SEHM (Benî Sehm)

Kureyş kabilesinin bir kolu.

Müellif:

Kabileye adını veren Sehm’in nesep zinciri Sehm b. Amr b. Hüsays b. Kâ‘b b. Lüey b. Gālib b. Fihr olup kabile Kureyş’in on kolundan birini meydana getirir. Asıl adı Zeyd olan kabilenin atası Sehm’in soyu Sa‘d ve Süayd adlı iki oğlundan devam etmiştir. Mekke Haremi’nde ilk yerleşimi gerçekleştiren Kusay b. Kilâb zamanına kadar Kureyş’in diğer kolları gibi şehir dışında çadırlarda dağınık biçimde yaşayan Sehmoğulları bu dönemde Kâbe’nin etrafına yerleştirilen Kureyşü’l-bitâh’a mensuptur. Belâzürî, Sehm’in torunu Saîd b. Sa‘d’a ait Dârülacele adlı evin Mekke’de önemli yapılardan biri olduğunu belirtir, ancak bu evin Dârünnedve’den önce yapıldığına dair Benî Sehm’in iddiasını reddeder (Fütûh, s. 75). Benî Sehm tarafından kazılan Gamr ve Meramram (Ramram) kuyularından şehir halkı ve hacılar istifade ediyordu. Sehmoğulları’nın evlerinin bulunduğu mahalleden Kâbe’ye geçilen yer Benî Sehm Kapısı diye meşhur oldu ve buraya ilk kapı Abbâsî Halifesi Ebû Ca‘fer el-Mansûr tarafından yaptırıldı. Hz. Peygamber’in Mescid-i Harâm içerisinde en çok namaz kıldığı mekânlardan biri olan bu yere Mescid-i Harâm’ın minarelerinden biri inşa edildi. Benî Sehm mahallesinin önemli bir kısmı Ebû Ca‘fer el-Mansûr zamanındaki genişletme sırasında Mescid-i Harâm’a dahil edildi. İslâm öncesinde Mekke ve Kâbe ile ilgili hizmetlerden hükûme (hakemlik) ve emvâl-i muhaccere (putlara adanan malların korunması) görevi Benî Sehm’den Hâris b. Kays tarafından yerine getiriliyordu. Kureyş’in diğer kolları gibi ticaretle uğraşan ve Mekke aristokrasisine mensup çok sayıda kişiyi barındıran, ekonomik durumu oldukça iyi olan Benî Sehm’in Mekke’de nüfusunun arttığı, Abdümenâfoğulları ile aynı seviyeye geldiği ve emvâl-i muhaccere görevini üstlendiği görülür. Ancak İslâmiyet’in ilk yıllarındaki salgın hastalıkta nüfuslarının önemli bir kısmını kaybettiler (Zübeyrî, s. 401). Mekke’ye yerleştikten sonra Kureyş içerisinde karışıklık çıkararak Harem bölgesinde huzurun bozulmasına yol açan ilk topluluğun Benî Sehm’in Benî Ukayş kolu olduğu ve isyanlarında ileri gidince bazı felâketlerle karşılaştığı rivayet edilir (Süheylî, I, 179-180).

Kusay b. Kilâb’dan bir süre sonra Kâbe hizmetleri konusunda Abdüddâroğulları ile Abdümenâfoğulları arasında ortaya çıkan anlaşmazlıkta Benî Sehm, Abdüddâroğulları’nın yanında yer alarak Hilfü’l-ahlâf’a (Hilfü leakati’d-dem) katıldı ve Abdümenafoğulları ile çarpışmayı göze aldı. Ancak taraflar arasında meydana gelen uzlaşma Kureyş kabilesinin kolları arasındaki bir çatışmayı önledi. Sehmoğulları, Hilfü’l-fudûl’e katılmayarak Hilfü’l-ahlâf’ın yanında yer almayı sürdürdüler. Çünkü Hilfü’l-fudûl ittifakının oluşmasına yol açan haksız olayların fâilleri arasında Benî Sehm’den Âs b. Vâil, Huzeyfe b. Kays ve Nübeyh b. Haccâc da bulunuyordu. Benî Sehm, Ebû Süfyân’ın babası Harb b. Ümeyye’nin Adîoğulları’nı haksız yere Mekke’den çıkarmak istemesine karşı çıkarak Hz. Muhammed’in dedesi Abdülmuttalib’in yanında yer aldı. Kureyş’in 605 yılındaki Kâbe tamirine katılan Benî Sehm, Kâbe’nin batı tarafındaki arka cephesinin yapımını Cumah, Benî Adî b. Kâ‘b ve Âmir b. Lüeyoğulları ile üstlendi.

