MUHAMMED b. ESLEM

Ebü’l-Hasen Muhammed b. Eslem b. Sâlim el-Kindî el-Horasânî et-Tûsî (ö. 242/856)

Muhaddis ve zâhid.

Müellif:

180 (796) yılı civarında Horasan’ın Tûs şehrinde doğdu. İlk eğitimini aile çevresinden aldı. Temel İslâm ilimlerini Tûs’taki âlimlerden öğrendi. Dönemin ilim merkezlerinden olan Horasan’da Yezîd b. Hârûn, Ya‘lâ b. Ubeyd ve kardeşi Muhammed, Ca‘fer b. Avn el-Amrî, Ubeydullah b. Mûsâ el-Absî, Ebû Nuaym Fazl b. Dükeyn, Kabîsa b. Ukbe, Muhammed b. Kesîr, Abdullah b. Zübeyr el-Humeydî, Nadr b. Şümeyl, Yahyâ b. Yahyâ el-Minkarî gibi şahsiyetlerden rivayette bulundu. İsnâaşeriyye’nin sekizinci imamı Ali er-Rızâ ile Nîşâbur’da karşılaştı ve Ebû Zür‘a er-Râzî ile birlikte ondan hadis rivayet etti. Kendisinden İbrâhim b. Ebû Tâlib, Ebû Ali el-Kabbânî, İbn Huzeyme, İbn Ebû Dâvûd, Muhammed b. Vekî‘ et-Tûsî, Muhammed b. Ahmed et-Tûsî gibi muhaddisler rivayette bulundular. Tûslu muhaddis ve zâhid Ebû İshak İbrâhim b. İsmâil el-Anberî de talebesi olup kendisinden sonra onun yerini almıştır. Arkadaşlarından muhaddis ve zâhid Ali b. Hasan ed-Dârebcirdî el-Hilâlî, Ebû Ahmed Muhammed b. Abdülvehhâb el-Ferrâ da ondan hadis rivayet ettiler. Uzun yıllar Nîşâbur’da yaşayan Muhammed b. Eslem bu şehirde vefat etti ve İshak b. Râhûye’nin kabrinin yanına defnedildi. Cenaze namazına 1 milyondan fazla kimsenin katıldığı belirtilmektedir.

Muhammed b. Eslem, devrinin güvenilir râvilerinden ve Ehl-i sünnet’in imamlarından biri kabul edilir. Ebû Hâtim er-Râzî ve Ebû Zür‘a er-Râzî gibi hadis münekkitleri onun sika olduğunu söylemişlerdir. Bununla beraber rivayetleri Kütüb-i Sitte’de yer almamıştır. Hz. Peygamber’in sünnetini ve hadislerini yazmakla övünen Muhammed b. Eslem, kendisine sorulan soruları cevaplandırırken mutlaka Resûl-i Ekrem’in bir hadisine dayanır, hayatını hadislere göre düzenler ve onları zamana göre çok iyi tahlil ederdi. Talebesi İshak b. Râhûye, rivayet ettiği bir hadiste geçen “sevâd-ı a‘zam” (hak üzere olan çoğunluk) ifadesini açıklarken bunların Muhammed b. Eslem ve onun gibi yaşayanlar olduğunu söylemiş ve ondan daha ileri seviyede bir âlim tanımadığını belirtmiştir. İbn Huzeyme ve diğer bazı talebeleri de ondan “rabbânî âlim” diye söz etmişlerdir. Hem Ahmed b. Hanbel hem Muhammed b. Eslem ile dost olan İshak b. Râhûye’ye hangisini diğerine tercih ettiği sorulmuş, o da Muhammed b. Eslem’i dindeki ileri görüşlülüğü, sünnete eksiksiz bağlılığı, zühdü ve dilinin fesahati bakımından hiç kimseyle karşılaştıramayacağını ifade etmiştir.

