MERZÜBÂNÎ

Ebû Ubeydillâh Muhammed b. İmrân b. Mûsâ b. Saîd el-Merzübânî el-Horasânî el-Bağdâdî (ö. 384/994)

Arap edebiyatı, tarih, ahbâr âlimi ve râvisi.

Müellif:

296’da (909) Bağdat’ta doğdu. Dedelerinden birine nisbetle Merzübânî veya İbnü’l-Merzübân olarak tanınır. Aslen Horasanlı olan babası Horasan valisinin hilâfet merkezi Bağdat’taki temsilcisiydi. Merzübânî başta Ebû Bekir es-Sûlî olmak üzere Ebû Bekir İbnü’l-Enbârî, İbn Düreyd ve Niftaveyh’ten Arap dili ve edebiyatına, şiir ve şairlerle ahbâra dair, Ebû Bekir İbn Ebû Dâvûd es-Sicistânî ve Ebü’l-Kāsım el-Begavî’den hadis sahasında dersler aldı. Daha sonra dinî ve siyasî olaylardan uzak kalarak öğretim ve telifle meşgul oldu. Bağdat’taki geniş evi bir nevi mektep haline geldi. Zaman zaman evinde kalan ilim mensupları için elliye yakın yatak bulundurduğu nakledilir (Hatîb, III, 136; Yâkūt, XVIII, 269). Sık sık verilen ziyafetlerin yanı sıra ilim ve edebiyat meclislerinin de düzenlendiği bu evde dönemin ileri gelen ilim adamlarıyla hocalarının da iştirak ettiği oturumlarda birçok ilmî ve edebî meselenin tartışıldığı belirtilir (İbnü’l-Cevzî, VII, 177).

İcâzetli olduğu kitaplardan kaynak belirtmeden bir semâ kaydı olan “ahberenâ” sîgasını kullanmak suretiyle nakillerde bulunması, nebîz içmesi ve Mu‘tezilî olması yüzünden, Merzübânî’nin bazı eleştirmenlerce sika kabul edilmemesine rağmen Hatîb el-Bağdâdî ve İbnü’l-Cevzî gibi âlimlerin çoğu bu kusurların onun yalancı sayılmasını gerektirmeyeceğini, rivayetlerinde sika olduğunu, kendisine yapılan hücumların gerçek sebebinin onun Şîa’ya meyletmesinden ileri geldiğini söylemiştir. Çağdaşı İbnü’n-Nedîm de Merzübânî’yi ahbâr âlimleri arasında ifadesi düzgün, bilgisi geniş en son râvi olarak tanıtır (el-Fihrist, s. 190). Arap edebiyatının yanı sıra çeşitli ilimlerdeki geniş kültürü sebebiyle “zamanın Câhiz’i” olarak nitelendirilen Merzübânî’yi eserlerindeki tertip ve tasnif güzelliği bakımından Câhiz’den üstün sayanlar da vardır (Hatîb, III, 135; Zehebî, XVI, 448). Merzübânî özellikle el-Muḳtebes, Muʿcemü’ş-şuʿarâʾ ve el-Müveşşaḥ gibi eserleriyle dönemine kadar yaşamış pek çok şahsiyeti ve ilim adamını, ayrıca birçok ilmî meseleyi zamanımıza aktararak Arap dili ve edebiyatının belli bir devrinin tanınmasını ve incelenmesini kolaylaştırmış, daha önce kaleme alınan eserleri okuyup ilmî süzgeçten geçirmiş ve tenkidî bir metotla kendi eserlerinde aksettirmiştir. Öte yandan derin bir şiir bilgisine sahip olduğu ve intihal ile aslî şiiri birbirinden ayırt etmek için özen gösterdiği eserlerinden anlaşılmaktadır. Uzun bir ömür süren Merzübânî’den Hüseyin b. Ali es-Saymerî, Ebü’l-Kāsım Ali b. Muhassin et-Tenûhî, Ali b. Eyyûb el-Kummî, Ebû Muhammed el-Cevherî, Şerîf el-Murtazâ gibi şahsiyetler rivayette bulunmuştur. Merzübânî Şevval 384’te (Kasım 994) Bağdat’ta vefat etti ve Amr er-Rûmî caddesindeki evinin bahçesine defnedildi.

