ŞÂHNÂME

Firdevsî’nin (ö. 411/1020 [?]) ünlü manzum destanı.

Bölümler İçin Önizleme
  • 1/2Müellif: MEHMET KANARBölüme Git
    İran’ın millî destanı ve Fars edebiyatının en büyük eserlerinden biri kabul edilen Şâhnâme, bütün dünya klasikleri arasında da eşsiz bir yere sahiptir…
  • 2/2Müellif: ZUHAL KÜLTÜRALBölüme Git
    Türkçe Tercümeleri. Şâhnâme ilk defa II. Murad’ın emriyle Türkçe’ye çevrilmiştir. Mensur olan bu tercüme (TSMK, Hazine, nr. 1518) eserin ikinci bölümü…

Müellif:

İran’ın millî destanı ve Fars edebiyatının en büyük eserlerinden biri kabul edilen Şâhnâme, bütün dünya klasikleri arasında da eşsiz bir yere sahiptir. Şâhnâme’nin (Şehnâme) ilk redaksiyonuna muhtemelen 370 (980) veya 380’de (990) başlanmış ve 408 (1018) yılının ardından son biçimini almıştır. Firdevsî eserini bölümler halinde yazmaya başlamış ve yazımı tamamlanan bölümler arasında bağlantı kurduktan sonra 394’te (1004) ilk redaksiyonunu bitirmiştir. Bu sırada otuz yedi yaşındaki oğlunu kaybeden Firdevsî eserini ithaf edeceği bir hükümdar arayışına girmiştir. O zamana kadar Gazneli Hükümdarı Sultan Mahmud ile tanışma fırsatı bulamadığından hükümdarın kardeşi Nasr b. Sebük Tegin ile Vezir Ebü’l-Abbas Fazl b. Ahmed el-İsferâyînî sultanla tanışmasını sağlamıştır. Bu arada muhtemelen Şâhnâme’nin ikinci redaksiyonu tamamlanmışsa da Vezir Fazl b. Ahmed’in 404 (1014) yılında ölümüyle Firdevsî eserini Sultan Mahmud’a sunamamıştır.

Şâhnâme’nin Sultan Mahmud’a sunuluşu meselesinin şüphe ile karşılanmasına sebep, bazı rivayetlerdir. Bir rivayete göre Firdevsî, Gazne’ye giderek Sultan Mahmud’a eserini takdim etmiş, fakat sultan, yeni vezir Ahmed b. Hasan-ı Meymendî’nin müdahalesiyle esere lâyık bir ödül vermemiştir. Bunun üzerine Firdevsî aldığı 60.000 dirhemi hükümdarın gözdesine, hamamcıya, meyhâneciye, bozacıya dağıtmış ve bir hicviye yazıp Gazne’den ayrılmıştır. Diğer bir rivayete göre Sultan Mahmud Şâhnâme’yi okuduktan sonra şaire, “Benim ordumda Rüstem’den güçlü nice pehlivan var” deyince Firdevsî, “Ama Tanrı Rüstem gibisini bir daha yaratmadı” cevabını vermiş, bu söze hiddetlenen sultan Firdevsî’yi öldürtmek istemişse de şair Herat’a kaçmış ve Sultan Mahmud için 100 beyitlik bir hicviye kaleme almıştır. Üçüncü bir rivayete göre Gazne’den ayrılan Firdevsî Taberistan’a gitmiş, burada Bâvend hânedanından Emîr İspehbed Şehriyâr’a sığınarak hem Şâhnâme’yi hem Sultan Mahmud hakkındaki hicviyeyi takdim etmiştir. Ancak İspehbed Şehriyâr, Sultan Mahmud’a duyduğu saygıdan dolayı hicviyeyi satın alıp yakmış ve Firdevsî’ye de bundan kimseye bahsetmemesini tembihlemiştir. Buradan memleketi Tûs’a dönen Firdevsî yoksulluk içinde yaşamış ve burada ölmüştür. Bazı araştırmacılar, Sultan Mahmud ile Firdevsî arasındaki anlaşmazlığın temelinde hükümdarın Sünnî oluşunun yattığını, bu yüzden Şiî olan Firdevsî’ye karşı soğuk davrandığını, ayrıca Şâhnâme’de Türkler hakkında iyi bir tablo çizilmediğini, hatta bir kölenin oğlu olması dolayısıyla Sultan Mahmud’un eski İran şahlarına karşı öfke duyduğunu ileri sürer.

