SERAHSÎ, Radıyyüddin

Ebû Abdillâh Radıyyüddîn Burhânü’l-İslâm Muhammed b. Muhammed es-Serahsî et-Tûsânî (ö. 571/1176)

Hanefî fakihi.

Müellif:

el-Vasîṭ adlı eserinin mukaddimesinde ve el-Muḥîṭ’in bazı yazma nüshaları üzerinde (Beyazıt Devlet Ktp., Veliyyüddin Efendi, nr. 1356-1357) müstensihlerce kaydedilen Tûsânî nisbesinden aslen Horasan’ın şehirlerinden Merv’e 2 fersah uzaklıktaki Tûsân köyünden olduğu ve Serahsî nisbesinden yine Horasan’ın bir şehri olan Serahs’ta bir müddet yaşadığı anlaşılmaktadır. Serahsî’nin el-Muḥîṭ’ini ihtisar eden Muhammed b. Ahmed el-Habbâzî diğer bütün kaynakların aksine künyesini Ebü’l-Kāsım diye kaydetmiş, Kureşî, el-Muḥîṭ adıyla eser veren Serahsî ile Burhâneddin el-Buhârî’yi birbiriyle karıştırmış ve bu sebeple Serahsî’yi Sadr sülâlesinden saymıştır (el-Cevâhirü’l-muḍıyye, IV, 364, 404).

Buhara’da Sadrüşşehîd Hüsâmeddin Ömer b. Abdülazîz’den öğrenim gören ve bir rivayete göre Alâeddin es-Semerkandî’ye de öğrencilik yapan (el-Muḥîṭ, Millet Ktp., Feyzullah Efendi, nr. 962, vr. 1a) Serahsî muhtemelen hac görevini ifa ettikten sonra Halep’e gitti. İlk cildinin 555 (1160) tarihli bir nüshası günümüze ulaşan (Süleymaniye Ktp., Kılıç Ali Paşa, nr. 497, vr. 296b) el-Muḥîṭ adlı eserini 561’de (1166) burada tamamladı. Atabeg Nûreddin Mahmud Zengî’nin kurduğu Halâviyye Medresesi’nde Mahmûd b. Abdurrahman el-Gaznevî’nin yerine müderris tayin edildi (565/1170 civarı). Ebû Hâşim İftihârüddin Abdülmuttalib b. Fazl el-Belhî el-Hâşimî’nin başını çektiği bir grup Hanefî fakihi tarafından ileri sürülen, Serahsî’nin fıkıh ilminde yetersiz ve kendisine nisbet ettiği el-Muḥîṭ adlı eserin aslında hocasına ait olduğu, ayrıca dilindeki tutukluk sebebiyle bazı kelimeleri yanlış telaffuz ettiği iddiaları karşısında Nûreddin Mahmud Zengî tarafından müderrislik görevinden alındı ve yerine bu sırada bir elçilik göreviyle Halep’te bulunan Kâsânî getirildi. Serahsî azlinden sonra Dımaşk’a gitti ve Hâtûniyye Berrâniyye Medresesi’ne müderris tayin edildi. 27 Receb 571 (10 Şubat 1176) tarihinde Dımaşk’ta vefat etti (İbn Şeddâd, I/1, s. 267-268). Fîrûzâbâdî ve Bağdatlı İsmâil Paşa ölüm tarihini 544 (1149) olarak kaydetmiş, Kâtib Çelebi bir yerde 544, bir başka yerde 671 (1272-73) tarihlerini vermiştir (Keşfü’ẓ-ẓunûn, II, 1620, 2002). Vârisi bulunmayan Serahsî’nin, el-Muḥîṭ adlı eserinin içinde sakladığı 600 dinarın Hâtûniyye Medresesi’ndeki fakihlere dağıtılmasını vasiyet etmesinden maddî durumunun iyi olduğu anlaşılmaktadır. Fâtımî hâkimiyetinin sona ermesini takip eden dönemde Halep ve Dımaşk’ta eserleriyle ve medreselerde verdiği derslerle Hanefî mezhebinin yayılmasına öncülük etmiş olması kendisine Hanefî fıkıh tarihinde önemli bir mevki kazandırmıştır.

