MUTARRİF b. ABDULLAH

Ebû Abdillâh Mutarrif b. Abdillâh b. eş-Şıhhîr el-Haraşî el-Âmirî el-Basrî (ö. 95/713-14)

Muhaddis tâbiî.

Müellif:

Kardeşi Yezîd b. Abdullah’ın, kendisinin 21’de (642) doğan Hasan-ı Basrî’den on yaş büyük olduğunu, ağabeyi Mutarrif ile kendi arasında da on yaş fark bulunduğunu söylemesinden Mutarrif’in 2 (624) yılı civarında doğduğu anlaşılır. Babası, Benî Âmir b. Sa‘saa’nın bir kolu olan ve halkının çoğu Basra’da yaşayan Benî Harîş’e mensup bir sahâbî idi. Resûl-i Ekrem’in huzuruna ilk defa Benî Âmir b. Sa‘saa heyetiyle birlikte gelmiştir (Müsned, IV, 25). Resûlullah’ın arkasında namaz kılmış ve ondan hadis rivayet etmiştir. Kardeşi Yezîd b. Abdullah da Hz. Âişe ve Ebû Hüreyre gibi sahâbîlerden hadis nakletmiş ve rivayetleri Kütüb-i Sitte’de yer almıştır. Diğer kardeşi Hânî, Hânî’in oğlu Abdullah ve kendi oğlu Abdullah da makbul birer hadis râvisidir.

Mutarrif, Basra’nın meşhur kārii Âmir b. Abdükays’tan hıfzını tamamladı. Babasından başka Hz. Âişe, Hz. Ali, Hz. Osman, Ammâr b. Yâsir, Ebû Zer el-Gıfârî, İmrân b. Husayn, Muâviye b. Ebû Süfyân gibi sahâbîlerden hadis rivayet etti. Übey b. Kâ‘b’dan olan rivayetleri ise mürseldir. Kendisinden kardeşi Yezîd, yeğeni Abdullah b. Hânî, Hasan-ı Basrî, Sâbit el-Bünânî, Katâde b. Diâme gibi tâbiîn muhaddisleri rivayette bulundu. İbn Sa‘d Mutarrif’in sika, takvâ ve üstün edep sahibi, akıllı bir kimse; Ebü’l-Hasan el-İclî sika, tâbiînin en hayırlılarından biri, sâlih bir adam; İbn Hibbân el-Büstî ise Basra’nın âbid ve zâhidlerinden biri olduğunu söyler. Zehebî’ye göre Mutarrif İslâmiyet’in önemli şahsiyetlerinden biridir; ilim ve amelde önder, gönülleri etkileyen mânevî bir liderdir. Onun gönülleri etkilemesinde yaşama tarzı kadar vaazları da etkili olmuştur. Mutarrif b. Abdullah 95’te (713-14) vefat etti. 86 (705) yılında ve daha başka tarihlerde öldüğü de zikredilmiştir.

Mutarrif b. Abdullah, İslâm tarihinde büyük kargaşanın meydana geldiği bir dönemde yaşamakla birlikte bu tür olaylardan hep uzak durmuştur. Toplumu sarsan hadiseler ortaya çıktığında halkı uyarır, kendisi de evine çekilir, ortalık yatışıncaya kadar cuma namazına bile gitmezdi. Varlıklı bir kimse olan Mutarrif güzel söz söylemekle de ünlüydü. Kaynaklarda kendisine bu tür bazı sözler atfedilir: “İnsanların aklı yaşadıkları zamana göredir”; “Bana göre ilim ibadetten daha üstündür; dindarlığın en üstünü de vera‘dır”; “Bütün gece uyuyup sabahleyin bundan dolayı pişmanlık duymak sabaha kadar ibadet edip sabahleyin yaptığıyla övünmekten daha iyidir”; “Bütün dünya karşılığında bir defa bile yalan söylemek istemem”; “Âfiyette olup şükretmeyi belâya uğrayıp sabretmeye tercih ederim.” Mutarrif’e göre bir kimse kendini yüksek bir yerden aşağıya atıp, “Ne yapayım, kaderim böyleymiş” dememelidir. Kötülüklerden sakınıp iyi şeyler yaptığı halde istenmeyen bir durumla karşılaştığında ise Allah’ın yazdığından başka bir şeyin başına gelmeyeceğini bilmelidir. Esasen kul Allah ile şeytan arasında bir yerde durur. Eğer Allah Teâlâ kulunu tehlikelerden kurtarmak isterse kurtarır; eğer onu şeytana bırakırsa şeytan onu alıp götürür (Ebû Nuaym, II, 201-202).

Rivayetleri Kütüb-i Sitte’de yer alan Mutarrif’in babasından olan nakilleri Ahmed b. Hanbel’in el-Müsned’inde bulunmaktadır (IV, 24-26). İbn Hacer el-Askalânî el-İṣâbe’de onun biyografisine Hz. Peygamber zamanında doğan çocuklar bölümünde yer vermiştir (III, 478-479).

BİBLİYOGRAFYA
Müsned, IV, 24-26; İbn Sa‘d, eṭ-Ṭabaḳāt, VII, 141-146, 244-245; Buhârî, et-Târîḫu’l-kebîr, VII, 396-397; Müslim b. Haccâc, Ricâlü ʿUrve b. ez-Zübeyr ve cemâʿatün mine’t-tâbiʿîn ve ġayrihim (nşr. Sekîne eş-Şihâbî, , LIV/1 [1399/1979] içinde), s. 140-141; Fesevî, el-Maʿrife ve’t-târîḫ, II, 80-84; Ebû Nuaym, Ḥilye, II, 198-213; İbnü’l-Esîr, Üsdü’l-ġābe (Bennâ), III, 274-275; Zehebî, Aʿlâmü’n-nübelâʾ, IV, 187-195; a.mlf., Teẕkiretü’l-ḥuffâẓ, I, 64-65; İbn Hacer, Tehẕîbü’t-Tehẕîb, X, 173-174; a.mlf., el-İṣâbe, III, 478-479; Ali Sâmî en-Neşşâr, Neşʾetü’l-fikri’l-felsefî fi’l-İslâm, İskenderiye 1978, III, 122-126; Abdüssettâr eş-Şeyh, Aʿlâmü’l-ḥuffâẓ ve’l-muḥaddis̱în, Dımaşk-Beyrut 1417/1997, I, 299-323.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2006 yılında İstanbul’da basılan 31. cildinde, 374 numaralı sayfada yer almıştır.