İlk insanın (Keyûmers) yaratılışından başlayan Şâhnâme, İran’da Araplar’ın egemen olduğu döneme kadar geçen zaman sürecindeki İran’ın destansı tarihiyle gerçek bilgileri harmanlayarak verir. Eserin kaynaklarını IX. yüzyılın sözlü gelenekleriyle mensur ve manzum şâhnâmeler oluşturur. Bunlar sırasıyla Sâsânî Hükümdarı I. Hüsrev (Enûşirvân) devrinden (531-579) kalma bir tür resmî İran tarihi olan mensur Ḫudâynâme, Ebü’l-Müeyyed-i Belhî’nin mensur Kitâb-ı Gerşâsb’ı, Sâmânîler devri Horasan sipehsâlârı ve Tûs hâkimi Ebû Mansûr Muhammed b. Abdürrezzâk’ın dört yazara hazırlattığı mensur Şâhnâme-yi Ebû Manṣûrî (346/957) ve Mes‘ûdî-yi Mervezî ile Dakīkī’nin manzum şâhnâmeleridir.

Şâhnâme’de Pîşdâdîler, Keyânîler, Eşkânîler ve Sâsânîler dönemine ait destansı olaylar ele alınır. Cemşîd, Dahhâk, onunla savaşan demirci Gâve, Ferîdun, yedi güç işi başaran Zaloğlu Rüstem, Turan ülkesinin hükümdarı Efrâsiyâb (Alp Er Tonga), Keykâvus, Keyhusrev, İsfendiyâr, Dârâ, İskender gibi simalar eserde yer alır. Bu arada Türk kültürüyle ilgili bilgiler de aktarılır. Şâhnâme destanlarıyla, başta Türk ve Çin destanları olmak üzere Doğu Asya destanları arasında ne gibi ortak yanlar ve etkileşimler olduğu bugüne kadar araştırılmamıştır. Güçlü doğa ve savaş tasvirlerinin yer aldığı esere zaman zaman Bîjen ile Menîje öyküsünde olduğu gibi aşk hikâyeleri de serpiştirilmiştir. Şâhnâme’de az miktarda Arapça kelime bulunur. Eserde modern Farsça’da kullanılan bazı kelimelerin eski biçimlerine ve fazla kullanılmayan fiillere sıkça rastlanır. Bazı ifadeler sehl-i mümteni niteliği taşır. Mesnevi tarzında, mütekārib bahrinin “feûlün feûlün feûlün feûl” vezniyle yazılan Şâhnâme’deki beyit sayısı yazmalara göre 48.000 ile 52.000 arasında değişmektedir. Uzun mesnevilerin kaleme alınmasına elverişli olan bu bahir daha sonra yazılan şâhnâmelerde de kullanılmıştır. Fars edebiyatında en çok taklit edilen eserlerden biri Sa‘dî-yi Şîrâzî’nin Gülistân’ı, diğeri Firdevsî’nin Şâhnâme’sidir. Osmanlı hükümdarları, Şâhnâme örneğini göz önünde bulundurarak kendileri için değişik adlarla şehnâme yazdırmışlardır. Fâtih Sultan Mehmed’den IV. Murad dönemine kadar geçen sürelerde “Selimnâme”, “Süleymannâme”, “Şehinşahnâme” gibi isimlerle kaleme alınan manzum eserlerde bu hükümdarların savaşları, kahramanlıkları destansı bir dille anlatılmıştır.

Şâhnâme ilk defa XII. yüzyılda Eyyûbîler devri edip ve tarihçisi Bündârî tarafından Arapça’ya çevrilmiştir (I-II, nşr. Abdülvehhâb Azzâm, Kahire 1350). Eseri ilk defa Turner Macan dört cilt halinde yayımlamış (Kalküta 1829), bunu İran’da, Hindistan’da ve Avrupa’da yapılan birçok baskısı izlemiş, M. Jules Mohl eseri Fransızca tercümesiyle birlikte neşretmiştir (I-VII, Paris 1838-1878; Tahran 1353). J. August Vullers, Macan ve Mohl’ın neşirlerini esas alarak Şâhnâme’nin ilk iki cildini, Samuel Landauer de III. cildini yayımlamış (Leiden 1877-1884), bu neşir daha sonra F. A. Rosenberg, Fritz Wolff ve Saîd-i Nefîsî tarafından tamamlanmıştır (Tahran 1314/1934). Eserin ilk tenkitli neşri Rusya’da Evgeny Eduardovic Bertels’ın başkanlığında gerçekleştirilmiştir (I-IX, Moscow 1960-1971).

