MÛSÂ b. UKBE

Ebû Muhammed Mûsâ b. Ukbe b. Ebî Ayyâş el-Kureşî el-Esedî el-Medenî (ö. 141/758)

İlk megāzî müelliflerinden, tâbiî.

Müellif:

Kaynaklarda hayatına dair yeterli bilgi yoktur. Bazı rivayetlerden hareketle 55 (675) veya 60 (679) yılı civarında doğmuş olabileceğini söyleyen araştırmacılar vardır (Horovitz, s. 69; M. Mustafa el-A‘zamî, I, 213). Zübeyr b. Avvâm’ın mevlâsı olan bir aileden geldiği için Kureşî ve Esedî nisbeleriyle anılır. Mûsâ’nın Zübeyr b. Avvâm’ın hanımı Ümmü Hâlid’in mevlâsı olduğu da nakledilir (Mizzî, XXIX, 116). Tâbiînden olup Ümmü Hâlid’den hadis dinledi. Abdullah b. Ömer, Enes b. Mâlik ve Sehl b. Sa‘d ile de görüştü. Mûsâ b. Ukbe Medine’de yaşadı ve orada vefat etti.

Dönemin meşhur simaları arasında zikredilen Mûsâ b. Ukbe, İbrâhim ve Muhammed isimli iki ağabeyiyle beraber Mescid-i Nebevî’de fıkıh ve hadis dersleri verdi. Onun sika olduğu genellikle kabul edilmektedir. Nitekim Mâlik b. Enes, Ahmed b. Hanbel, Yahyâ b. Maîn, İbrâhim b. Tahmân, Nesâî ve Ebû Hâtim Muhammed b. İdrîs er-Râzî onu sika kabul etmişlerdir. İbn Şihâb ez-Zührî’den doğrudan rivayette bulunup bulunmadığı kesin olarak tesbit edilemediğinden dolayı tedlîs yaptığı ileri sürüldüyse de gerek güvenirliği hususundaki ittifak gerekse nakilleri arasında Zührî’nin önemli bir yer tutması bu şüpheyi ortadan kaldırmaktadır. Mûsâ b. Ukbe’nin hocaları arasında Abdullah b. Dînâr, Abdurrahman b. Hürmüz el-A‘rec, Alkame b. Vakkās, Ebû Seleme b. Abdurrahman b. Avf, Ebü’z-Zinâd, İbn Şihâb ez-Zührî, Nâfi‘, Urve b. Zübeyr, Ümmü Hâlid, annesi Ümmü Mûsâ ve anne tarafından dedesi Ebû Habîbe gibi isimler yer almaktadır. Talebeleri arasında Abdullah b. Mübârek, Ebû İshak el-Fezârî, İbn Cüreyc, İbrâhim b. Tahmân, Mâlik b. Enes, Süfyân b. Uyeyne, Süfyân es-Sevrî, Şu‘be b. Haccâc ve yeğeni İsmâil b. İbrâhim b. Ukbe sayılmaktadır.

Zehebî, Mûsâ b. Ukbe’nin megāzî konusunda eser yazan ilk kişi olduğunu belirtir (Aʿlâmü’n-nübelâʾ, VI, 114). Günümüze ulaşmayan muhtasar Kitâbü’l-Meġāzî’sinin (Sehâvî eserin adını Sîretü Mûsâ b. ʿUḳbe şeklinde kaydeder [el-İʿlân bi’t-tevbîḫ, s. 157]) tek cilt olduğu kaydedilmektedir. Bununla birlikte onun İslâm öncesi haberlere, nesep ve listelere yer verdiği, Hz. Peygamber’in hayatına dair hiçbir rivayeti dışarıda bırakmadığı dikkate alındığında bu ifade, eserinin İbn İshak ve Vâkıdî’nin eserlerine göre muhtasar kabul edildiği şeklinde yorumlanabilir.

Mûsâ b. Ukbe’nin temelde İbn Şihâb ez-Zührî’nin rivayetlerini esas alarak telif ettiği eserindeki rivayetler arasında kendisinden sonraki kaynaklarda zikredilmeyen veya en azından meşhur olmamış nevâdir türünden denilebilecek birçok rivayete rastlamak mümkündür. Bunun muhtemel sebebi onun İbn İshak, Ebû Ma‘şer, Vâkıdî gibi birçok âlimin aksine saraya intisap etmemesidir. Sarayın himayesine giren müelliflerin eserlerinin devlet koruması altında kütüphanelere girmesine ve nüshalarının yaygınlaşmasına rağmen Mûsâ’nın eseri ve rivayetleri dar bir çevrede kalmış, gereken ilgiyi görmemiştir. Bunun neticesinde İbn İshak’ın tercihleri genel kabul görürken Mûsâ’nın rivayetleri zamanla nâdirat sınıfına dahil olmuştur.

