MİS‘AR b. MÜHELHİL

Ebû Dülef Mis‘ar b. Mühelhil el-Hazrecî el-Yenbuî (ö. 390/1000 [?])

Arap seyyahı ve şairi.

Müellif:

Doğum ve ölüm tarihleri hakkında kesin bilgi bulunmamakla birlikte IV. (X.) yüzyılın başlarında dünyaya geldiği ve 390 (1000) yılı civarında öldüğü tahmin edilmektedir. Onun Hazrecî ve Yenbuî nisbeleri ensara mensubiyetini ve Medine’nin batısında yer alan Yenbuunnahl mevkiiyle ilgisini belirtmektedir. Ebû Dülef el-Yenbuî olarak da anılır. Hayatının bir kısmını Sâmânîler’in saraylarında geçirdi. Mis’ar’ın, Vezir Ebû Abdullah el-Ceyhânî zamanında saraya şair veya kâtip olarak alınmış olması muhtemel görülmektedir. Biyografisiyle ilgili ilk kayda Sâmânîler’den Nasr b. Ahmed’in (914-943) hükümdarlığının sonlarına doğru rastlanır. Şair, 331 (943) yılında Buhara Sâmânî emîrinin kızını krallarına istemek üzere gelen bir Çin heyetini ülkelerine götürmesi için Nasr b. Ahmed tarafından rehber olarak tayin edildi. Onun dönüş sırasında Hindistan’ı ziyaret ettiği anlaşılmaktadır. Seâlibî’ye göre Mis‘ar’ın seyahat ettiği yerlerdeki ileri gelen kişilere Sâhib b. Abbâd’ın mektuplarını götürmesi seyahatlerinin ciddi bir gezi niteliği taşıdığını göstermektedir. Büveyhî Veziri Sâhib b. Abbâd ile dostluk kurdu. Fakir halk tabakasından olan ve Benî Sâsân adı verilen gezgin-şair isteyicilerin insanlardan bağış toplayabilmek için söyledikleri deyişleri ve argo terminolojisini içeren mizah türündeki “el-Kasîdetü’s-Sâsâniyye”sini ona ithaf etti. Bu konuya özel ilgi duyan İbn Abbâd kasideyi çok beğendi. Kasidede yer alan anlaşılması zor birçok tabir ve kelimeyi açıklamak için bizzat Mis‘ar şiirine bir şerh yazdı. İbn Abbâd’ın özel ilgisi sebebiyle böyle bir kaside yazdığı, ayrıca kendisinin mizahtan hoşlanan bir yapıya sahip olmasının da bunda etkisinin bulunduğu, bu temayı dilencilik amacıyla değil edebî bir çeşni olarak işlediği ifade edilmektedir. Onun Sâmânîler’in saray şairi olması da bu görüşü teyit etmekte ve kasidedeki bazı ifadeler Şiî olduğunu göstermektedir. Mis‘ar’ın 150 beyte yaklaşan kasidesinde dilenci türlerini, insanlardan para koparmak için yaptıkları kurnazlıkları ve çeşitli ülkelerdeki gezintilerini dile getirmiştir. Kasidesine nükteli bir gazelle başlamış ve para peşinde koşarak doğuda Çin’e, batıda Tanca’ya, kuzeyde Avrupa ülkelerine, güneyde Arap yarımadasına kadar yaptığı yolculukları anlatmıştır. Ayrıca kendi dönemindeki yaşayışı en ince ayrıntılarına kadar tasvir etmiştir. Bu sebeple kaside edebî yönden olduğu kadar tarihî, coğrafî, sosyolojik ve folklorik açıdan da önemlidir.