1971 yılında Şâhnâme’yi edebî, tarihî, sosyal vb. açılardan incelemek, tenkitli neşrini yapmak üzere İran Kültür Bakanlığı’na bağlı olarak Bünyâd-ı Şâhnâme-i Firdevsî oluşturulmuştur. Bu kurumun ilk başkanı Müctebâ Mînovî’nin denetiminde yürütülen çalışmaların uzun zaman alacağı görülünce eserin parçalar halinde yayımına karar verilmiş ve ilk defa Dâstân-ı Rüstem ü Sührâb (Tahran 1352 hş./1973), Dâstân-ı Fürûd (Tahran 1354 hş./1975) ve Dâstân-ı Siyâvûş (Tahran 1363 hş./1984) basılmıştır. Celâl Hâlikī Mutlak birçok nüshaya dayanarak Şâhnâme’yi yeniden neşretmiş (VI. cildini Mahmûd Emîr Sâlâr, VII. cildini Ebü’l-Fazl Hatîbî ile birlikte; I-VIII, New York 1987-2008; Tahran 1386 hş.), B. W. Robinson eserin tamamını İngilizce’ye çevirmiştir (I-IX, London 2002).

Şâhnâme’de anlaşılmayan bazı kelimeler için Abdülkādir el-Bağdâdî Luġat-i Şâhnâme adıyla Farsça-Türkçe bir sözlük hazırlamıştır. Eserde Şâhnâme’nin kelime kadrosunu incelerken açıklanması gereken Farsça kelimelere, ülke ve yer adlarına, ayrıca nâdir kelimelere yer verilmiştir. Bazı kelimelerin gramer özellikleri hakkında bilgi verilmiş, ayrıca şâhid beyitler yazılmıştır. Bu çalışma Carolus Salemann tarafından yayımlanmıştır (Lugat-i Şâhnâme: Lexicon Šahnâmianum, St. Petersburg 1895). Şâhnâme’nin minyatürlü çeşitli yazmalarının neşirleri gerçekleştirilmiş, Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi’nde bulunan minyatürlü yazmaların on altısından yapılan seçmeler İran hükümdarlığının 2500. yılı dolayısıyla hazırlanan albümde yer almıştır. Şâhnâme ayrıca birçok yönüyle çeşitli araştırmalara konu olmuştur (Şâhnâme üzerine yapılan diğer çalışmalar için bk. Blois, V, 100-138).