Mûsâ b. Ukbe’nin eserinin en önemli yönü zikrettiği listelerdir. Mûsâ özellikle ilk müslümanlar, Habeşistan muhacirleri, Akabe biatlarına katılanlar, Bedir Gazvesi’ne iştirak edenler, Bi’rimaûne ve Huneyn şehidleri gibi konularda oluşturduğu listeler için büyük çaba harcamıştır. Onun zikrettiği listeler, kaydettiği tarihler ve rivayetlerinin içeriği ciddi anlamda sorgulanmış ve eleştirilmiştir. Ancak mevcut hataların kendisine mi yoksa müstensihlere mi ait olduğunu tesbit etmek güçtür. Nitekim İbn Hacer isimler konusunda yapılan hataları râvi veya müstensihlere atfetmiş (el-İṣâbe, V, 667) İbn Kesîr ise tenkitlerini doğrudan Mûsâ’ya yöneltmiştir (el-Bidâye, III, 74, 187; V, 32-33, 246).

Kitâbü’l-Meġāzî birçok âlim tarafından en sahih megāzî eserlerinin başında zikredilmiştir. İmâm Mâlik, “Megāzîyi kimden yazalım?” sorusuna, “Mûsâ b. Ukbe’nin Meġāzî’sinden, çünkü o sikadır” cevabını vermiştir. Diğer bir rivayete göre, “Mûsâ b. Ukbe’nin Meġāzî’sinden, çünkü o sâlih bir kimsedir ve onun Meġāzî’si en doğru megāzîdir” demiştir. İmam Mâlik’in bu konudaki diğer bir sözü de şöyledir: “Size Mûsâ b. Ukbe’nin Meġāzî’sini tavsiye ederim, çünkü o sikadır ve ilerlemiş yaşına rağmen Resûlullah ile beraber savaşlara katılmış olanları tesbit etmeye çalışmıştır” (Mizzî, XXIX, 118-119; İbn Hacer, Tehẕîbü’t-Tehẕîb, V, 556). İmam Mâlik yanında birçok âlimin bu eserin en sahih megāzî kitabı olduğunu belirtmelerine rağmen rivayetleri arasında nâdirat türü anlatımlar, şâz görüşler, isimler ve tarihlendirmelerle ilgili birtakım hatalar bulunmaktadır. Mûsâ b. Ukbe’nin siyer yazımında dikkat çekici bir yönü de kendisinden önceki siyer râvilerinin yaptığı gibi hadiseyle ilgili âyetlere de yer vermesidir.

Mûsâ’nın kendisinden sonraki siyer müelliflerini ne derecede etkilediğini tesbit etmek güçtür. Megāzî haberlerinde İbn İshak, Ma‘mer b. Râşid ve İbn Hişâm onun ismini kaydetmezken, Vâkıdî, Kitâbü’l-Meġāzî’sinde sadece dört defa zikretmektedir. İbn Sa‘d, Zübeyrî, İbn Abdülber en-Nemerî, Kelâî ve İbn Seyyidünnâs da Mûsâ b. Ukbe’den yararlanmıştır. Buna ve İbn İshak’ın isim vermeksizin ondan haber almasına dayanarak Mûsâ’nın siyer yazıcılığında içerik bakımından kısmî bir etkisinden söz edilebilir. Muhammed Bakşîş Ebû Mâlik, çeşitli kaynaklarda Mûsâ b. Ukbe’den gelen rivayetleri bir araya getirip kitap halinde neşretmiştir (bk. bibl.). Mûsâ’nın eserinden yirmi civarında hadisi Yûsuf b. Muhammed İbn Kādî Şühbe (ö. 789/1387) müstakil bir risâlede toplamıştır. Eduard Sachau’nun Almanca çevirisiyle birlikte yayımladığı bu risâle Meşhûr Hasan Selmân tarafından da neşredilmiştir (bk. bibl.). Senedi 782 (1380) yılına kadar gelen risâle İsmâil b. İbrâhim b. Ukbe’nin, amcası Mûsâ b. Ukbe’den nakline dayanmaktadır. Mahmut Olgaç Mûsâ b. Ukbe’nin (ö. 141/758) Siyer’e Dair Rivayetlerinin Değerlendirilmesi (Hz. Muhammed’in Nübüvvetine Kadar) başlıklı bir yüksek lisans tezi hazırlamıştır (2015, MÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü).

