MİRZAZÂDE ŞEYH MEHMED EFENDİ

(ö. 1147/1735)

Osmanlı şeyhülislâmı.

Müellif:

Ulemâdan Mirza Mehmed Efendi’nin oğlu ve Şeyhülislâm Seyyid Feyzullah Efendi’nin damadıdır. Mirzazâdeler olarak bilinen iki ayrı ilmiye ailesinden Batumlu Mirzazâdeler’le bir yakınlığı yoktur. Kaynaklarda ve bazı araştırmalarda yanlışlıkla diğer aileye nisbetle Batumlu Şeyhülislâm Mirza Mustafa Efendi’nin oğlu olarak gösterilmiştir (Devhatü’l-meşâyih, s. 88; İlmiyye Salnâmesi, s. 510; Danişmend, V, 138).

Önce ulemâ çocuklarına has bir uygulamayla tahsilini süratle tamamlayıp ruûs imtihanını kazanarak mûsıle-i Süleymâniyye derecesine ulaştı. Ardından kayınpederi Feyzullah Efendi’nin desteğiyle “tafra” hareket yani sıra gözetmeden iltimas ve imtiyazla, beklemeksizin üst derecelere süratle yükseldi, müderrislik ve kadılık yaptı. 1099-1107 (1688-1695) yılları arasında Şah Hûban, Kara Mustafa Paşa, Topkapı dahilinde Ahmed Paşa, Şeyhülislâm Yahyâ Efendi ve Sahn-ı Semân medreselerinde müderrisliklerde bulundu (Şeyhî, II, 14, 141, 163, 182, 193). Havâmis-i Süleymâniyye itibariyle Şehzade Medresesi müderrisi iken (a.g.e., II, 223) Edirne pâyesiyle İzmir kadısı olup daha sonra İstanbul kadılığı pâyesine ulaştı, Edirne ve Mekke kadılıkları da yaptı (a.g.e., II, 256, 294). Mâzuliyet dönemlerinde Maraş, Prevadi, Karaburun, Balya, Kuşadası, Gelibolu, İznik gibi kazalar kendisine arpalık olarak verildi (a.g.e., II, 306, 307, 312, 330, 342, 354, 367, 385). 1119 (1707) ve 1122 (1710) tarihlerinde İstanbul kadısı ve 5 Safer 1125’te (3 Mart 1713) Anadolu kazaskeri oldu, 1126’da (1714) azledildi (Râşid, IV, 19).

1128’de (1716) Avusturya’ya savaş ilânıyla ilgili III. Ahmed’in huzurunda toplanan fevkalâde meşveret meclisine mâzul Anadolu kazaskeri sıfatıyla katıldı. Bu toplantıda sefer için fetva veren Şeyhülislâm Menteşzâde Abdürrahim Efendi’ye karşı çıktı, ayrıca sefer taraftarı olan Sadrazam Damad Şehid Ali Paşa’ya da bunun için büyük hazırlıkların yapılması gerektiğinden bahsetti. Onun itirazları sadrazamı çok kızdırdı ve arpalığı olan Prevadi’de oturup orada dava görmekle görevlendirilerek İstanbul’dan uzaklaştırıldı (Devhatü’l-meşâyih, s. 88). Ancak bu durum uzun sürmedi; 10 Cemâziyelâhir 1129’da (22 Mayıs 1717) ve 13 Zilkade 1132’de (16 Eylül 1720) iki defa Rumeli kazaskeri oldu.

