ŞÂTIBÎ, Muhammed b. Süleyman

Ebû Abdillâh Muhammed b. Süleymân b. Muhammed el-Meâfirî eş-Şâtıbî (ö. 672/1274)

Kıraat ve hadis âlimi.

Müellif:

585 (1189) yılında Doğu Endülüs şehirlerinden Şâtıbe’de (Jativa) doğdu ve ilk öğrenimini burada tamamladı. İbn Ebü’r-Rebî‘ künyesiyle meşhurdur. Ebû Abdullah Muhammed b. Abdülazîz b. Seâde eş-Şâtıbî’den ve Ebû Abdullah el-Cenhânî’den kırâat-i seb‘ayı öğrendi. Daha sonra doğu ülkelerine giderek Dımaşk’ta Ebü’l-Hasan İbn Mâseveyh el-Vâsıtî, Ebü’l-Kāsım Hüseyin b. Hibetullah İbn Sasrâ, Mûsâ b. Abdülkādir, Ahmed b. Hıdr b. Tâvûs, Zeynülümenâ Hasan b. Muhammed ed-Dımaşkī ve Ebü’l-Vefâ Abdülmelik b. Abdülhak’tan, 617’de (1220) Medine’de Ebû Yûsuf Ya‘kūb’dan hadis dinledi. Abdülkerîm b. Abdülbârî es-Saîdî’ye kırâat-i seb‘ayı okutan Şâtıbî’den rivayette bulunanlar arasında Ebû Muhammed ed-Dimyâtî, Tâcüddin Ali b. Ahmed el-Garrâfî, el-Vecîh Abdurrahman es-Sebtî ve Kemâleddin Muhammed b. Muhammed el-Vâsıtî gibi şahsiyetler bulunur.

Şâtıbî daha sonra Mısır’a giderek İskenderiye’ye yerleşti. Şehri denizden gelebilecek tehlikelere karşı korumak amacıyla İskenderiye koyunda inşa edilen Sivâr Ribâtı’nda bulunan Ebü’l-Abbas Ahmed b. Muhammed er-Râsî’nin türbesinde kırk yıl boyunca inzivaya çekildi, murâbıt olarak ibadetle ve kıraat dersi vermekle meşgul oldu. Kıraat alanında İskenderiye’de otorite kabul edilen Şâtıbî takvâsı ve zühdüyle meşhur oldu, şehrin âlimleri arasında önemli bir yer edindi. 641 (1243-44) yılında İskenderiye’ye giden Sıbt İbnü’l-Cevzî, Şâtıbî’yi şehrin ileri gelen şahsiyetleri arasında saydığı gibi (Zehebî, s. 6) Mısır’ı hâkimiyeti altına alan Sultan I. Baybars da İskenderiye’ye gittiğinde (661/1263) Şâtıbî’yi ziyaret etti (İbn Şeddâd, s. 97, 272).

Makrîzî’nin sûfî diye nitelendirdiği Şâtıbî’nin Ca‘fer el-Hemdânî’den hırka giydiği (Zehebî, s. 107) ve başkalarına hırka giydirdiği (İbnü’l-Cezerî, II, 149) nakledildiğinden bir tarikata intisap ettiği anlaşılmakla birlikte bunun hangi tarikat olduğu hususu açık değildir. Şâtıbî’nin şeyhi olarak yanına defnedildiği Râsî’yi gösteren kaynakların yanında (Makrîzî, V, 697) 642 (1244-45) yılında İskenderiye’ye gelen Ebü’l-Hasan eş-Şâzelî’den faydalandığını ileri süren Şâzelî kaynakları da mevcuttur (Fâsî, s. 84). 20 Ramazan 672’de (30 Mart 1274) vefat eden Şâtıbî, Ebü’l-Abbas er-Râsî türbesinin hazîresine defnedildi.

Eserleri. Kaynaklarda Şâtıbî’ye şu eserler nisbet edilmektedir: el-Lümʿatü’l-câmiʿa fi’l-ʿulûmi’n-nâfiʿa (Kur’an tefsirine dair küçük bir eserdir), Şerefü’l-merâtib ve’l-menâzil fî maʿrifeti’l-ʿâlî fi’l-ḳırâʾât ve’n-nâzil, el-Mebâḥis̱ü’s-seniyye fî şerḥi’l-Ḥuṣriyye (Ali b. Abdülganî el-Husrî’nin Nâfi‘ b. Abdurrahman’ın kıraatine dair el-Ḳaṣîdetü’l-Ḥuṣriyye’sinin şerhidir), el-Erbaʿîne’l-muḍıyye fi’l-eḥâdîs̱i’n-nebeviyye (İbn Abdülbârî’nin Şâtıbî için tahriç ettiği kırk hadise dairdir). Şâtıbî’nin diğer eserleri de şunlardır: el-Meslekü’l-ḳarîb fî tertîbi’l-ġarîb, en-Nübẕü’l-celiyye fî elfâẓin ıṣṭalaḥa ʿaleyhâ eṣ-ṣûfiyye, el-Ḥarḳā fî libâsi’l-ḫırḳā, el-Menhecü’l-müfîd fîmâ yelzemü’ş-şeyḫ ve’l-mürîd, Zehrü’l-ʿarîş fî taḥrîmi’l-haşîş, ez-Zehrü’l-muḍî fî menâḳıbi’ş-Şâṭıbî.

BİBLİYOGRAFYA
İzzeddin İbn Şeddâd, Târîḫu’l-Meliki’ẓ-Ẓâhir (nşr. Ahmed Hutayt), Beyrut 1403/1983, s. 97, 272; Baybars, Zübdetü’l-fikre fî târîḫi’l-hicre (nşr. D. S. Richards), Beyrut 1998, s. 143; Yûnînî, Ẕeylü Mirʾâti’z-zamân, Haydarâbâd 1380/1960, III, 72; Zehebî, Târîḫu’l-İslâm: sene 641-650, s. 6; sene 671-680, s. 106-107; Vâdîâşî, Bernâmec (nşr. Muhammed Mahfûz), Beyrut 1400/1980, s. 68-69; Safedî, el-Vâfî, III, 128; İbnü’l-Cezerî, Ġāyetü’n-Nihâye, II, 149; Makrîzî, el-Muḳaffa’l-kebîr (nşr. Muhammed el-Ya‘lâvî), Beyrut 1411/1991, V, 696-697; M. Abdürraûf el-Münâvî, el-Kevâkib (nşr. Abdülhamîd Sâlih Hamdân), Kahire, ts. (el-Mektebetü’l-Ezheriyye), II, 193; Hasan b. Muhammed Kûhin el-Fâsî, Ṭabaḳātü’ş-Şâẕeliyyeti’l-kübrâ (nşr. M. Edîb el-Câdir), Dımaşk 1421/2000, s. 53-54, 84; Abdülhâdî Abdullah Hamîtû, Ḳırâʾatü’l-İmâm Nâfiʿ ʿinde’l-Meġāribe min rivâyeti Ebî Saʿîd Verş, Rabat 1424/2003, II, 78-79.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2010 yılında İstanbul’da basılan 38. cildinde, 377 numaralı sayfada yer almıştır.