Resûl-i Ekrem’in davetine Kureyş’in diğer kolları gibi Benî Sehm de şiddetli tepki gösterdi. Ebû Tâlib’e nisbet edilen bir şiirde İslâmiyet’e ve Hz. Muhammed’e düşmanlıkta ileri giden kabileler arasında Benî Mahzûm ile Benî Sehm de zikredilir (İbn Hişâm, I, 309). Kureyşliler, hac için Mekke’ye gelenlerin Hz. Peygamber’le görüşmesine engel olmak amacıyla Mekke’nin ana yollarını aralarında taksim etmişlerdi. Bu taksimde görev alan on yedi kişi arasında Benî Sehm’den Nübeyh b. Haccâc ile kardeşi Münebbih de vardı ve bunlar Dârünnedve’deki toplantıya katılmıştı.

Mekke döneminde Benî Sehm’in reisi olan ve Ficâr başta olmak üzere pek çok savaşa kabilesinin başında katılan Âs b. Vâil de İslâm’ın azılı düşmanlarından idi. Âs b. Vâil’in yanında Sehmoğulları’ndan Hâris b. Kays hakkında Resûlullah ile alay ettikleri için Furkān sûresinin 43. âyetinin nâzil olduğu nakledilir. Tekâsür sûresinin de mal, evlât ve akraba çokluğuyla övünmekte ileri giden Benî Sehm ile Benî Abdümenâf hakkında indiği rivayet edilir. Aynı şekilde Benî Sehm’e mensup olup Mekke’nin fethinden sonra İslâmiyet’i kabul eden Abdullah b. Ziba‘râ müslüman olmadan önce İslâmiyet ve Hz. Peygamber aleyhine şiirler yazmıştır (İbn Hişâm, II, 13-14).

Habeşistan hicretlerine Benî Sehm’den müttefikleriyle birlikte on dört kişinin katılması bu kabile içerisinden ilk yıllarda İslâmiyet’i kabul edenler olduğunu göstermektedir (a.g.e., I, 355-356). Resûl-i Ekrem’in hicret haberini alan Hişâm b. Âs b. Vâil, Habeşistan’dan Mekke’ye dönünce başta babası olmak üzere Benî Sehm’in ileri gelenleri tarafından hapsedildi ve ancak 7 (629) yılında Medine’ye hicret edebildi. Uhud Gazvesi’nin ertesi günü Kureyş ordusunu takip için gerçekleştirilen Hamrâülesed Gazvesi’nde Hz. Peygamber, Benî Sehm kabilesinden Süfyân b. Hâlid’in oğulları Selît ve Nu‘mân’ı gözcü olarak görevlendirdi (Vâkıdî, I, 337). Sehmoğulları’nın çoğunluğu ise Mekke’nin fethine kadar müslümanlara karşı her türlü mücadeleye destek vermeyi sürdürdüler. Mekke’nin fethinden sonra diğer Kureyş kabileleri gibi onlar da İslâmiyet’i kabul ettiler ve başta Tâif Seferi olmak üzere çeşitli gazvelere katıldılar. Hz. Peygamber, Huneyn Gazvesi’nin ardından ganimet dağıtımında bazı Benî Sehm mensuplarını müellefe-i kulûb arasında kabul etmiştir.

