MUSTAFA REMZÎ

Mustafa Remzî b. Hasen el-Antâkî (ö. 1100/1689)

Arap dili ve edebiyatı âlimi, kadı ve şair.

Müellif:

Muhtemelen 1620’li yıllarda Antakya’nın Bârbârîn (Ballıöz) köyünde doğdu (Nüfûẕü’l-lisân, s. 80). “Remzî”, şiirlerinde kullandığı mahlasıdır. Hem kendisinin hem oğlu Abdullah’ın “Seyyid” unvanıyla anılması (Sicill-i Osmânî, III, 372) Hz. Hüseyin neslinden geldiğini düşündürmektedir. Mustafa Remzî varlıklı bir ailenin çocuğudur, memleketinin en iyi hocalarından din, dil ve edebiyat dersleri alarak tahsilini tamamladı (Şeyhî, II, 24).

1651 yılında Şam valiliğine tayin edilen Boynueğri Mehmed Paşa görevine giderken Antakya’ya uğradı ve Mustafa Remzî’yi kendi imamı olarak beraberinde götürdü. Şam’da beş yıl kadar paşanın hizmetinde bulunan Remzî, ondan saygı, itibar ve büyük destek gördü. Daha sonra sadrazamlığa tayin edilen (1656) paşayla birlikte İstanbul’a gitti. İstanbul’da da paşadan ayrılmadı ve her vesileyle onun himayesine mazhar oldu. Mehmed Paşa’nın aracılığıyla 1656’da mülâzemet sırası beklemeden Başçı İbrâhim Medresesi müderrisliğine tayin edildi. 1675 yılına kadar sırasıyla Sitti Hatun, Hüsrev Kethüdâ, Şeyhülislâm Ahîzâde, Câfer Ağa, Süleymaniye Sahn-ı Semân, Kadırga Sokullu Mehmed Paşa, Kasım Paşa, Eyüp Sultan, Zal Mahmud Paşa, Sultan Selîm-i Kadîm gibi medreselerde hocalık yaptı. Bu sırada birçok öğrenci yetiştirdi. Bunlar arasında kaynaklarda yalnız Aksaraylı Mevlâ Halil’in adı geçmektedir ki bu zat 1688-1703 yıllarında İstanbul’da müderrislik görevinde bulunmuştur. Onun diğer bir öğrencisi de Antakyalızâde diye tanınan oğlu Abdullah Nâilî Efendi’dir. Abdullah, İstanbul’un değişik medreselerinde hocalık yapmış ve “Nâilî” mahlasıyla Türkçe şiirler yazmıştır (Mustafa Safâyî Efendi, s. 625-626). Mustafa Remzî müderrisliğin ardından Şam, Edirne, Mekke ve İstanbul’da kadılık yaptı. İstanbul kadısı sıfatıyla, IV. Mehmed’in 8 Kasım 1687’de tahttan indirilmesi ve yerine kardeşi II. Süleyman’ın getirilmesi kararını veren heyetin içinde yer aldı. Bu olaydan hemen sonra kadılık görevinden azledildi ve Kıbrıs’a sürgüne gönderildi. Burada 20 Zilhicce 1100 (5 Ekim 1689) tarihinde vefat etti, Lefkoşe’de Ayasofya Camii hazîresine defnedildi.

Mustafa Remzî, tahsil devresinin ardından dinî ve edebî ilimler alanında kendini yetiştirmiş, daha çok dil ve edebiyata dair eserler vermiştir. Dinî sahada sadece Ḥâşiye ʿalâ cüzʾi’n-Nebeʾ min Tefsîri’l-Beyżâvî’siyle bu tefsirin tamamı üzerine yazdığı Lümʿatü’l-enẓâr adlı bir hâşiyesi bulunmaktadır. Bu arada “Remzî” mahlasıyla Türkçe şiirler de yazmış, şiirlerinden bazı kıta ve beyitler özellikle Nüfûẕü’l-lisân’ında yer almıştır (s. 5, 91, 118, 223, 283, 441).

