SÂLİM b. ABDULLAH b. ÖMER

Ebû Ömer Sâlim b. Abdillâh b. Ömer b. el-Hattâb el-Kureşî el-Adevî el-Medenî (ö. 106/725)

Medineli tâbiî fakihi.

Müellif:

Hz. Osman’ın hilâfet yıllarında (644-656) doğduğu rivayet edilir. Babası Hz. Ömer’in oğlu Abdullah, annesi Fars kökenli asilzade bir câriye olup bazı rivayetlere göre Kisrâ Yezdicerd’in kızıdır. Kendisine Ebû Umeyr, Ebû Abdullah ve Ebû Münzir gibi künyeler de izâfe edilir. Sâlim b. Abdullah’ın, babasının ilmî çalışmalarını ve hayat tarzını devam ettirdiği için onun takdirini kazandığı bilinmektedir. Çok hadis rivayet eden Sâlim başta babası İbn Ömer, Ebû Eyyûb el-Ensârî, Hz. Âişe, Râfi‘ b. Hadîc, Ebû Hüreyre, amcası Zeyd b. Hattâb, Ebû Lübâbe el-Ensârî ve Saîd b. Müseyyeb olmak üzere birçok sahâbe ve tâbiînden rivayette bulunmuştur. Sâlim’in Hz. Âişe’den hadis almadığına dair Buhârî’ye nisbet edilen bir görüş bulunmakla beraber bu bilgi Buhârî’nin eserlerinden teyit edilememiştir. Bazı hadis âlimleri, Ebû Lübâbe ve Zeyd b. Hattâb gibi sahâbîlerden rivayetlerinin de münkatı‘ olması gerektiğini öne sürmektedir. Kendisinden oğlu Ebû Bekir, İbn Şihâb ez-Zührî, babasının âzatlısı Nâfi‘, Sâlih b. Keysân, Hanzale b. Ebû Süfyân, Humeyd et-Tavîl, İbn İshak, İbn Şübrüme, Rebîa b. Ebû Abdurrahman, Amr b. Dînâr el-Mekkî başta olmak üzere birçok kişi hadis rivayet etmiştir. Sâlim’in sika bir râvi olduğu ittifakla kabul edilmektedir. Ahmed b. Hanbel ve İshak b. Râhûye gibi âlimlere göre en sahih sened Zührî – Sâlim b. Abdullah – Abdullah b. Ömer’den oluşan silsiledir. Sâlim b. Abdullah, hadis rivayetlerinin yanı sıra başta Hz. Ömer’in idarî uygulamaları ve babası Abdullah’ın çeşitli görüş ve davranışları olmak üzere sahâbenin hayatına dair rivayetleriyle de dikkat çekmektedir.

Yaşadığı dönemde zühdün nâdir ve hatta bazı âlimlere göre tek temsilcisi olan Sâlim’in, giyim tarzından siyasî ilişkilerine kadar bu ilkeyi titizlikle uyguladığını gösteren birçok olay zikredilmektedir. Babasına çok benzediği söylenen Sâlim siyasetle ilgisi açısından da onun yolunu takip etti. Dönemindeki siyasî hareketlerden uzak durmaya çalıştı. Emevî halifeleri ve idarecileriyle yakın ilişki kurmakla birlikte onlara biat etmekten de kaçınmadı. Abdülmelik b. Mervân’dan itibaren başa geçen halifelere önceleri babası adına, sonraki yıllarda kendi adına biat etmek üzere Dımaşk’a yaptığı yolculukların dışında Medine’den hiç ayrılmadı. Hac için gelen Emevî halifeleri ve idarecilerin yardım ve ihsanlarını geri çevirdi. Buna karşılık onları Hz. Peygamber’in sünneti ve Hulefâ-yi Râşidîn’in uygulamaları hakkında bilgilendirmekten geri durmadı. Ömer b. Abdülazîz’le ilişkisi siyaset konusundaki tavrının bir istisnası olup onun Medine valiliği sırasında danışma kurulunda görev yapmayı kabul etti ve halife seçildikten sonra kendisiyle çeşitli konularda yazışmayı sürdürdü.

