MÎRGANÎ, Muhammed Osman

Ebû Abdillâh Muhammed Osmân b. Muhammed b. Abdillâh el-Mîrganî (ö. 1268/1852)

Mîrganiyye tarikatının kurucusu, müfessir.

Müellif:

1208’de (1793-94) Hicaz’da Tâif şehri yakınlarındaki Selâme köyünde doğdu. Mekkeli sûfî Abdullah b. İbrâhim el-Mîrganî’nin torunudur. Yedi yaşında annesini, on yaşında babasını kaybedince Mekke’nin önde gelen âlimlerinden amcası Seyyid Muhammed Yâsîn’in himayesinde büyüdü. Muhammed Yâsîn ona temel İslâm ilimlerini öğretti Ardından tasavvufa yönelen ve çevrede yaygın olan tarikatları öğrenmeye başlayan Mîrganî önce Ahmed b. Muhammed el-Bennâ el-Mekkî, Saîd el-Amûdî el-Mekkî ve Ahmed Abdülkerîm el-Özbekî el-Hindî’den Nakşibendiyye, daha sonra yine Amûdî’den Kādiriyye ve Şâzeliyye tarikatları hakkında bilgi aldı. Amcasından dedesi Abdullah el-Mîrganî’nin tasavvuf hakkında görüşlerini öğrendi. Bu dönemde Mekke’de bulunan İdrîsiyye tarikatının kurucusu Ahmed b. İdrîs’e intisap etti.

Seyrüsülûkünü tamamlayan Mîrganî, yirmi yaşında iken Ahmed b. İdrîs tarafından İdrîsiyye’yi yaymak üzere 1228 (1813) yılında Eritre’ye (Etiyopya) gönderildi. Önce Balgha bölgesinde yaşayan Ceberte müslümanları arasında tebliğ ve irşad faaliyetlerinde bulundu. Onun kısa zamanda kaydettiği başarılar otoritesinin sarsıldığı endişesine kapılan Balgha sultanının tepkisini çekti ve kendisini zehirletmeye teşebbüs etti. Bunun üzerine Mîrganî gizlice Eritre’den ayrılıp Mekke’ye Ahmed b. İdrîs’in yanına döndü. Aynı yıl mürşidiyle birlikte Yukarı Mısır’a (Saîd) gidip Luksor şehri yakınlarındaki Zeyniye köyüne yerleşti. Bir süre sonra şeyhi tarafından daha güneydeki Menfelût ve Asyût’a gönderildi. Yöneticilerin olumsuz tavrıyla karşılaştığı Eritre’de ve büyük tarikatların hâkimiyetinde bulunan Yukarı Mısır’da beklediği sonucu elde edemeyen Mîrganî 1815’te, o sırada Zeyniye’de ikamet eden Ahmed b. İdrîs’ten izin alarak Sudan’a geçti.

Siyasî istikrarsızlığın hüküm sürdüğü ve iç savaşların devam ettiği Func idaresinin son yıllarında Sudan’a gelen Mîrganî önce Nûbe bölgesine gitti. Kunüz, Sukkût ve Mehas’ta birçok mürid edindikten sonra yerine bölgenin önemli şahsiyetlerinden Şerîf İdrîs b. Muhammed’i bırakarak güneyde Dongola şehrine geçti. Burada, aralarında Sivârü’z-Zeheb şerif ailesine mensup Sâlih Sivârü’z-Zeheb’in de bulunduğu pek çok kişi onun müridi oldu. Ardından Dâbbe’ye geçti. Şaykıye’ye gitmemekle birlikte orada zühd ve takvâsıyla tanınan Muhammed Hayr b. Muhammed Sâlih el-Irâkī, Muhammed Hayr en-Nazîf ve Muhammed Hammâd gibi şahsiyetlere icâzetnâmeler göndermek suretiyle halkın önemli bir kesimini kendisine bağladı. Dâbbe’den Sudan’ın batısında Kordofan bölgesindeki Bâre şehrine gitti (Şevval 1231 / Eylül 1816). Üç yıl ikamet ettiği Bâre’de Sudan’ın şerif ailelerinden birine mensup Rukıyye bint Cellâb ile evlendi. Bu evlilikten, daha sonra kuracağı Hatmiyye tarikatının Sudan kolunun temsilciliğini yapacak olan oğlu Muhammed Hasan dünyaya geldi. Bu bölgelerde önemli başarılar elde eden Mîrganî’ye, aralarında Hammâd el-Beytî ve Mısır-Türk idaresi tarafından Kordofan’a kadı tayin edilen Arabî el-Hatîb el-Hevvârî’nin de bulunduğu 200 kadar kişi mürid oldu. 1816’da Kordofan’ın başşehri Ubeyyid’de kendisine intisap edip daha sonra kendi adına nisbetle İsmâiliyye tarikatını kuran İsmâil el-Velî ile tanıştı. Yine Kordofan’da, Hatmiyye tarikatının Şaykıye bölgesinde yayılmasında önemli görevler üstlenecek olan Muhammed b. Mâlik, Muhammed b. Abdülhalim ve Mâlik Cinayd adlı üç şerifi kendisine bağladı. Ancak Dârfûr Sultanlığı’nın Kordofan valisi Mahdûm Müsellem, müntesiplerinin bir kısmını tutukladı.