BİBLİYOGRAFYA
Rieu, Catalogue of the Persian Manuscripts, II, 533-541; H. Massé, Firdousi et l’épopée nationale, Paris 1935; Abdülhüseyin Nûşîn, Vâjenâmek der Bâre-i Vâjehâ-yi Düşvâr-i Şâhnâme, Tahran, ts. (İntişârât-i Bünyâd-i Ferheng-i Îrân); Zebîhullah Safâ, Ḥamâse-serâyî der Îrân, Tahran 1333 hş., s. 171-283; M. Emîn Riyâhî, Osmanlı Topraklarında Fars Dili ve Edebiyatı (trc. Mehmet Kanar), İstanbul 1995, s. 153-158; Fr. de Blois, Persian Literature: A Bio-bibliographical Survey, London 2004, V, 100-138; Ahmet Ateş, “Şahnâmenin Yazılış Tarihi ve Firdevsî’nin Sultan Mahmud’a Yazdığı Hicviye Meselesi Hakkında”, TTK Belleten, XVIII/70 (1954), s. 159-168; Menûçihr-i Murtazavî, “Muḳallidîn-i Şâhnâme der Devre-i Moġūl ve Tîmûrî ve Târîḫ-i Manẓûm-i Şemseddîn-i Kâşânî”, Neşriyye-i Dânişgede-i Edebiyyât-ı Tebrîz, XIV/2, Tebriz 1341, s. 141-175; XIV/3 (1341), s. 323-352; A. S. Melikian-Chirvani, “Le livre des rois, miroir du destin”, SIr., XVII/1 (1988), s. 7-46; Djalal Khaleghi-Motlagh, “The Long Road to a Critical Text of the Shahname”, Manuscripts of the Middle East, III, Leiden 1988, s. 54-59; E. Sims, “The Illustrated Manuscripts of Firdausi’s Shâhnâma Commissioned by Princes of the House of Tîmûr”, Ars Orientalis, XII, Washington 1992, s. 43-68; F. I. Abdulaheva, “A Turkish Prose Version of Firdawsī’s Shāhnāma in the Manuscript Collection of the St. Petersburg State University Library”, Manuscripta Orientalia, III/2, Helsinki 1997, s. 50-57; Yusuf Öz, “Şehnâme Tercümeleri ve Sözlükleri”, Nâme-i Âşinâ, IV/3, Ankara 2002, s. 5-24; H. Ritter, “Firdevsî”, İA, IV, 643-649; W. L. Hanaway, “Shâhnâma”, Dictionary of the Middle Ages (ed. J. R. Strayer), New York 1989, XI, 220-223; Cûya Cihânbahş, “Şâhnâme-i Firdevsî”, DMT, IX, 511-515; Mehmet Kanar, “Firdevsî”, DİA, XIII, 125-127; Ahmad Tafazzolī, “Bonyād-e Šāh-nāma-ye Ferdowsī”, EIr., IV, 361; P. P. Soucek, “Demotte Šāh-nāma”, a.e., VII, 277-278.

Maddenin bu bölümü TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2010 yılında İstanbul’da basılan 38. cildinde, 289-290 numaralı sayfalarda yer almıştır.

Müellif:

Türkçe Tercümeleri. Şâhnâme ilk defa II. Murad’ın emriyle Türkçe’ye çevrilmiştir. Mensur olan bu tercüme (TSMK, Hazine, nr. 1518) eserin ikinci bölümünü ihtiva etmektedir. Tercümenin muhtemelen XVI. yüzyılda istinsah edilmiş bir diğer nüshasında (İstanbul Belediyesi Atatürk Kitaplığı, nr. 101) dokuz adet minyatür bulunmaktadır. Şâhnâme’nin tamamı Memlük Sultanı Kansu Gavri’nin isteği üzerine Şerîfî-i Âmidî tarafından manzum olarak Türkçe’ye çevrilip Zilhicce 916’da (Mart 1511) hükümdara sunulmuştur. Eserin, Yavuz Sultan Selim’in Mısır seferi dönüşünde İstanbul’a getirildiği düşünülen iki ciltlik mütercim hattı nüshası (TSMK, Hazine, nr. 1519) 56.506 beyit ihtiva etmektedir. Tevhid, münâcât, na‘t, Hulefâ-yi Râşidîn’e dua, tercüme sebebi ve Kansu Gavri’ye övgüye ayrılan ilk 422 beyitle Firdevsî’nin Gazneli Sultan Mahmud’la ve yanındaki sanatkârlarla tanışması, eseri yazmaya başlaması, Sultan Mahmud’a gücenip memleketine dönmesi gibi olayların anlatıldığı son kısımlardaki mensur bölüm Şerîfî tarafından ilâve edilmiştir. 56.205. beyitten itibaren elli beyit yine Kansu Gavri’nin övgüsüne ayrılmıştır. “Mefâîlün mefâîlün feûlün” kalıbıyla yazılan eserin ketebesinde Şerîfî tarafından tercüme ve istinsah edildiği tarihler kayıtlıdır. Eserde altmış bir adet minyatür bulunmaktadır. A. Zajaczkowski tarafından ilim âlemine tanıtılan eserin (La version en turc du Sahnâme de l’Egypte Mamelouk / Turecka Wersja Sahnâme z. Egiptu Mameluckiego, Warszawa 1965) I. cildini Zuhal Kültüral, II. cildini Latif Beyreli doktora tezi olarak hazırlamış, daha sonra bu çalışmalar birleştirilerek yayımlanmıştır (Şerîfî Şehnâme Çevirisi, I-IV, Ankara 1999). Zajaczkowski, Şâhnâme’yi Livre des rois adıyla Fransızca’ya çeviren Jules Mohl’dan naklen Tatar Ali Efendi adlı bir kişinin 916’da (1510) Kansu Gavri’ye Şâhnâme’nin Türkçe tam bir tercümesini sunduğunu belirtir. Bu yanlış bilgi daha sonra bazı kaynaklarda tekrarlanmıştır (Şerîfî Şehnâme Çevirisi, hazırlayanların girişi, s. XX-XXIX). Şâhnâme tercümesinin Türkiye’de ve Türkiye dışındaki kütüphanelerde bir kısmı minyatürlü çeşitli nüshaları mevcuttur (a.g.e., s. XXI-XXIV). Bunların içinde hat ve minyatür açısından en önemlisi Derviş Abdî-i Mevlevî tarafından Sadrazam Hâfız Ahmed Paşa için istinsah edilen nüshadır (New York Public Library, Spencer Collection-Turkish Manuscript, nr. 1). XVI. yüzyıl Anadolu Türkçesi’ne ait ses özelliklerinin yanı sıra söz varlığını da geniş ölçüde yansıtan Şerîfî tercümesi ihtiva ettiği atasözleri ve deyimler bakımından ayrı bir önem taşımaktadır.