Eserleri. 1. el-Muḥîṭ (el-Muḥîṭ bi’l-fıḳh [fi’l-fıḳh], el-Muḥîṭü’r-Raḍavî, Muḥîṭü’s-Seraḫsî). Bu eseri Kureşî bir yerde el-Baḥrü’l-muḥîṭ, bir başka yerde el-Baḥr diye anarsa da (el-Cevâhirü’l-muḍıyye, IV, 581, 589) müellif eserini mukaddimede sadece el-Muḥîṭ olarak adlandırmıştır. Bir nüshanın ferağ kaydına göre eserin müellif tarafından yazımı 13 Şâban 561’de (14 Haziran 1166) Halep’te tamamlanmıştır (Süleymaniye Ktp., Şehid Ali Paşa, nr. 961, vr. 626a). Burhâneddin el-Buhârî’nin (ö. 616/1219) yazdığı bir başka fıkıh eseri de el-Muḥîṭ adıyla bilindiğinden iki eseri birbirinden ayırt etmek için birincisine el-Muḥîṭü’r-Raḍavî (Muḥîṭü’s-Seraḫsî), ikincisine el-Muḥîṭü’l-Burhânî denmektedir. Şemsüleimme es-Serahsî’ye ait el-Muḥîṭ adlı bir eser daha bulunmamasına rağmen kütüphane kataloglarında bu eserin bazı nüshalarının kendisine nisbet edilmesi, Serahsî nisbesinden genellikle Şemsüleimme’nin anlaşılmasından ve Kâtib Çelebi’nin bu konudaki yanlış yönlendirmesinden (Keşfü’ẓ-ẓunûn, II, 1619-1620) kaynaklanmış olmalıdır.

