SENÂULLAH PÂNÎPETÎ

(ö. 1225/1810)

Hindistanlı âlim ve sûfî.

Müellif:

1143 (1730-31) yılında Hindistan’ın Pânîpet şehrinde doğdu. Celâleddin Pânîpetî Çiştî (ö. 852/1448) vasıtasıyla soyunun Hz. Osman’a ulaştığı söylenir. Eğitimine Pânîpet’te Kur’an’ı ezberlemek ve Arapça öğrenmekle başladı. Ardından Delhi’ye gidip Şah Veliyyullah ed-Dihlevî’den fıkıh ve hadis dersleri aldı. Zâhirî ilimlerdeki tahsilini tamamladıktan sonra Nakşibendî-Müceddidî şeyhi Muhammed Âbid Sünnâmî’ye intisap etti ve şeyhinin tavsiyesiyle yine bir Müceddidî şeyhi olan Mazhar Cân-ı Cânân’a mürid oldu. On sekiz yaşına geldiğinde hem medrese ilimlerinden hem tasavvuftan icâzet aldı. Pânîpet’e dönerek bir yandan eser telif etmekle, diğer yandan talebe ve müridlerin yetişmesiyle meşgul oldu. 1 Receb 1225 (2 Ağustos 1810) tarihinde Pânîpet’te vefat etti. Gulâm Server Lâhûrî onun 1216’da (1801) öldüğünü kaydeder.

Keskin zekâsı sebebiyle şeyhi Mazhar ona “alemü’l-hüdâ”, Abdülazîz ed-Dihlevî de “zamanın Beyhakī’si” lakabını vermiş, Pânîpet’e kadı olarak tayin edildiği ya da halkın fıkhî meselelerini çözdüğü için “kadı” unvanıyla anılmıştır. Mazhar, “Eğer Allah Teâlâ kıyamet günü bana hediye olarak ne getirdiğimi sorarsa Senâullah’ı gösteririm” diyerek ona verdiği değeri belirtmiştir. Senâullah Pânîpetî’nin iki eşinden biri olan Bîbî Acîbe’nin tasavvuf yolunda ilerleyip Mazhar Cân-ı Cânân’ın halifesi olduğu bilinmektedir. Senâullah Pânîpetî’nin kendisinden sonra halife bıraktığına dair bilgi bulunmamaktadır. İstanbul’a gelen ve Üsküdar’daki Selimiye Dergâhı’nda gömülü olan Kara Seyyah Hacı Ahmed Efendi’nin Mazhar’ın halifelerinden Senâullah Hindî’den icâzetli olduğu nakledilmekteyse de (Hüseyin Vassâf, II, 161) Mazhar’ın Senâullah Pânîpetî ve Senâullah Senbhelî adlarında iki halifesi bulunduğu için bu icâzetin hangisinden alındığı kesin olarak bilinmemektedir.

Eserleri. Senâullah Pânîpetî tefsir, fıkıh ve tasavvuf başta olmak üzere birçok alanda eser kaleme almış olup bazıları şunlardır: 1. et-Tefsîrü’l-Maẓharî. Bu Arapça tefsir Hindistan’ın Delhi ve Haydarâbâd şehirlerinde on cilt halinde yayımlandıktan sonra Pakistan’da da neşredilmiş (Quetta 1412/1991), ayrıca Abdüddâim el-Celâlî tarafından Urduca’ya çevrilerek yayımlanmıştır (Delhi 1960-1968; I-XII, Karaçi 1980). 2. Mâ lâ büdde minh. Hanefî mezhebine göre yazılmış Farsça bir ilmihal kitabı olan eserin (Kanpûr 1873; Delhi 1956; İstanbul 1990) Keşfü’l-ḫâce ismiyle Urduca bir tercümesi yapılmıştır (Mîret 1323/1905). 3. Ḥaḳīḳatü’l-İslâm (Ḥuḳūḳu’l-İslâm). İslâmiyet’e göre kişinin görevleri ve üzerindeki haklar konusunu ele alan Farsça bir eserdir (Leknev 1844; İstanbul 1990). 4. Teẕkiretü’l-mevtâ ve’l-ḳubûr. Farsça’dır (Lahor 1288/1871; İstanbul 1990). 5. Teẕkiretü’l-meʿâd. Ölümden sonraki hayata dair Farsça küçük bir risâledir (Kanpûr 1280/1863). 6. Risâle der İbâḥat ve Ḥurmet-i Sürûd. Mûsikinin dinî hükmüne dair Farsça bir risâledir. 7. Cevâhirü’l-Ḳurʾân. Kur’an âyetlerinin indeksidir. 8. İrşâdü’ṭ-ṭâlibîn. Tasavvufî âdâb ve seyrüsülûk konularını ele alan Farsça bir eserdir (Delhi 1899). 9. Risâle der Mesʾele-i Semâʿ ve Vaḥdet-i Vücûd (Delhi 1891). 10. es-Seyfü’l-meslûl. Şîa’yı eleştiren Farsça bir kitaptır (Delhi 1262/1846). 11. Risâle-i İḥḳāḳ. Abdülhak ed-Dihlevî’nin İmâm-ı Rabbânî’ye yönelttiği eleştirilere cevap mahiyetinde Farsça bir eserdir (Ahmed-i Münzevî, III, 1479).