Eserin üçüncü tercümesi II. Osman’ın emriyle Mehdî mahlaslı Derviş Hasan tarafından yapılmıştır (Uppsala University Library, Celsing, nr. 1). Şâhnâme’nin I. cildini içeren bu eserde otuz adet minyatür vardır. Aynı tercümenin diğer bir nüshası Paris Bibliothèque Nationale’de olup (Suppl. Turc, nr. 320) eserin ikinci bölümünü ihtiva etmektedir. Bu nüshada da bir adet minyatür bulunmaktadır (Atıl, s. 106-107). M. Fuad Köprülü’nün bahsettiği Uppsala Üniversitesi Kütüphanesi’ndeki Şâhnâme Tercümesi büyük bir ihtimalle Derviş Hasan tarafından yapılan çeviridir.

İlk defa Orhan Şaik Gökyay’ın bahsettiği Şâhnâme’nin mensur tercümesi (Destursuz Bağa Girenler, s. 48) İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi’nde kayıtlı olup (TY, nr. 6131-6133) üç cilttir ve mütercimi belli değildir. Eserde 104 adet minyatür mevcuttur. I. cildin sonunda istinsahının Derviş Mustafa tarafından 1187 (1773) yılında tamamlandığı kaydedilmiştir. Serbest bir tercüme niteliğinde olan bu çeviriye halk arasındaki çeşitli rivayetler ilâve edilirken Süleymannâme ve Tevârîh-i Kebîr gibi eserlerden faydalanılmıştır. Hikâye üslûbuyla kaleme alınan bu tercümede geçen deyimler ve atasözleri, savaş tasvirlerindeki yansıma sözler, argo diye nitelendirilebilecek kelimeler dönemin söz varlığını ortaya koyması bakımından önemlidir.

İstanbul Belediyesi Atatürk Kitaplığı Muallim Cevdet yazmaları arasında bulunan, baş tarafı eksik mensur Şâhnâme Tercümesi muhtasar bir çeviridir, mütercimi ve tercüme tarihi bilinmemektedir. Muallim Cevdet eserin bazı bölümlerinin tercümesini Şark İlyadası Şâhnâme adıyla neşretmiştir (İstanbul 1928). Eyüp Sabri Paşa’nın Süleymaniye Kütüphanesi’ndeki çevirisi de (Hüsrev Paşa, nr. 370) muhtasar bir çeviri olup 1227’de (1812) istinsah edilmiştir. Rıza Nur, Türk Bilik Revüsü’nün 4. sayısını Şâhnâme’nin bazı bölümlerinin tercümesine ayırmıştır (“Şahnâme, Turan-İran Cenkleri…”, Türk Bilik Revüsü: Revue de Turcologie, I/4, İskenderiye 1934). Şâhnâme’nin günümüz Türkçe’sine tam bir çevirisi henüz yapılmamıştır. Eserin ilk 20.000 beyti Necati Lugal tarafından Şâhnâme’nin Vullers baskısı (Leiden 1877-1884) esas alınarak Türkçe’ye çevrilmiş, bu çeviri Kenan Akyüz’ün önsözüyle birlikte yayımlanmıştır (Firdevsî, Şehnâme, I-IV, İstanbul 1945-1955, 1956, 1967, 1993).

