirkent, Urfa Haçlı Kontluğu Tarihi: 1098-1146, Ankara 1992, I, 123; II, 20, 23, 48-52, 87, 98, 100, 107, 145, 152 vd.; N. Elisséeff, “Manbid̲j̲”, EI2 (İng.), VI, 377-383.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2004 yılında Ankara’da basılan 29. cildinde, 123-124 numaralı sayfalarda yer almıştır.