ŞEHRİZOR

Kuzey Irak’ta tarihî bölge.

Müellif:

Şehrizor (Şehrezûr, Şehrüzûr, Şehrizol) Kuzey Irak’ta Cibâl bölgesinde verimli bir ovadır. Avraman dağ silsilesinin batı tarafında bulunan ova güneydoğudan İran’ın Avramânıluhn yöresine, güneybatıdan Derbendihan’a, batıdan Süleymaniye topraklarına dayanır. Müslüman coğrafyacılar Erbil ile Hemedan arasında kalan, içinde üç şehirle köylerin yer aldığı bölgenin aynı adı taşıyan merkez şehrinin, Medâin’den Sâsânîler döneminde Mecûsîler’e ait tarihî âteşkedenin bulunduğu Şîz şehrine giden yolun orta kısmında, Şa‘rân ve Zalm dağlarının yakınında Kisrâ Zûr b. Dahhâk veya Kubâd b. Fîrûz tarafından kurulduğunu ve iki şehir arasındaki yolun ortasında kaldığı için Nîmrâh (Nîmezrâh, Nîmezrây) olarak da isimlendirildiğini söyler. Ancak bazı araştırmacılar, bu şehrin tarihinin Asurlular dönemine kadar indiğini ve Aşurnasirpal devrinde (m.ö. 883-859) Lullu halkının yaşadığı Zamua idarî bölgesinin merkezi olduğunu kabul eder (İA, XI, 397).

Bağdat-Tebriz yolunun Avraman dağlarını aştığı geçidin yakınında yer alması Şehrizor bölgesinin önemini arttırmıştır. Asurlular’dan sonra Bâbil, Pers, Makedon, Part ve Sâsânîler’in hâkimiyetinde kalan Şehrizor ve çevresi Hz. Ömer zamanında Utbe b. Ferkad tarafından İslâm topraklarına katıldı. Hârûnürreşîd’in hilâfetinin sonlarına kadar Musul’a bağlı kaldı, ardından Dâmegân ve Dârâbâd’la birlikte müstakil vilâyet haline getirildi. Şehrizor ovasında bulunan ve günümüzde mevcut olmayan diğer iki şehir ise Şîz ile surla çevrili Duzdân idi. Duzdânlılar’ın, Tâlût’un Duzdânlı olduğunu ve kendilerinin onun soyundan geldiklerini iddia ettikleri belirtilmektedir. Daha sonra Emevîler, Abbâsîler, Hamdânîler ve Ukaylîler’in hâkimiyetinde kalan Şehrizor, Selçuklular bölgeye geldiğinde Annâzîler’in elindeydi. Kendisine itaat arzeden Annâzîler’i yeniden iskân eden Tuğrul Bey Sîrvân, Dakūkā ve Şehrizor’un idaresini Mühelhil’e verdi. Selçuklu döneminde başta Şehrizor ve Kerkük olmak üzere bölgeye yoğun bir Türkmen akını oldu. Özellikle Türkmen Kıpçak grupları Şehrizor-Kerkük bölgesinde kalabalık bir nüfusa sahipti. Nitekim İbnü’l-Esîr, Selçuklu Sultanı Berkyaruk’un Şehrizor’a gelerek (493/1100) burada topladığı Türkmenler’den büyük bir ordu oluşturduğunu ve kardeşi Muhammed Tapar’ın üzerine yürüdüğünü kaydeder (el-Kâmil, X, 294).

