REFİK BEY el-AZM

(ö. 1925)

Suriyeli siyasetçi ve fikir adamı.

Müellif:

1865 veya 1867’de Şam’da doğdu. XVIII. yüzyılda Suriye bölgesinde üst düzey görevler yapan Türk asıllı Azmzâdeler ailesine mensuptur. Babası Mahmûd el-Azm edip, şair ve Şâzelî tarikatına mensup bir sûfî idi. Küçük yaşta babasını kaybeden Refik Bey düzenli bir eğitim göremedi. Şeyh Tevfîk el-Eyyûbî’den Arapça dersi aldı, Şam’da bulunan Osmanlı idarecileriyle irtibat kurarak Türkçe öğrendi. 1884’te öğrenim görmek üzere gittiği Mısır’da hastalandı ve ertesi yıl Şam’a döndü. 1890’ların başında Tâhir el-Cezâirî, Selîm el-Buhârî ve Şeyh Muhammed Ali Müslim gibi âlimlerin toplantılarına katılmaya başladı. Tâhir el-Cezâirî’nin evinde tanıştığı Esad Bey Dervîş et-Trablusî’nin Osmanlı ordusundaki Abdülhamid muhalifi subaylarla bağlantılı olarak kurduğu Düstûr adlı gizli cemiyete üye oldu. Bu yıllarda siyasete ilgi duymaya başladı ve Cemâleddin el-Kāsımî gibi ıslah hareketinin Suriye’deki önde gelen temsilcileriyle yakınlık kurdu. 1894’te tekrar Mısır’a gitti. Burada Muhammed Abduh ve M. Reşîd Rızâ’nın çevresinde bulundu. el-Ehrâm, el-Muḳaṭṭam, el-Müʾeyyed, el-Livâʾ gibi gazetelerle el-Muḳteṭaf, el-Hilâl, el-Menâr, el-Mevsûʿât gibi dergilerde siyasal ve sosyal konularda makaleler yayımladı. el-Müʾeyyed gazetesinin sahibi Şeyh Ali Yûsuf, siyaset ve fikir adamlarından Mustafa Kâmil Paşa, Muhammed Ferîd, Fethî Zağlûl, Kāsım Emîn gibi isimlerle tanıştı. Abdullah Cevdet, Reşîd Rızâ ve Ahmed Sâib ile birlikte Osmanlı halklarının birliği çerçevesinde Meşrutiyet’in ilânını hedefleyen Şûrâ-yı Osmânî Cemiyeti’nin (Cem‘iyyetü’ş-şûrâ el-Osmâniyye) kurucuları arasında yer aldı. Bu cemiyetin Şubat 1907’de Arapça ve Türkçe olarak yayımlamaya başladığı eş-Şûrâ el-ʿOs̱mâniyye adlı gazetenin Arapça kısmını hazırladı. İttihat ve Terakkî Cemiyeti ile Şûrâ-yı Osmânî Cemiyeti’nin birleşme çabalarının sonuçsuz kalmasına rağmen İttihatçılar’ı desteklemeye devam etti. Kānûn-ı Esâsî’nin tekrar uygulamaya konulmasını (1908) sevinçle karşıladı ve destek olmak amacıyla bir ara Şam’a gitti. İttihat ve Terakkî Cemiyeti’ne üye oldu. Bir süre sonra İttihat ve Terakkî’nin politikasından rahatsız olmaya başladı. Balkan Savaşı hezimetinin ardından Reşîd Rızâ ile birlikte İttihat ve Terakkî yönetimine karşı Cem‘iyyetü Arabiyye’yi kurdu.

