MÜTEMMİM b. NÜVEYRE

Ebû Nehşel Mütemmim b. Nüveyre b. Cemre b. Şeddâd el-Yerbûî et-Temîmî (ö. 30/650)

Mersiyeleriyle tanınan şair ve muhadram sahâbî.

Müellif:

Adı bazı kaynaklarda Mütemmem şeklinde geçiyorsa da doğrusu Mütemmim’dir. Künyesi Ebû Temîm, Ebû İbrâhim, Ebû Edhem ve Ebû Nüheyle şeklinde de kaydedilmiştir. Temîm kabilesine bağlı Benî Hanzale’nin Benî Yerbû‘ koluna mensuptur. Benî Yerbû‘un reisi Mâlik b. Nüveyre’nin kardeşi olup kabilesiyle birlikte İslâm’a girmiş ve Mâlik’le birlikte beraber Resûlullah tarafından kabilesinin zekâtını toplamakla görevlendirilmiştir. Tek gözlü, kısa boylu ve çirkin bir kimse olan Mütemmim kardeşi Mâlik’in şahsiyeti yanında gölgede kalmış, bir ara Benî Tağlib’e esir düşmüş ve kardeşi Mâlik’in gayretiyle kurtulmuştur.

Hz. Peygamber’in vefatından sonra irtidad eden Arap kabileleri arasında Mâlik ve Mütemmim’in kabilesi de yer alıyordu. Halife Ebû Bekir bunlarla savaşmak için Hâlid b. Velîd kumandasındaki kuvvetleri görevlendirdi. Bu savaşta mürtedlerin bir kısmı öldürüldü, bir kısmı esir alındı. Mâlik b. Nüveyre de esirler arasındaydı. Taberî’nin, irtidad savaşlarında kendisinden iktibaslarda bulunduğu ve mensup olduğu Temîm kabilesi lehine haberler ürettiği bilinen Seyf b. Ömer’den rivayetine göre Hâlid b. Velîd soğuk bir gecede kumandanlarına Hicaz lehçesiyle, “Esirlerinizi soğuktan koruyun” emrini verdiği halde kuzey lehçesini kullanan Dırâr b. Ezver emri, “Esirlerinizi öldürün” şeklinde anlayarak Mâlik’i öldürmüş, Hâlid buna tepki göstermişse de sonunda, “Allah’ın takdir ettiği oldu” demiştir (Taberî, III, 278). Bir başka rivayete göre, Mâlik’in topladığı zekât mallarını peygamberin vefatından sonra sahiplerine iade etmesi ve konuşmalarında Resûlullah’a karşı saygısız ifadeler kullanması bazı sahâbîlerle birlikte Hâlid b. Velîd’i onun da mürted olduğu kanaatine sevketmiş ve bu sebeple öldürülmüştür (DİA, XXVII, 515). Daha sonra Hâlid, bazı yakınlarının karşı çıkmasına rağmen Mâlik’in karısı Ümmü Temîm bint Minhâl ile evlenmiştir (a.g.e., XV, 290).

Kardeşinin öldürülmesine çok üzülen Mütemmim, Hâlid b. Velîd’i Halife Ebû Bekir’e şikâyet etmiş, ondan intikam alınmasını istemiş, fakat Ebû Bekir sadece kan bedelini ödemekle yetinmiştir. Ardından Mütemmim ve kabilesi meseleyi yeni halife Ömer’e arzetmiştir. Hz. Ömer Mütemmim’i iyi karşılamış, onun Mâlik için nazmettiği mersiyelerini dinlemiş, Mütemmim gibi şair olup da Yemâme savaşlarında şehid düşen kardeşi Zeyd b. Hattâb için böyle mersiyeler söylemeyi arzu ettiğini belirtmiş, ancak o da Hâlid’i görevden almakla yetinmiştir (geniş bilgi için bk. Fayda, Allah’ın Kılıcı Halid Bin Velid, s. 422-441). Bunun üzerine Mütemmim, kardeşi için yazdığı ağıtları okuyarak dolaşmaya ve derbeder bir hayat sürmeye başlamış, acılarını unutur ümidiyle yeniden evlendirilmiş, fakat bu evlilikler de fayda vermemiştir. Bu sebeple, “Mütemmim’in Mâlik’e ağladığı kadar hiçbir ölüye ağlanmamıştır” sözü Araplar arasında meşhur olmuş, acı ve hüznü dile getirmede Arap şairlerinin Mütemmim’i geçemediği ifade edilmiştir.

