POSTİNPÛŞ BABA ZÂVİYESİ

Bursa’nın Yenişehir ilçesinde erken Osmanlı devrine ait bir zâviye.

Müellif:

Kaynaklarda Baba Sultan Zâviyesi, Seyyid Mehmed Dede Zâviyesi, Postinpûş Baba Sultan İmareti adlarıyla da anılan yapı ilçenin kuzeybatısında, muhtemelen antik şehrin yerinde oluşan 6 m. yüksekliğindeki Babasultan höyüğünün meydana getirdiği alçak bir tepenin üzerine kurulmuştur. Âşıkpaşazâde, Sultan I. Murad’ın Yenişehir’de Postinpûş Baba için bir zâviye yaptırdığını kaydeder (Târih, s. 216). Semavi Eyice ve Oktay Aslanapa bu bilgiden hareketle yapının I. Murad dönemine ait olduğunu ileri sürmüşlerdir. Ancak Evliya Çelebi’nin, Orhan Gazi’nin bir oğluna ait mezarın burada bulunduğunu söylemesini ve bu bilginin 979 (1571-72) tarihli Tahrir Defteri’nde yer almasını değerlendiren Ekrem Hakkı Ayverdi zâviyenin Orhan Gazi döneminde inşa edildiği sonucuna ulaşmış, ayrıca XIX. yüzyıla ait bir başka kaynağa dayanarak Postinpûş Baba’nın asıl adının Seyyid Mehmed Hammârî olduğunu kaydetmiştir (Osmanlı Mi‘mârîsi I, s. 209-210). Zâviyenin Orhan Gazi döneminde yapıldığını daha sonra Semavi Eyice de kabul etmiştir (, VII, 72). Binanın XIX. yüzyılın sonlarında muhtemelen bir deprem sonucunda yıkılarak kullanılamaz hale gelmesi üzerine 1905-1906 yıllarında ihya edildiği düşünülmektedir (Emir, II, 62). Postinpûş Baba Zaviyesi hakkında ilk monografik çalışma Franz Taeschner tarafından 1928 yılında yapılmıştır. Taeschner, bu çalışmasında Hans Dernschwam ve Evliya Çelebi’nin seyahatnâmeleriyle Matrakçı Nasuh’un Beyân-ı Menâzil-i Sefer-i Irâkeyn adlı eserindeki Yenişehir minyatüründen (İÜ Ktp., TY, nr. 5964, vr. 14b) yararlanmıştır.

Yapı tabhâneli cami denilen grubun tipik örneklerinden biridir. Eyvan biçimindeki girişin karşısında yer alan büyük kubbeli orta sofa ibadet mekânını oluşturur. Giriş eyvanının iki yanında bulunan küçük koridorlardan kubbeli misafirhane (tabhâne) mekânlarına geçilir. Koridorların üzeri kuzey yönünde bindirme bir taş tavan, güney yönünde basık bir kubbeyle örtülü olup bunların ortasında birer aydınlık deliği bırakılmıştır. Böylece yapıda kapalı avluda aydınlık feneri düşüncesinin yaşatılmış olduğu görülmektedir. Doğu duvarlarında birer ocak bulunan misafirhane bölümleri kanatların güney ve batı cephelerine açılan pencerelerle aydınlanmaktadır. Bu plan tipindeki yapılarda ibadet mekânında girişin tam karşısında yer alan mihrap nişi bu eserde giriş ekseni üzerinde değil kapının solundaki duvarda yer almıştır. Aynı durum İznik’teki Nilüfer Hatun İmareti’nde de uygulanmıştır. Orta sofanın üstünü tromplar aracılığı ile geçişleri sağlanan sekizgen şekilli, normalinden daha yüksek tutulmuş olan kasnak üzerine iri üçgenlerle bağlantılı 8,5 m. çapında dairesel kubbe örtmekte, kanat mekânların üzerinde ise üçgen kuşaklarla bağlantılı basık kubbeler bulunmaktadır. İbadet mekânında kenarları bordürlü çok yalın bir mihrap, yeşil boyalı sıradan bir minber ve sofanın güneydoğu köşesinde ahşap vâiz kürsüsü yer almaktadır. Yapının doğu cephesinin önünde bulunması gereken son cemaat yeri ortadan kalkmış, sadece güneydoğu köşesinde revaka ait kemerin küçük bir kısmı kalmıştır. 1926-1927 yıllarında binanın önünde ahşap bir revak mevcuttu.

Doğu cephesinin dışındaki cephelerde bir sıra kesme taş, üç sıra tuğladan meydana gelen almaşık duvar işçiliği görülmektedir. Giriş cephesi haricindeki cephelerde küfeki taşı ve yassı tuğla değişik şekillerde kullanılarak yatay balık sırtı, hasır örgüsü, rozet gibi geometrik desenler oluşturulmuştur. Kubbe kasnağında, kemer ve alınlık dolgularında tuğla süsleme öğesi olarak kullanılmıştır. Güney duvarında bordürleri testere dişi şeklinde işlenmiş iki kör kemer arasında yer alan yürek şeklindeki nişte Bizans’ın son devrinde inşa edilen bazı yapılara has özellikler bulunmaktadır. XIV. yüzyılda benzerlerine oldukça sık rastlanan bu motif İstanbul’da Fenârî Îsâ Camii, Kariye Camii ve Yoros Kalesi gibi Bizans yapılarında, aynı dönemin Batı Trakya’daki Bizans eserlerinde görülmektedir. Bu durum eserin taş ustalarının Bizanslı olduğunu gösterir. Alınlık dolgularında ise erken Osmanlı devrinin mimari özellikleri görülmektedir. Devrin diğer tipik bezeme unsurlarından olan rozetlerin kubbe kasnağı gibi çok göz önünde olmayan yerlerde bulunması ilgi çekicidir.