Gezgin bir şair ve edip olarak tanınmasına rağmen Mis‘ar b. Mühelhil’in yaptığı yolculuklar şüphe ile karşılanmıştır. İki hâmisine ithaf ettiği ve yolculuklarında gördüğü yerleri anlattığı iki risâlesinde şairin abartıya kaçtığı kabul edilmektedir. Mis‘ar, birinci risâlesinde Buhara’dan Sendebil’e dönerken Türk Hükümdarı Kālın b. Şâkir’den bahsetmekte, ziyaret ettiğini ileri sürdüğü Türk kabileleri hakkında düzensiz bilgi vermektedir. Sendebil’den sonra Malaya’daki Kra’ya geçmekte, ardından Hindistan’daki çeşitli yerler hakkında bilgi aktarmakta ve konuyu Sîstan’a getirmektedir. Buna göre Mis‘ar Sendebil’de kaldığını, sonra Çin, Malaya ve Hint yoluyla İran’a döndüğünü iddia etmişse de onun Buhara’dan Çin’e kadar yaptığı yolculuklar hakkında şüpheler vardır. Mis‘ar ikinci risâlesinde Batı ve Doğu İran’a yaptığı seyahatlere yer vermiştir. Bu seyahatler için anlattıklarında da bazı tutarsız ifadelere rastlanmaktadır. Meselâ Batı İran’daki yolculuğunu anlatırken Doğu İran’la ilgili bilgiler aktarmıştır. Aynı zamanda İran’daki bazı madenlerden ve arkeolojik buluntulardan da söz etmiştir.

Şairin risâlelerindeki bazı bilgilerin yanlışlığı bunların bir kısmının kendisi tarafından uydurulmuş olduğu izlenimini vermektedir. Brockelmann, Mis‘ar’ın risâlesindeki coğrafî kayıtlarında güvenilirlik bulunmadığını ifade etmekte, Grigoriev, Marquart ve 1923 yılında Meşhed İmam Rızâ Kütüphanesi’nde Mis‘ar’ın eserlerini de içine alan bir coğrafya mecmuası bulan Zeki Velidi Togan, Buhara-Sendebil-Sîstan dışında kalan ve ilk risâlede geçen yerlerin hayalî olduğunu belirtmektedir. Ancak çağdaşı İbnü’n-Nedîm’in Mis‘ar’ı büyük bir gezgin ve coğrafyacı şair olarak tanıtması (el-Fihrist, s. 410, 413) bu konuda en ciddi kaynak niteliğindedir. Ayrıca onun bu risâleleri, Yâkūt el-Hamevî’nin Muʿcemü’l-büldân’ı ile Zekeriyyâ el-Kazvînî’nin ʿAcâʾibü’l-maḫlûḳāt ve Âs̱ârü’l-bilâd adlı eserlerinin temel kaynakları arasında yer almaktadır. Mis‘ar’ın “dilenci şair” kimliği göz önüne alınacak olursa risâlelerinde anlattığı yolculuklarında gerçek bir seyyah özelliği ve titizliği aramanın doğru olmayacağı düşünülebilir.

Eserleri. 1. er-Risâletü’l-ûlâ (Riḥle ile’ṣ-Ṣîn). Mis‘ar’ın, Çin’e yaptığı seyahatten söz ettiği bu eserinde seyahatten sonra hâfızasında kalanları ve hayalinde bulunanları dile getirmiş olduğu izlenimini vermektedir. Alman şarkiyatçısı Rohr-Sauer tarafından neşredilen risâleyi (Bonn 1939) C. van Schlozër Latince’ye çevirmiştir (Berlin 1845). 2. er-Risâletü’s̱-s̱âniye (Riḥle fî vasaṭı Âsiyâ). Seyahatine Azerbaycan’ın güneyindeki Şîz şehrinden başlayıp kuzeye doğru hareketle Bakü, Tiflis, Erdebil ve Şehrizor’a vardığını, ardından doğuya yönelerek Karmîsîn (Kirmanşah), Hemedan, Taberistan, Kūmis, Tûs, Nîşâbur ve Karâta’ya ulaştığını anlatır. Buraların tasvirinden sonra Hûzistan şehirleriyle İsfahan’ın tasvirini yapar. Risâleyi Vladimir Fedorovich Minorsky Arapça metni, İngilizce tercümesi ve yazdığı şerhle birlikte yayımlamış (Kahire 1955), Ebü’l-Fazl Mîr Seyyid Ali Nakī Tabâtabâî bu neşri Farsça’ya çevirmiştir (Sefernâme-i Ebû Dülef der Îrân bâ Taʿlîḳ u Taḥḳīḳāt-ı Vilâdimir Minûrskî, Tahran 1342 hş./1963-64). Eser, Butrus Bûlghâkûf ve Enes Hâlidof tarafından Arapça metni ve Rusça tercümesiyle birlikte ayrıca neşredilmiştir (Moskova 1960; Kahire 1970). Kaynaklarda Mis‘ar’a nisbet edilen ʿAcâʾibü’l-büldân adlı eserin bu iki risâlesinden ibaret olduğu ifade edilmektedir. Fuat Sezgin, sözü edilen iki risâlenin yazmalarından yapılan tıpkıbasımını Mecmûʿ fi’l-coġrâfiyye içinde yayımlamıştır (Frankfurt 1407/1987). 3. el-Ḳaṣîdetü’s-Sâsâniyye. Bizzat şair veya Seâlibî tarafından bu adla anılan kasidenin bir kısmı Seâlibî’nin Yetîmetü’d-dehr’i içinde yer almıştır (III, 356-377). Muhammed Abdülmün‘im Hafâcî, Ebû Dülef ʿabḳarî min Yenbuʿ adıyla bir eser yazmıştır (Riyad 1392/1972, 1393/1973, 1397/1977, 1406/1986).