Mâlik b. Nüveyre’nin âkıbeti, hem kendisinin hem de ona ağıtlar yakan kardeşi Mütemmim’in şöhretine vesile olmuştur. Mütemmim’in uzun kaside ve mersiyelerinden yalnız bazı kıtalar zamanımıza ulaşabilmiştir. Mufaddal ed-Dabbî’nin kaydettiğine göre elli bir dizelik “ayn” kafiyeli mersiyesi kadim Arap edebiyatı mersiye türünün şaheseri kabul edilmiş (el-Mufaḍḍaliyyât, s. 67-68), İbn Sellâm el-Cumahî eserinin mersiyeler bölümünde Mütemmim’e ve kasidesine ilk sırada yer vermiştir (Ṭabaḳātü fuḥûli’ş-şuʿarâʾ, II, 350). Asmaî de bu kasideyi mersiyelerin şaheseri kabul etmiş, fakat Câhiz bu kanaate katılmamıştır (İbn Abdürabbih, III, 265). Dokuz beyti başka bir şaire ait olduğu tesbit edilen kasidenin, Muşakkar Kalesi’nin Fars asıllı valisince katledilen bir kişi hakkında yazılan ve Temîm kabilesi arasında yaygın olan bir kasideye nazîre olarak nazmedildiği kaydedilir. Mütemmim’in kasidesi Mâlik’in cömertliğini ve kahramanlığını, onun hâtıralarını yâdederek ağlamayı, kendi his, hüzün ve acılarını, onun kaybedilmesiyle toplumun neler kaybettiğini, mezarını takdis, katiline lânet gibi bölümlerden oluşur. A. Jones, kasidenin Arapça metniyle beraber İngilizce tercüme ve açıklamasını yapmıştır (bk. bibl.). Zamanımıza ulaşan mersiyelerinin çoğu Mâlik’le ilgili olmakla birlikte Mütemmim, Hz. Ömer’in vefatı üzerine onun için ve kardeşi Zeyd b. Hattâb için de mersiyeler nazmetmiştir. Muahhar kaynakların yalnız savaşçılığını ön plana çıkardığı Mâlik’i eski kaynaklar savaşçı ve şair vasıflarıyla nitelemiş olup onun ve Mütemmim’in bazı şiirlerini birbirine nisbet etmişlerdir. Mütemmim’in mersiyeleri III. (IX.) yüzyılda Vesîme b. Mirsâl tarafından toplanmış (Yâkūt, XIX, 248) ve divanı Ebû Amr eş-Şeybânî, Asmaî, Sükkerî tarafından derlenmişse de (İbnü’n-Nedîm, s. 158) bunların hiçbiri zamanımıza ulaşmamıştır. İbtisâm Merhûn es-Saffâr, Mâlik ile Mütemmim’in kaynaklarda yer alan şiirlerini bir kitapta toplamıştır (bk. bibl.).

BİBLİYOGRAFYA
Mufaddal ed-Dabbî, el-Mufaḍḍaliyyât (nşr. C. J. Lyall), Beyrut 1920, s. 67-68; İbn Sa‘d, eṭ-Ṭabaḳātü’l-kebîr (nşr. E. Sachau), Leiden 1321, III, 275; İbn Sellâm el-Cumahî, Ṭabaḳātü fuḥûli’ş-şuʿarâʾ (nşr. Mahmûd M. Şâkir), Kahire 1952, I, 173; II, 350; İbn Kuteybe, eş-Şiʿr ve’ş-şuʿarâʾ, Kahire 1322, s. 70-72; Müberred, el-Kâmil (nşr. M. Ahmed ed-Dâlî), Beyrut 1993, III, 1446-1447; a.mlf., Kitâbü’l-Fâżıl (nşr. Abdülazîz el-Meymenî), Kahire 1956, s. 62-63; Taberî, Târîḫ (Ebü’l-Fazl), III, 277-280; İbn Abdürabbih, el-ʿİḳdü’l-ferîd, III, 265; Ebü’l-Ferec el-İsfahânî, el-Eġānî, XIV, 63-76; XV, 289-304; Hâlidiyyân, el-Eşbâh ve’n-neẓâʾir (nşr. Muhammed Yûsuf), Kahire 1958, II, 346; Merzübânî, Muʿcemü’ş-şuʿarâʾ (nşr. F. Krenkow), Beyrut 1402/1982, s. 466-467; İbnü’n-Nedîm, el-Fihrist (Flügel), s. 158; Ebû Ubeyd el-Bekrî, Simṭü’l-leʾâlî fî şerḥi Emâli’l-Ḳālî (nşr. Abdülazîz el-Meymenî), Kahire 1936, I, 87; İbn Münkız, Kitâbü’l-Menâzil ve’d-diyâr, Kahire 1994, s. 293-294; Yâkūt, Muʿcemü’l-üdebâʾ, XIX, 248; İbnü’l-Esîr, Üsdü’l-ġābe (Bennâ), V, 52-54, 58-59; Nüveyrî, Nihâyetü’l-ereb, V, 177; İbn Hacer, el-İṣâbe, Kahire 1358/1939, III, 336-337, 340; Abdülkādir el-Bağdâdî, Ḫizânetü’l-edeb (Bulak), I, 236-238; Th. Nöldeke, Beiträg zur Kenntnis der Poesie der alten Araber, Hannover 1864, s. 87-151; R. Blachère, Histoire de la littérature Arabe, Paris 1952, s. 258-259; Şevkī Dayf, Târîḫu’l-edeb, s. 53-54; Sezgin, GAS, II, 204-205; İbtisâm Merhûn es-Saffâr, Mâlik ve Mütemmim ibnâ Nüveyre el-Yerbûʿî, Bağdad 1968, s. 3-7, 20-23, 30-52, 83-119; Ömer Ferruh, Târîḫu’l-edeb, I, 301-302; A. Jones, Early Arabic Poetry, Oxford 1992, s. 102-125; Mustafa Fayda, Allah’ın Kılıcı Halid Bin Velid, İstanbul 1992, s. 422-441; a.mlf., “Hâlid b. Velîd”, DİA, XV, 290-291; a.mlf., “Mâlik b. Nüveyre”, a.e., XXVII, 514-515.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2006 yılında İstanbul’da basılan 32. cildinde, 193 numaralı sayfada yer almıştır.