495 (1102) yılında Salgurlu Türkmenleri’nden Karâbeli, Dakūkā ile Şehrizor dışında Annâzîler’in elindeki yerleri zaptetti. Kısa bir süre sonra Selçuklular’a bağlı Kıpçak Beyi Arslantaş, Şehrizor yöresini ondan alarak Şehrizor Kalesi’ni kendisine merkez edindi. Muhtemelen Arslantaş’ın oğlu Emîr Kıpçak tarafından 1130 yılında kurulan Şehrizor Kıpçak Emirliği, 1140’ta Musul Atabegi İmâdüddin Zengî’nin bölgeye hâkim olmasıyla sona erdi. 581-582 (1185-1186) yıllarında Şehrizor yöresini ele geçiren Selâhaddîn-i Eyyûbî, Şehrizor ve Karabeli derbendini Ali Küçük’ün oğlu Erbil Atabegi Muzafferüddin Kökböri’ye iktâ etti (586/1190). Kökböri’nin ölümünün (630/1233) ardından yeniden Abbâsîler’in hâkimiyetine giren Şehrizor 643 (1245) yılında Moğol istilâsına uğradı ve 1258’de İlhanlılar’ın idaresine geçti. Bu dönemde Moğollar’dan kaçan çok sayıda Türkmen ailesi Kuzey Irak’a ve özellikle Kerkük ve Şehrizor bölgesine gelerek yerleşti. Şehrizor daha sonraki dönemde Celâyirliler, Karakoyunlular, Akkoyunlular ve Safevîler’in yönetiminde kaldı. 1226 yılında meydana gelen şiddetli deprem ve 1245’teki Moğol yağması sebebiyle Şehrizor büyük tahribata uğradı ve eski önemini kaybetti. Bölgede 1431 ve 1470 yıllarındaki veba salgınları da büyük nüfus kaybına yol açtı ve şehir zamanla bir yerleşim merkezi olmaktan çıktı. Bu durum, Osmanlı döneminde 967 (1560) tarihli tahrir defterlerinde şehrin adının geçmemesinden de anlaşılmaktadır.

Osmanlılar bölgeye ulaştığında Safevî egemenliğini tanıyan ve Zalm Kalesi’nde oturan Ardilân (Erdelân) Emîri Bige Bey tarafından yönetilmekte olan Şehrizor yöresi Kanûnî Sultan Süleyman’ın Irakeyn Seferi sırasında Osmanlı idaresi altına girdi (941/1535). Ancak Osmanlı hâkimiyetini kabul eden Bige Bey’in 1550’de ölümünün ardından Zalm Kalesi’ni ele geçirip beyliğe hâkim olan kardeşi Sührâb, Safevîler’e meyledip Osmanlılar’a itaatten ayrıldı. Kanûnî’nin Nahcıvan seferi esnasında Bağdat Beylerbeyi Osman Paşa, Şehrizor yöresini ele geçirmekle görevlendirildi. Bölgenin merkezi konumundaki Zalm (Osmanlı kaynaklarında Kal‘a-i Zâlim, Zâlim Ali Kalesi) kuşatıldı ve Osman Paşa’nın vefatı üzerine Bağdat beylerbeyi olan Baltacı Mehmed Paşa tarafından zaptedildi (23 Ramazan 961 / 22 Ağustos 1554). Bölge sancak haline getirilerek Murad Bey’e verildi (Celâlzâde, vr. 473a-b). Osmanlı-İran mücadelesi sürecinde burası birkaç defa İran’ın eline geçtiyse de I. Dünya Savaşı sonrasına kadar genellikle Osmanlı idaresinde kaldı.

Aynı adı taşıyan bir şehrin bulunmadığı Osmanlılar döneminde Şehrizor bölgesi çeşitli tarihlerde sınırları değişen bir eyalet haline getirildi. Eyalet XVII. yüzyılın ortalarına kadar Zalm Kalesi ve Kanûnî Sultan Süleyman tarafından inşa ettirilen Gülanber Kalesi’nden yönetildi. Osmanlı tarihçisi Lokmân b. Hüseyin, Harîr kadısı sıfatıyla 970 Zilkadesinde (Temmuz 1563) Şehrizor beylerbeyiliği merkezi olmak üzere inşa edilen Gülanber Kalesi’nin temel atma töreninde hazır bulundu ve Beylerbeyi Muzaffer Paşa’nın isteğiyle ilk harcı temele kendisi koydu. Safevî Şahı I. Abbas’ın istilâsında onun emriyle yıktırılan Gülanber Kalesi, Hüsrev Paşa zamanında yeniden inşa edildi (1630). XVII. yüzyılın ilk yarısına ait idarî teşkilâtla ilgili Ayn Ali Efendi’nin risâlesine göre Şehrizor yirmi sancaklı bir eyalet olup bunların altısında sancak beyi bulunuyor, diğerleri yurtluk-ocaklık şeklinde idare ediliyordu.