Eserleri. İbnü’n-Nedîm, Merzübânî’nin yaklaşık 45.000 varaklık bir hacme ulaşan elli kadar eserini muhtevalarıyla birlikte kısaca zikretmektedir. Bütün hayatını Bağdat’ta geçiren Merzübânî’nin eserlerinin çoğu Moğol istilâsı neticesinde kaybolmuştur. Günümüze ulaştığı bilinen eserleri şunlardır: 1. el-Muḳtebes fî aḫbâri’n-nüḥât ve’l-üdebâʾ ve’ş-şuʿarâʾ ve’l-ʿulemâʾ. Zamanında biyografi alanında kaleme alınan eserler içinde on sekiz ciltlik hacmiyle en genişi olup hem Basralı hem Kûfeli âlimlerin hal tercümelerini ihtiva ediyordu. VII. (XIII.) yüzyılda Bağdat Nizâmiye Medresesi Kütüphanesi’nde bir nüshası bulunduğu kaydedilen eserin üç hulâsasından ilki, Necmeddin Ebü’n-Nu‘mân Beşîr b. Ebû Bekir Hâmid et-Tebrîzî (ö. 646/1248) tarafından Şihâbü’l-ḳabes min Kitâbi’l-Muḳtebes adıyla dört cüz halinde yazılmış olup günümüze intikal edip etmediği bilinmemektedir. Ali b. Hasan b. Muâviye’nin el-Muḫtâr min Kitâbi’l-Muḳtebes fî aḫbâri’n-naḥviyyîn adıyla hazırladığı ikinci muhtasarın tıpkıbasımını Fuat Sezgin Süleymaniye Kütüphanesi nüshasına (Şehid Ali Paşa, nr. 2515) dayanarak gerçekleştirmiştir (Frankfurt 1410/1990). Tebrîzî’nin ihtisarından yararlanıp hazırlanan üçüncü muhtasar, Ebü’l-Mehâsin Yûsuf b. Ahmed el-Yağmurî tarafından Nûrü’l-ḳabes el-muḫtaṣar mine’l-Muḳtebes adıyla yapılmıştır. Nuruosmaniye Kütüphanesi’nde (nr. 2887) bir nüshası bulunan muhtasarı Rudolf Sellheim yayımlamıştır (Wiesbaden 1384/1964). 2. el-Müveşşaḥ. Başta Ebû Bekir es-Sûlî olmak üzere Asmaî, İbn Sellâm el-Cumahî ve İbn Düreyd gibi edip ve münekkitlerin belli başlı Arap şairleriyle şiirleri üzerine yapmış oldukları tenkitlerin ele alındığı bir eserdir. Şiirler dil, belâgat, üslûp ve aruz özellikleri bakımından değerlendirmeye tâbi tutulmuştur. Kitapta Câhiliyyûn, İslâmiyyûn ve muhdesûn olmak üzere üç kategoriye ayrılan Arap şairlerinin hataları, kalitesiz şiirin kusurları, şiirlerdeki intihaller, şairler arasında mukayeseler, şiir sanatı hakkında bazı şairlerin yaptığı tartışmalar ve bu hususlarda kadim edip ve münekkitlerin ortaya koyduğu eleştiriler tenkitçi bir tarzda ele alınmıştır. Kahire’de basılan eserin (1343) ilmî neşrini Ali Muhammed el-Bicâvî gerçekleştirmiştir (Kahire 1965). Ayrıca Ahlâm ez-Zeîm Mine’l-Müveşşaḥ li’l-Merzübânî adıyla bir eser yayımlamıştır (Dımaşk 1992). 3. Muʿcemü’ş-şuʿarâʾ*. 5000 kadar Arap şairinin biyografisinin alfabetik sıraya göre yer aldığı eserin sadece ikinci cüzü zamanımıza ulaşmıştır. Bu kısım Fritz Krenkow (Kahire 1354) ve Abdüssettâr Ahmed Ferrâc (Kahire 1379/1960) tarafından neşredilmiştir. Kaynaklarda el-Müveşşaḥ’tan yapılmış nakilleri, İbrâhim es-Sâmerrâî Mine’ż-żâʾiʿ min Muʿcemi’ş-şuʿarâʾ li’l-Merzübânî (Beyrut 1405/1984) ve İhsan Abbas Mülteḳaṭât Mine’l-ḳısmi’l-mefḳūd min Muʿcemi’ş-şuʿarâʾ (al-Abḥāth, XXXIII [Beyrut 1985], s. 3-36) adlı kitabında derlemiştir. 4. Eşʿârü’n-nisâʾ. Tamamının 500 veya 600 varak olduğu tahmin edilen eserden Abdülkādir el-Bağdâdî Ḫizânetü’l-edeb’inde iktibasta bulunmuştur (I, 10; IV, 565). Kitabın altmış şairin şiirlerini ihtiva eden üçüncü kısmına ait elli dokuz varakı zamanımıza intikal etmiş olup Sâmî Mekkî el-Ânî ve Hilâl Nâcî tarafından yayımlanmıştır (Bağdad 1396/1976; Beyrut 1415/1995). 5. Aḫbârü’s-Seyyid el-Ḥimyerî. Müellifin Aḫbârü’ş-şuʿarâʾ, el-Müstenîr veya el-Müfîd adında daha geniş teliflerinden bir parça olduğu tahmin edilen eseri Muhammed el-Emînî neşretmiştir (Necef 1385/1965). 6. Aḫbâru şuʿarâʾi’ş-Şîʿa. Yirmi yedi Şiî şairin bazı beyitleriyle bunlar hakkındaki isnadsız haberleri ihtiva eden ve el-Müfîd adlı kitabın bir kısmı olduğu tahmin edilen eseri, Seyyid Muhsin el-Emîn el-Âmilî tarafından yapılan ihtisarıyla birlikte Muhammed Hâdî el-Emînî yayımlamıştır (Necef 1388/1968). 7. Şiʿru Yezîd b. Muʿâviye (nşr. Selâhaddin el-Müneccid, Beyrut 1982). İlk defa Merzübânî tarafından derlenerek bir divan haline getirilen esere daha sonra Yezîd’e ait olmayan şiirler de ilâve edilmiştir. 8. Tafżîlü’l-kilâb ʿalâ kes̱îrin mimmen lebise’s̱-s̱iyâb (Brockelmann, GAL, I, 125). Merzübânî’nin kaynaklarda adı geçen başka eserleri de vardır (İbnü’n-Nedîm, s. 146-149; Yâkūt, XVIII, 268-272; İbnü’l-Kıftî, III, 180-184; Safedî, IV, 235-237).