Osmanlı sahası dışında Özbek sultanlarından Şeybânî Han’ın (1500-1510) Şâhnâme’yi tercüme ettirme teşebbüsünde bulunduğu Sâm Mirzâ’nın Tuhfe-i Sâmî’sinden naklen kaydedilmektedir (Öz, IV/3 [2002], s. 28). Şâhnâme Âzerî Türkçesi’ne XX. yüzyılın başlarında tercüme edilmeye başlanmıştır. 1906’da Mirza Alekber Sâbir, Tus ve Giv bölümlerini, Siyavuş’un doğumu, Rüstem’in onu Zâbülistan’da terbiye etmesi, Sûdâbe’nin Siyavuş’a âşık olması gibi diğer bazı bölümlerini eserin asıl vezniyle (feûlün feûlün feûlün feûl) tercüme etmiş, bunu Reşid Bey Efendiyev, Abbas Ağa Kaibov, Ali Nazmi, Abdulla Şaik, Mikayıl Müşfik’in çevirileri izlemiştir. Eserin manzum tam tercümesi yine aynı vezinle Rûdekî, Abdurrahman-ı Câmî, Aşkî gibi İran şairlerinin şiirlerini Âzeri Türkçesi’ne çeviren Memmed Mübâriz Alizâde (ö. 1994) tarafından gerçekleştirilmiştir. Otuz yılda tamamlandığı söylenen tercümenin 17.000 beyit ihtiva eden ilk cildini mütercimin kızı Lâle Alizâde, Latin harfleriyle yayımlamıştır (Bakü 2005). Çevirinin geri kalan kısmının basılmakta olduğu belirtilmektedir. Alizâde eseri hiçbir ilâve ve değişiklik yapmadan aynen tercüme etmiştir. Şâhnâme’nin Özbekçe tam tercümesi Şahislam Şah Muhammedov, Cumaniyaz Cabbarov, Hamid Gulam ve Nazarmat tarafından yapılmış ve üç cilt halinde neşredilmiştir (Taşkent 1975-1979). Son iki tercüme Türkiye’de henüz bilinmemektedir ve tesbit edilebildiği kadarıyla herhangi bir kütüphanede kayıtlarına da rastlanmamıştır.

BİBLİYOGRAFYA
Şerîfî Şehnâme Çevirisi (haz. Zuhal Kültüral – Latif Beyreli), Ankara 1999, hazırlayanların girişi, s. IX-XXIX; Osman Ergin, Muallim M. Cevdet’in Hayatı, Eserleri ve Kütüphanesi, İstanbul 1937, s. 316-323; A. Zajaczkowski, “Şehname’de Atasözleri”, XI. Türk Dil Kurultayında Okunan Bilimsel Bildiriler (1966), Ankara 1968, s. 1-8; a.mlf., “La plus ancienne traduction turque (en vers) du Šāhnāme de l’état mamelouk d’Egypte (XV-XVIe siècles)”, TDAY Belleten 1966 (1967), s. 51-63 (makalenin tercümesi için bk. “Mısır Memluk Devleti’nin Şahnâmesi’nin Türkçe En Eski Şiir Çevirisi: XV-XVI. Yüzyıl [trc. Necdet Bingöl]”, a.e., s. 65-76); Esin Atıl, “Ahmed Nakşî, An Eclectic Painter of the Early 17th Century”, Fifth International Congress of Turkish Art (ed. G. Fehér), Budapest 1978, s. 103-121; Orhan Şaik Gökyay, Destursuz Bağa Girenler, İstanbul 1982, s. 45-49; Yusuf Öz, “Şehnâme Tercümeleri ve Sözlükleri”, Name-i Aşina, IV/3, Ankara 2002, s. 25-38; M. Fuad Köprülü, “Türkler (Türk Edebiyatı)”, İA, XII/2, s. 549; M. Uğur Derman, “Derviş Abdî-i Mevlevî”, DİA, IX, 190-191; Muallim Cevdet’in Atatürk Kitaplığı MC. 14/10 numarada kayıtlı, Şâhnâme tercümeleriyle ilgili el yazısı notları.

Maddenin bu bölümü TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2010 yılında İstanbul’da basılan 38. cildinde, 290-292 numaralı sayfalarda yer almıştır.