ŞEREFEDDİN el-ÂMİLÎ

Şerefüddîn Abdülhüseyn b. es-Seyyid Yûsuf b. el-Cevâd Âlü Şerefiddîn el-Mûsevî el-Âmilî (1873-1957)

Lübnan’ın Şiî müctehidlerinden ve modern dönem Şiî uyanış hareketini başlatan önemli şahsiyetlerinden biri.

Müellif:

Babası Yûsuf b. Cevâd’ın ilim öğrenmek amacıyla gittiği Bağdat’ın Kâzımiye semtinde doğdu. Ailesi Güney Lübnan’da bulunan Sûr şehrinin Cebeliâmil bölgesindeki Şühûr köyünden olup annesi Zehrâ Hanım’dır. Şeceresinin Mûsâ el-Kâzım’ın oğlu İbrâhim el-Murtazâ’ya ulaştığı belirtilmektedir. Sekiz yıl kadar Kâzımiye’de kalan ailesi daha sonra Cebeliâmil’e döndü. Şerefeddin ilk bilgileri burada babasından aldı, çevresindeki âlimlerden faydalanarak kendini yetiştirmeye çalıştı. 1892’de tahsil için Irak’a gitti. Bir yıl kadar Sâmerrâ’da kalarak Necef’e geçti. Necef’te bulunduğu on iki yıl içinde Hasan b. Ali el-Kerbelâî, Seyyid Muhammed Sâdık el-İsfahânî, Ali b. Bâkır el-Cevâhirî, Muhammed Tâhâ Necef, Âgā Rızâ el-Hemedânî, Muhammed Kâzım el-Horasânî, Şeyhüşşerîa el-İsfahânî ve Abdullah el-Mâzenderânî gibi hocaların derslerine devam edip öğrenimini tamamladı. Mayıs 1904’te mutlak müctehid (âyetullah) sıfatıyla memleketine döndü. Yaklaşık üç yıl kaldığı köyünden ayrılarak Sûr şehrinde yerleşti. Çeşitli vesilelerle yaptığı seyahatler dışında hayatını burada geçirdi. Batı Afrika’da yerleşmiş olan Lübnanlılar’la irtibat kurup onların desteklerini alan Şerefeddin imar faaliyetleri, mevcut mescid, medrese ve hüseyniyye*lerin geliştirilmesi, yenilerinin yapılması, cuma mescidi inşası, kız öğrenciler için mektep ve yetimhaneler açılması, fakir çiftçilerin haklarının korunması gibi alanlarda önemli çabalar sarfetti (el-Mürâcaʿât, Murtazâ Âlü Yâsîn’in takdimi, s. 13-16). 1911’de Kahire’ye gidip Ezher Şeyhi Selîm el-Bişrî el-Mâlikî’nin derslerini takip etti ve onunla bilhassa imâmet konusunda tartışmalarda bulundu. Bu tartışmalar daha sonra yayımlanan el-Mürâcaʿât adlı eserinde yer almıştır. Mısır’da bulunduğu dönemde Muhammed Abdülhay el-Kettânî, Muhammed Bahît ve Muhammed es-Semlûtî gibi âlimlerle kelâm, usul ve fıkıhla ilgili konularda tartışmalar yaptığı belirtilmektedir.

I. Dünya Savaşı’nda Lübnan halkının bağımsız bir devlet kurması yolunda halka rehberlik etti, savaşın sonuna kadar bu çabalarını sürdürdü. 1918 yılında Lübnan’ın Fransız himayesine girmesi üzerine Nisan 1920’de Vâdîhuceyr’de manda idaresine karşı düzenlenen mitingde halkı işgalcilere karşı uyaran bir konuşma yaptı, Fransızlar’la cihad etmenin gerekliliğine dair fetva yayımladı. Fransızlar’ın kendisine bir suikast hazırladıklarını haber alınca ailesiyle birlikte Şam’a kaçtı. Fransızlar evini, henüz neşredemediği eseriyle birlikte bütün kütüphanesini yaktı ve kendisinin müebbeden sürgün edildiğini ilân etti. Fransızlar’ın 25 Haziran 1920’de Suriye’yi ele geçirmesiyle Şerefeddin Şam’dan ayrılarak Araplar’ın hâkimiyetindeki Filistin’e geçti. Burada bir süre kalıp ailesini memleketine gönderdikten sonra kendisi Mısır’a gitti. Mısır’da kaldığı birkaç ay içinde Mısır’ın ilim ve fikir adamlarıyla irtibat kurdu; onlarla İslâm toplumunun problemleri, özellikle Sünnî-Şiî ayırımı yapmaksızın düşmana karşı birlik ve beraberlik içinde bulunulması konusunda fikir alışverişinde bulundu. 26 Haziran 1921 tarihinde Sûr’a dönen Şerefeddin üç yıl süreyle Fransız işgal kuvvetlerine karşı yapılan mücadelelere katıldı. Bu mücadele Lübnan’ın 1945’te bağımsızlığını kazanmasına kadar devam etti. Bunun yanında araştırma ve eser telifinden geri kalmadı. Onun amacı çeşitli müesseseler kurmak suretiyle ilim ve inançla donanmış, zamanın gereklerini bilen nesiller yetiştirmekti. Hayatının son dönemlerinde akrabası Seyyid Mûsâ es-Sadr’ın Sûr ve çevresindeki yerleşim birimlerinde Şiî toplumunun lideri olması için çaba sarfettiği belirtilmektedir. Şerefeddin 30 Aralık 1957 tarihinde Sûr’da vefat etti. Cenazesi Bağdat’a, oradan Necef’e götürülerek Hz. Ali’nin mezarının yakınında defnedildi. Şerefeddin el-Âmilî özellikle mezhep ihtilâfları konusunda ortaya koyduğu görüş ve tahlilleriyle tanınmış, daha çok Şîa akaidiyle ilgili eserler kaleme almıştır. Bilhassa Şîa’ya yöneltilen tenkitleri cevaplandırmış, İslâm fırkaları arasında karşılıklı anlayış ve barışı yerleştirmeye çalışmıştır.

