PERTEV MEHMED SAİD PAŞA

(1785-1837)

Osmanlı devlet adamı.

Müellif:

Hicaz asıllı olup Kırım’a yerleşmiş ve oradan İstanbul’a göç etmiş bir seyyid ailesinin oğludur. İstanbul’da dinî ilimleri öğrendikten sonra, annesinin akrabalarından olan ve ona “Pertev” mahlasını veren Beylikçi Kesedarı Hacı Ahmed Efendi’nin yardımıyla 1804’te Ruûs Kalemi’ne girdi. Oradan Dîvân-ı Hümâyun Kalemi’ne ve Sadâret Mektûbî Odası’na yükseldi. Bu arada Reîsülküttâb Galib Efendi’nin (Paşa) dikkatini çekti. Galib Efendi, 1811’de Ruslar’la barış antlaşması yapmak üzere başdelege olarak Bükreş’e gittiğinde Pertev Efendi’yi kâtip sıfatıyla beraberinde götürdü. Pertev Efendi İstanbul’a dönünce Galib ve Hâlet efendilerin himayesinden istifade ederek âmedîliğe (1820), beylikçiliğe (Eylül 1824) ve nihayet reîsülküttaplık makamına (24 Mart 1827) yükseldi. Âmedîliğinden itibaren II. Mahmud’un dikkatini çekti; taltif edilince zamanın âmedî hulefâsından Âkif Efendi’nin kıskançlığını çekti ve aralarındaki büyük düşmanlık böylece başlamış oldu.

Pertev Efendi’nin reîsülküttaplığı Yunan ihtilâlinin son aşamalarındaki talihsiz döneme rastladı. Yunan Devleti’nin kurulmasından hemen sonra azledildiyse de (23 Şubat 1830) kısa bir zaman için Meclis-i Hâss’a tayin edildi. Rus ve Yunan meselelerinde padişahı yanlış yönlendirmiş olmakla suçlanmış, hatta “beddua” ile vazifeden uzaklaştırılmıştı (Lutfî, I, 326). Gerçekten Pertev Efendi, Ruslar’la yapılan Akkirman Antlaşması’na (7 Ekim 1826), Rusya ve İngiltere’nin Yunan davasına sahip çıktıkları Petersburg’da gerçekleştirilen protokole (4 Nisan 1826), Yunan Devleti’nin kurulmasına ve iç işlerine yabancı devletlerin müdahale etmesine kesinlikle karşıydı. Verilecek tâvizlere rağmen bir Rus savaşının çıkmasını kaçınılmaz görmekte ve savaşa taraftar bir tutum sergilemekteydi.

Temmuz 1830’da âmedî hulefâsından Mustafa Reşid Bey’in (Paşa) maiyetinde Mısır’a gitti. Girit idaresinin Mehmed Ali Paşa’da kalması şartıyla Mısır vergisinin taksitlerine zam yapılması kararlaştırıldı. Dönüşünde bu konuyla ilgili 1 Ağustos 1830 tarihli bir lâyiha takdim etti (Ali Fuad, XVII/19 [1928], s. 75-84) ve kısa bir müddet sonra sadâret kethüdâsı oldu. 11 Mart 1836 tarihinde kethüdâlığın Umûr-ı Mülkiyye Nezâreti’ne çevrilmesi üzerine Pertev Efendi vezâret ve müşirlik rütbesiyle, ancak seyfiyeye mahsus olan paşa unvanını kullanmamak şartıyla Umûr-ı Mülkiyye nâzırı oldu. Ardından bu unvana sahip Ahmed Hulûsi Paşa’nın Hariciye nâzırlığına tayin edilmesiyle ona kıyasen kendisi de paşa unvanını kullanmaya hak kazandı (Lutfî, I, 869).