Mîrganî 1232’de (1817) Func Sultanlığı’nın başşehri Sinnâr’a gitti. Burada ulemâ ve idarecilerin şiddetli muhalefetiyle karşılaşmasına rağmen aralarında Ahmed Îsâ gibi önemli şahsiyetlerin de bulunduğu yöre halkından pek çok kimseyi kendi tarafına çekmeyi başardı.

1820’de Sudan’ın kuzeyinde önemli bir ticaret merkezi olan Metemme’ye geçen Mîrganî orada yaklaşık bir yıl kaldı ve bu sırada bir cami inşa ettirdi. Burada kendisine intisap eden Şerîf Şeyh Reyyâh da halkı Mîrganî’ye bağlanmaya teşvik etti. Ardından Şindi’ye geçip bir yılı aşkın bir süre orada oturdu. Daha sonra gittiği Dâmir’de pek çok mürid edindi. Berber ve kuzey bölgelerini de ziyaret etmek isteyen Mîrganî, Mısır-Türk ordusunun 1821’de Ebûhamd’e ulaştığı haberini alınca kararını değiştirip doğuda dağlık bir bölge olan Tâkâ’ya gitti. Keselâ yakınında kendi adına bugün Hatmiye ismiyle tanınan Seniye köyünü kurdu. Bu köyde bir süre kalıp Mekke’ye Ahmed b. İdrîs’in yanına dönmeye karar verdi. Ancak hareketinden önce dönemin Mısır valisi Hurşid Ahmed Paşa’ya iletilmek üzere köylülere bir mektup bıraktı. Mîrganî’nin mektubunu okuyan Hurşid Paşa bölge halkına iyi davranmış, onlara özel statü tanımış ve Seniye köylüleri, 1885’te Sudan’da Mısır-Türk hâkimiyetinin sona ermesine kadar bu statülerini korumuşlardır. Mîrganî’nin ilk Sudan seyahati başarılı geçmiş, Func sultanlığı’nın tam hâkimiyet kuramadığı kuzey ve doğu bölgelerinde gerek halk gerekse ulemâ kesiminde pek çok taraftar bulmuştur. Mîrganî’nin özellikle halk ve yöneticiler üzerinde büyük etkileri olan Kur’an kursu (halvet) hocalarını kendisine çekebilmesi İdrîsiyye tarikatının o bölgelerde yayılmasında önemli rol oynamıştır.

1230’dan (1815) 1237 (1822) yılına kadar Sudan’da kalan Mîrganî Mekke’ye döndükten sonra şeyhine hizmet etmeyi sürdürdü. Onun üç defa daha Sudan’a gittiği bilinmektedir. Bunlardan ilkinde eşi ve oğlu Muhammed Hasan ile birlikte Tâkâ’ya, ikincisinde 1832’de Sevâkin’e giden Mîrganî burada önemli sayıda mürid edindi, birkaç zâviye kurdu ve oradaki mensupları arasında en bilgili ve yaşlısı olan Muhammed eş-Şâfiî’yi zâviyeleri idare etmek üzere görevlendirdi. Onun Sevâkin’de üç mescid ve kadınların eğitimi için bir okul yaptırdığı kaydedilmektedir. Mîrganî’nin bu faaliyetlerini Sevâkin’e ikinci gidişinde veya yine oğlu Muhammed Hasan ile birlikte geldiği üçüncü ziyaretinde gerçekleştirdiği, sonuncu ziyarette Muhammed Hasan’ı Mîrganiyye’nin Sudan temsilcisi olarak tayin ettiği belirtilmektedir. Mîrganî, 1243’te (1827-28) şeyhiyle birlikte zorunlu ikamete tâbi tutulduğu Asîr bölgesindeki Sabyâ şehrine gitti. Ahmed b. İdrîs’in 21 Receb 1253’te (21 Ekim 1837) vefatının ardından Mekke’ye dönüp irşad faaliyetine başladı. Ancak Mekke’de tasavvufî görüşleri sebebiyle ulemânın şiddetli muhalefetiyle karşılaştı ve daha önce şeyhinin de mâruz kaldığı baskılara dayanamayıp Tâif’e gitmek zorunda kaldı. 22 Şevval 1268 (9 Ağustos 1852) tarihinde burada vefat etti. Naaşı Mekke’ye götürüldü ve Muallâ Mezarlığı’na defnedildi.