1912 yılı sonlarında yönetimde adem-i merkeziyet esasını savunan Hizbü’l-lâmerkeziyyeti’l-idâreti’l-Osmâniyye adlı partinin kurucuları arasında yer aldı ve başkanlığını üstlendi (partinin kuruluş amacı, programı ve faaliyetleri için bk. el-Menâr, XVI/3 [1913], s. 226-231). Haziran 1913’te Paris’te toplanan Arap Kongresi’ne partisi adına iki temsilci gönderdi. Bu kongrenin ardından İttihatçılar’la ilişkileri daha da zayıfladı. Bir dünya savaşının çıkacağını ve Osmanlı Devleti’nin savaşa gireceğini kuvvetle muhtemel gördüğünden Arap topraklarının adem-i merkeziyetçi bir yapıda da olsa artık Osmanlı çatısı altında kalamayacağı kanaatine vardı. Mısır’daki İngiliz yetkilileriyle Araplar’ı Osmanlı yönetimine karşı harekete geçirmek için müzakerelerde bulundu. 1916’da, Osmanlı hâkimiyetindeki Arap bölgelerinde İngiltere himayesinde bir Arap hilâfeti kurmak amacıyla girişimlerde bulunduğu iddiasıyla dîvânıharpte gıyaben yargılandı ve suçlu bulunarak idama mahkûm edildi, ancak Mısır’da olduğundan hüküm infaz edilemedi. Osmanlı yönetimi sonrasında Araplar’ın bir çeşit federatif yönetim altında birleştirilmesi yönünde Şerîf Hüseyin nezdinde girişimlerde bulundu. Arap birliğinin kurulmasından ümidini kestikten sonra İngiltere desteğinde Suriye’nin bağımsızlığı için çalışmaya başladı. Aralık 1918’de teşkil edilen Hizbü’l-ittihâdi’s-Sûrî’nin kurucuları arasında yer aldı. Suriye’nin Fransız yönetimine girmesine karşı mücadele etmek üzere oluşturulan bu partiden sağlığının bozulması üzerine ayrıldı. Hayatının son yıllarını uzlet içinde geçirdi. Vefatından önce kitaplarını üyesi olduğu el-Mecmau’l-ilmiyyü’l-Arabî bi-Dımaşk’a bağışladı.

Müslümanların içinde bulunduğu zor durumdan ancak İslâmî eğitim, hür irade ve akıl yoluyla kurtulabileceklerini söyleyen Refik el-Azm’a göre İslâm belli bir yönetim biçimi öngörmemiş, yönetimi müslümanların hür iradeleriyle belirlemelerini istemiştir. Hulefâ-yi Râşidîn’in şûra yoluyla seçilmesi bunun en açık delili olduğu halde Emevîler döneminde hilâfet saltanata dönüştürülmüştür. Arap olmayan unsurların İslâm’a girmesi istibdadı doğurmuş, dinle siyaset birbirine karışmış, hilâfet siyasî bir kurumken zamanla dinî bir hüviyet kazanmıştır. Refîk Bey, İslâm dünyasının Avrupalılar tarafından tehdit edildiği bu dönemde Türkler’in ve Araplar’ın tek başına buna karşı koyamayacaklarını düşünerek Osmanlı birliği altında toplanmanın gereğine inanmış, ancak İttihat ve Terakkî’nin uyguladığı merkeziyetçi yönetim anlayışı ve Araplar’a karşı sergilediği güvensiz tutum onu Osmanlı birliği fikrinden uzaklaştırmıştır. 1910’lu yıllardan itibaren giderek Arap milliyetçiliğine yönelmiş ve daha dar anlamda Suriye vatanperverliği anlayışını savunmaya başlamıştır.

Eserleri. 1. Eşherü meşâhîri’l-İslâm fi’l-ḥurûb ve’s-siyâse (I-II, Kahire 1903-1909; I-IV, Kahire 1921-1922). Hulefâ-yi Râşidîn’in yanı sıra Hâlid b. Velîd, Sa‘d b. Ebû Vakkās ve Amr b. Âs gibi meşhur sahâbîleri konu alan eser, bir tarih kitabı olmaktan ziyade zor durumda bulunan çağdaş müslümanlara geçmişteki başarılarını hatırlatmak amacıyla kaleme alınmıştır. 2. Mecmûʿatü âs̱ârı Refîḳ Bek el-ʿAẓm (Kahire 1344/1925). Müellifin bazı risâle ve makaleleriyle çeşitli konuşmalarını içeren eser kardeşi Osman el-Azm tarafından derlenmiştir. Eserde yer alan risâle ve makaleler şunlardır: “Kitâbü’s-Sevâniḥi’l-fikriyye fi’l-mebâḥis̱i’l-ʿilmiyye”, “Kitâbü Târîḫi’s-siyâseti’l-İslâmiyye”, “Risâletü’l-câmiʿati’l-İslâmiyye ve’l-ʿaşabiyyeti’t-Türkiyye”, “et-Tedvîn fi’l-İslâm”, “Esbâbü suḳūṭi’d-devleti’l-Ümeviyye”, “Ḳażâʾü’l-ferd ve ḳażâʾü’l-cemâʿati fi’l-İslâm” (bu makaleyi Mehmed Âkif “Müslümanlık’ta Ferdin Hâkimiyeti ile Cemaatin Hâkimiyeti” adıyla Türkçe’ye çevirmiştir; Sırât-ı Müstakîm, IV/82-84 [17 Mart 1326 – 1 Nisan 1326]), “Risâletü’l-câmiʿati’l-İslâmiyye ve Urubba” (bu risâle de İttihâd-ı İslâm ve Avrupa adıyla Türkçe’ye tercüme edilmiştir [trc. İbrâhim Halîl, İstanbul 1327]). Refik el-Azm’ın diğer eserleri de şunlardır: el-Beyân fi’t-temeddün ve aṣḥâbi’l-ʿümrân (Kahire 1304); Risâle fî beyâni keyfiyeti intişâri’l-edyân ve kevni’l-İslâm ḳāme bi’d-daʿve lâ bi’s-seyf (Kahire 1313); Kitâbü’d-Dürûsi’l-ḥikemiyye li’n-nâşiʾeti’l-İslâmiyye (Kahire 1317, 2. bs., Dımaşk 1910); Kitâbü Tenbîhi’l-efhâm ilâ meṭâlibi’l-ḥayâti’l-ictimâʿiyye ve’l-İslâm (Kahire 1318); Mine’d-dürûsi’l-ʿilmiyye: Menhecü’l-İslâm fi’l-ḥürriyye ve’l-ʿadl ve’l-musâvat fî ḍavʾi’l-Kitâb ve’s-Sünne (Kahire 1425).