Hz. Ebû Bekir zamanından itibaren ilk fetihlere iştirak eden Sehmoğulları, Amr b. Âs ile Mısır’ın fethine katıldılar. Amr b. Âs, Fustat şehrini kurarken kendisinin de mensup olduğu Benî Sehm’i merkez caminin etrafına yerleştirdi ve kabilesi adına vakıflar oluşturdu. Mısır’a göç edenlerin dışında Benî Sehm’in önemli bir kısmı Hicaz’da yaşamaya devam etti, bir kısmı da başta Suriye olmak üzere çeşitli bölgelere göç etti. Sıffîn’de Hz. Ali’nin karşısında yer alan Sehmoğulları daha sonra da Emevîler’i desteklemeyi sürdürdüler.

Kâbe ve hacla ilgili işlerde bilgi sahibi olan, İslâmiyet’ten sonra daha çok Kureyş içinde anılan Benî Sehm’den meşhur şahsiyetler yetişmiştir. Bunlar arasında Mısır fâtihi Amr b. Âs, ilk müslümanlardan olan ve Ecnâdeyn Savaşı’nda şehid düşen Hişâm b. Âs, Abdullah b. Amr b. Âs, Hz. Peygamber’in İran kisrâsına davet mektubunu götüren Abdullah b. Huzâfe, Bedir ehlinden Huneys b. Huzâfe, Uhud Gazvesi’nden itibaren bütün gazvelere katılan ve Yemâme Savaşı’nda şehid olan Ebû Kays b. Hâris, Yermük Savaşı’nda şehid düşen Saîd b. Hâris, Mısır tarihi ve ricâli konusunda uzman olan Yahyâ b. Osman, hadis âlimi ve tarihçi Hamza b. Yûsuf, fakih Abdülhak b. Muhammed sayılabilir.

BİBLİYOGRAFYA
Lisânü’l-ʿArab, “ḫlf” md.; Müsned, VI, 399; Vâkıdî, el-Meġāzî, I, 128, 130, 142, 144, 337; III, 938; İbn Hişâm, es-Sîre (nşr. Ömer Abdüsselâm Tedmürî), Kahire 1987, I, 154, 171, 221, 234, 309, 355-356; II, 13-14, 20, 121-123, 306, 327, 351-352, 354, 356; III, 311-312; IV, 125, 133; Mus‘ab b. Abdullah ez-Zübeyrî, Nesebü Ḳureyş (nşr. E. Lévi-Provençal), Kahire 1982, s. 400-412; İbn Habîb, el-Münemmaḳ, s. 50-51, 94, 186, 218; a.mlf., el-Muḥabber, s. 160, 166-167, 170; Ezrakī, Aḫbâru Mekke (Melhas), I, 161; II, 33, 77, 93, 219, 220, 222; Fâkihî, Aḫbâru Mekke (nşr. Abdülmelik b. Abdullah b. Dehîş), Mekke 1407/1986-87, II, 203; III, 343-348; IV, 103; V, 177-179, 190, 193-194; Belâzürî, Fütûh (Fayda), s. 71, 75; Ya‘kūbî, Târîḫ, I, 248; II, 17; Taberî, Târîḫ (Ebü’l-Fazl), II, 288, 370; III, 90, 164, 572; IV, 508; İbn Abdürabbih, el-ʿİḳdü’l-ferîd (nşr. Abdülmecîd et-Terhînî – Müfîd M. Kumeyha), Beyrut 1407/1987, III, 267-268, 272; İbn Hazm, Cemhere, s. 162-166; Süheylî, er-Ravżü’l-ünüf, I, 179-180; Zehebî, Aʿlâmü’n-nübelâʾ, XIII, 354-355; XVII, 469-471; XVIII, 301; Ebü’l-Fidâ İbn Kesîr, el-Bidâye ve’n-nihâye (nşr. Ali Abdüssâtir v.dğr.), Kahire 1408/1988, II, 279-280, 307-308; VIII, 230; Kalkaşendî, Nihâyetü’l-ereb, Beyrut 1405/1984, s. 274.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2009 yılında İstanbul’da basılan 36. cildinde, 323-324 numaralı sayfalarda yer almıştır.