Müridlerine Kur’an ve Sünnet’ten ayrılmamalarını tavsiye eden Mîrganî, Ehl-i sünnet anlayışına bağlı kalmakla birlikte nûr-ı Muhammedî ve mehdî fikirlerini önemle savunmuştur. Onun kurduğu, adını “hatmü’l-evliyâ” ifadesinin kısaltılmış şekli “Hatm” lakabından alan ve Mîrganiyye diye de tanınan Hatmiyye tarikatı temelde vahdet-i vücûd ve nûr-ı Muhammedî fikrine dayanmaktadır (bk. MÎRGANİYYE). Aynı zamanda bir ilim adamı olan Mîrganî’nin Tâcü’t-tefâsîr adlı tefsirinde namaz bahsini ele alırken Hanefî fıkhından ziyade daha serbest bir yaklaşımla hadislere dayanması, onun fıkıhta belli bir mezhebe bağlı kalmak yerine Kur’an ve Sünnet’i esas alan bir anlayışa sahip bulunduğunu göstermektedir. Mehas’ta Şeyh İdrîs, Sudan’da Hamed es-Sâdık, Mekke’de Şeyh Ahmed Kattân ve Mısır’da Şeyh Ahmed Ebû Hüreybe sayıları bini aştığı söylenen halifeleri içerisinde en meşhur olanlarıdır.

