OKMEYDANI

İstanbul’da Şişli ve Kasımpaşa arasında Haliç’e bakan sırtlarda yer alan semt.

Müellif:

İstanbul’un tarihî ve en büyük meydanı olup 1100 dönüm arazisiyle Haliç, Kasımpaşa, Hasköy’den geçen Pîrîpaşa deresi ve Hasköy ile sınırlıdır. Hem ata sporu hem de savaşlarda saldırı ve savunma aracı olarak ilk sıralarda yer alan okçuluğa Türkler eskiden beri büyük önem vermişlerdir. Fâtih Sultan Mehmed, İstanbul’un fethi sırasında karargâhını Kasımpaşa sırtlarına kurmuş, deniz savaşlarını ve özellikle Haliç’te meydana gelen savaşları buradan yönetmiştir. Fâtih aynı zamanda burayı okçular için bir talimgâh olarak kullanmış ve İstanbul’u aldıktan sonra burayı okçulara tahsis etmiştir. Günümüze üç tanesi ulaşabilmiş olan kitâbeli on dokuz sınır taşıyla meydanın sınırları belirlenmiş ve bu sınırların ihlâli yasaklanmıştır. O tarihten beri bu geniş araziye Okmeydanı denilmiş, zamanla halkın çevgân ve cirit oyunları tertiplediği, büyük kutlamalar ve felâketlerde toplandığı bir meydan haline gelmiştir.

Hadîkatü’l-cevâmi‘de Okmeydanı Mescidi’nin Fâtih tarafından yaptırıldığı belirtilmektedir. II. Bayezid babasının kurduğu vakfı genişleterek bir tekke ve aşevi yaptırmıştır. II. Bayezid’in emriyle İskender Paşa’nın inşa ettirdiği tekke zamanla harap olmuş ve 1049’da (1639) Silâhdar Mustafa Paşa tarafından yenilenmiş, 1184’te (1770) III. Mustafa tekkeye kâgir bir minare ekletmiştir. II. Mahmud 1248 (1832-33) yılında bu tesisi tamamen yeniletmiştir. Kemankeş Tekkesi (Okçular Tekkesi) adıyla bilinen, ancak bugün mevcut olmayan tekkeden günümüze yalnızca üst kısmı yıkılmış olan minare ulaşmıştır. Tekkenin duvarla çevrili iki kapılı geniş avlusunda üstü çatılı bir cami yer alıyordu. Kuzeydoğu köşesinde bulunan hünkâr köşkü ile haremlikten avlu duvarı boyunca güneye ve batıya doğru hizmet birimleri sıralanıyordu. Mimari düzeni ve faaliyetleri açısından klasik tekkelere benzemekle birlikte burası bir tarikat tekkesi olmayıp okçulardan oluşan bir ocak niteliğindeydi. Bu tekkenin de bir şeyhi olmuş ve mensupları tarikat tekkesi geleneğinde faaliyetlerini sürdürmüştür. 1034’te (1625) Gürcü Mehmed Paşa meydandaki minberli namazgâhı yaptırmış, III. Ahmed 1127’de (1715) namazgâhı ve minberi tamir ettirmiştir. Aynalıkavak Kasrı karşısında III. Ahmed’in 1116 (1704) tarihli namazgâhlı çeşmesi, I. Abdülhamid’in kadını Nakşidil Sultan’ın 1200 (1786) tarihli üstü namazgâhlı çeşmesiyle Piyâle Paşa ve Sinan Paşa camileri Okmeydanı’nda yer alan diğer eserlerdir.