Serahsî’nin eserlerinin İstanbul kütüphanelerindeki nüshalarının incelenmesinden el-Muḥîṭ adını verdiği büyük hacimli bir eser yazdığı ve bundan ihtisar etmek suretiyle el-Vasîṭ ile el-Vecîz adlı iki ayrı eser hazırladığı, el-Vecîz’in mukaddimesinden de müellifin kısalttığı bu iki eserini el-Muḥîṭ olarak görmediği ve bu üç eseri ayrı ayrı isimlendirdiği anlaşılmaktadır. Buna göre sonraki dönemlerde el-Muḥîṭ’e büyük, orta, muhtasar ve küçük gibi sıfatlar eklenerek kırk, on iki, dört ve iki ciltlik üç ya da dört versiyonunun bulunduğu şeklindeki değerlendirmeler (meselâ bk. Kureşî, III, 357; Kınalızâde, Ṭabaḳātü’l-Ḥanefiyye, s. 247; Ḥâşiye ʿalâ Düreri’l-ḥükkâm, vr. 9b-10a; Keşfü’ẓ-ẓunûn, II, 1620) eserlerin içerikleri açısından doğru olsa da müellifin adlandırmasına uymamaktadır. Klasik kaynaklarda hacmi konusunda farklı değerlendirmeler varsa da esasen el-Muḥîṭ’in nüshaları arasındaki hacim farkı içerikten değil sayfa büyüklüğü, satır ve sayfa sayısı, kullanılan kalemin incelik ve kalınlığı gibi sebeplerden kaynaklanmaktadır. Nitekim aynı eserin birden yirmi cilde varan değişik hacimlerde yazma nüshaları bulunmaktadır (tek ciltlik nüshalar: Süleymaniye Ktp., Süleymaniye, nr. 602, Turhan Vâlide Sultan, nr. 152; Nuruosmaniye Ktp., nr. 1805; TSMK, III. Ahmed, nr. 1046; Kayseri Râşid Efendi Ktp., nr. 393; iki ciltlik nüshalar: Beyazıt Devlet Ktp., Veliyyüddin Efendi, nr. 1356-1357; Millet Ktp., Feyzullah Efendi, nr. 962-963; Süleymaniye Ktp., Hasan Hüsnü Paşa, nr. 492/1-2, Damad İbrâhim Paşa, nr. 657-658; üç ciltlik nüsha: Süleymaniye Ktp., Karaçelebizâde Hüsâmeddin, nr. 183 [I. cilt], Esad Efendi, nr. 960 [II. cilt], Harput, nr. 411 [III. cilt, bu cilt daha eski bir nüsha olup ilk iki ciltle yazı ve stil bakımından uyuşmamaktadır]; dört ciltlik nüshalar: Millet Ktp., Feyzullah Efendi, nr. 958-961; Süleymaniye Ktp., Cârullah Efendi, nr. 863-865, 867; Afyon Gedik Ahmed Paşa İl Halk Ktp., nr. 17408, 17410-17412; beş ciltlik nüshalar: Süleymaniye Ktp., Şehid Ali Paşa, nr. 957-961; Fâtih, nr. 2105-2106 [III ve V. cilt]; yedi ciltlik nüshalar: Süleymaniye Ktp., Çorlulu Ali Paşa, nr. 248-254 [konuların birbirini izlemesi bakımından eksiksiz görünen bu nüsha aslında farklı nüshalardan ciltlerin bir araya getirilmesiyle oluşturulmuştur]; Cârullah Efendi, nr. 861 [VI ve VII. ciltler bir arada]; sekiz ciltlik nüshalar: Süleymaniye Ktp., Rüstem Paşa, nr. 139-145 [I. cilt eksik]; yirmi ciltlik nüsha: Süleymaniye Ktp., Ayasofya, nr. 1390-1405 [I, XII, XVII ve XVIII. ciltleri eksiktir. II [1390], IX [1397] ve XI. [1399] ciltlerin başlangıç ve bitişleri önceki ve sonraki ciltlerin bitiş ve başlangıçlarıyla uyuşmamaktadır. Çok ciltli nüshaların bir kısmı nüshaların farklı bölümlerinin bir araya getirilmesiyle oluşturulmaya çalışıldığı için tekrarlar veya eksiklikler görülmekte, ciltler farklı koleksiyonlara dağılmış bulunmaktadır).