Eserleri. Elliye yakın eser kaleme alan Mîrganî’nin başlıca çalışmaları şunlardır: 1. Tâcü’t-tefâsîr. Müellif mukaddimede, eserini yazarken rivayete dayanan tefsir geleneğine bağlı kaldığını, herkesin anlayabileceği kolay bir üslûp kullandığını, sünnetten de yararlandığını söyler. Hz. Peygamber’in, önceki âlimlerden nakledilen görüşlerden ziyade Allah’tan kalbine doğan keşif ve sezgiye dayanmasını kendisine emrettiğini belirtmesi (Tâcü’t-tefâsîr, I, 57), Ahmed b. İdrîs’in âyetleri bâtınî bir yöntemle tefsir etme kudretinden övgüyle bahsetmesi Mîrganî’nin tefsirde işârî yöntemi yücelttiğini gösterir. Ağırlıklı olarak garîb kelimelerin açıklandığı Tefsîrü’l-Celâleyn’i andıran Tâcü’t-tefâsîr Mîrganî’nin tasavvufî kişiliğinden çok onun geleneğe hâkim âlim kişiliğini yansıtmaktadır. Bununla birlikte Resûlullah’tan vasıtasız rivayette bulunması (a.g.e., I, 263), zaman zaman işârî yorum yapması tasavvufî yönünü yansıtan hususlardır. Eserin çeşitli baskıları yapılmıştır (Kahire 1313, 1375; nşr. Abdüsselâm b. Muhammed, Kahire 1392/1972; I-II, nşr. Muhammed el-Hüseynî, Beyrut 1399/1979). 2. el-Esrârü’r-rabbâniyye fî mevlidi eşrefi’l-ḫalâʾiḳı’l-insâniyye. el-Mevlidü’l-ʿOs̱mânî adıyla da anılan eser es-Sırrü’r-rabbânî ismiyle birçok defa basılmıştır (Kahire 1312, 1319, 1331, 1343; Hartum 1967). 3. en-Nefeḥâtü’l-Mekkiyye ve’l-lemeḥâtü’l-ḥaḳḳıyye fî şerḥi esâsi’ṭ-ṭarîḳati’l-Ḫatmiyye. Üç bölümden meydana gelen hacimli bir eser olup (Kahire, ts.) adı bilinmeyen bir kişi tarafından Şerḥu’n-naẓm ve düreri’l-leʾâl fî ʿiddeti ricâli şeyḫinâ ẕi’l-kemâl el-müsemmâ bi’n-Nefeḥâti’l-Mekkiyye adıyla şerhedilmiştir. 4. en-Nûrü’l-berrâḳ fî medḥi’n-nebiyyi’l-miṣdâḳ. Her biri Arap alfabesindeki bir harfle başlayan yirmi sekiz şiirden oluşmaktadır (Kahire 1306, 1330, 1335, 1372). Müellifin oğlu Muhammed Hasan eseri Fetḥu’l-ḫallâḳ bi-şerḫi’n-Nûri’l-berrâḳ fî medḥi’r-Resûli’l-miṣdâḳ adıyla şerhetmiştir (Kahire 1396). 5. en-Nefeḥâtü’l-Medeniyye fi’l-medâʾiḥi’l-Muṣṭafaviyye. Kırk dokuz şiirden oluşmaktadır (Kahire 1306). Eser ayrıca en-Nûrü’l-berrâḳ ile birlikte basılmıştır (Kahire 1335). 6. el-Füyûżâtü’l-ilâhiyyetü’l-müteżammine li’l-esrâri’l-ḥikemiyye. Mîrganî, bu eseri daha sonra el-İmdâdâtü’s-seniyye min ḥażarâti’l-kemâliyye li-ḥalli’l-Füyûżâti’l-ilâhiyye adıyla şerhetmiştir. 7. Raḥmetü’l-aḥad fî iḳtifâʾi es̱eri’r-Resûli’ṣ-ṣamed. İbadetlere dair hadisleri ihtiva eden eser İbnü’l-Esîr’in Câmiʿu’l-uṣûl li-eḥâdîs̱i’r-Resûl adlı kitabından derlenmiştir. Bir nüshası Londra Üniversitesi Kütüphanesi’nde bulunmaktadır (SOAS, nr. 380285). 8. Miṣbâḥu’l-esrâr fi’l-kelâm ʿalâ Mişkâti’l-envâr (Kahire, ts.). Abdullah b. İbrâhim el-Mîrganî’nin Mişkâtü’l-envâr fî evṣâfi’l-muḫtâr (Kahire 1322) adlı eserinin şerhidir. Ahmed b. İdrîs’in ölüm yıl dönümünde yapılan törenlerde okunması âdet haline gelen Menâḳıbü’l-ḳuṭbi’l-evḥad’ın (Hartum 1357) ilk otuz üç sayfası Mîrganî’ye aittir.

Mîrganî’nin tasavvuf ve tarikata dair çok sayıda risâlesi bulunmaktadır. Bazıları müstakil olarak da basılan risâlelerin bir kısmı Mecmaʿu’l-ġarâʾibi’l-müferreḳāt (Kahire 1332, 1335), Mecmûʿatü Fetḥi’r-Resûl (Kahire 1367) ve er-Resâʾilü’l-Mîrġaniyye (Kahire 1399) adlı üç eserde toplanmıştır. İlk derleme, on beş yaşında iken yazdığı kırk yedi kasideyle İbnü’l-Fârız’ın “Tâiyye” kasidesinin şerhi olan Hemziyyetü’l-maʿrûfe ve es-Sırrü’ẓ-ẓâhir ve’n-nûrü’l-bâhir isimli iki manzum risâleyi ihtiva eder. İkinci derlemede Bâbü’l-feyż ve’l-meded, Fetḥu’r-Resûl ve miftâḥu’d-duḫûl, Ḥablü’l-viṣâl (el-Envârü’l-müterâkime adıyla da bilinen risâle er-Râtib ve’t-tevessül adıyla müstakil olarak yayımlanmıştır [Kahire 1287, 1300]), el-Cevâhirü’l-müstaḥżara mine’l-künûzi’l-ʿâliye, Nûrü’l-envâr, Ṣalâtü’ş-şühûdi’l-Muḥammedî, Münciyetü’l-ʿabîd (ayrıca Ahmed Sâlih b. Muhammed’in Bulûġu’l-mürîd adlı şerhiyle birlikte basılmıştır [London 1990]) adlı risâleleri bulunmaktadır. Mîrganiyye tarikatına dair on iki risâleden oluşan son derlemede müellifin el-Fetḥu’l-mebrûk fî kes̱îrin min âdâbi’s-sülûk, el-Hibâtü’l-muḳtebese li-iẓhâri’l-mesâʾili’l-ḫamse ve’l-ʿaṭâya’d-daḳīḳa fî esrâri’ṭ-ṭarîḳa, el-Ḥużûr fi’ṣ-ṣalât li’s-süʿadâʾ min ehli ḥażreti Allâh, eẓ-Ẓuhûrü’l-fâʾiḳa fî taʿrîfi ḥuḳūḳi’ṭ-ṭarîḳati’ṣ-ṣâdıḳa, Risâletü’l-Ḫatm fî baʿżi’l-mübeşşirât adlı risâleleri de yer almaktadır.

