SELÛL (Benî Selûl)

Kahtânî ve Adnânîler’e mensup iki Arap kabilesi.

Müellif:

Selûl, Kahtânî Benî Huzâa’ya ve Adnânî Kays Aylân’dan Benî Hevâzin’e bağlı iki ayrı kabilenin adıdır. Mensuplarından bazılarının kimi zaman her iki kola da nisbet edilmesinden dolayı bazan bu iki kabilenin tek bir kabile sayıldığı görülmektedir.

Huzâa’nın Kolu Selûl. Huzâa, V. yüzyılda Ezd kabileleriyle birlikte Güney Arabistan’dan kuzeye doğru göç etmiş ve Mekke civarında onlardan ayrılarak buraya yerleşmiştir. Bir süre sonra Mekke hâkimiyetini eline geçiren ve gittikçe güçlenen Huzâa zamanla birçok kola ayrılmıştır. Bunların en güçlüsü Kâ‘b b. Amr’dır ve Kumeyr, Huleyl, Hizmir, Hubşiyye, Adî ve Dâdır kabilelerinin bağlı olduğu Benî Selûl de ondan gelmektedir (bk. HUZÂA). Huzâa’nın hâkimiyeti döneminde Kâbe yönetiminde söz sahibi olan Benî Selûl’den bazıları Hz. Peygamber’in davetine olumlu cevap vermişlerdir. Birinci Habeşistan kafilesinde yer alan ve Bedir Gazvesi’ne katılan Muattib b. Avf bunlardan biridir. Buna karşılık aynı kabileden hicret sırasında Resûl-i Ekrem ile Hz. Ebû Bekir’in izini sürenlerden Kürz b. Alkame örneğinde olduğu gibi müşriklerle birlikte hareket edenler de vardı. Selûl’ün kollarından Benî Kumeyr’in reisi Bişr b. Safvân ile Benî Hubşiyye’den Büsr b. Süfyân, Resûlullah’ın Hudeybiye Antlaşması’ndan (6/628) önce gönderdiği davet mektupları üzerine müslüman oldular. Kürz b. Alkame ise Mekke’nin fethedildiği gün İslâm’ı kabul etti. Kıyâfe konusunda uzmanlığıyla tanınan Kürz’ün, Muâviye b. Ebû Süfyân zamanında oğlunun da yardımıyla Mekke Haremi’nin sınırlarını belirlediği ve alemlerinin yenilenmesi işinde çalıştığı bilinmektedir. İlk İslâm fetihleriyle birlikte Arabistan dışında özellikle Irak ve çevresine yerleşerek Emevî ve Abbâsî bürokrasilerinde görev alan, Benî Selûl’e mensup çeşitli kabilelerden ünlü kişiler arasında umretü’l-kazâda Hz. Peygamber’in başını tıraş eden Hırâş b. Ümeyye, fetih ordusuna katılan Züeyb b. Halhale ve oğlu tâbiînden Kabîsa, Resûl-i Ekrem ile bazı gazvelere iştirak eden ve Hz. Osman zamanında Basra kadılığı yapan İmrân b. Husayn, Hz. Hüseyin’e mersiye yazan şair Umeyr b. Mâlik ve Abbâsîler’in on iki nakibinden biri olan Mâlik b. Heysem sayılabilir. Ünlü platonik aşk şairi Küseyyir bu Benî Selûl’e, âşık olduğu Ümmü Amr Azze bint Humeyl ise Hevâzin’in kolu Benî Selûl’den Gâdıra’ya mensuptur.

Hevâzin’in Kolu Selûl. Kabilenin şeceresi Mürre b. Sa‘saa b. Muâviye b. Bekir b. Hevâzin şeklindedir; Selûl, Mürre’nin lakabı veya eşinin adı olabilir. Mekke’nin doğusunda yerleşik düzende yaşayan bu kabilenin başlıca kolları Amr, Süheym, Dubey‘a, Nehâr, Gâdıra, Muâviye ve Cendel’dir. Ebû Meryem Mâlik b. Rebîa’nın Hudeybiye Antlaşması’nda bulunması, daha o günlerde bu kabile arasında İslâmiyet’i kabul edenlerin varlığını göstermektedir. Elçiler yılında (9/630-31) Benî Selûl’den Karade b. Nüfâse başkanlığında bir grup Medine’ye gelerek müslüman olduğunu bildirdi, Hz. Peygamber de Nüfâse’yi kendilerine emîr tayin etti (İbn Hacer, V, 327). Aynı yıl Resûl-i Ekrem’i ziyaret edip İslâm’a giren Nüheyk b. Kusayy’ın bu heyetle mi yoksa ayrıca mı geldiği bilinmemektedir (a.g.e., VI, 376-377). İlk İslâm fetihleriyle birlikte Benî Selûl’ün bir kısmı Tâif yakınlarındaki topraklarında kalırken bazı kolları Irak’a, Kuzey Afrika’ya ve oradan Endülüs’e göç etti. Hişâm b. Abdülmelik’in Endülüs valisi olan Abdülmelik b. Katan, Berberî isyanlarını bastıramayınca görevinden alınarak yerine Ukbe b. Haccâc es-Selûlî getirildi. Uygulamalarında pek başarı gösteremeyen Ukbe’den başka Emevîler döneminin üst düzey yöneticileri arasında İfrîkıye Valisi İbnü’l-Habhâb es-Selûlî de bulunuyordu. Muâviye’nin oğlu Yezîd’e hitaben yazdığı mersiye ile ünlü olan şair Abdullah b. Hemmâm da Selûlîler’dendi.

BİBLİYOGRAFYA
İbnü’l-Kelbî, Nesebü Meʿad ve’l-Yemeni’l-kebîr (nşr. Nâcî Hasan), Beyrut 1408/1988, II, 440-446; İbn Hişâm, es-Sîre (nşr. Ömer Abdüsselâm Tedmürî), Kahire 1987, I, 354; II, 326; Câhiz, el-Beyân ve’t-tebyîn (nşr. Hasan es-Sendûbî), Beyrut 1414/1993, I, 495-496; İbn Düreyd, el-İştiḳāḳ, s. 468-473; İbn Abdürabbih, el-ʿİḳdü’l-ferîd, III, 355, 383; İbn Hazm, Cemhere, s. 235-238; İbn Asâkir, Târîḫu Dımaşḳ (Amrî), XXXVII, 415-416; LVI, 49; Takıyyüddin el-Fâsî, Şifâʾü’l-ġarâm (nşr. Ömer Abdüsselâm Tedmürî), Beyrut 1405/1985, II, 114; İbn Hacer el-Askalânî, el-İṣâbe (nşr. Âdil Ahmed Abdülmevcûd v.dğr.), Beyrut 1418/1997, I, 424; II, 351-352; V, 326-328, 536-537; VI, 137, 376-377; İhsan en-Nas, el-Ḳabâʾilü’l-ʿArabiyye ensâbühâ ve aʿlâmühâ, Beyrut 1421/2000, I, 360, 403; II, 565-567; F. Krenkof, “Selûl”, İA, X, 463-464; M. Lecker, “Salūl”, EI2 (İng.), VIII, 1002-1005.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2009 yılında İstanbul’da basılan 36. cildinde, 451 numaralı sayfada yer almıştır.