RUAYNÎ

Ebû Ca‘fer Şihâbüddîn Ahmed b. Yûsuf b. Mâlik b. İsmâîl er-Ruaynî el-Gırnâtî el-Bîrî (ö. 779/1378)

Arap dili, edebiyatı ve kıraat âlimi, şair.

Müellif:

708’de (1308) Gırnata’da (Granada) doğdu. Ruaynî nisbesinin, aslen Yemenli olup mensuplarının bir kısmı Amr b. Âs tarafından Mısır’a yerleştirilen Zûruayn kabilesiyle ilgili olması muhtemeldir. Ayrıca Halep yakınlarında Fırat kıyısındaki el-Bîre (Birecik) köyünde otuz yıldan fazla kalması sebebiyle Bîrî, ilk edebî faaliyetlerini Endülüs’ün İlbîre (Elvira) bölgesinde sürdürdüğü için İlbîrî nisbeleriyle de anılır. İlk tahsilini Gırnata’da yaptı. Ali b. Ömer el-Kaycâtî, Muhammed b. İbrâhim el-Beyyânî, Muhammed b. Ali İbnü’l-Fahhâr gibi âlimlerden kıraat, hadis, fıkıh, dil ve edebiyat dersleri aldı. Mâleka’da (Malaga) Muhammed b. Ubeydullah b. Manzûr’dan faydalandı. Gırnata Ulucamii’nde verilen derslere devam ederken aynı derslere katılan âmâ İbn Câbir el-Hevvârî ile tanıştı ve aralarında çok samimi bir dostluk oluştu. Yedikleri içtikleri ve giydikleri bile aynı olan bu iki arkadaş dostluklarının bozulmaması için evlenmemeye karar verdiler. Her tarafta beraber görünmeleri sebebiyle “el-A‘mâ ve’l-basîr”, “A‘meyeyn” diye anıldılar. Bu dostlukta Ruaynî’nin son derece dindar, ahlâklı, insaflı ve iyilik sever olmasının büyük payı olmalıdır.

İki dost 738 (1338) yılının başında hac ve ilim yolculuğu için Endülüs’ten ayrıldı, Kuzeybatı Afrika’nın birçok şehrini dolaşarak âlimlerin derslerine katıldı. Bunlar on bir yıl boyunca Mısır, Hicaz, Dımaşk, Ba‘lebek, İskenderiye gibi ülke ve şehirlerde karşılaştıkları âlimlerden yararlandılar. Hac dönüşü Kahire’ye gelip Ebû Hayyân el-Endelüsî’nin derslerine devam ettiler. 741’de (1340) Dımaşk’a giderek Eşrefiye’deki Dârülhadis Medresesi’ne yerleştiler. Yûsuf b. Abdurrahman el-Mizzî, Muhammed b. Ebû Bekir b. Abdüddâim, Ahmed b. Ali el-Cezerî, Şemseddin İbn Abdülhâdî gibi âlimlerin özellikle hadis derslerini takip ettiler. 742’de (1341) Selâhaddin es-Safedî ile görüşen ve ondan icâzet alan Ruaynî aynı yılın sonunda Halep’e gitmek üzere Dımaşk’tan ayrıldı. Yolda Ba‘lebek’e uğrayıp Fâtıma bint Mûsâ b. Muhammed el-Yûnîniyye’den eş-Şâṭıbiyye’yi okuyarak icâzet aldı. Halep’te İbrâhim b. Mahmûd el-Halebî’nin, Medine’de Burhâneddin İbn Ferhûn ile Muhammed b. Ahmed el-Hazrecî’nin hadis derslerine devam etti. Safedî, İbn Câbir ve Zeynüddin İbnü’l-Verdî’den şiir rivayet etti. Ruaynî ve İbn Câbir 749 (1348) yılında Artuklular idaresindeki Halep’in el-Bîre kasabasına gidip yerleştiler. Halk tarafından büyük saygı gören iki arkadaş burada otuz yılı aşkın bir süre ikamet ettiler. Ruaynî eserlerinin çoğunu Bîre’de yazdı. Zaman zaman yaptıkları seyahatlerde Hama, Humus, Trablusşam ve Mardin gibi şehirleri ziyaret ettiler. 755-756 (1354-1355) ve 765-766 (1364-1365) yıllarında hacca giderek Medine’de mücâvir kaldılar. İbn Câbir 779’da (1377) evlendi. Bunun üzerine Halep’e giden Ruaynî aynı yıl ramazan ayının ortasında vefat etti (1378 Ocak ortası). Kendisinden bir süre sonra el-Bîre’de (780/1378) vefat eden İbn Câbir, Ruaynî hakkında uzun bir mersiye kaleme aldı.

