MUHAMMED b. İSMÂİL el-MEKTÛM

Muhammed b. İsmâîl b. Ca‘fer es-Sâdık b. Muhammed el-Bâkır el-Mektûm (ö. 179/795 [?])

İsmâilîler’in yedinci imamı.

Müellif:

120 (738) veya 121 yılında doğdu. İsmâil’in büyük oğludur. Belli bir dönemde gizlendiğinden “Mektûm” diye anılmıştır. Abbâsîler’e karşı gerçekleştirilen isyanlara katılmayan Muhammed b. İsmâil hakkındaki bilgiler son derece azdır. Dedesi Ca‘fer es-Sâdık’ın ölümüne kadar onun yanında kaldı; ilk İsmâiliyye’nin nüvesini teşkil eden ve İsmâil’in, babası Ca‘fer henüz hayatta iken öldüğü görüşünü savunan bir Şiî grup tarafından imam olarak benimsendi. Bu zümre Ca‘fer es-Sâdık’ın, İsmâil’in ölümünün ardından torunu Muhammed’i gerçek halef tayin ettiğini de ileri sürmüştür. Nevbahtî ve Kummî, Muhammed’i imam tanıyan bu grubu muhtemelen onların sözcüsü ve İsmâil b. Ca‘fer’in âzatlı kölesi olan Mübârek’e nisbetle Mübârekiyye diye adlandırmaktadır. W. Ivanow ise Mübârek kelimesinin İsmâil’in unvanlarından biri olduğunu söylemiş (The Alleged Founder, s. 108-112); aynı ismin İsmâil için kullanılması son yıllarda keşfedilen İsmâilî kaynaklarınca da teyit edilmiştir (meselâ bk. Ebû Ya‘kūb es-Sicistânî, s. 190; Husayn Ibn Fayd Allāh al-Hamdānī, s. 10). Öyle anlaşılıyor ki Mübârekiyye fırkası başlangıçta İsmâil’in imâmetini benimsemişken önce kendisinin, ardından babası Ca‘fer’in ölümü üzerine Muhammed b. İsmâil’e biat etmiştir. Meymûn unvanını da taşıyan Muhammed Mektûm sonraki bazı İmâmî kaynaklarında Meymûniyye’nin imamı olarak zikredilmiştir (İbn Inebe, s. 233; ayrıca bk. MEYMÛN el-KADDÂH). Bu durumda Muhammed b İsmâil’in Meymûn, mensuplarının da Meymûniyye diye anılmasından sonra Mübârekiyye ismi gelişme halindeki İsmâiliyye için kullanılan isimlerden biri olarak düşünülebilir. Bu hususlar dikkate alındığında Muhammed’in, o dönemde gelişmekte olan İsmâiliyye’nin temelini teşkil eden Mübârekiyye’nin imamı ve amcası Abdullah el-Eftah’tan sonra ailenin en yaşlı üyesi olduğu, bu sebeple de Ali ailesi fertlerinden muayyen bir dereceye kadar saygı gördüğü ortaya çıkmaktadır.

Abdullah el-Eftah’ın ölümünün (149/766) ardından Ca‘fer es-Sâdık’a mensup olanların çoğu Mûsâ el-Kâzım’ın imâmetini tanımış, buna bağlı olarak Muhammed b. İsmâil’in imâmeti savunulamaz hale gelmiştir. Büyük ihtimalle bu devrede doğuya gitmek üzere Medine’yi terkedip insanlardan gizlendiği için Mektûm lakabıyla anılmıştır (ayrıca bk. MESTÛR). Kaynaklarda onun yerleştiği yer olarak Kûfe, Rey, Deylem, Nîşâbur, Muhammedâbâd gibi beldeler zikredilmektedir. Anlaşıldığına göre Muhammed önce Irak’ın doğusuna, daha sonra İran’a intikal etmiş, burada diğer Şiî grupları gibi Kûfe’de yerleşmiş olan Mübârekiyye fırkasıyla irtibatını sürdürmüştür. Sonraki İsmâilîler bu muhacereti, İsmâiliyye’nin ilk döneminde başlayıp 297 (910) yılına kadar devam eden gizlenme devrinin başlangıcının alâmeti saymıştır.