BİBLİYOGRAFYA
Mecmûʿatü âs̱âri Refîḳ Bek el-ʿAẓm (nşr. Osman el-Azm), Kahire 1344, s. b-l; Âliye Dîvân-ı Harb-i Örfîsinde Tedkīk Olunan Mes’ele-i Siyâsiyye Hakkında Îzâhât, İstanbul 1332, s. 40-45, 83-102, 125; Serkîs, Muʿcem, II, 1342-1343; Sâmî el-Keyyâlî, el-Edebü’l-ʿArabî el-muʿâṣır fî Sûriyye, Kahire 1959, s. 87-92; Abdülkādir el-Azm, el-Üsretü’l-ʿAẓmiyye, Dımaşk 1960, s. 115-118; Sâmî ed-Dehhân, Ḳudemâʾ ve muʿâṣırûn, Kahire 1961, s. 166-172; Enver el-Cündî, Terâcimü’l-aʿlâmi’l-muʿâṣırîn fi’l-ʿâlemi’l-İslâmî, Kahire 1970, s. 123-136; Abdülazîz ed-Dûrî, et-Tekvînü’t-târîḫî li’l-ümmeti’l-ʿArabiyye, Beyrut 1986, s. 177-183; D. D. Commins, Islamic Reform: Politics and Social Change in Late Ottoman Syria, New York 1990, tür.yer.; E. Tauber, The Emergence of the Arab Movements, London 1993, tür.yer.; Baytâr, Ḥilyetü’l-beşer (nşr. M. Behcet el-Baytâr), Beyrut 1413/1993, II, 630-634; C. E. Farah, Arabs and Ottomans: A Checkered Relationship, İstanbul 2002, s. 46-47; Selim Ali Selâm, Beyrut Şehremini’nin Anıları: 1908-1918 (trc. Halit Özkan), İstanbul 2005, s. 16, 159, 198; Şekip Arslan, İttihatçı Bir Arap Aydınının Anıları (trc. Halit Özkan), İstanbul 2005, s. 48, 151; M. Kürd Ali, Bir Osmanlı-Arap Gazetecinin Anıları (trc. İbrahim Tüfekçi), İstanbul 2006, bk. İndeks; İzzet Derveze, Osmanlı Filistininde Bir Posta Memuru (trc. Ali Benli), İstanbul 2007, s. 298-299, 320, 355, 383; el-Menâr, VIII, Kahire 1905, s. 507-511; XVI/3 (1913), s. 226-231; XXVI/4 (1925), s. 288-300; Azmzâde Refik, “Tatlı Sözü Herkes Kabul Eder”, SM, IV/89 (1326), s. 89-90; MMLADm., V (1343/1925), s. 328, 437-438, 539-540, 561-564; Suat Mertoğlu, “Akif Araştırmalarına Bibliyografik Bir Katkı: Mehmet Akif’in Arapça’dan Yaptığı Tercümeler Üzerine Notlar”, Dîvân: İlmî Araştırmalar, sy. 7 (1999), s. 235-249.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2007 yılında İstanbul’da basılan 34. cildinde, 527-529 numaralı sayfalarda yer almıştır.