RÂGIB EFENDİ

(1786-1848)

Osmanlı âlimi, şair.

Müellif:

Rebîülevvel 1200’de (Ocak 1786) Âmid’de (Diyarbekir) doğdu. Babası Diyarbekir müftüsü Mehmed Mesud Efendi, dedesi müftülük ve müderrislik yapan Lübbü’l-beyân müellifi Seyyid Mehmed Sıbgatullah Efendi, büyük dedesi Ṣaḥîḥ-i Buḫârî’yi şerheden ve Beyzâvî’nin tefsirine hâşiyesi bulunan Küçük Ahmed Efendizâde Ebûbekir Efendi’dir. Aile çevresinde özel eğitim alarak yetişti; babasından ve amcası müftü Halil Efendi’den Arap dili ve edebiyatı, fıkıh ve fıkıh usulü, kelâm, mantık dersleri aldı. 1816’da İstanbul’a giderek Şeyhülislâm Yâsincizâde Abdülvehhâb Efendi, Celâlî Emin Efendi, Ankaravî Abdullah Efendi gibi âlimlerden ders gördü ve icâzet aldı, Süleymaniye ruûsuna nâil oldu. Ardından memleketine döndü. 1819’da Diyarbekir Valisi Behram Paşa ile halk arasında çıkan ihtilâf sebebiyle meydana gelen olaylardan sonra o sırada müftü olan babası Anapa’ya sürgün edilince o da Anapa’ya, oradan da İstanbul’a gitti. Babasının affedilmesi için temaslarda bulundu, devlet ricâli için kasideler yazdı; 1237 (1821-22) yılında babasının affedilmesini sağladı.

1241’de (1825-26) babası vefat ettiğinde Diyarbekir’de Hüsrev Paşa (Hüsreviye) Medresesi’nde müderrislik yapmaktaydı. 1244 (1829) yılındaki haccı esnasında Mekke’de bir yıl kadar mücâvir kaldı. Bu sırada Ṣaḥîḥ-i Buḫârî’den istinsah ettiği bir nüshayı ulemâdan Abdullah Horasânî ve on beş kadar muhaddis huzurunda mukabele ve tashih ederek tamamladı. Eylül 1830’da memleketine döndükten sonra evinde Muḫtaṣarü’l-Meʿânî ile eṭ-Ṭarîḳatü’l-Muḥammediyye ve Câmi-i Kebîr’de Ṣaḥîḥ-i Buḫârî okuttu; telifle meşgul oldu. 1832 yılından itibaren derslerine evinin karşısında yaptırdığı, halen Râgıbiye Camii olarak bilinen medresede devam etti. 1835’te oğlu Sıbgatullah Efendi ile birlikte Kudüs’e gitti; beş ay kadar Kudüs ve civarında kaldıktan sonra memleketine döndü. 1840’ta bütün görev ve mukātaalarını oğlu Sıbgatullah Efendi’ye devrederek inzivaya çekilmek maksadıyla İstanbul’a gitti. Birkaç ay içinde beratlarını tanzim ettirip Diyarbekir’e döndü. 1843 yılında Dicle nehri kenarındaki Çaruğî köyünde bir kasır inşa ettirdi. Vefatına kadar sohbetlerine devam etti ve eser telifiyle meşgul oldu. Kaynaklarda 1264 yılı Safer ayının başlarında (Ocak 1848) vefat ettiği, vasiyeti üzerine Râgıbiye Medresesi’nin hazîresine defnedildiği belirtiliyorsa da mezar taşında bu tarih “gurre-i Safer 1265” (Aralık 1848) olarak kayıtlıdır.

Hayır sahibi bir zat olduğu kaydedilen Râgıb Efendi’nin Türkçe, Arapça ve Farsça şiirleri vardır. Hz. Peygamber için yazdığı kasideler yanında devrinin önde gelen ricâli, ayrıca çeşitli olaylar için şiirler kaleme aldığı ve tarih düşürdüğü belirtilir. Râgıb Efendi yaptırdığı medresede bir kütüphane kurarak burada çok sayıda eser toplamıştır. Diyarbekir’de iki fırın ve Câmi-i Kebîr yakınındaki bir kahvehaneden başka Çaruğî köyündeki bir değirmenle tarlalardan oluşan mallarını bu medreseye vakfetmiştir. Medresenin gelir kaynakları arasında, Diyarbekir’de 980-983 (1572-1575) yıllarında valilik yapan Vezirzâde Hasan Paşa’nın inşa ettirdiği hanın gelirinin yarısı da sayılmaktadır (Yılmazçelik, I, 145-146). Zamanla harabe haline gelen medresenin bitişiğindeki Defterdar Camii’ni tamir ettirerek ibadete açılmasını sağlayan Râgıb Efendi ayrıca Diyarbekir yakınlarındaki Dilâver Paşa Köprüsü’nü yeniden yaptırmıştır. Oğlu Sıbgatullah Efendi Diyarbekir müftülüğü ve Bağdat kadılığı, torunu Hacı Mehmed Mesud Efendi Meclis-i Meb‘ûsan (1877) üyeliğinden başka Haremeyn pâyesi alarak Medine kadılığı görevlerinde bulunmuştur. Yetiştirdiği öğrenciler arasında Ali Emîrî Efendi’nin hocası Mehmed Şâban Kâmî Efendi de bulunmaktadır.

