MÜSTEKFÎ-BİLLÂH, Süleyman b. Ahmed

Ebü’r-Rebî‘ el-Müstekfî-Billâh Süleymân b. Ahmed el-Abbâsî (ö. 740/1340)

Mısır Abbâsî halifesi (1302-1340).

Müellif:

15 Muharrem 683’te (3 Nisan 1284) Kahire’de doğdu. Gençlik yıllarında kısa bir süre ilimle uğraştı. Babası Hâkim-Biemrillâh’ın ölümü üzerine 20 Cemâziyelevvel 701’de (21 Ocak 1302) halife ilân edildi. Halifelik makamına oturduktan yaklaşık üç ay sonra ülke yönetimiyle ilgili bütün yetkilerini devrettiği Memlük Sultanı el-Melikü’n-Nâsır Muhammed b. Kalavun ile birlikte İlhanlılar’la savaşmak için Suriye’ye gitti ve 4 Ramazan 702’de (22 Nisan 1303) büyük bir zaferin kazanıldığı Şekhab savaşında bulundu.

Yaklaşık yedi yıl Müstekfî ile el-Melikü’n-Nâsır’ın ilişkileri çok iyiydi. Tarihçilerin iki kardeşe benzettiği halife ve sultan birlikte savaş oyunları oynar, gezintiye ve av partilerine çıkarlardı. Ancak Müstekfî’nin, Kerek’e çekilerek sultanlığı bıraktığını açıklayan el-Melikü’n-Nâsır’ın yerine Kahire’deki emîrler tarafından sultan ilân edilen (23 Şevval 708 / 5 Nisan 1309) II. Baybars Çaşnigîr’in hükümdarlığını onaylaması ve ona biat etmesi, tahtını geri almak için tekrar harekete geçen el-Melikü’n-Nâsır ile aralarının açılmasına sebep oldu. el-Melikü’n-Nâsır, 709’da (1309) Mısır’a dönerek üçüncü defa tahta oturduğunda Müstekfî’yi Kal‘atülcebel’in bir burcuna hapsettirdi; ancak on beş gün sonra öfkesi geçince serbest bırakarak evine dönmesine izin verdi. 736 yılında (1336) Müstekfî’nin sultanı toplantıya çağıran bir yazısı yüzünden araları tekrar açıldı; ayrıca onun evinde saraydan bazı devlet adamlarının da katıldığı toplantılar yapması sultanın kızgınlığını iyice arttırdı. Bu toplantılara iştirak eden görevlileri çeşitli cezalara çarptıran el-Melikü’n-Nâsır halifeyi de ailesiyle birlikte Kal‘atülcebel’de tutuklattı ve onun halkla görüşmesini yasakladı. Bazı kadı ve kumandanların araya girmesiyle beş ay sonra serbest bırakılan ve yaklaşık altı ay Menâzırülkebş’teki evinde oturan Müstekfî, bir vatandaşın hakkında dava açması üzerine sultanı duruşmaya çağırınca onu tekrar öfkelendirdi. Bir süre suskun kalan el-Melikü’n-Nâsır, bu defa Müstekfî’yi aile fertleriyle birlikte Yukarı Mısır’daki Kūs’a sürgüne gönderdi (Zilhicce 737 / Temmuz 1337) ve aralıklarla maaşını azaltarak maddî sıkıntı çekmesine yol açtı. Mısır Abbâsî halifelerinden sürgün cezasına çarptırılmış ilk halife olan Müstekfî, oğlu Sadaka’nın ölümünden kısa bir süre sonra 12 Şâban 740 tarihinde (12 Şubat 1340) ölünceye kadar Kūs’ta kaldı. Ancak hapiste ve sürgünde bulunduğu sıralarda da hutbe onun adına okundu. Bu arada 725 (1325) yılında Delhi Sultanı Muhammed b. Tuğluk kendisinden saltanat tevcihi istemiş, isteği yerine getirilince de ülkesinde hutbeyi onun adına okutmuştur.

Müstekfî fazilet sahibi, cömert ve cesur kişiliğiyle tanınmıştı. Ata binmede ve çeşitli savaş oyunlarında çok mahirdi. İlim ve edebiyata da düşkündü; düzenlediği toplantılarda âlim ve ediplerle tartışmalara girerdi. Otuz dokuz yıla yakın bir süre halifelik yapan Müstekfî, oğlu Ebü’l-Kāsım Ahmed’i Kūs valisinin ve şahitlerin huzurunda veliaht tayin etmişti. Ancak el-Melikü’n-Nâsır bunu dikkate almadı ve dört aylık bir aradan sonra Müstekfî’nin kardeşi Müstemsik-Billâh’ın oğlu İbrâhim b. Muhammed’i Vâsiḳ-Billâh unvanıyla halifeliğe getirdi (740/1340). Ancak el-Melikü’n-Nâsır ölümünden kısa bir süre önce Ebü’l-Kāsım Ahmed’in Hâkim-Biemrillâh unvanıyla tahta çıkmasına izin verdi ve yerine geçen oğlu Sultan Seyfeddin Ebû Bekir el-Mansûr da onu halife ilân etti (741/1341). Daha sonra Mu‘tazıd-Billâh unvanıyla hilâfet makamına getirilen Ebû Bekir de Müstekfî’nin oğludur.

BİBLİYOGRAFYA
İbn Fazlullah el-Ömerî, Mesâlik, XXIV, 201-202; Zeynüddin İbnü’l-Verdî, Tetimmetü’l-Muḫtaṣar fî aḫbâri’l-beşer (nşr. Ahmed Rif‘at el-Bedrâvî), Beyrut 1389/1970, II, 465-466; Mûsâ b. Muhammed el-Yûsufî, Nüzhetü’n-nâẓır fî sîreti’l-Meliki’n-Nâṣır (nşr. Ahmed Hutayt), Beyrut 1986, s. 362; Safedî, el-Vâfî, XV, 349-350; İbn Kesîr, el-Bidâye, XIV, 20, 49, 187; İbn Habîb el-Halebî, Teẕkiretü’n-nebîh fî eyyâmi’l-Manṣûr ve benîh (nşr. Muhammed Muhammed Emîn), Kahire 1976-82, I, 240; II, 297, 315; İbn Dokmak, el-Cevherü’s̱-s̱emîn (nşr. M. Kemâleddin İzzeddin Ali), Beyrut 1405/1985, I, 231-232; Kalkaşendî, Meʾâs̱irü’l-inâfe, II, 132-144; Makrîzî, es-Sülûk, I, 919; II, 73, 416-417; İbn Hacer, ed-Dürerü’l-kâmine, II, 141-144; Bedreddin el-Aynî, ʿİḳdü’l-cümân (nşr. Muhammed Emîn), Kahire 1412/1992, IV, 190, 232, 244; Süyûtî, Ḥüsnü’l-muḥâḍara, II, 56-58; a.mlf., Târîḫu’l-ḫulefâʾ (nşr. M. Muhyiddin Abdülhamîd), Kahire 1389/1969, s. 484-488; İbn İyâs, Bedâʾiʿu’z-zühûr, I/1, s. 410, 422-423, 474-475; Ali Aktan, “Mısır’da Abbâsî Halifeleri”, TTK Belleten, LV/214 (1991), s. 623-626.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2006 yılında İstanbul’da basılan 32. cildinde, 140 numaralı sayfada yer almıştır.