Ok müsabakalarında başlıca iki atış vardır: Uzun mesafe atışı (menzil atışı), hedef atışı (puta atışı). Üçüncü bir tür sayılabilecek atış ise “zarp vurmak” denilen, sert ve kalın hedeflere yapılan atıştır. Okçuluk geleneğine göre atılan ok rekor bir uzaklığa düşerse oraya menzil taşı dikilir ve taş üstündeki kitâbede okçunun başarısı anlatılır. Okmeydanı’nda ilk defa âbide diktiren kişi Okçubaşı Hasan Ağa’nın babası olan Bahtiyar isimli kemankeştir. Meydanda tesbit edilmiş 132 ok âbidesinden günümüze elli beş tanesi ulaşmıştır. Bu taşlar içinde isimleri tarihe geçmiş büyük okçularla ok meraklısı sanat ve ilim adamlarının diktikleri ayak ve nişan taşları da yer almaktadır. Tozkoparan İskender, Tozkoparan Ahmed Bey, Amasyalı Şeyh Hamdullah, Şeyh Bayramî’nin diktikleri taşlardan bazıları günümüze kadar gelmiştir. Okmeydanı’nda 1000 gez (600 m.) üzerinde ok atan yirmi iki kemankeş içinde rekor 845,66 m. ile Tozkoparan Ahmed’e aittir. II. Bayezid, II. Selim, III. Ahmed, IV. Murad, III. Selim ve II. Mahmud’un diktirdiği taşlar Okmeydanı yanında İstanbul’un çeşitli semtlerinde (Beykoz, Çamlıca, Kâğıthane, Maçka, Nişantaşı) hâlen mevcuttur. Okmeydanı bütün okçulara ve halka açık olmasına rağmen diğer alanlar yalnızca padişaha mahsustu. XVIII. yüzyıl ortalarından itibaren ateşli silâhlar geçerli olmaya başlayınca Okmeydanı’nda tabanca ve tüfek atışlarıyla menziller belirlenmiş ve rekorlar kırılmıştır. Eski haritalarda, Okmeydanı’nın XVI. yüzyılda bütünüyle bâkir olan topografyasında birçok ince dere ile Pîrîpaşa ve Doymazdere isimli ana derelerin birbiriyle bağlantılı bir su şebekesi oluşturduğu görülmektedir. Beş yüzyıldan beri birçok ferman ve fetva ile muhafazasına çalışılan ve tapuda hâlâ Fâtih Vakfı olarak kayıtlı olan Okmeydanı, eskiden iskân sahası dışında bırakılırken zamanla iskân sahası içine alınmış, 1950’lerden itibaren gecekondularla dolmuştur.

Türk sanatının değişen estetik akımlara göre şekillendirilen ve bu bakımdan hepsi birbirinden değişik biçimlere sahip bulunan nişan taşları son elli yıl içinde burada yayılan kaçak yapılaşmanın içinde kaybedilmiştir. Bunlardan bir kısmı kırılıp parçalanarak, bir kısmı yapıların içine gömülerek yok edilmiştir. Okmeydanı’nın tarihî dokusunu korumaya yönelik bazı girişimlerde bulunulmuşsa da sonuç alınamamıştır.

BİBLİYOGRAFYA
Ayvansarâyî, Hadîkatü’l-cevâmi‘, II, 18-21; Halim Baki Kunter, Eski Türk Sporları Üzerine Araştırmalar, İstanbul 1938, s. 38, 42; a.mlf., “Atıcılar Kanunnamesi”, TV, sy. 10 (1942), s. 255; a.mlf., “Türk Spor Mimarisine Dair”, Güzel Sanatlar, sy. 5, İstanbul 1944, s. 148-159; Neşet Köseoğlu, Fatih Sultan Mehmed ve Okmeydanı, İstanbul 1953, s. 3-12; a.mlf., “Okmeydanı’na Dair Fermanlar ve Dikili Taşlar”, TTOK Belleteni, sy. 132 (1953), s. 11-15; İsmail Fazıl Ayanoğlu, Ok Meydanı ve Okçuluk Tarihi, Ankara, ts. (Vakıflar Genel Müdürlüğü), s. 12-33; A. Süheyl Ünver, İlim ve Sanat Bakımından Fatih Devri Notları I (haz. İsmail Kara, İstanbul Risaleleri içinde), İstanbul 1995, II, 40-50; Ünsal Yücel, Türk Okçuluğu, Ankara 1999, tür.yer.; a.mlf., “Sultan II. Mahmud Devrinde Okçuluk”, TEt.D, sy. 10 (1968), s. 89-102; İbrahim Atis, “Türklerin Beşyüz Yıllık Stadı: Ok Meydanı”, Tarih Hazinesi, sy. 6, İstanbul 1951, s. 280; Osman Öndeş, “Okmeydanı ve Nişan Taşları”, Türkiyemiz, sy. 18, İstanbul 1976, s. 22-26, 46; Cavit Avcı, “Okmeydanı”, TTOK Belleteni, sy. 330 (1976), s. 12-17; Özbay Güven, “Türk Kültüründe Kaybolan Miraslarımızdan İstanbul Ok Meydanı Spor Alanı”, Toplumsal Tarih, III/14, İstanbul 1995, s. 14-19; Levent Elpen, “Arazi Rantının ve İşgalin Abidesi Fatih’in Vakfı Ok Meydanı”, İstanbul, sy. 25, İstanbul 1998, s. 20-28; Esin Demirel İşli, “Okmeydanı: Geçmişi, Bugünü ve Yapılması Gerekenler”, Vakıf ve Kültür, I/3, Ankara 1998, s. 28-30; Necdet İşli, “Okçular Tekkesi”, DBİst.A, VI, 124; a.mlf. – Esin Demirel İşli, “Okmeydanı”, a.e., VI, 125-126; Cem Atabeyoğlu, “Okçuluk”, a.e., VI, 125.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2007 yılında İstanbul’da basılan 33. cildinde, 339-340 numaralı sayfalarda yer almıştır.