NEVRÛZİYYE

Nesib bölümünde Nevruz’un ve baharın anlatıldığı kaside türü.

Müellif:

Divan şairlerinin Nevruz gününü tebrik vesilesiyle devrin büyüklerine methiye takdim etmeleri ilk İslâm devletlerine kadar uzanan eski bir gelenektir (Toprak, III/1 [2001], s. 221). Kendilerine kaside sunulan kişilerin buna karşılık para veya hediye vermeleri bir tür büyüklük ve cömertlik sayılıyordu. Osmanlılar döneminde de tabiattaki cömertliğin sembolü olarak görülen Nevruz gününde şairlere hediye verme âdeti oldukça yaygındı. Âşık Çelebi, Meşâirü’ş-şuarâ’da Zâtî’nin padişaha sunduğu nevrûziyyelere karşılık 2000 akçe câize aldığını ve bu miktarın onun bir yıllık geçiminin önemli bir kısmını teşkil ettiğini kaydeder (Cunbur, Türk Dünyasında Nevruz, s. 87).

Nevruz vesilesiyle yazılan şiirlerin nesîb kısmında şairler Nevruz kabul edilen 21 Mart tarihine ait özellikleri zengin tasvirler ve hayallerle dile getirir. Gerek “bahar” ve “nevruz” kelimelerinin redif olarak kullanıldığı manzumelerde, gerekse bahar mevsiminin tasviri dolayısıyla aynı zamanda bahâriyye sayılabilecek nevrûziyyelerde ifade edilen duygu ve düşünceler içerisinde Nevruz’un yılda bir defa gelişi (“Yılda bir olur bu dem-i ferhunde aceb mi / Olmazsa her eyyâmda ger âlem-i Nevrûz” [Nef‘î]), bu sırada gece ile gündüzün eşit oluşu (“Makdeminden n’ola açılsa benefşeyle semen / Gelse olur gece gündüzle berâber Nevrûz” [Rahmi]), güneşin bu günde Koç (Hamel) burcuna girişi (“Şâh-ı eyvân-ı Hamel teşrîf edip dîvânını / Ehl-i bâğa eylesin cûd u sehâ Nevrûz’dur” [Şeyhülislâm Yahyâ]), Hızır’ın hıdrellezin gelişiyle yakınlığı (“Sahn-ı garrâyı gelip eyledi zîver nevrûz / Oldu hadrâda meger Hıdr ile hem-ser Nevrûz” [Rahmi]), baharın başlangıcı oluşu, bayram, Kadir ve Berat geceleri gibi mübarek tasavvur edilişi (“Âşık u rindâne gelgil kim bu meclis rindinin / Günleri Nevrûz-ı ıyddir dünleri Kadr ü Berât” [Şeyhoğlu]) ilk planda göze çarpan özelliklerdir. Öte yandan Nevruz günüyle ilgili olarak padişahın kıymetli hediyeler dağıtması (“Bezm-i şehe bu nazm ile olsan güher-efşan / Gûyâ ki gülistâna düşer şebnem-i Nevrûz” [Nef‘î]) ve çevresindekilere hil‘at giydirmesi (“Sen şehe hidmete tonansa n’ola her eşcâr / Hil‘at-i tâze giyer gelse çü beyler Nevrûz” [Rahmi]), kırlara çıkılıp eğlenilmesi (“Şeh-i Nevrûz elinden kabz u bastı şimdi gülzârın / Temâşâ kıl çemende gonce ile verd-i handânı” [Nev‘î]), Nevruz ve bahar mevsiminin insanlara mutluluk ve sevinç getirmesi (“Gül gibi cihân oldu yine hurrem ü handan / Gör n’eyledi feyz-i eser-i makdem-i Nevrûz” [Nef‘î]), Allah’ın kudretini göstermesi ve ölü tabiatın canlanması (“Dem-i Nevrûz erişti gülşene fasl-ı bahâr oldu / Yine âsâr-ı feyz-i kudret-i Hak âşikâr oldu” [Fıtnat Hanım]), güllerin açılıp bülbüllerin şakıması (“Iyd-i Nevrûz’u görüp gül defterinden andelîb / Hoş duâ vü medh okur şâh-ı zafer-yâb üstüne” [Ahmed Paşa]), eğlenilecek zaman olması (“Ârâyis-i Nevrûz ile oldu cihan bâğ-ı İrem / Gülşende sâz u söz ile ârifler etsin def‘-i gam” [Nâdirî]) sıkça görülen anlatımlardır.

Nevrûziyyeler dışında farklı konuların işlendiği şiirlerde de Nevruz motifinin kullanıldığı görülmektedir. Özellikle gazellerde rastlanan bu tür ifadelerin çoğunda Nevruz günü sevgilinin güzelliğinin tasvirinde bir benzetme unsuru olmuştur (“Dün gece mihmânım ol mâh-ı cihân-efrûz idi / Nûr-i hüsnünden dünüm Kadr ü günüm Nevrûz idi” [Ahmed Paşa]).

Türk edebiyatında en güzel nevrûziyye yazan şairlerin Bâkî, Nef‘î ve Nedîm olduğu kabul edilir. Özellikle Nef‘î’nin gazel formunda başarılı bir nevrûziyyesi vardır. Divan şiiri geleneğinde Nevruz üzerine çok zengin bir edebî birikim oluşmuş (matbu divanlardaki nevrûziyyeler için bk. Sular, tür.yer.), bu arada müstakil eser niteliğinde “Gül ü Nevruz” ismi verilen mesneviler de yazılmıştır. Lutfî, Zihnî ve Muîdî gibi şairlerin mesnevileri bunlar arasında sayılabilir.

