Nihat Çetinkaya. Kızılbaş Türkler (2003)

Nihat Çetinkaya. Kızılbaş Türkler (2003)
Title:Kızılbaş Türkler (tarihi oluşumu ve gelişimi)
Author:Nihat Çetinkaya
Translator:
Editor:
Language:Turkish
Series:Toplumsal Dönüşüm yayınları: 218, Araştırma ve inceleme: 68
Place:İstanbul
Publisher:Toplumsal Dönüşüm yayınları
Year:2003
Pages:544
ISBN:9756448156, 9789756448151
File:PDF, 10.4 MB
Download:Click here

Nihat Çetinkaya. Kızılbaş Türkler (tarihi oluşumu ve gelişimi). Toplumsal Dönüşüm yayınları: 218, Araştırma ve inceleme: 68. İstanbul: Toplumsal Dönüşüm yayınları, 2003, 544 s. ISBN 9756448156, ISBN 9789756448151

“Bugün ülkemizde Kızılbaş denilince, biraz düzeyli çevrelerde, müfrit şiilik, Anadolu’nun Alevi Türkmenleri, zamanında Safevi devletine bağlı olan taraftarlar ve onların şimdiki uzantıları anlaşılmakla birlikte kimi zaman da, yanlış olarak İranlılar kastedilerek kullanılır. Orta düzeyli bazı çevrelerde ve sünni halkın bazı muhitlerinde, bunların yanında daha çok, din dışı, rafızi, mülhid, sapkın, daha çok da ana bacısıyla cinsel ilişkide bulunan (ensest) anlamında “mum söndürenler” ve benzeri bir çok ağır suçlamaların yakıştırıldığı anlamlarda kullanılmaktadır.

Türklüğün her yönden taşıyıcıları olan Türkmenlere, kötü anlamlarda “Kızılbaş” diye yakıştırılan bu iftiranın kaynağı hep merak konusu olmuştur. Bu iftiranın, oluştuğu muhit veya kültür dairesi, Türk sahası olamaz. Türk değerleri, Türk tasavvuru, Türk inanç alemi değil kendi soyuna, hiç bir topluluğa böyle bakmaya müsait değildir. Bu olsa olsa Türk çevresine yabancı, Türk algılayış biçimini kavrayamayan kozmopolit, “Mozaik” kimlik meraklısı muhitin eseri olmalıdır. Bu iftira, asırlardır atılmakta, ancak hiç bir örneğe ve belgeye de dayandırılamamıştır.

Oysa bu Alevi Türkmenler, milli kimliklerine Türk gelenek ve göreneklerine sıkı sıkıya bağlı, Türk hayat tarzını yaşamaktadırlar. Onlar namuslarına büyük hassasiyet gösterirler, kendi muhitlerinden olmayanlarla, kız almak veya vermek gibi bir ilişkiden bile kaçınırlar. Tarihin hiçbir devrinde, ne beylerin ne sultanların ne de padişahların saraylarının zevk alemlerinin süsü olan, her cinsten cariyeler sürüsünde, onların obalarından çadırlarından çıkma Türkmen kızları görülmemiştir. Türk töresi, zenginlerin, sultanların saraylarına kızlarını ne pahasına, hangi şekilde olursa olsun göndermek için bir çok topluluğun adet haline getirdiği bu ilişkiye kapalıdır. Onun içindir ki. Selçuklu ve Osmanlı sultanlarından. Türkmen anadan doğan bir kaç kişi vardır. Türkmen kızı evinden obasından gelinliğiyle ancak evinin izzetli hatunu olmak, ana olmak için çıkar. Bu iftira, yalnız bu topluluğa değil topyekün Türk aile kurumuna atılmış bir iftira sayılmalıdır.”