Eserin mukaddimesinde belirtildiği üzere her bölüme İmam Muhammed b. Hasan eş-Şeybânî’nin el-Aṣl (el-Mebsûṭ) adlı eseriyle başlanmış, ardından sırasıyla nevâdir ve nevâzil meseleleri ve el-Câmiʿu’l-kebîr’deki meseleler zikredilerek ez-Ziyâdât’ın meseleleriyle bölüm sonlandırılmıştır. Müellifin ifadesine göre zikredilen kitapların meselelerini kuşattığı, faydalarını ve hakikatlerini kapsadığı için esere el-Muḥîṭ adı verilmiştir. Müellif bu meselelerin nerede başlayıp nerede bittiğini göstermek için el-Mebsûṭ, el-Münteḳā, nevâdir, fetâvâ, el-Câmiʿ, ez-Ziyâdât kelimelerini kullanmış, ilgili yerlerde Şeybânî’nin el-Câmiʿu’ṣ-ṣaġīr ve bilhassa siyer bölümünde es-Siyerü’l-kebîr ve es-Siyerü’ṣ-ṣaġīr adlı eserlerinden iktibaslarda bulunmuş ve bu eserlerin isimlerini yine iktibasların başlarında vermiştir. el-Muḥîṭ adı geçen eserlerin bir bütün halinde günümüze intikalini sağlaması, Orta Asya ilim çevresinin fıkıh birikimini Ortadoğu’ya taşıması ve bilhassa günümüze müstakil olarak geldiği bilinmeyen Hâkim eş-Şehîd’in el-Münteḳā adlı eserini nakletmiş olmasıyla ayrı bir öneme sahiptir. Eserin kaynakları arasında Hassâf’ın Kitâbü’n-Nafaḳāt ve Kitâbü’l-Ḥiyel’i, Ebü’l-Leys es-Semerkandî’nin ʿUyûnü’l-mesâʾil’i, Hâkim eş-Şehîd’in el-Muḫtaṣar’ı, Nâtıfî’nin el-Ecnâs’ı ve Ebû Bekir Hâherzâde’nin Şerḥu’l-Mebsûṭ’u gibi kitaplar da bulunmaktadır. Kınalızâde Ali Çelebi ve Kâtib Çelebi eserin meseleleri usul (zâhirü’r-rivâye), nevâdir ve fetâvâ şeklindeki sıralama yöntemini methederler (Ḥâşiye ʿalâ Düreri’l-ḥükkâm, vr. 71a; Keşfü’ẓ-ẓunûn, II, 1282). Eserde pedagojik bir amaç güdülerek bütün fıkıh meseleleri ayrıntılı biçimde tertip edilip bölümlere ve alt bölümlere ayrılmış, cümleler veciz, anlam açısından kapsayıcı hale getirilmeye çalışılmakla birlikte iktibas edilen ifadeler korunmuş ve problemli olanlar açıklanmıştır. el-Muḥîṭ, müellifin yaptığı el-Vasîṭ ve el-Vecîz adlı muhtasarlarından başka Muhammed b. Ahmed el-Habbâzî tarafından da iki cilt halinde ihtisar edilmiştir (Beyazıt Devlet Ktp., Bayezid, nr. 2479-2480, istinsah tarihi: Ramazan 901 [Mayıs 1496]).

Kınalızâde Ali Çelebi, tertip ve tasnif açısından Hanefî mezhebinin en büyük eseri olarak takdim ettiği el-Muḥîṭ’te Serahsî’nin, hocası Sadrüşşehîd’in el-Mebsûṭ adlı eserindeki metodu ile Alâeddin es-Semerkandî’nin Tuḥfetü’l-fuḳahâʾdaki metodunu birleştirdiğini ve bazı görüşlerin daha kuvvetli olanını belirlemede (tashîh) Semerkantlılar’ın metodunu Buharalılar’ın metoduna tercih ettiğini kaydeder. Buharalılar’ın metodunu esas aldığını ifade ettiği el-Muḥîṭü’l-Burhânî ile bu eserin bir mukayesesini yapan Kınalızâde’ye göre meşhur fetva koleksiyonlarında el-Muḥîṭü’l-Burhânî’den çokça nakil yapılmasına karşılık Muḥîṭü’s-Seraḫsî’nin Şam bölgesinde bulunması ve o sırada orada Hanefîler’in azlığı sebebiyle kitaplarda bu eserden fazla nakil yapıldığı görülmez; dolayısıyla, Muḥîṭü’s-Seraḫsî gibi eserlerin tek kaldıkları konularda delil olarak kullanılamayacağını söylemek ağır bir hata olur (el-Muḥîṭ, Millet Ktp., Feyzullah Efendi, nr. 962, vr. 1a).

2. el-Vasîṭ. Müellifin mukaddimede verdiği bilgiye göre bu eseri, el-Muḥîṭ bi’l-fıḳh’ı tamamladıktan sonra bazı arkadaşlarının kendisinden, bu eserden hareketle sadece rivayetlerle yetinen ve her hükmün dayandığı kaynağı (asl) gösteren müftülere el kitabı niteliğinde bir eser yazmasını talep etmeleri üzerine kaleme almıştır. Muḫtaṣarü’l-Muḥîṭ adıyla da bilinen eser aslı olan el-Muḥîṭ’le üslûp ve tertip açısından benzeşmektedir. Eserin III. cildi üzerindeki temellük kaydından dört cilt olduğu anlaşılan bir nüshasının I ve III. ciltleriyle iki cilt olan bir nüshasının I. cildi bulunmaktadır (Süleymaniye Ktp., Fâtih, nr. 2212, 2213, I ve III. cilt; Beyazıt Devlet Ktp., Veliyyüddin Efendi, nr. 1361, I. cilt). Fâtih nüshasının 19 Cemâziyelevvel 563 (1 Mart 1168) tarihini taşıyan I. cildinin ferağ kaydının altında (nr. 2212, vr. 286a) Serahsî kendi el yazısıyla nüsha sahibinin kendisine okuyup tashih ettiğini ifade eden bir açıklama notu yazmıştır.