II. Mahmud’un şahsî iltifatına mazhar olan Pertev Paşa “tuğsuz padişah” diye anılacak derecede etkili bir konuma sahipti. Bu durum Âkif Efendi’ye ve diğer siyasî muhaliflerine ağır gelmekte ve kıskançlıklarına yol açmaktaydı. Bu yüzden Pertev Paşa, devletin Yunan meselesi ve Rus savaşı sebebiyle uğradığı felâketin müsebbibi olarak gösterilmeye başlandı. Ancak siyasî kudreti bir yana dönemin en kabiliyetli ve en dürüst devlet adamlarından biri olan, hem Üsküdar Selimiye Tekkesi şeyhi Ali Behcet Efendi’nin halifesi olmasıyla hem de II. Mahmud’un bestelediği güfteleriyle tanınmış olan Pertev Paşa’yı devirmek kolay değildi. Pertev Paşa, himayesi altındakileri yüksek makamlara tayin ettirerek devrin en tesirli intisap ağlarından birini oluşturmuştu. Damadı Vassaf Efendi Mâbeyn-i Hümâyun başkâtibi, kardeşi Emin ise Mühimmât-ı Harbiyye nâzırı idi. Âkif Efendi’nin 1836’da Hariciye nâzırı bulunduğu sırada hâlâ çok küçük olan diplomat kadrolarını Pertev Paşa’nın hâmiliğini yaptığı Mustafa Reşid Bey, Sâdık Rifat (Paşa), Nûri ve Sarım efendiler doldurmuştu.

Âkif-Pertev bozuşmasına yol açan sebeplerin büyük bir kısmı şahsî menfaatlerden ibaretse de siyasî görüş ayrılıklarının da etkisi olmuştur. Mısır’a karşı 1833-1839 yılları arasında Osmanlı Devleti’nin tek müttefiki Rusya idi. Osmanlı tarafında Hünkâr İskelesi Antlaşması’nı (1833) imzalayanlar yani Reîsülküttâb Âkif Efendi, Serasker Hüsrev Paşa ve Kaptanıderyâ Ahmed Fevzi Paşa “Rus hizbi” diye tanınmışlardı. Buna karşılık Pertev Paşa ile himayesindekiler “İngiliz hizbi” olarak biliniyordu. Bu iki grubun Osmanlı memur zümreleriyle sınırlı kalmayarak yabancı elçiliklere, hatta elçiliklerle Bâbıâli arasında gizli temaslar sağlayan Fenerliler’e de uzandığını söylemek mümkündür. Meselâ Logofet Bey Aristarki, Âkif-Hüsrev’le Rusya-Avusturya elçileri arasında gizlice gidip geliyordu; Sisam Beyi İstefanaki Vogoridi ise Pertev ve padişahla İngiltere elçisi arasında aynı hizmeti görüyordu.

Bu grup çatışmasının sonucuna tesir eden bir hayli etken vardı. Mısır meselesinden başka Osmanlı-İngiliz ilişkilerini karmaşık hale getiren W. Churchill olayı Âkif Paşa’nın Hariciye nâzırlığından azline sebep oldu (1836). On beş ay memuriyetsiz kalan Âkif Paşa’nın padişaha Pertev Paşa’nın artık haddini bilmez hale geldiğini telkin ederek onu gözden düşürmek maksadıyla hileler kurmak için yeterince vakti vardı. Kaynaklar Âkif Paşa’nın Pertev Paşa hakkında ortaya attığı iftiralarla doludur. İftiraların şiddeti metinlerin Âkif Paşa’yı karalamak için daha sonra değiştirilmiş olabileceğini akla getirmektedir. Fakat çok güçlü bir yandaş ağına sahip olan Pertev Paşa’yı devirmek için daha güçlü bir grup gerekiyordu. 1837 yılında Âkif Paşa’nın azli, bunun ardından Hüsrev Paşa’nın -Pertev’e atfettiği- seraskerlikten azli ve Kaptanıderyâ Ahmed Fevzi Paşa’nın saraydaki nüfuzunu kaybetmesiyle bütün Rus hizbi iktidardan uzaklaştırılmıştı. Âkif Paşa, Pertev Paşa’nınkine benzer bir yandaş ağına sahip değildi, fakat yetiştirdiği kölelerden otuz kadarını paşa, ikisini II. Mahmud’a damat yapmış olan Hüsrev Paşa devrin en büyük intisap ağının reisiydi.