Daha çok Arap dili ve edebiyatı dersleri veren Ruaynî’nin Halep’te ders okuttuğu cami Mescidü’n-nühât diye anılmıştır. Kendisinden İbnü’l-Cezerî başta olmak üzere Muhammed b. Ahmed İbnü’l-Acemî, İbrâhim b. Muhammed Sıbt İbnü’l-Acemî, Ömer b. Mahmûd el-Kerekî ve Muhammed b. Ali İbn Ebü’l-Aşâir gibi şahıslar faydalanmıştır. Ṭırâẓü’l-Ḥulle, İḳtiṭâfü’l-ezâhir ve Tuḥfetü’l-aḳrân gibi eserleri Ruaynî’nin derin ilmini kanıtlamaktadır. Ruaynî’nin başta Makkarî’nin Nefḥu’ṭ-ṭîb’i olmak üzere (II, 675-690) biyografi ve edebiyat kitaplarında cinas, tevriye, teşrî‘, taştîr, tazmin, iktibas ve istihdâm gibi bedîî sanatlara dair gazelleri, ayrıca cinas ve tevriye bağlamında kullanılmış aruz bahirlerinin adlarına ilişkin şiirleri yer almaktadır.

Eserleri. 1. Ṭırâẓü’l-Ḥulle ve şifâʾü’l-ġulle. İbn Câbir el-Hevvârî’nin Bedîʿiyyetü’l-ʿumyân (el-Ḥulletü’s-siyerâ fî medḥi ḫayri’l-verâ) adlı 177 beyitlik bedîiyyesinin şerhidir. Edebiyat eleştirmenleri tarafından Hevvârî’nin kendi şerhinden de üstün kabul edilen eserde Ruaynî kasidenin metnini anlamada üstün kudretini göstermiş, belâgat, edebiyat, lugat, sarf, nahiv, aruz, edebî eleştiri, tarih, din vb. alanlardaki derin bilgisini ortaya koymuş, Hz. Peygamber ile sahâbenin ve özellikle Hulefâ-yi Râşidîn’in sîretine dair doyurucu bilgiler sunmuştur. 763 (1362) yılında el-Bîre’de kaleme alınan şerhin mukaddimesinde bedî‘ ilmi, fesahat ve belâgat, lafza ve mânaya yönelik bedîî sanatlar, bedîin meânî ve beyân ilimleriyle ilgisi ve altı edebî ilim arasındaki yeri açıklanmıştır (nşr. Recâ es-Seyyid el-Cevherî, İskenderiye 1410/1990, s. 77-94). Ṭırâẓü’l-Ḥulle üzerine Hızâm Cemâleddin el-Âlûsî yüksek lisans çalışması yapmış (1971, Bağdat Üniversitesi Edebiyat Fakültesi), eseri Muzaffer b. Muhammed ed-Dımaşkī el-Münteḳā adıyla kısaltmıştır (yazma nüshası için bk. Fihristü’l-Kütübḫâneti’l-Ḫidîviyye, IV, 301-302). 2. İḳtiṭâfü’l-ezâhir ve iltiḳāṭü’l-cevâhir. Lugat ve sarfa dair önemli bilgilerle Kur’an ve hadisten, mesel ve atasözlerinden zengin örneklerin yer aldığı eser 2753 fiili kapsamaktadır. 760-762 (1359-1361) yılları arasında kaleme alınan eserin mukaddimesinde ilmin fazileti, Arap dilinin ve fiillerin önemi gibi konulara değinilmiş, ardından eserin ithaf edildiği Artuklular’ın Mardin kolu hükümdarı el-Melikü’s-Sâlih ile diğer Artuklu hükümdarlarını öven uzunca bir kasideye (“Lâmiyye”) yer verilmiştir (s. 89-98). Kitapta izlediği yöntemi açıklayan Ruaynî (s. 99-102) fiilleri sahih, ecvef, muzaf ve mu‘tel kısımlarına, bunların her birini de bablara (kalıplara) göre anlamı değişen ve değişmeyenler şeklinde bölümlere ayırarak incelemiştir. Eser kelimelerin ilk harfine göre alfabetik olarak düzenlenmiştir (bk. bibl.). Abdullah Hâmid en-Nemerî kitap üzerinde yüksek lisans tezi hazırlamıştır (Mekke 1401, Ümmülkurâ Üniversitesi Arap Dili ve Edebiyatı Fakültesi). 