Babası hayatta iken fetva vermeye başlayan Sâlim, Medine’nin bu sahada en önde gelen simalarından biri oldu ve dikkat çekici görüşleri fıkıh literatüründe yer aldı. Döneminde ortaya çıkan kelâm tartışmalarına karşı duruşu ve dirâyet tefsiri yapmaması ile de babasının yolundan gitti. Medine’nin en önemli fakihlerinden biri olduğu noktasında kaynaklar ittifak etmekle birlikte fukahâ-yi seb‘aya dahil olup olmadığı hususunda ihtilâf vardır. Abdullah b. Mübârek gibi bazı erken dönem âlimleri Sâlim’i fukahâ-yi seb‘anın yedinci kişisi kabul etmekle beraber bu konu hakkında ilk eseri kaleme alan Abdurrahman b. Ebü’z-Zinâd başta olmak üzere birçok hadis, fıkıh ve tarih âlimi yedinci kişi olarak Ebû Bekir b. Abdurrahman’ı zikreder.

Sâlim’in vefat tarihi hakkında farklı rivayetler bulunmaktadır. Ancak Halife Hişâm b. Abdilmelik’in hilâfeti boyunca yaptığı tek hac yolculuğu sırasında onu ziyaret ettiği ve hac dönüşünde Medine’de cenaze namazını kıldırdığı dikkate alındığında Sâlim’in 106 yılının Zilhicce ayında (Mayıs 725) öldüğü söylenebilir. Sâlim b. Abdullah’ın hayatı ve İslâm ilimlerinin değişik dallarına ait literatürde yer alan görüşleri, Hüseyin b. Muhammed b. Matar el-Bellûşî tarafından Ümmülkurâ Üniversitesi’nde gerçekleştirilen el-İmâm Sâlim b. ʿAbdillâh b. ʿÖmer b. el-Ḫaṭṭâb ve fıḳhuhû (1993) başlıklı doktora çalışmasında incelenmiştir.

BİBLİYOGRAFYA
Muhammed b. Hasan eş-Şeybânî, el-Ḥücce ʿalâ ehli’l-Medîne (nşr. Seyyid Mehdî Hasan el-Kîlânî), Beyrut 1964, I, 103, 119, 283; II, 161, 165; IV, 171; Şâfiî, el-Üm, I-VII, tür.yer.; İbn Sa‘d, eṭ-Ṭabaḳātü’l-kübrâ (nşr. Ali M. Ömer), Kahire 1421/2001, VII, 194-199; Yahyâ b. Maîn, et-Târîḫ, II, 187; Mus‘ab b. Abdullah ez-Zübeyrî, Nesebü Ḳureyş (nşr. E. Lévi-Provençal), Kahire 1982, s. 351; Ahmed b. Hanbel, el-ʿİlel (Vasiyyullah), II, 172, 463; III, 470, 482; Buhârî, et-Târîḫu’l-kebîr, IV, 115; a.mlf., et-Târîḫu’l-evsaṭ (nşr. Muhammed b. İbrâhim el-Lahîdân), Riyad 1418/1998, I, 357, 388, 390; Fesevî, el-Maʿrife ve’t-târîḫ (nşr. Ekrem Ziya el-Ömerî), Medine 1410, I, 359, 389, 424, 469, 471, 554-556, 645, 646; II, 226; Ebû Zür‘a ed-Dımaşkī, Târîḫ (nşr. Şükrullah b. Ni‘metullah el-Kūcânî), Dımaşk 1980, I, 237, 244, 290; II, 714; Taberî, Târîḫ, Beyrut 1407/1987, IV, 114; Dûlâbî, el-Künâ ve’l-esmâʾ (nşr. Zekeriyyâ Umeyrât – Ahmed Şemseddin), Beyrut 1420/1999, II, 49; İbn Ebû Hâtim, el-Merâsîl (nşr. Ahmed İsâm el-Kâtib), Beyrut 1403/1983, s. 71; İbn Hibbân, es̱-S̱iḳāt, IV, 305; Ebû Nuaym, Ḥilye, I, 193-198; İbn Hazm, el-Faṣl (Umeyre), IV, 174; Muvaffakuddin İbn Kudâme, et-Tebyîn fî ensâbi’l-Ḳureşiyyîn (nşr. M. Nâyif ed-Düleymî), Beyrut 1408/1988, s. 408-409; Mizzî, Tehẕîbü’l-Kemâl, III, 145-154; Zehebî, Aʿlâmü’n-nübelâʾ, IV, 457-467; İbn Hacer el-Askalânî, Tehẕîbü’t-Tehẕîb, Beyrut 1991, II, 255-256.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2009 yılında İstanbul’da basılan 36. cildinde, 47-48 numaralı sayfalarda yer almıştır.