Eserleri. 1. Nüfûẕü’l-lisân ve ʿuḳūdü’l-ḥisân. Bazı kaynaklarda Naḳdü’l-lisân ve ʿiḳdü’l-ḥisân adıyla geçer (Kehhâle, XII, 252; Osmanlı Müellifleri, I, 314). Arapça’daki yabancı kelimelere dair olan eserde yaklaşık 2800 kelime alfabetik sırayla ele alınmıştır. Kelimelerin ait olduğu diller, etimoloji ve anlamları hakkında bilgi verilmiş, bu arada âyet, hadis, darbımesel ve şiirlerden örnekler zikredilmiştir. Daha sonra aynı konuda Ḳaṣdü’s-sebîl adıyla bir eser kaleme alan M. Emîn el-Muhibbî, Mustafa Remzî’yi gereksiz bilgiler ve açıklamalarla eserini uzattığı için eleştirmiştir (Ḳaṣdü’s-sebîl, I, 103-104). Nüfûẕü’l-lisân, Süleymaniye Kütüphanesi’nde mevcut iki yazma nüshası (Esad Efendi, nr. 2940; Lâleli, nr. 3634) esas alınarak Mehmet Yavuz tarafından neşredilmiştir (bk. bibl.). 2. Ġunyetü’l-erîb ʿan şürûḥi Muġni’l-lebîb. İbn Hişâm en-Nahvî’nin Muġni’l-lebîb ʿan kütübi’l-eʿârîb adlı eserinin hacimli bir şerhi olup 1671’de tamamlanmıştır. Bu şerhine Nüfûẕü’l-lisân’da atıflarda bulunan müellif (s. 73, 490, 512) mukaddimede Kur’an’ın i‘rabına dair eserlerle Ebû Hayyân’ın el-Baḥrü’l-muḥîṭ’i, lugatlar, şevâhid şerhleri ve diğer eserler yanında özellikle Radıyyüddin el-Esterâbâdî’nin Kâfiye şerhinden faydalandığını belirtmektedir (Beyazıt Devlet Ktp., Veliyyüddin Efendi, nr. 2998, 271 varak; TSMK, Emanet Hazinesi, nr. 1949, 407 varak; Süleymaniye Ktp., Servili, nr. 314, 522 varak). Kâtib Çelebi de Mustafa Remzî’nin daha önce yazılan şerhlerin çoğunu görmüş olduğunu söyleyerek bu şerhi son derece veciz ve faydalı bulur (Keşfü’ẓ-ẓunûn, II, 1754). Muhammed Hâlid er-Rehâvî tarafından yüksek lisans tezi olarak kısmen neşredilen eserin (Ürdün Üniversitesi, 1984) tamamını Hüseyin Sâlih Muhammed ed-Debbûs ve diğerleri dört cilt halinde yayımlamıştır (Amman 2011). 3. Muḫtaṣaru Muġni’l-lebîb. Kaynaklarda adı geçmeyen eserin Âtıf Efendi Kütüphanesi’nde bir nüshası bulunmaktadır (nr. 2584). 4. Ḥâşiye ʿalâ Ḥâşiyeti’l-ʿİmâd ʿalâ Şerḥi Âdâbi’l-baḥs̱. Muhammed b. Eşref es-Semerkandî’nin eseri üzerine Kemâleddin Mes‘ûd eş-Şîrâzî tarafından yazılan şerhe İmâdüddin el-Kâşî’nin yazdığı hâşiye için bir hâşiyedir (Süleymaniye Ktp., Şehid Ali Paşa, nr. 2308; Ayasofya, nr. 4424). 5. Naẓmü’l-beyân ʿalâ Muḫtaṣari’s-Saʿd fi’l-meʿânî ve’l-beyân. Hatîb el-Kazvînî’nin belâgata dair Telḫîṣü’l-Miftâḥ adlı eserine Sa‘deddin et-Teftâzânî’nin el-Muḫtaṣar adıyla yazdığı şerhin hâşiyesidir (Süleymaniye Ktp., Lâleli, nr. 2923; TSMK, Emanet Hazinesi, nr. 1588). 6. Risâle fî ʿilmi’l-bedîʿ. 151 bedîî sanatın ele alındığı eser Yasin Coşkun tarafından yüksek lisans tezi olarak tahkik edilmiştir (Antakyalı Mustafa Remzi Efendi ve Risâle fî ‘İlmi’l-Bedî‘ Adlı Eseri, 2012, İÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü). 7. Ḥâşiye ʿalâ cüzʾi’n-Nebeʾ min tefsîri’l-Beyżâvî. Kaynaklarda adı geçmeyen bu eserin de Süleymaniye (Esad Efendi, nr. 244) ve Nuruosmaniye (nr. 33 [550]) kütüphanelerinde nüshaları vardır. 8. Lümʿatü’l-enẓâr. Beyzâvî tefsiri üzerine bir hâşiyedir (Osmanlı Müellifleri, I, 314). 9. Lisânü’l-ʿAcem. Yine kaynaklarda zikredilmeyen bu esere müellif Nüfûẕü’l-lisân’ında atıfta bulunmuştur (s. 26, 31, 415).

BİBLİYOGRAFYA :

Mustafa Remzi, Nüfûẕü’l-lisân ve ʿuḳūdü’l-ḥisân (nşr. Mehmet Yavuz), İstanbul 2001, s. 1, 5, 26, 31, 73, 80, 91, 118, 223, 283, 415, 441, 490, 512, ayrıca bk. tür.yer.; ayrıca bk. neşredenin girişi, s. 17-42; Antakyalı Mustafa Remzi Efendi ve Risâle fî ‘İlmi’l-Bedî‘ Adlı Eseri: Metin-İnceleme (haz. Yasin Coşkun, yüksek lisans tezi, 2012), İÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü, s. 9-19; Keşfü’ẓ-ẓunûn, II, 1754; M. Emîn el-Muhibbî, Ḳaṣdü’s-sebîl fîmâ fi’l-luġati’l-ʿArabiyye mine’d-daḫîl (nşr. Osman Mahmûd es-Sînî), Riyad 1415/1994, I, 103-104; Mustafa Safâyî Efendi, Tezkire (haz. Pervin Çapan), Ankara 2005, s. 625-626; Şeyhî, Veḳāyiʿu’l-fużalâʾ, II, 24-25, 382-383; Müstakimzâde Süleyman Sâdeddin, Mecelletü’n-niṣâb, Ankara 2000 (tıpkıbasım), vr. 234b-235a; Sicill-i Osmânî, III, 372; IV, 405-406; Osmanlı Müellifleri, I, 314; Hediyyetü’l-ʿârifîn, II, 442; Kehhâle, Muʿcemü’l-müʾellifîn, XII, 252; Ziriklî, el-Aʿlâm (Fethullah), VII, 233; Mehmet Yavuz, “XVII. Asır Arap Dilcilerinden Antakyalı Mustafa Remzi”, Nüsha, I/3, Ankara 2001, s. 119-130.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2019 yılında Ankara’da basılan (gözden geçirilmiş 3. basım) EK-2. cildinde, 325-326 numaralı sayfalarda yer almıştır.