Osmanlı Devleti’nde imamlık (19. yüzyıl İstanbul örneği)

Tez KünyeDurumu
Osmanlı Devleti’nde imamlık (19. yüzyıl İstanbul örneği) / The imamate in Ottoman Empire (Instance of Istanbul in 19th century)
Yazar:NECATİ DÖGÜŞ
Danışman: PROF. DR. TAHSİN ÖZCAN
Yer Bilgisi: Marmara Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü / İslam Tarihi ve Sanatları Ana Bilim Dalı / İslam Tarihi Bilim Dalı
Konu:Tarih = History
Dizin:19. yüzyıl = 19. century ; Din görevlileri = Religious officials ; Osmanlı Devleti = Ottoman State ; İmamlar = Imams ; İstanbul = Istanbul
Onaylandı
Doktora
Türkçe
2021
615 s.
İmamlık İslâm’ın ilk devirlerine kadar uzanan, yüzyıllardır geçirdiği değişim ve dönüşümle birlikte günümüze kadar varlığını devam ettirebilmiş önemli ve köklü bir müessesedir. Osmanlı Devleti’nde Müslüman halka hizmet îfâ eden görevliler içerisinde oldukça geniş bir yer tutan imamlar mahallenin en nüfuzlu şahsiyeti olmuşlardır. İmamlar devletin mahalledeki temsilcisi olup yaptıkları dînî hizmetler yanında idârî, beledî, adlî, eğitim ve sosyal konularla alâkalı birçok resmî görev de icra etmişlerdir. İlmiye mensubu olan imamlar vergi ve askerlikten muaf tutulmuşlardır. Sıbyan mektebini bitirenler cami, medrese, darulkurra ve darulhadislerin birine girerek eğitimlerini burada sürdürmülerdir. Bu eğitim kurumlarında hâriç ve dâhil seviyesini tamamlayan öğrenciler imam olarak atanacak düzeye ulaşmış sayılmışlar. Bundan sonra girdikleri yeterlilik sınavından sonra atanabilmişlerdir. İmamlar vakıf bünyesi içerisinde çalıştıkları için atamalarında vakıf mütevellilerinin büyük etkisi bulunmaktadır. Tayin teklifleri daha çok kadı arzlarıyla yapılan imamlar sadâret buyruldusu ile atanmakta ancak bu tayin berat ile kesinleşmektedir. Cuma ve bayram namazı kıldıran hatiplerin tayini için bizzat padişah izni gerekmektedir. İmamlar sadece cami ve mescidlerde değil, orduda, saraylarda, resmî kurumlarda, okullarda, hanlarda, tekke ve zâviye gibi birçok değişik mekânda görev yapmışlardır. 19. yüzyılda padişaha beş vakit namaz kıldıran ve adlarına imâm-ı sultânî veya hünkâr imâmı denen imamlar bulunduğu gibi sadrazam ve yeniçeri ağası başta olmak üzere diğer devlet ricâli, şehzâde ve hanım sultanların da özel imamları olmuştur. İmamlar Evkâf Nezâreti’nin kuruluşuna kadar maaşlarını vakıflardan alırken daha sonra merkezî bütçeden almaya başlamışlardır.
The institute of imamate is a crucial establishment which had been dated to early period of Islam and have been survived on some changes and transformations throughout the centuries till today. The imams who had an extensive coverage within the institutions which had been served to Muslim society in Ottoman Empire become the most influential people, because as the delegates of the state they worked in the official duties related to political, municipal, legal, educational and social matters. Due to this, the imams who were ranked as part of the ilmiye class of military body within Ottoman social order were exempt from the tax and military service. The imams were beginning their education in their families and then they continued it in sibyan maktabs. The ones who finished the sibyan maktab proceeded their education in a mosque, madrasa, dar’ul qurra or in a dar’ul hadith. The ones who finished the degree of dahil and haric in these educational institutions were considered to have reached the level of becoming imam. However they had to pass the exam to be able to be appointed as the imam. Because the imams were working inside of the foundation, the role of the trustees of the foundation was determinant in the appointments. The imams whose proposals of appointment were done by judges’ (kadi) offer were being appointed with the buyruldu of sadâret and it became definite with the berat. The appointments of the ones who lead to Jumuah and eid prayings could not be done without the sultan’s permission. The imams were working not only in the mosques but also in the army, palace, schools, khans, official institutions, religious lodges and in several different places. In the 19th century, there were the imams who lead to prayings of the sultan, called imam-ı sultani or hünkar imam. Likewise, the grand viziers, statesmen, sultan’s sons and sultanas also had peculiar imams. While imams were receiving their salaries from the foundations until the formation of Evkâf Nezâreti, they began to receive them from the budget of the state.

Download: Click here