BİBLİYOGRAFYA
İbnü’n-Nedîm, el-Fihrist (nşr. Zeynelâbidîn el-Hâirî el-Mâzenderânî), Beyrut 1988, s. 410, 413; Bedîüzzaman el-Hemedânî, Maḳāmât (nşr. M. Mahmûd er-Râfiî), Kahire, ts., s. 65-67; Seâlibî, Yetîmetü’d-dehr (nşr. M. Muhyiddin Abdülhamîd), Kahire 1377/1957, III, 356-377; Şevkī Dayf, eş-Şiʿr ve ṭavâbiʿuhü’ş-şaʿbiyye ʿalâ merri’l-ʿuṣûr, Kahire 1977, s. 152-155; a.mlf., Târîḫu’l-edeb, V, 637-640; Zekî M. Hasan, er-Raḥḥâletü’l-müslimûn fi’l-ʿuṣûri’l-vüsṭâ, Beyrut 1981, s. 32-34; M. Abdülmün‘im Hafâcî, el-İslâm ve’l-ḥaḍâretü’l-insâniyye, Beyrut 1982, s. 312 vd.; a.mlf., Ebû Dülef, Riyad 1986; Abdurrahman Hamîde, Aʿlâmü’l-coġrâfiyyîne’l-ʿArab ve muḳteṭafât min âs̱ârihim, Dımaşk 1416/1995, s. 234-242; Mahmûd Isâm el-Meydânî, Aʿlâm ve meʿâlim ʿArabiyye ve İslâmiyye, Dımaşk 1996, s. 87-94; Fuâd Kındîl, Edebü’r-riḥle, Kahire 2002, s. 246-268; Ahmed Ramazan Ahmed, er-Riḥle ve’r-raḥḥâletü’l-müslimûn, Cidde, ts. (Dârü’l-beyâni’l-Arabî), s. 47-48; A. von Rohr-Sauer, “Des Abū Dulaf Bericht über seine Reise nach Türkestān, China und Indien”, OLZ, XLV (1942), s. 240-242; V. Minorsky, “La deuxième risāla d’Abū-Dulaf”, Oriens, V (1952), s. 23-27; a.mlf., “Abū Dulaf”, EI2 (İng.), I, 116; C. Brockelmann, “Mis’ar”, İA, VIII, 363-364; J. H. Kramers, “Sâsân”, a.e., X, 244; R. W. Bulliet, “Abū Dolaf al-Yanbūʿī”, EIr., I, 271-272; İnâyetullah Rızâ, “Ebû Dülef”, DMBİ, V, 458-462.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2005 yılında İstanbul’da basılan 30. cildinde, 176-177 numaralı sayfalarda yer almıştır.