Pânîpetî’nin bunların dışında şu eserleri de zikredilir: Risâle-i Fıḳh der Meẕâhib-i Erbaʿa, Fetâvâ-yı Maẓharî, Risâle-i Pencrûzî der Uṣûl-i Fıḳh, Fevâʾid-i Sebʿa, Risâle der ʿAḳāʾid-i Ḥâḳḳa, Risâle-i Telḫîṣ-i Hevâmiʿ, Çihil Ḥadîs̱, Tercüme-i Şemâʾil-i Tirmizî, Risâle der Ẕikr-i Neseb-i Aṭhar ve Ezvâc-ı Mübâreke, Keyfiyyet-i Murâḳabe ve Eẕkâr, Meʾâḫiẕü’l-aḳvâ, Vaṣıyyetnâme, el-Lübâb, İrşâdü’n-nâḳıṣîn ve teʾyîdü’l-kâmilîn, Risâle der Ensâb-ı Evlâd-ı Ḥażret-i Müceddid-i Elf-i S̱ânî. Senâullah Pânîpetî’nin mektupları Kelimât-ı Ṭayyibât adlı mecmua içinde bir bölüm halinde yayımlanmıştır (bk. bibl.).

BİBLİYOGRAFYA
Kelimât-ı Ṭayyibât (der. Ebü’l-Hayr Muhammed Murâdâbâdî), Delhi 1309/1891, s. 97-158; Naîmullah Behrâiçî, Beşârât-ı Maẓhariyye, British Museum, Or., nr. 220, vr. 146b-166b; Abdullah Dihlevî, Maḳāmât-ı Maẓhariyye, İstanbul 1993, s. 93-97; Gulâm Server Lâhûrî, Ḫazînetü’l-aṣfiyâʾ, Kanpûr 1312/1894, I, 689-690; Hüseyin Vassâf, Sefîne, II, 161; Gulâm Mustafa Han, Levâʾiḥ-i Ḫânḳāh-ı Maẓhariyye, Karaçi 1975, s. 54-65, 242-249; Abdürrezzâk Kureyşî, Mîrzâ Maẓhar Cân-ı Cânân aôr un kâ Kelâm, A‘zamgarh 1979, s. 87-89; Ahmed-i Münzevî, Fihrist-i Müşterek-i Nüsḫahâ-yi Ḫaṭṭî-yi Fârsî-yi Pâkistân, İslâmâbâd 1984, III, 1479; Sajida S. Alvi, “Qâzî Sanâ’-Allah Pânîpatî. An Eighteenth-Century Sûfî-‘Âlim: A Study of His Writings in their Sociopolitical Context”, Islamic Studies Presented to Charles J. Adams (ed. W. B. Hallaq – D. P. Little), Leiden 1991, s. 11-25; Abdülhay el-Hasenî, Nüzhetü’l-ḫavâṭır, Leknev 1992, VII, 128-129; Mahmûd Hasan Ârif, Teẕkire-i Ḳāḍî Muḥammed S̱enâʾullāh Pânîpetî, Lahor 1995; Fozail Ahmad Qadri, “The Intellectual Legacy of Qâdî Thanâullâh Pânîpatî”, IS, XXVII/2 (1988), s. 151-159; İhsân İlâhî Rânâ, “S̱enâʾullāh Pânîpetî”, UDMİ, VI, 1032-1034; Fâtıma Fenâ, “Pânîpetî, S̱enâʾullāh”, Dânişnâme-i Cihân-ı İslâm, Tahran 1379 hş./2000, V, 490-491.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2009 yılında İstanbul’da basılan 36. cildinde, 506-507 numaralı sayfalarda yer almıştır.