3. Tuḥfetü’l-aḳrân fîmâ ḳuriʾe bi’t-tes̱lîs̱ min ḥurûfi’l-Ḳurʾân (nşr. Ali Hüseyin el-Bevvâb, Cidde 1407/1987). 745 (1344-45) yılında el-Bîre’de tamamlanan eser, mütevâtir olan ve olmayan kıraatlere göre bir harfinin harekesi üç türlü okunabilen seksen sekiz Kur’an kelimesine dairdir. Kelimeler üç türlü okunan harfleri dikkate alınarak alfabetik sıraya göre düzenlenmiş, kurrâdan kimlerin hangi şekli seçtiği açıklanmış, kıraatlerin i‘rab ve anlam açısından yorumu yapılmış, şiir, hadis ve nesirden zengin örnekler zikredilmiştir. Kitabın temel kaynağı Ruaynî’nin hocası Ebû Hayyân el-Endelüsî’nin el-Baḥrü’l-muḥîṭ adlı tefsiridir. Eserin bilinen tek nüshası, Ruaynî’nin kardeşi Muhammed’in oğlu Ahmed tarafından istinsah edilen ve Ruaynî ile İbn Câbir’in eserlerini toplayan Paris Bibliothèque Nationale’deki bir mecmua içinde yer almaktadır (nr. 4452, vr. 148a-199a). Müstensih eserin amcası Ruaynî’ye ait olduğunu belirttiği halde İbn Câbir el-Hevvârî’ye de bu isimde bir eserin nisbet edilmesi (krş. DİA, XIX, 385) samimi arkadaşlıklarından kaynaklanmış olmalıdır. 4. Şerḥu Elfiyyeti İbn Muʿṭî. Arap gramerine dair ed-Dürretü’l-elfiyye adlı manzumenin şerhidir (yazmaları için bk. Brockelmann, GAL, I, 366). Müellif hattıyla yazılmış nüshasının on bir cilt olduğu kaydedilen eserin (İbn Hacer, ed-Dürerü’l-kâmine, I, 340) I. cildi Hasan Muhammed Abdurrahman Ahmed (1414/1994, Mekke Ümmülkurâ Üniversitesi Arap Dili ve Edebiyatı Fakültesi), II ve III. ciltleri de aynı fakültede başka öğrenciler tarafından doktora tezi olarak hazırlanmıştır. 5. Refʿu’l-ḥicâb ʿan tenbîhi’l-küttâb. İbn Câbir’in Ḳaṣîde mîmiyye fi’ẓ-ẓâʾ ve’ḍ-ḍâd adlı, bu iki harf sebebiyle sıkça birbirine karıştırılan kelimelere dair 102 beyitlik manzumesinin şerhidir. Kaside ve şerhinin nüshaları Bibliothèque Nationale’de bulunmaktadır (nr. 4452/9, 11). 6. Risâle fi’s-sîre ve mevlidi’n-nebî. Hayreddin ez-Ziriklî, Dârü’l-kütübi’l-Mısriyye’de bir nüshasının bulunduğunu kaydetmekte (el-Aʿlâm, I, 274), ancak aynı isimde bir risâle İbn Câbir’e de nisbet edilmektedir (yazmaları için bk. Brockelmann, GAL Suppl., II, 6). 7. Reddü’ş-şevârid ilâ ḥükmi’l-ḳavâʿid. Ruaynî’nin ilk yazdığı eserlerden olup Arap gramerine dairdir.

