RİYÂLE

Kalyonlardan oluşan donanmada üçüncü rütbeli kalyon kaptanına ve onun gemisine verilen ad.

Müellif:

Aslı İtalyanca reale olan kelime, Osmanlı donanmasında kapudâne ve patronadan sonra gelen bir rütbe olarak XVII. yüzyılın ikinci yarısından itibaren görülür. Bu rütbe sınıflandırması Akdeniz’deki Avrupalı denizci devletlerden Garp ocakları donanmasına, oradan da Girit savaşları sırasında (1645-1669) kalyon yapımına başlanmasıyla birlikte Osmanlı donanmasına geçmiştir. Donanmanın rütbeli kaptanlarından birini ifade eden kelime, 1093’te (1682) kesin biçimde kalyon düzenine geçilmesinin ardından XVIII. yüzyılın başında resmî bir rütbe haline gelmiştir.

Kapudâne, patrona ve riyâlenin gemilerinde kendilerine ait kaptanlık alâmeti olarak flamaları ve ellerinde asâları vardı. Bunlardan sonra gelen gemilerin kaptanlarına süvari kaptan denilirdi. Tayin ve azillerinde kapudan paşa yetkiliydi. Sancak gemileri denilen kapudâne, patrona ve riyâle kalyonlarında biri yeşil, diğeri kırmızı iki bayrak mevcuttu. Yeşil bayrağın ortasında zülfikar şeklinde kılıç, kırmızı bayrakta bir hilâl ve yıldız bulunurdu. Kapudâne mîrî kalyonlar filosunun kumandanı idi. Bindiği gemiye kapudâne-i hümâyun adı verilirdi. Flamasını sancağın altına asardı ve kaptanlık alâmeti olarak yeşil renkli asâsı vardı. XVIII. yüzyılın sonlarında yıllık sâlyânesi 4500 kuruştu. Patrona mîrî kalyonların ikinci kaptanı idi ve gemisine patrona-i hümâyun denirdi. Rütbesi beylerbeyi veya bazan sancak beyi seviyesindeydi. Mavi renkli asâsı olan patrona flamasını öndeki pruva direğine asardı. XVIII. yüzyıl sonlarında sâlyânesi 3500 kuruştu. Riyâle mîrî kalyonların üçüncü kaptanı idi ve bindiği gemiye riyâle-i hümâyun adı verilirdi. Flamasını baştan üçüncü mizana direğine asardı. Sâlyânesi 3000 kuruştu (Uzunçarşılı, s. 433-434). Küçük Hüseyin Paşa’nın kaptan-ı deryâlığı sırasında (1792-1803) kapudâne-i filuka ve filukacılarının rengi mavi, patronanın sarı ve riyâlenin beyazdı.

Riyâle ile ilgili tesbit edilebilen erken tarihli kayıtlardan birinde, Kaptanıderyâ Murad Paşa kumandasında 1064’te (1654) Girit’e yardım için hareket eden Osmanlı donanmasında bulunan Trablusgarp filosunun kumandanı Küçük Mehmed Kapudan’ın Venedik donanması ile karşılaştıkları zaman yaptığı savaş planında Venedik kapudânesinin karşısına kendi kapudânesini, patronasına karşı kendi patronasını ve riyâlesine karşı kendi riyâlesini koyduğu belirtilir (Abdurrahman Abdi Paşa, s. 54-55). Bu durum, Osmanlı donanmasına dahil olan Garp ocakları filosunun rütbeleri içinde riyâlenin mevcudiyetini gösterir. Halbuki 1093’te (1682) yeniden oluşturulan mîrî kalyon filosunda Mısırlıoğlu İbrâhim Paşa kapudâne olarak Rodos sancak beyliği, Baba Hasan ise patrona olarak Reşid sancak beyliği göreviyle yer alırken daha sonra Mısırlıoğlu, Kıbrıs beylerbeyiliğine ve vezâretle kaptan paşalığa yükseldiğinden onun yerine gelen Baba Hasan’ın vefatı üzerine kapudânelik görevi Kıbrıs beylerbeyi olarak iki tuğla Benefşeli Ali Bey’e, patronalık da bir tuğla Memi kapudâna verilmişti (Silâhdar, II, 254-255). Bu dönemde henüz riyâle rütbesi bulunmuyordu. 1100’de (1689) kapudâne olan Memi Reis beylerbeyi ve patrona olan Mezemorta Hüseyin sancak beyi rütbesindeydi (BA, MD, nr. 99, hk. 284). Bu sırada rütbeler arası kademeler tesbit edilirken riyâle rütbesi de devreye sokulmuştu. 1113 (1701) tarihli Bahriye Kanunnâmesi’ne göre kapudan paşalık makamına kapudâne-i hümâyun kumandanlığından tayin yapılması gerekiyordu. Kapudâne makamına patronalıktan, patrona yerine riyâle görevinden tayin yapılması kararlaştırılmıştı. Riyâle kadrosu boş ise diğer kalyonların süvarilerinden en liyakatli olanı tayin ediliyordu. Savaşta kapudan paşa büyük kalyona bindiğinden o kalyona başkapudâne denir ve birinci kapudâneye ikinci kapudâne adı verilirdi (BA, MD, nr. 112, s. 1-6). Kapudâne, patrona ve riyâle kaptanları teşrifatta tersane emini ve kethüdâsından sonra yer alıyordu.