Eserleri. Bursalı Mehmed Tâhir, Râgıb Efendi’nin tefsir, hadis ve diğer ilimlerde on üç eserini kaydederse de Ali Emîrî Efendi bunların dışında bazı eserler zikrederek sayılarının kırktan fazla olduğunu söyler. Ancak eserlerinin günümüzde mevcudiyetine dair yeterli bilgiye ulaşılamamıştır. Diyarbakır İl Halk Kütüphanesi’nde Âmidli Mehmed adına kayıtlı Dini Onbir Risale (nr. 4390) bulunamamış, Risâletü’t-teʿavvüz adıyla basılan (Evkāf-ı İslâmiyye Matbaası, baskı yeri yok, 1337) et-Teʿavvüz min menʿi’t-taʿvîz ve’t-tesbîḥ ve’t-tekbîr adlı risâlenin Tatarzâde Mehmed b. Halîl el-Âmidî’ye, Hacı Selim Ağa Kütüphanesi’nde kayıtlı (Aziz Mahmud Hüdâyî, nr. 1453) Mevlid’in Nakşibendî hulefasından Bursalı Kitapçı Mustafa Râgıb Efendi’ye ait olduğu tesbit edilmiştir. Râgıb Efendi’nin kaynaklarda anılan başlıca eserleri şunlardır: Risâle mühimme fî tefsîri’l-âyât ve şerhi’l-ehâdîsi’l-vâride fî hakki’l-guzât (Şeyhülislâm Mekkîzâde Mustafa Âsım Efendi’ye takdim etmiştir), Seyahatnâme (babasının sürgün edildiği Anapa’ya giderken meydana gelen olayların anlatıldığı bir eserdir), Şerhu Lugazı ismi Ferezdak li-Kāsım Râsim Âmidî, Risâle fî tahkīki’t-târîh, Tercemetü’t-terâcim fî terâcimi’l-Buhârî, Risâle fî tesbîhâti’t-tuyûr, Risâle fî tahkīki ibâreti’n-nas ve işâretühû ve delâletühû ve’ktizâühû fi’l-usûl, Risâle fî tahkīki tahvîli’l-kıble, Risâle nefîse fî alâyiki’l-mecâz mufassalen, Risâle fî lafzi’l-küfr ve’l-ikfâr ve’t-tekfîr, Risâle fî tahkīki ibâreti’l-Kuhistânî, Risâle fî ef‘âli’l-ibâd, Risâle-i Siyâsiyye (Hüsrev Paşa için kaleme alınmıştır). Ayrıca dedesi Mehmed Sıbgatullah Efendi’nin Lübbü’l-beyân adlı risâlesini şerhettiği kaydedilmektedir.

BİBLİYOGRAFYA
Ali Emîrî, Tezkire-i Şuarâ-i Âmid, İstanbul 1328, I, 364-374; Osmanlı Müellifleri, I, 240, 317; Şevket Beysanoğlu, Diyarbakırlı Fikir ve Sanat Adamları, İstanbul 1957, I, 251; a.mlf., Kısaltılmış Diyarbakır Tarihi ve Âbideleri, İstanbul 1963, s. 145-146; İbrahim Yılmazçelik, XIX. Yüzyılın İlk Yarısında Diyarbakır (1790-1840). Fizikî, İdarî ve Sosyo-Ekonomik Yapı (doktora tezi, 1991), Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, I, 116-117, 143, 145-146; Hasan Aksoy, “Mevlid [Türk Edebiyatı]”, DİA, XXIX, 483.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2007 yılında İstanbul’da basılan 34. cildinde, 397-398 numaralı sayfalarda yer almıştır.