BİBLİYOGRAFYA :

Mûsâ b. Ukbe, el-Meġāzî (nşr. M. Bakşîş Ebû Mâlik), Rabat 1994, neşredenin girişi, s. 15-53; Buhârî, et-Târîḫu’l-kebîr (nşr. Seyyid Hâşim en-Nedvî), Beyrut, ts. (Dârü’l-fikr), VII, 292; İbn Hibbân, es̱-S̱iḳāt (nşr. Seyyid Şerefeddin Ahmed), Beyrut 1395/1975, V, 404; a.mlf., Meşâhîru ʿulemâʾi’l-emṣâr (nşr. M. Fleischhammer), Wiesbaden 1959, s. 80; Hâkim en-Nîsâbûrî, Maʿrifetü ʿulûmi’l-ḥadîs̱ (nşr. Seyyid Muazzam Hüseyin), Beyrut 1417/1997, s. 321; Hatîb el-Bağdâdî, el-Kifâye (nşr. Ahmed Ömer Hâşim), Beyrut 1406/1986, s. 303; Mizzî, Tehẕîbü’l-Kemâl, XXIX, 118-121; Zehebî, Aʿlâmü’n-nübelâʾ, VI, 114-117; a.mlf., Mîzânü’l-iʿtidâl (nşr. Ali M. Muavvaz v.dğr.), Beyrut 1416/1995, VI, 552; İbn Kesîr, el-Bidâye, III, 74, 187; V, 32-33, 246; Yûsuf b. Muhammed İbn Kādî Şühbe, Eḥâdîs̱ münteḫabe min Meġāzî Mûsâ b. ʿUḳbe (nşr. Meşhûr Hasan Selmân), Beyrut 1412/1991, neşredenin girişi, s. 7-24; İbn Hacer, el-İṣâbe (Bicâvî), V, 667; a.mlf., Tehẕîbü’t-Tehẕîb (nşr. Halîl Me’mûn Şîhâ v.dğr.), Beyrut 1417/1996, V, 556-557; Sehâvî, el-İʿlân bi’t-tevbîḫ, s. 157-158; Süyûtî, Ṭabaḳātü’l-ḥuffâẓ (Lecne), I, 70; İbnü’l-İmâd, Şeẕerât, I, 209; E. Sachau, “Das Berliner Fragment des Mūsā b. Ukba”, Sitzungsberichte der Königlich Preussischen Akademie der Wissenschaften, Berlin 1904, s. 445-470; J. Horovitz, el-Meġāzi’l-ûlâ ve müʾellifühâ (trc. Hüseyin Nassâr), Kahire 1369/1949, s. 69; Brockelmann, GAL (Ar.), II, 11; Ömer Rızâ Kehhâle, Muʿcemü muṣannifi’l-kütübi’l-ʿArabiyye, Beyrut 1406/1986, s. 638; M. Mustafa el-A‘zamî, Dirâsât fi’l-ḥadîs̱i’n-nebevî, Beyrut 1413/1992, I, 213; Abdülazîz ed-Dûrî, Baḥs̱ fî neşʾeti ʿilmi’t-târîḫ ʿinde’l-ʿArab, Beyrut 1993, s. 27, 159; G. Schoeler, “Mūsā b. Uqba’s Maghāzī”, The Biography of Muhammad: The Issue of the Sources (ed. H. Motzki), Leiden 2000, s. 67-97; G. H. A. Juynboll, Encyclopedia of Canonical Ḥadīth, Leiden 2007, s. 434-435; Şaban Öz, İlk Siyer Kaynakları ve Müellifleri, İstanbul 2008, s. 199-220; N. Ahmed Faruqī, Early Muslim Historiography, Delhi 2009, s. 261-269; J. Schacht, “On Mūsā b. ‘Ukba’s Kitāb al-Maghāzī”, AO, XXI (1953), s. 288-300.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2019 yılında Ankara’da basılan (gözden geçirilmiş 3. basım) EK-2. cildinde, 321-322 numaralı sayfalarda yer almıştır.