Bunun ardından on yıl kadar herhangi bir görev almadı. Ancak Patrona Halil İsyanı onun yeniden hatırlanmasına vesile teşkil etti. İsyan hareketinde gösterdiği zaaf yüzünden III. Ahmed tarafından şeyhülislâmlıktan azledilen Yenişehirli Abdullah Efendi’nin yerine getirilecek en uygun kişi olduğuna karar verildi. Mirzazâde önce bu görevi kabul etmek istemedi, fakat Rumeli Kazaskeri Seyyid Abdullah Efendi’nin ve diğer ulemânın ısrarı üzerine kimsenin kendi işine karışmaması şartıyla fikrini değiştirdi ve 17 Rebîülevvel 1143’te (30 Eylül 1730) şeyhülislâm oldu. Bu son derece karışık ortamda Nevşehirli Damad İbrâhim Paşa’nın katli, ardından III. Ahmed’in tahttan indirilip yerine I. Mahmud’un geçirilmesi hadisesine şahit oldu. Onun bu hadiseler sırasında âsilerin tepkisini çekmemesi onlarla temasta bulunduğunu akla getirir. Hatta dağılma kararı alan âsilerin öncelikle kendisine başvurdukları ve ceza görmeyeceklerine dair hüccet aldıktan sonra 11 Ekim’de Etmeydanı’nı boşalttıkları bilinmektedir. Mirzazâde’nin bu sıkıntılı günlerde yapılan toplantılarda kararlı ve soğukkanlı bir tavır içinde bulunduğu kaynaklardaki bilgilerden anlaşılmaktadır (Aktepe, Patrona İsyanı, s. 144, 150, 163, 170). Patrona Halil başta olmak üzere âsi liderlerinin tasfiyesinde de rol oynamıştır. Ancak bu hadiseler yaşı ilerleyen Mirzazâde’yi yıprattı. Hastalığı ve gözlerindeki zaaf dolayısıyla hizmetten affını istedi. 10 Zilkade 1143’te (17 Mayıs 1731) görevden çekilip Üsküdar’da Sultantepe’deki köşkünde oturdu. Dört yıl sonra da yaşı yetmişi geçmişken Zilhicce 1147’de (Mayıs 1735) vefat etti, Karacaahmet’te Tunusbağı aile kabristanında babasının yanına defnedildi. Kaynaklarda dindar, halkın meseleleriyle ilgilenmeye önem veren, üç günde bir hatim indirecek derecede Kur’an okumaya düşkün, herkes tarafından sevilen bir zat olduğu belirtilir. Oğlu Mehmed Said Efendi şeyhülislâmlığa kadar yükselmiştir. Şair ve âlim Ahmed Neylî Efendi küçük kardeşi, Şeyhülislâm Mehmed Şerif Efendi de kızı tarafından torunudur. Üsküdar Sultantepe’de bir cami yaptırdığı ve bunun yanında bir kütüphane kurduğu bilinmektedir (Erünsal, s. 83).

BİBLİYOGRAFYA
Şeyhî, Vekāyiu’l-fuzalâ, II, bk. İndeks; Râşid, Târih, IV, 19; 1730 Patrona Halil İhtilâli Hakkında Bir Eser: Abdi Tarihi (nşr. Faik R. Unat), Ankara 1943, s. 42, 47, 53, 56-57, 64; Destarî Salih Tarihi: Patrona Halil Ayaklanması Hakkında Bir Kaynak (nşr. Bekir Sıtkı Baykal), Ankara 1962, s. 10, 15, 19; Subhî, Târih, vr. 23b, 65a; Şem‘dânîzâde, Müri’t-tevârîh (Aktepe), I, 9, 11, 12, 17, 18, 21, 36; Devhatü’l-meşâyih, s. 87-88; İsmet, Tekmiletü’ş-Şekāik, V, 83-84; İlmiyye Salnâmesi, s. 510-511; Danişmend, Kronoloji2, IV, 9, 20-21; V, 138; Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, IV/1, s. 16, 113, 153; a.mlf., İlmiye Teşkilâtı, s. 119, 191, 204; Münir Aktepe, Patrona İsyanı 1730, İstanbul 1958, s. 111, 119, 144, 150, 158, 163, 170; a.mlf., “Nevşehirli İbrahim Paşa”, İA, IX, 238; Erünsal, Türk Kütüphaneleri Tarihi II, s. 83; Öztuna, Devletler ve Hanedanlar, II, 782-783; Atabey Kılıç, “Mirzazâdeler Ailesinden Şeyh Mehmed Efendi”, TDA, sy. 110 (1997), s. 83-104.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2005 yılında İstanbul’da basılan 30. cildinde, 170-171 numaralı sayfalarda yer almıştır.