Kalyonların büyüklüğüne göre mürettebatları da çoğalıyordu. 1101’de (1690) bir kapudâne 418, 1104’te (1693) 600, 1108’de (1696-97) üç ambarlı bir kapudâne 1001, 1113’te (1701) inşa edilen büyük kapudâne 1500 personele sahipken patrona kalyonunun mevcudu 1101’de (1690) 418, üç yıl sonra 550, riyâlenin ise 393 iken 500’e kadar çıkmıştı. XVIII. yüzyılın sonlarında mürettebat sayısı daha da artmıştı. 1189’da (1775) Anka-yı Bahrî kapudânesinde 750, Fethü’l-fettâh patronasında 700 ve Mesûdiye riyâlesinde 600 mürettebat bulunuyordu. 1205’te (1791) Mukaddime-i Nusret kapudânesinin mürettebatı 900, Feyz-i Hudâ adlı patrona ile Nüvîd-i Fütûh riyâlesi 700’er kişi idi. Kapudâne, patrona ve riyâlenin mürettebatı arasında kapudan, gemi ağası, hoca, vekilharç, çavuş, yelkenci, vardiyan, topçu, aylakçı, saatçi, sandalcı, kalafatçı, marangoz vb. görevliler yanında zaman içinde mürettebatın çoğalması ile farklı görevlilerin gemiye girdiği görülmektedir. Ayrıca XVIII. yüzyılda bu gemilerin özel adlar taşıdığı bilinmektedir. Yüzyılın başlarında kapudâne kalyonunun adı Ejder Başlı, Sonkur Kıçlı, patronanın adı Şîr-i Revân Kıçlı, Tayyâr-ı Bahrî, riyâlenin adı Siyah At Başlı, Yaldızlı Şâhin Kıçlı olarak verilmişti. Donanmanın bu rütbeleri 1854 yılında bahriyede yapılan düzenleme ile değiştirilmiştir.

BİBLİYOGRAFYA
Abdurrahman Abdi Paşa, Vekāyi‘nâme (haz. Fahri Çetin Derin, doktora tezi, 1993), İÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü, s. 54-55; Silâhdar, Târih, II, 254-255; Uzunçarşılı, Merkez-Bahriye, s. 433-435, 525; Lingua Franca, s. 145-146, 342-343, 370-371; İdris Bostan, Osmanlı Bahriye Teşkilâtı: XVII. Yüzyılda Tersâne-i Âmire, Ankara 1992, s. 38, 182-186; a.mlf., Kürekli ve Yelkenli Osmanlı Gemileri, İstanbul 2005, s. 163, 261, 263, 286, 293, 310, 311, 313, 321; a.mlf., “Kadırgadan Kalyona: 17. Yüzyılın İkinci Yarısında Osmanlı Gemi Teknolojisinin Değişimi”, Beylikten İmparatorluğa Osmanlı Denizciliği, İstanbul 2006, s. 194, 196, 199; J. Deny, “Riyālā”, EI2 (İng.), VIII, 564-566.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2008 yılında İstanbul’da basılan 35. cildinde, 141-142 numaralı sayfalarda yer almıştır.