Âkif Paşa, Pertev Paşa’yı devirmek için Hüsrev Paşa’ya başvurdu. İngiliz elçisi Ponsonby’ın bir raporunda ayrıntılarıyla anlattığına göre Hüsrev Paşa’nın eski kölelerinden ve seraskerlikte halefi olan Damad Halil Rifat Paşa, bir adamını gönderip Pertev Paşa’yı kandırarak padişahın hoşlanmayacağı görüşler açıklamaya yönlendirir. Gönderilen kişi maliyenin ordu masraflarına yetmediğini, ordunun dağıtılmasıyla bir redif gücünün oluşturulmasının daha hesaplı olabileceğini, ayrıca seraskerin genç ve ihtiyatsız olduğunu dile getirince Pertev Paşa da bu görüşlere katıldığını belirtir. Halil Rifat Paşa bu sözleri padişaha söyleyerek teyit için mâbeyinden ikinci bir adamın Pertev Paşa’ya gönderilmesini teklif eder. Aynı cevaplar alınınca yeni ordunun kurucusu olan padişah Pertev Paşa’nın azlini ister. Pertev Paşa’nın kardeşi Emin onunla aynı zamanda, damadı Vassaf Efendi ise birkaç ay önce azledilir (a.g.e., I, 916). 12 Eylül 1837’de görevinden uzaklaştırılan Pertev Paşa Edirne’ye sürgüne yollandı ve amansız düşmanı Âkif Paşa idamı için ferman çıkarttı. Bunun üzerine Edirne Valisi Emin Paşa tarafından konağına davet edilerek boğduruldu (Kasım 1837). 5 Ramazan 1253 (3 Aralık 1837) tarihli Takvîm-i Vekāyi‘de hastalığı sebebiyle “füc’eten” vefatından söz edilir. Cenazesi Edirne’de Seyyid Celâleddin Türbesi’nin yanına defnedildi. Kabri II. Mahmud’un emriyle yaptırılmış, muhallefâtı ailesine verilmiş ve mîrîye terki icap eden 46.000 kuruşluk zeâmeti iki oğluna tevcih edilmiştir (İbnülemin, s. 1319).

Devlet adamlarının birbirlerinin ocağını söndürmeleri yeni bir olay değildir. Fakat bu saray oyunu yepyeni sonuçlar vermiştir. Çünkü Pertev Mehmed Said Paşa’nın himayesi altındaki devlet adamlarından Tanzimat’ın kurucuları çıkacaktı. Gülhane Hatt-ı Hümâyunu’nun açıkladığı “emniyyet-i cân ve mâl” sadece reâyânın değil özellikle padişah kullarının çıkarlarına uyan bir tedbirdi. Memurlar ve kadılar için çıkarılan 1838 tarihli kanunnâmeler sayesinde “müsâdere-i gayr-i îcâbiyye” ve “siyâset-i örfiyye” kaldırıldı. Âkif ve Hüsrev paşaların Pertev Paşa’yı makamından indirmek için yazdıkları tezkirelerin kütüphanelerde mevcut sûretleri eğer doğru ise bu, reformların gerekliliğini, sahte ise Pertev Paşa yanlılarının bu reformlar uğrunda yaptıkları propagandayı göstermektedir.

BİBLİYOGRAFYA
Pertev Paşa’nın azliyle ilgili yazışmalar, İstanbul Belediyesi Atatürk Kitaplığı, Muallim Cevdet, nr. 58; Sahaflar Şeyhizâde Esad Efendi, Târih (haz. Ziya Yılmazer), İstanbul 2000, s. 404, 438; G. Rosen, Geschichte der Türkei von dem Siege der Reform im Jahre 1826 bis zum Pariser Tractat vom Jahre 1856, Leipzig 1866, I, 38-39, 45-46, 49-51, 53, 60, 183; Gibb, HOP, IV, 332; Lutfî, Tarih (nşr. Ahmet Hezarfen), İstanbul 1999, I, 216-217, 326, 328, 379, 409, 422, 723, 726, 826, 862-863, 865, 869, 880-881, 889, 894, 908, 910, 916, 924, 954-956; Sicill-i Osmânî, II, 38; Osmanlı Müellifleri, II, 114-115; İbnülemin, Son Asır Türk Şairleri, s. 1301-1312, 1319; Reşad Kaynar, Mustafa Reşid Paşa ve Tanzimat, Ankara 1954, s. 31, 35; C. V. Findley, Kalemiyeden Mülkiyeye: Osmanlı Memurlarının Toplumsal Tarihi (trc. Gül Çağalı Güven), İstanbul 1996, s. 71-83; N. Jorga, Osmanlı İmparatorluğu Tarihi (trc. Nilüfer Epçeli), İstanbul 2005, V, 162, 274, 276, 288, 301, 314, 319, 323-324; Ali Fuad, “Mısır Valisi Mehmed Ali Paşa”, TTEM, XVII/19(96) (1928), s. 75-84; Şerafettin Turan, “Pertev Paşa”, İA, IX, 554-556.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2007 yılında İstanbul’da basılan 34. cildinde, 233-235 numaralı sayfalarda yer almıştır.