3. el-Vecîz (fi’l-fetâvâ). Müellifin mukaddimede sadece el-Vecîz diye andığı eser el-Muḥîṭ’ten ihtisar edildiği için yazma nüshalarında Vecîzü’l-Muḥîṭ, Kitâbü’l-Vecîz ve Fetâva’l-Vecîz fi’l-fıḳh adlarıyla da anılmaktadır. Mukaddimesinde belirtildiğine göre müellif el-Muḥîṭ ve el-Vasîṭ’i tamamladıktan sonra bu eserin yazımına başlamış ve öğrencilerin kolaylıkla istifade etmeleri için sadece mühim vâkıaları ve sıkça karşılaşılan meseleleri bir araya getirmiştir. Kâtib Çelebi eseri el-Vecîz fi’l-uṣûl başlığı altında Radıyyüddin es-Serahsî’ye, el-Vecîz fi’l-fetâvâ ismiyle el-Muḥîṭü’l-Burhânî müellifi Burhâneddin el-Buhârî’ye nisbet edip ardından el-Muḥîṭü’r-Raḍavî müellifine ait olduğuna dair bir görüş kaydederse de (Keşfü’ẓ-ẓunûn, II, 2002) gerek burada kaydettiği mukaddime bilgileri gerekse eserin muhteva ve üslûbu Serahsî’ye ait olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Birçok yazma nüshasının mevcut olması bu esere ilginin yoğunluğunu göstermektedir (Beyazıt Devlet Ktp., Bayezid, nr. 2545, Veliyyüddin Efendi, nr. 1584, Merzifonlu Kara Mustafa Paşa, nr. 323; Süleymaniye Ktp., Bağdatlı Vehbi Efendi, nr. 398, Cârullah Efendi, nr. 961, Fâtih, nr. 2209, Hamidiye, nr. 615, 915, Hekimoğlu, nr. 393, Şehid Ali Paşa, nr. 1003, Turhan Vâlide Sultan, nr. 161; Millet Ktp., Feyzullah Efendi, nr. 1065; TSMK, III. Ahmed, nr. 833, 853, 854; Köprülü Ktp., Fâzıl Ahmed Paşa, nr. 684, 685).

eẕ-Ẕaḫîre ve el-Fetâva’ṣ-ṣuġrâ (Kınalızâde, Ṭabaḳātü’l-Ḥanefiyye, s. 247; birincisi Burhâneddin el-Buhârî’nin, ikincisi Sadrüşşehîd’in eseri olmalıdır), ʿUyûnü’l-mesâʾil ve Fevâʾidü’l-Câmiʿi’ṣ-ṣaġīr li’ş-Şeybânî adlı eserler ve muhtemelen lakap benzerliğinden dolayı Radıyyüddin Müeyyed b. Muhammed en-Nîsâbûrî’ye ait eṭ-Ṭarîḳatü’r-Raḍaviyye de Serahsî’ye nisbet edilmiştir (Ziriklî, VII, 249; krş. Keşfü’ẓ-ẓunûn, II, 1113).