Horasan bölgesinde doğup gelişen Melâmetiyye akımının ilk temsilcilerinden olan Muhammed b. Eslem, ibadetlerin gizli yapılmasını savunmuş, riyânın azının da çoğunun da şirk olduğuna inandığını belirtmiş, bu sebeple de onun farz namazlar ve cuma günü iki rek‘at nâfilenin dışında namaz kıldığını gören olmamıştır. Zamanın yöneticilerine uyarılarda bulunduğu bilinen Muhammed b. Eslem’in zâhidâne hayatı onu ilim tahsilinden ve sosyal faaliyetlerden alıkoymamıştır. Son hastalığı sırasında, yanında hesabını vereceği 1 dirhem bile yokken kendisine ölümün gelmesini Allah’ın bir lutfu olarak gördüğünü söylemiştir.

Allah’ın sıfatlarının ezelî olduğunu ileri süren Muhammed b. Eslem, Muhammed b. Kerrâm’ın temsil ettiği Kerrâmiyye ile Kur’an’ın mahlûk olduğunu kabul eden Cehmiyye’ye karşı birer reddiye kaleme almış, Cehmiyye’nin bu konuda şirke düştüğünü söylemiştir (bk. HALKU’l-KUR’ÂN). Öte yandan imanı dil ile tasdikten ibaret gören Mürciîler’in dinde kıyasla hüküm vermelerini eleştirip kıyasa karşı çıkmış ve bunu bid‘at olarak değerlendirmiştir.

Eserleri. 1. Kitâbü’l-Îmân ve’l-aʿmâl fi’r-reddi ʿale’l-Kerrâmiyye. Ebû Nuaym günümüze ulaşmayan bu kitaptan bazı alıntılar yapmıştır (Ḥilye, IX, 244-245). 2. Kitâbü’r-Red ʿale’l-Cehmiyye (a.g.e., IX, 245; Zehebî, Aʿlâmü’n-nübelâʾ, XII, 197). Ahmed b. Hanbel bu eseri çok beğendiğini söylemiştir. 3. Kitâbü’l-Erbaʿîne’ṭ-Ṭûsiyye. Kırk hadis sahasında telif edilen ilk eserlerden biri olup Abdülhâdî el-Harse tarafından neşredilmiştir (Dımaşk 1992). 4. Tefsîrü’l-Ḳurʾân (Hediyyetü’l-ʿârifîn, II, 13). 5. el-Müsned. Tirmizî’nin es-Sünen’i üzerine telif edildiği belirtilmektedir (Keşfü’ẓ-ẓunûn, II, 1685).

BİBLİYOGRAFYA
Buhârî, et-Târîḫu’ṣ-ṣaġīr, II, 377; İbn Ebû Hâtim, el-Cerḥ ve’t-taʿdîl, VII, 201; Ebû Nuaym, Ḥilye, IX, 238-254; İbnü’l-Cevzî, el-Muntaẓam (Atâ), XI, 302-304; Attâr, Tezkiretü’l-evliya (trc. Süleyman Uludağ), Bursa 1984, s. 314-316; Zehebî, Aʿlâmü’n-nübelâʾ, XII, 195-207; a.mlf., Teẕkiretü’l-ḥuffâẓ, II, 532-534; a.mlf., el-ʿİber, I, 437; Safedî, el-Vâfî, II, 204; İbn Tağrîberdî, en-Nücûmü’z-zâhire, II, 308; Süyûtî, Ṭabaḳātü’l-ḥuffâẓ (Ömer), s. 233-234; Keşfü’ẓ-ẓunûn, II, 1685; Hediyyetü’l-ʿârifîn, II, 13; W. M. Patton, Aḥmed b. Ḥanbel ve’l-miḥne (trc. Abdülazîz Abdülhak), Kahire 1377/1958, s. 78-84; Kettânî, er-Risâletü’l-müsteṭrafe, s. 102, 112; Ziriklî, el-Aʿlâm (Fethullah), VI, 34; Kays Âl-i Kays, el-Îrâniyyûn, II/1, s. 168-170; Sönmez Kutlu, İslâm Düşüncesinde İlk Gelenekçiler, Ankara 2000, s. 180; Ali Bolat, Bir Tasavvuf Okulu Olarak Melâmetîlik, İstanbul 2004, s. 65-68; A. Saim Kılavuz, “Ali er-Rızâ”, DİA, II, 436; Abdullah Aydınlı, “Anberî”, a.e., III, 194.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2005 yılında İstanbul’da basılan 30. cildinde, 527-528 numaralı sayfalarda yer almıştır.