Hayatının son yıllarını belirli sayıya ulaşan mensuplarıyla Güney İran’daki Hûzistan’da geçirdiği sanılan Muhammed b. İsmâil dâîlerini buradan komşu bölgelere göndermiştir. Genel olarak Muhammed’e düşman olan İsnâaşerî kaynakları, onun Mûsâ el-Kâzım’ı Abbâsîler’e hıyanet etmekle suçladığını ileri sürerken aynı kaynaklar, Muhammed’in Irak’ı terketmesinden önce Mûsâ ile barıştığı rivayetine de yer verir (meselâ bk. Küleynî, I, 485-486; Ebû Ca‘fer et-Tûsî, s. 263-265; İbn Şehrâşûb, V, 77). Muhammed b. İsmâil’in Abbâsî Halifesi Hârûnürreşîd devrinde (786-809) vefat ettiği bilinmektedir. Onun, 179 (795) yılından hemen sonra Hârûnürreşîd’in Şiî karşıtı politika izlediği ve Medine’de Mûsâ el-Kâzım’ı tutuklatıp Irak’a gönderdiği yıl ölmüş olması muhtemeldir. İdrîs İmâdüddin’e göre Muhammed b. İsmâil Fergana’da ölmüş ve orada defnedilmiştir. Zayıf sayılan bir başka rivayette Nîşâbur’da gömüldüğü belirtilmektedir. Bu arada Fâtımî Halifesi Muiz-Lidînillâh’ın gizlilik devresindeki imamların naaşlarından artakalanları Kahire’de topladığı da rivayet edilmektedir. Muhammed b. İsmâil’in Medine’de iken İsmâil ve Ca‘fer (el-Musaddak) adında iki oğlunun dünyaya geldiği bilinmektedir. Hicretinden sonra Abdullah el-Vefî, Ahmed, Hüseyin ve Ali el-Leys adlı dört oğlu daha olmuştur. Bunlardan Ali el-Leys Abbâsîler tarafından öldürülmüş, Abdullah ise müteahhir İsmâilîler’ce babasının halefi kabul edilmiştir (İbn Inebe, s. 234 vd.; İdrîs İmâdüddin, ʿUyûn, IV, 356; Destûrü’l-müneccimîn, s. 8-9, 203; Ivanow, Ismaili Tradition, s. 38-39).

İlk İsmâilîler, 286 (899) yılındaki Fâtımîler öncesi bölünmeye kadar Muhammed el-Mektûm’u yedinci ve son imam olarak tanıdılar. Ölümünü kabul etmeyen mensupları onun gerçek İslâm’ın ıslahçısı, yeryüzüne adaleti hâkim kılacak mehdî, nâtık yahut kāim olduğuna inandılar ve yakın zamanda dönmesini beklediler. İsmâiliyye bölününce bir grup, sonraki hareketin merkezî lideri olan müstakbel Fâtımî halifesi Ubeydullah el-Mehdî’yi imam kabul etti. İmâmetin devamlılığını benimseyen bu grup Fâtımîler olarak bilinmektedir. Bahreyn ve Güney Irak Karmatîleri tarafından idare edilen İsmâilîler ise Muhammed el-Mektûm’un mehdîliğine inanmaya devam ettiler (, IV, 823-832). “İnsanlığın devri” anlamındaki dinî-tarihî görüşlerine uygun olarak (bk. DEVİR) Muhammed’in son ve büyük nâtık nebî olduğunu ileri süren ikinci grup İsmâilîler, diğerlerinin düşüncesine paralel olarak onun yedinci ve son nâtık nebî olma özelliğini ve kutsal tarihin nihaî devrini başlatmak için ortaya çıkacağı düşüncesini benimsediler (a.g.e., VII, 151-153; Walker, IX [1978], s. 355-366). Onlara göre kıyametle ilgili bu son dönemde Muhammed el-Mektûm altıncı devrin nâtıkı olan Hz. Muhammed’in getirdiği kanunları iptal edecek ve daha önceki şeriatlarda gizlenen değişmez hakikatleri ortaya koyacaktır. Muhammedî şeriata ihtiyaç duyulmayacak ve sadece mânevî bilginin hüküm süreceği bu mesiyanik dönemde Muhammed dünyayı yönetecek, ardından fizikî âlem sona erecektir. İlk İsmâilîler, böylece Muhammed b. İsmâil’i “kāimü’l-kıyâme” (kıyametin imamı) diye kabul etmiş olmaktadır.