BİBLİYOGRAFYA
Merzübânî, el-Müveşşaḥ (nşr. Ali M. el-Bicâvî), Kahire 1385/1965, neşredenin girişi, s. y-n; İbnü’n-Nedîm, el-Fihrist (Teceddüd), s. 146-149, 190, 196; Hatîb, Târîḫu Baġdâd, III, 135-136; İbnü’l-Cevzî, el-Muntaẓam (Atâ), VII, 177; Yâkūt, Muʿcemü’l-üdebâʾ, XVIII, 268-272; İbnü’l-Kıftî, İnbâhü’r-ruvât, III, 180-184; İbn Hallikân, Vefeyât, IV, 354-356; Zehebî, Aʿlâmü’n-nübelâʾ, XVI, 448; Safedî, el-Vâfî, IV, 235-237; İbn Kesîr, el-Bidâye, XI, 314; İbn Hacer, Lisânü’l-Mîzân, V, 326-327; Abdülkādir el-Bağdâdî, Ḫizânetü’l-edeb (Bulak), I, 10; IV, 565; Brockelmann, GAL, I, 125; Suppl., I, 190-191; Sezgin, GAS, VII, 357-358; Ömer Ferruh, Târîḫu’l-edeb, II, 554-557; Hasan es-Sadr, Teʾsîsü’ş-Şîʿa, Beyrut 1401/1981, s. 249-252; F. Krenkow, “Das Wörterbuch der dichter Muʿğam aš-šuʿarāʾ von al-Marzubānī”, Islamica, IV, Leipzig 1930, s. 272-282; Muhtarüddin Ahmed, “Nûrü’l-ḳabes el-muḫtaṣar mine’l-Muḳtebes”, Mecelletü’l-Mecmaʿi’l-ʿilmiyyi’l-Hindî, II, Aligarh 1977, s. 189-192; R. Sellheim, “al-Marzubānī”, EI2 (İng.), VI, 634-635.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2004 yılında Ankara’da basılan 29. cildinde, 256-257 numaralı sayfalarda yer almıştır.