967 (1560) tarihli Tahrir Defteri’ne göre Şehrizor eyaleti on sancak, yedi nahiye ve 204 köyden oluşmaktaydı, idare merkezi Zalm idi. Eyalette toplam hâne sayısı 5010 olarak tesbit edilmişti. Bunların 4952’si müslüman, elli sekizi yahudi hânesiydi. Bu verilere göre eyaletin toplam nüfusu 25.000 dolayındadır, yıllık vergi gelirleri ise 2.376.766 akçedir. Bunun % 95’lik bölümü padişah ve sancak beylerine has şeklinde ayrılmıştır (TK, TD, nr. 351, vr. 14b-124a). 1570’li yıllara ait kayıtlara göre eyalette yirmi dört livâ mevcuttu. Bu sayı 1578-1590 Osmanlı-İran savaşları sırasında emniyet gerekçesiyle iki katına çıkarıldı, XVII. yüzyılın ortalarına doğru Şehrizor eyaletine on bir sancak bağlıydı. Kerkük şehri, XVII. yüzyılın ikinci yarısından itibaren öne çıkarak eyaletin idarî merkezi olduktan sonra 1893 yılına kadar resmî yazışmalarda Şehrizor sancağı adıyla anılmıştır. Zor mutasarrıflığı ile olan isim benzerliğinden dolayı adı 1893’te tekrar Kerkük sancağı olarak değiştirilen Şehrizor eyaletinin sancak sayısı yedi ile otuz iki arasında değişmektedir. Bunların bir kısmı yurtluk-ocaklık, bir kısmı hükümet (gāziyân, mehrevân) şeklinde yönetilmekteydi. Ayrıca eyalette 160 aşiret beyliği mevcuttu.

1850’li yıllarda Şehrizor sancağı kuzeyden Musul ve Hakkâri eyaletleri, batıdan Dicle nehri, güneyden Bağdat eyaleti, doğudan İran ile çevriliydi. Bu dönemde merkez sancak Kerkük ve Erbil kazaları, eyalet ise Köysancak, Süleymâniye, Revândiz ve Harir sancaklarından oluşuyordu (Mehmed Hurşid, s. 168). Şehrizor eyaleti 1851’de sancağa çevrilerek Bağdat eyaletine, 1878’de Musul vilâyetine bağlandı. Osmanlı Devleti’nin elinden çıkıncaya kadar bu statüsü devam etti. Şehrizor (Kerkük) sancağı 1878-1918 yıllarında Kerkük (merkez kaza), Revândiz, Erbil, Salâhiye, Köysancak ve Râniye kazalarından oluşuyordu. Bu kazalarda 1878’de 39.270 hâne mevcut olup bunların toplam nüfusu yaklaşık 127.060’tır. Şehrizor yöresi günümüzde Irak’ın Süleymaniye muhafazasının sınırları içinde kalmıştır. Yeri kesin olarak bilinemeyen Şehrizor’un Yasintepe, Kızkale veya Gülanber Kalesi civarındaki kalıntılar olduğu görüşleri ileri sürülmüştür (İA, XI, 397).