BİBLİYOGRAFYA
Serahsî, el-Muḥîṭ, Süleymaniye Ktp., Süleymaniye, nr. 602, vr. 1b, 837a; Kılıç Ali Paşa, nr. 497; Şehid Ali Paşa, nr. 961, vr. 527b, 626a; Millet Ktp., Feyzullah Efendi, nr. 962, vr. 1a (nüshanın kapağında Kınalızâde Ali Çelebi’nin el yazısından aktarılan el-Muḥîṭ’le ilgili açıklamalar); a.mlf., el-Vasîṭ, Süleymaniye Ktp., Fâtih, nr. 2212, vr. 1b, 286a; a.mlf., el-Vecîz, Süleymaniye Ktp., Fâtih, nr. 2209, vr. 1b; Sem‘ânî, el-Ensâb, IV, 49; Yâkūt, Muʿcemü’l-büldân, III, 208; IV, 49; İbnü’l-Adîm, Buġyetü’ṭ-ṭaleb (Zekkâr), X, 4351; a.mlf., Zübdetü’l-ḥaleb (nşr. Halîl el-Mansûr), Beyrut 1996, s. 331-332; İzzeddin İbn Şeddâd, el-Aʿlâḳu’l-ḫaṭîre fî ẕikri ümerâʾi’ş-Şâm ve’l-Cezîre (nşr. Yahyâ Zekeriyyâ Abbâre), Dımaşk 1991, I/1, s. 267-268; İbn Fazlullah el-Ömerî, Mesâlikü’l-ebṣâr (nşr. M. Abdülkādir Harîsât v.dğr.), Ayn 2001, VI, 118, 120; Kureşî, el-Cevâhirü’l-muḍıyye, I, 131; II, 650; III, 327, 357-359, 499; IV, 27, 364, 367, 404, 581, 589; Fîrûzâbâdî, el-Mirḳātü’l-vefiyye fî ṭabaḳāti’l-Ḥanefiyye, Süleymaniye Ktp., Reîsülküttâb, nr. 671, vr. 73b-74a; Sıbt İbnü’l-Acemî, Künûzü’ẕ-ẕeheb fî târîḫi Ḥaleb (nşr. Şevkī Şaas – Fâlih el-Bekkûr), Halep 1417/1996, I, 342-343, 345; İbn Kutluboğa, Tâcü’t-terâcim fî men ṣannefe mine’l-Ḥanefiyye (nşr. İbrâhim Sâlih), Beyrut 1412/1992, s. 200-201; Ebü’l-Fazl İbnü’ş-Şıhne, Nüzhetü’n-nevâẓır fî Ravżi’l-menâẓır, Süleymaniye Ktp., Ayasofya, nr. 3232, vr. 243a-244a; Muhammed b. Ahmed el-Habbâzî, Muḫtaṣarü’l-Muḥîṭ, Beyazıt Devlet Ktp., Bayezid, nr. 2479, vr. 1b; Taşköprizâde, Miftâḥu’s-saʿâde, II, 272-273; Kınalızâde Ali Efendi, Ṭabaḳātü’l-Ḥanefiyye (nşr. Süfyân b. Âiş b. Muhammed – Firâs b. Halîl Meş‘al), Amman 1425/2003, s. 246-247; a.mlf., Ḥâşiye ʿalâ Düreri’l-ḥükkâm, Süleymaniye Ktp., Yenicami, nr. 397, vr. 9b-10a, 51a, 71a; Mahmûd b. Süleyman el-Kefevî, Ketâʾibü aʿlâmi’l-aḫyâr min fuḳahâʾi meẕhebi’n-Nuʿmâni’l-muḫtâr, Süleymaniye Ktp., Reîsülküttâb, nr. 690, vr. 187a-188b; Keşfü’ẓ-ẓunûn, II, 1113, 1282-1284, 1619-1620, 2002; Leknevî, el-Fevâʾidü’l-behiyye, s. 188-191; Brockelmann, GAL, I, 463; Suppl., I, 289, 641; Ziriklî, el-Aʿlâm, VII, 249.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2009 yılında İstanbul’da basılan 36. cildinde, 542-544 numaralı sayfalarda yer almıştır.