BİBLİYOGRAFYA
Ruaynî, Ṭırâzü’l-Ḥulle ve şifâʾü’l-ġulle (nşr. Recâ es-Seyyid el-Cevherî), İskenderiyye 1410/1990, s. 77-94, ayrıca bk. neşredenin girişi, s. 48-49, 55-66; a.mlf., İḳtiṭâfü’l-ezâhir ve iltiḳāṭü’l-cevâhir (nşr. İdrîs Azmî İzzü’l-Arab), Ebûzabî 1426/2005, s. 89-98, 99-102, ayrıca bk. neşredenin girişi, s. 29-67; a.mlf., Tuḥfetü’l-aḳrân fîmâ ḳuriʾe bi’t-tes̱lîs̱ min ḥurûfi’l-Ḳurʾân (nşr. Ali Hüseyin el-Bevvâb), Cidde 1407/1987, s. 25-26, ayrıca bk. neşredenin girişi, s. 5-15; Safedî, el-Vâfî, VIII, 305-307; İbnü’l-Cezerî, Ġāyetü’n-Nihâye, I, 151; II, 247-251; Makrîzî, Dürerü’l-ʿuḳūdi’l-ferîde fî terâcimi’l-aʿyâni’l-müfîde (nşr. M. Kemâleddin İzzeddin Ali), Beyrut 1412/1992, II, 314, 427-428; İbn Hacer, ed-Dürerü’l-kâmine, I, 340-341; a.mlf., İnbâʾü’l-ġumr, I, 244; İbn Tağrîberdî, en-Nücûmü’z-zâhire (Popper), XI, 189; a.mlf., el-Menhelü’ṣ-ṣâfî, II, 270-271; a.mlf., ed-Delîlü’ş-Şâfî (nşr. Fehîm M. Şeltût), Mekke 1980, II, 697; Ebû Abdullah Muhammed b. Abdullah et-Tenesî, Naẓmü’d-dür ve’l-ʿiḳyân (nşr. Nûrî Sûdân), Beyrut 1401/1980, neşredenin girişi, s. 93-97; Sehâvî, eḍ-Ḍavʾü’l-lâmiʿ, IX, 255-260; a.mlf., et-Tuḥfetü’l-laṭîfe fî târîḫi’l-Medîneti’ş-şerîfe, Beyrut 1993, I, 274; III, 482-484; İbnü’l-Kādî, Dürretü’l-ḥicâl, I, 62; Makkarî, Nefḥu’ṭ-ṭîb, I, 44, 47, 90; II, 559-566, 675-690; IV, 288-289; VII, 347-349, 376-377; Fihristü’l-Kütübḫâneti’l-Ḫidîviyye, IV, 301-302; Brockelmann, GAL, I, 366; II, 14, 15, 136; Suppl., II, 6, 138; Ziriklî, el-Aʿlâm, I, 274; S. A. Bonebakker, “Ruʿayni’s Commentary on the Badī‘iyya of Ibn Jābir: A Contribution to its History”, Studi in onore di Francesco Gabrieli nel suo ottantesimo compleanno, Roma 1984, I, 73-83; a.mlf., “al-Ruʿaynī”, EI2 Suppl. (İng.), s. 695; A. Yaşar Koçak, “er-Ru‘aynî ve Eserleri”, Nüsha, I/2, Ankara 2001, s. 39-54; Hulûsi Kılıç, “İbn Câbir”, DİA, XIX, 385.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2008 yılında İstanbul’da basılan 35. cildinde, 175-176 numaralı sayfalarda yer almıştır.