BİBLİYOGRAFYA
M. Osman el-Mîrganî, Tâcü’t-tefâsîr (nşr. Muhammed el-Hüseynî), Beyrut 1399/1979, I, 57, 263; ayrıca bk. neşredenin girişi, I, 2-8; Ahmed b. İdrîs, el-İbânetü’n-nûriyye fî şeʾni ṣâḥibi’ṭ-ṭarîḳati’l-Ḫatmiyye (nşr. M. İbrâhim Ebû Selîm), Beyrut 1991; Serkîs, Muʿcem, II, 1828-1829; Brockelmann, GAL, II, 475; Suppl., II, 809-810; Fihrisü’l-Ḫizâneti’t-Teymûriyye, Kahire 1367-69/1948-50, I, 14, 164; III, 298; Hediyyetü’l-ʿârifîn, II, 373; Îżâḥu’l-meknûn, I, 120, 121, 208, 209, 379; II, 102, 149, 166, 171, 177, 217, 484, 575, 684, 713, 716; J. S. Trimingham, Islam in the Sudan, Oxford 1965, s. 231-235; a.mlf., The Sufi Orders in Islam, Oxford 1971, s. 114-118; H. D. Nelson v.dğr., Area Handbook for the Democratic Republic of Sudan, Washington 1973, s. 117; Abdülhay el-Kettânî, Fihrisü’l-fehâris, II, 556, 1092; G. R. Warburg, Egypt and the Sudan, London 1985, s. 13, 15, 136; Abdullah Abdürrâzık İbrâhim, Eḍvâʾ ʿale’ṭ-ṭuruḳı’ṣ-ṣûfiyye fi’l-ḳārreti’l-İfrîḳıyye, Kahire 1410/1989, s. 143-145; Nebhânî, Kerâmâtü’l-evliyâʾ, I, 365-366; el-Fihrisü’ş-şâmil: Maḫṭûṭâtü’t-tefsîr (nşr. el-Mecmau’l-melekî), Amman 1989, II, 811; R. S. O’Fahey, Enigmatic Saint Ahmed Ibn Idris and the Idrisi Tradition, Evanston 1990, 142-153; a.mlf. v.dğr., “The Khatmiyya Tradition”, Arabic Literature of Africa The Writings of Eastern Sudanic Africa (ed. J. O. Hunwick – R. S. O’Fahey), Leiden 1994, I, 187-198, 212; Ali Sâlih Kerrâr, eṭ-Ṭarîḳatü’l-İdrîsiyye fi’s-Sûdân, Beyrut 1411/1991, s. 45-51, 113-120; a.mlf., Sufi Brotherhoods in the Sudan, London 1992, s. 55-72; M. İbrâhim Ebû Selîm, Üdebâʾ ve ʿulemâʾ ve müʾerriḫûn fî târîḫi’s-Sûdân, Beyrut 1411/1991, s. 119-128; a.mlf., Buḥûs̱ fî târîḫi’s-Sûdân, Beyrut 1412/1992, s. 131-135, 170; Abdülmün‘im el-Hifnî, el-Mevsûʿatü’ṣ-ṣûfiyye, Kahire 1412/1992, s. 381-383; C. Fluehr-Lobban v.dğr., Historical Dictionary of the Sudan, Metuchen-London 1992, s. 113, 141-143; M. Habîb el-Hîle, et-Târîḫ ve’l-müʾerriḫûn bi-Mekke, Mekke 1994, s. 416-417; Sâlihiyye, el-Muʿcemü’ş-şâmil, V, 199.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2005 yılında İstanbul’da basılan 30. cildinde, 152-154 numaralı sayfalarda yer almıştır.