Nevruz tekke ve halk şiiri geleneğinde de çok zengin bir şekilde işlenmiştir. Şiî inancına göre Nevruz Hz. Ali’nin doğduğu, Hz. Fâtıma ile evlendiği ve Hz. Peygamber tarafından halife ilân edildiği gün olarak kabul edilmiş ve bir nevi kutsiyet kazanmıştır. Bu sebeple Bektaşîler bugünde âyîn-i cem‘ icra etmişler, Bektaşî şairleri de çok sayıda nevrûziyye kaleme almışlardır (geniş bilgi için bk. Noyan, II [1983], s. 102-109).

Halk şiirinde Nevruz’u ve baharı ele alan manzumelerin divan şiirindekilerden daha zengin olduğu söylenebilir. Koşmalardan şarkı ve türkülere, mânilerden tekerleme ve bilmecelere kadar pek çok nazım şeklinde ortaya çıkan bu ürünler gerek içerik gerekse sayı açısından halk şiirinin önemli bir bölümünü oluşturmaktadır (çeşitli formlardaki örnekler için bk. Türk Dünyası Nevruz Şiirleri Antolojisi, s. 95-128). Nevruz günü dolayısıyla söylenen şiirler için farklı isimler kaydedilmektedir: Nevruzluk, Nevruz koşakları (Tatarlar’da), Takmak (Uygurlar’da, bk. Özkan, s. 176-177). Bu şiirler kaside dışında gazel şeklinde ve aruz vezninde yazılabildiği gibi hece vezninin kullanıldığı birçok şekilde de görülmektedir. Halk kültüründe Nevruz günüyle ilgili çok çeşitli edebî formlarda zengin bir duygu ve düşünce birikiminin ortaya çıkmış olması bu günün Türk kültürüne sonradan girmiş bir unsur olmadığını göstermektedir.


BİBLİYOGRAFYA

Abdullah Sular, Türkçe Basılmış Divanlardaki Nevruziyeler (mezuniyet tezi, 1974), İÜ Türkiyat Enstitüsü, T, nr. 1512.

Rengin Dramur, “Nevruziye”, Merkez Efendi Sempozyumu (27-29 Haziran 1988), Manisa, ts., s. 66-81.

Abdurrahman Güzel, “XIV-XV. Yüzyıl Edebiyatında Nevruz ve Nevruziyeler”, Türk Kültüründe Nevruz Uluslararası Bilgi Şöleni (Sempozyumu) Bildirileri, Ankara 1995, s. 95-109.

İsa Özkan, “Tatar ve Uygur Türklerinde Nevruz Bayramında Şiir Söyleme Geleneği”, a.e., s. 173-179.

Müjgân Cunbur, “Klasik Edebiyatımızda Nevruz”, a.e., s. 37-51.

a.mlf., “Nevruzda Çiçeklenen Şiir Bahçelerinden Bir Demet”, Türk Dünyasında Nevruz Üçüncü Uluslararası Bilgi Şöleni Bildirileri, Ankara 2000, s. 81-91.

M. Abdulhalûk Çay, Nevruz: Türk Ergenekon Bayramı, Ankara 1999.

Filiz Kılıç, “Osmanlı Devletinde ve Klâsik Edebiyatımızda Nevruz”, Türk Dünyasında Nevruz Üçüncü Uluslararası Bilgi Şöleni Bildirileri, Ankara 2000, s. 203-214.

Muzaffer Tepekaya, “Türk Kültüründe ve Tarihinde Nevruz”, Türkler (nşr. Hasan Celal Güzel v.dğr.), Ankara 2002, III, 600-609.

Türk Dünyası Nevruz Şiirleri Antolojisi (haz. Nilgül Aytuzlar v.dğr.), Ankara 2004.

İsmet Çetin, “Edebiyatta Nevruz”, Türk Dünyası Nevruz Ansiklopedisi, Ankara 2004, s. 95-128.

A. Süheyl Ünver, “Türkiye’de Nevruz ve Nevruziye”, , XI (1976), s. 221-237.

Bedri Noyan, “Şi’anın Bayramlarından Nevruz”, , II (1983), s. 102-109.

a.mlf., “Nevruz Erkânı”, a.e., II (1983), s. 110-127.

Kadir Güler, “Divan Şiirinde Nevruz”, Bir: Türk Dünyası İncelemeleri Dergisi, sy. 9-10, İstanbul 1998, s. 253-271.

Gönül Ayan, “İslâmî Türk Edebiyatında Nevruz”, Selçuk Üniversitesi Eğitim Fakültesi Aylık Bilim Kültür ve Sanat Dergisi, sy. 1, Konya 2001, s. 17-22.

M. Faruk Toprak, “Klasik Arap Şiirinde Nevruz”, EKEV Akademi Dergisi, III/1, Ankara 2001, s. 221-241.

A. Azmi Bilgin, “Türk Edebiyatında Bayramlar ve Nevruz Bayramı”, , sy. 617 (2003), s. 448-457.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2007 yılında İstanbul’da basılan 33. cildinde, 62 numaralı sayfada yer almıştır.