BİBLİYOGRAFYA

Sa‘d b. Abdullah el-Kummî, el-Maḳālât ve’l-fıraḳ (nşr. M. Cevâd Meşkûr), Tahran 1963, s. 80-86.

İbn Havşeb, er-Rüşd ve’l-hidâye (nşr. M. Kâmil Hüseyin, Collectanea [ed. W. Ivanow] içinde), Leiden 1948, s. 189-213.

, s. 58-64.

, VIII, 480.

Küleynî, el-Uṣûl mine’l-Kâfî (nşr. Ali Ekber el-Gaffârî), Tahran 1388/1968, I, 485-486.

Ebû Ya‘kūb es-Sicistânî, İs̱bâtü’n-nübûʾât (nşr. Ârif Tâmir), Beyrut 1966, s. 190.

Ca‘fer b. Mansûr el-Yemen, el-Keşf (nşr. R. Strothmann), Bombay 1952, s. 14 vd., 62, 77-103, 109-110, 132-133, 135, 138, 150, 169-170.

a.mlf., Serâʾir ve esrârü’n-nuṭaḳāʾ (nşr. Mustafa Gālib), Beyrut 1404/1984, s. 21, 39, 109, 112, 259.

Ebû Ca‘fer et-Tûsî, İḫtiyâru Maʿrifeti’r-ricâl: Ricâlü’l-Keşşî (nşr. Hasan el-Mustafavî), Meşhed 1348/1969, s. 263-265.

İbn Şehrâşûb, Menâḳıbü âli Ebî Ṭâlib, Bombay 1313/1896, V, 77.

İbn Inebe, ʿUmdetü’ṭ-ṭâlib (nşr. M. Hasan Âl-i Tâlekānî), Necef 1380/1961, s. 233 vd.

İdrîs İmâdüddin, ʿUyûnü’l-aḫbâr ve fünûnü’l-âs̱âr (nşr. Mustafa Gālib), Beyrut 1973, IV, 351-356.

a.mlf., Zehrü’l-meʿânî (nşr. Mustafa Gālib), Beyrut 1411/1991, s. 204-208.

Destûrü’l-müneccimîn (M. J. de Goeje, Mémoire sur les carmathes du Bahrain et les fatimides içinde), Leiden 1886, s. 8-9, 203.

W. Ivanow, Ismaili Tradition Concerning the Rise of Fatimids, Bombay 1942, metin, s. 53-58; tercüme, s. 38-39, 240-248.

a.mlf., The Alleged Founder of Ismailism, Bombay 1946, s. 108-112.

Husayn Ibn Fayd Allāh al-Hamdānī, On the Genealogy of Fatimid Caliphs, Cairo 1958, s. 9-14.

S. M. Stern, “Ismāʿīlīs and Qarmaṭians”, L’élaboration de l’Islam: Colloque de Strasbourg 12-14 Juin 1959, Paris 1961, s. 99-108.

a.mlf., Studies in Early Ismāʿīlism, Leiden 1983, s. 289-298.

H. Halm, Kosmologie und Heilslehre der frühen Ismāʿīlīya, Wiesbaden 1978, s. 18-37.

J. N. Hollister, The Shi‘a of India, New Delhi 1979, s. 204-206.

Farhad Daftary, The Ismā‘īlīs: Their History and Doctrines, Cambridge 1990, bk. İndeks.

a.mlf., “The Earliest Ismāʿīlīs”, Arabica, XXXVIII/2, Leiden 1991, s. 214-245.

a.mlf., “A Major Schism in the Early Ismāʿīlī Movement”, , LXXVII (1993), s. 123-139.

a.mlf., “Carmatians”, , IV, 823-832.

a.mlf., “Dawr”, a.e., VII, 151-153.

W. Madelung, “Das Imamat in der frühen Ismailitischen Lehre”, , XXXVII (1961), s. 43-86.

P. E. Walker, “Eternal Cosmos and the Womb of History: Time in Early Ismaili Thought”, , IX (1978), s. 355-366.

A. Hamdani – F. de Blois, “A Re-examination of al-Mahdī’s Letter to the Yemenites on the Genealogy of Fatimid Caliphs”, (1983), s. 173-207.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2005 yılında İstanbul’da basılan 30. cildinde, 544-545 numaralı sayfalarda yer almıştır.