Richard Hartmann, 1920’li yıllarda Yenişehir’e yaptığı ziyaret sırasında zâviyenin etrafının mezarlıkla çevrili olduğunu söylemektedir. Günümüzde bu mezarlıktan iz yoktur. 1928’de zâviyede incelemeler yapan Franz Taeschner, zâviyenin çevresinde yine günümüze gelmeyen ve sanat değeri taşımayan küçük bir mescid ve bitişiğindeki türbeden bahsetmektedir. XIX. yüzyılın sonlarına ait bir fotoğraftan (İÜ Ktp., Albüm, nr. 90755, rs. 21) zâviyenin güneyinde yer alan bu yapıların her ikisinin de dört duvar üzerine hafif eğimli kırma çatıyla örtülü yapılar olduğu anlaşılmaktadır. Üstü kiremit örtülü çatısının üzerinde alem bulunan mescidle gösterişsiz türbe birbirine bitişik durumdadır. Güney dış duvarına ilâve edilmiş cumba şeklinde bir çıkıntı göze çarpar. Taeschner’in tanımlamalarından anlaşıldığı kadarıyla yapının giriş cephesinin önünde etrafı bir duvarla çevrili, ortasında bir kuyu bulunan avlu mevcuttu. 1950’li yılların başında harim kısmı su deposu olarak kullanılan yapı 1965’te Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından restorasyona alınmış, oldukça uzun süren restorasyondan sonra cami olarak açılan binanın çevresi genişçe bir park şeklinde (Baba Sultan Parkı) düzenlenmiştir. Bugün yapı tekrar restorasyona muhtaç duruma gelmiştir.


BİBLİYOGRAFYA

H. Dernschwam, İstanbul ve Anadolu’ya Seyahat Günlüğü (trc. Yaşar Önen), Ankara 1987, s. 218.

, s. 216, 231-235.

, IX, 9, 13.

R. Hartmann, Im Neuen Anatolien. Reiseeindrücke, Leipzig 1928, s. 42-43, lv. XIV.

Hikmet Turhan Dağlıoğlu, 1558-1589: On Altıncı Asırda Bursa, Bursa 1940, s. 69-70.

Semavi Eyice, “La mosquée-zaviyeh de Seyyid Mehmed Dede à Yenişehir”, Beiträge zur Kunstgeschichte Asiens: in Memoriam Ernst Diez (haz. Oktay Aslanapa), İstanbul 1963, s. 47-66.

a.mlf., “İlk Osmanlı Devrinin Dinî-İçtimaî Bir Müessesesi: Zâviyeler ve Zâviyeli Câmiler”, , XXIII/1-2 (1962-63), s. 23, 33, 52.

a.mlf., “Cami”, , VII, 72.

, s. 208-216, rs. 299-309.

a.mlf. – İ. Aydın Yüksel, İlk 250 Senenin Osmanlı Mimârîsi, İstanbul 1976, s. 101.

Oktay Aslanapa, Yüzyıllar Boyunca Türk Sanatı (14. Yüzyıl), Ankara 1977, s. 106, 186.

Yıldız Demiriz, Osmanlı Mi‘marisi’nde Süsleme I: Erken Devir 1300-1453, İstanbul 1979, s. 656-659, rs. 730-734, pl. 27.

S. Yıldız Ötüken v.dğr., Türkiye’de Vakıf Abideleri ve Eski Eserler, Ankara 1986, IV, 603-607, rs. 331-334, plan 146.

Sedat Emir, Erken Osmanlı Mimarlığında Çok-İşlevli Yapılar: Kentsel Kolonizasyon Yapıları Olarak Zâviyeler, İzmir 1994, II, 51-62, rs. 124-169.

Akdeniz’de İslâm Sanatı-Erken Osmanlı Sanatı-Beyliklerin Mirası (haz. Gönül Öney), İstanbul 1999, s. 149-151.

Özdemir Şarman, Bursa Yenişehir: 1301-2001, Bursa 2001, s. 54-56.

Franz Taeschner, “Das Heiligtum des Postin Pos Baba in Jenischehir”, , XX (1932), s. 116-126.

K. Otto-Dorn, “Das Islamische İznik”, Istanbuler Forschungen, XIII, Berlin 1941, s. 56, 68, 77, 85.

Selda Kalfazade, “Erken Osmanlı Mimarisindeki Tuğla Rozetler Hakkında”, , sy. 1 (1987), s. 12-17.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2007 yılında İstanbul’da basılan 34. cildinde, 334-335 numaralı sayfalarda yer almıştır.