Şehrizor, aslen Şehrizorlu Benî Şehrezûrî ve Benî Asrûn ailelerine mensup fakih ve kadılarıyla meşhur olmuştur. Ortaçağ’da Şehrezûrî (Şehrüzûrî) nisbesiyle tanınmış çok sayıda fakih, muhaddis, kıraat âlimi ve müfessir vardır. Bunlardan bazıları şöylece sıralanabilir: Kadı Hadır b. Dâvûd, Kādılhâfikayn (Doğu’nun ve Batı’nın kadısı) lakabıyla tanınan Ebû Bekir Muhammed b. Kāsım, babası Ebû Ahmed Kāsım b. Muzaffer, kardeşi Ebû Mansûr Muzaffer b. Kāsım, meşhur ferâiz âlimi Ebü’l-Muzaffer Muhammed b. Ali b. Hüseyin, el-Miṣbâḥu’z-zâhir adlı eseriyle tanınan kıraat âlimi Mübârek b. Hasan, muhaddis Ebû Bekir Ahmed b. Ubeyd b. Abdullah (Sem‘ânî, III, 473-475), tarihçi ve hakîm Muhammed b. Mahmûd.

BİBLİYOGRAFYA
Belâzürî, Fütûh (Fayda), s. 479-480; İbnü’l-Fakīh, Kitâbü’l-Büldân (nşr. Yûsuf el-Hâdî), Beyrut 1416/1996, s. 177, 407; Sem‘ânî, el-Ensâb, III, 473-475; Yâkūt, Muʿcemü’l-büldân, III, 375-376; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, X, 294; Zekeriyyâ b. Muhammed el-Kazvînî, Âs̱ârü’l-bilâd, Beyrut, ts. (Dâru Sâdır), s. 397-398; Matrakçı Nasuh, Sefer-i Irâkeyn, s. 217, 257; Celâlzâde, Tabakātü’l-memâlik, vr. 473a-b; Şeref Han, Şerefnâme (trc. Mehmet Emin Bozarslan), İstanbul 1975, s. 108-116; Kâtib Çelebi, Cihannümâ, s. 445-446; Evliya Çelebi, Seyahatnâme, IV, 304-305; Ayn Ali, Kavânîn-i Âl-i Osmân, s. 8; Mehmed Hurşid Paşa, Seyâhatnâme-i Hudûd (haz. Alâattin Eser), İstanbul 1997, s. 168-181; Devlet-i Aliyye-i Osmâniyye Salnâmesi (1310), s. 502-503; a.e. (1320), s. 529-531; a.e. (1323), s. 659-661; a.e. (1328), s. 804-806; Musul Vilâyeti Salnâmesi (1310), s. 184-191, 205; a.e. (1312), s. 298-322; İ. Metin Kunt, Sancaktan Eyâlete: 1550-1650, İstanbul 1978, s. 146-157, 167-169, 197; Faruk Sümer, Oğuzlar (Türkmenler) Tarihleri, Boy Teşkilâtı, Destanları, İstanbul 1980, s. 336, 338, 574, 584-585; G. le Strange, Büldânü’l-ḫilâfeti’ş-şarḳıyye (trc. B. Fransis – K. Avvâd), Beyrut 1405/1985, s. 225-226; Sâdık Cevde, el-Ḳuḍâtü’ş-Şehrezûriyyûn, Amman 1406/1986, tür.yer.; İsmet Parmaksızoğlu, “Kuzey Irak’ta Osmanlı Hakimiyetinin Kuruluşu ve Memun Bey’in Hatıraları”, TTK Belleten, XXXVII/146 (1973), s. 194-195; Halil Sahillioğlu, “Osmanlı Döneminde Irak’ın İdarî Taksimatı” (trc. Mustafa Öztürk), a.e., LIV/211 (1990), s. 1241-1250; Mehdi İlhan, “XVI. Yüzyılda Şehrizol Vilayeti”, AÜ Osmanlı Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi Dergisi: OTAM, sy. 4, Ankara 1993, s. 161-164; V. Minorsky, “Kürtler”, İA, VI, 1098-1099; a.mlf., “Şehrizur”, a.e., XI, 396-399; a.mlf. – [C. E. Bosworth], “S̲h̲ahrazūr”, EI2 (Fr.), IX, 223-225.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2010 yılında İstanbul’da basılan 38. cildinde, 473-475 numaralı sayfalarda yer almıştır.