Eserleri. 1. el-Mürâcaʿât. En tanınmış eseri olup Ezher Şeyhi Selîm el-Bişrî el-Mâlikî’ye yazdığı ve onun kendisine gönderdiği mektuplardan oluşmaktadır. Kitapta Ehl-i sünnet ve Şîa’da imâmet meselesi ele alınmış, çeşitli delillerle Şîa anlayışının üstünlüğü ortaya konulmaya çalışılmıştır. Farsça’ya ve Urduca’ya tercüme edilen eserin neşirlerinin başında Âyetullah Murtazâ Âlü Yâsîn’in biyografisi tamamen yer almaktadır (Sayda 1335, 1965; nşr. Hüseyin er-Râzî, Tahran, ts. [el-Mecmau’l-âlemî li-Ehli’l-beyt]; Tahran, ts. [Müessesetü’l-Ba‘se]; Beyrut 1391/1971). Eserin başka baskıları da yapılmıştır. 2. el-Fuṣûlü’l-mühimme fî teʾlîfi’l-ümme. Ehl-i sünnet ile Şîa arasındaki ihtilâflı meselelerin çözüme kavuşturulması ve ümmetin birliğinin sağlanması amacıyla kaleme alınmıştır (Sayda 1330, 1347; Necef 1967). 3. Ecvibetü mesâʾili Mûsâ Cârullah. Mûsâ Cârullah’ın Şîa âlimlerine yönelttiği Kur’an’ın tahrifi, sahâbenin tekfiri, bedâ, müt‘a nikâhı vb. yirmi sorunun cevaplarını içeren bir eserdir (Sayda 1355/1936; Necef 1966). 4. el-İctihâd fî muḳābili’n-naṣ (en-Naṣ ve’l-ictihâd). Hz. Ebû Bekir, Ömer, Osman, Âişe, Hâlid b. Velîd, Muâviye b. Ebû Süfyân ve Sünnî âlimlerinin doksan dokuz meselede mevcut nassa karşı ortaya koydukları görüşlerin ve yaptıkları icraatların isabetsizliğinin ileri sürüldüğü bir çalışmadır (Necef 1956, 1964; Sûr 1960; Beyrut 1408/1988). Eserin Kum baskısına (1404/1984) Muhammed Sâdık es-Sadr tarafından müellifin biyografisi ilâve edilmiştir. 5. Ebû Hüreyre. Bu sahâbîye dair tenkidî bir çalışmadır (Sayda 1365/1946, 1965; Beyrut 1397/1977, 1406/1986). 6. el-Kelimetü’l-ġarrâʾ fî tafḍîli’z-Zehrâʾ. Hz. Fâtıma hakkında bir risâledir (Sayda 1347; Necef 1967, el-Fuṣulü’l-mühimme ile birlikte). 7. Felsefetü’l-mîs̱âḳ ve’l-velâye (Sayda 1360, 1371, 1941; Necef 1384, 1967). 8. el-Mecâlisü’l-fâḫire fî meʾâtimi’l-ʿitreti’ṭ-ṭâhire. 10 Muharrem’de yapılan matem merasimleriyle ilgilidir (Necef 1967). 9. Kelime ḥavle’r-rüʾye. Rü’yetullahı özellikle Şîa açısından ele alan bir risâledir (Sayda 1371). 10. Mesâʾil fıḳhiyye (Necef 1964). 11. Mesâʾil aḫlâḳıyye (Necef 1370). 12. Müʾellifü’ş-Şîʿa fî ṣadri’l-İslâm (Necef 1956). 13. S̱ebetü’l-es̱bât fî silsileti’r-ruvât. Müellifin kendisinden itibaren imamlara ve Hz. Peygamber’e kadar ulaşan hocalarının silsilesini ihtiva eder. 14. Buġyetü’r-râġıbîn fî silsileti âli Şerefiddîn. Aile fertlerinden Seyyid Abdullah tarafından neşredilen eserde müellifin biyografisi de yer almaktadır (Beyrut 1991, II, 63-254; basılmış eserlerinin bir listesi için bk. K. Avvâd, II, 228-229; bütün eserleri için ayrıca bk. el-Mürâcaʿât, Murtazâ Âlü Yâsîn’in takdimi, s. 18-21; el-İctihâd, M. Sâdık es-Sadr’ın takdimi, s. 32-35; Ahmed Kubeysî, s. 53-69). Abdülhamîd el-Hür el-İmâmü’s-Seyyid Abdülḥüseyn Şerefüddîn adıyla bir eser kaleme almıştır (Ziriklî, III, 279).

BİBLİYOGRAFYA
Şerefeddin el-Âmilî, Buġyetü’r-râġıbîn fî silsileti âli Şerefiddîn (nşr. Seyyid Abdullah), Beyrut 1991, II, 63-254; a.mlf., el-Mürâcaʿât, Murtazâ Âlü Yâsîn’in takdimi, Beyrut 1391/1971, s. 7-29; a.mlf., el-İctihâd fî muḳābili’n-naṣ, Beyrut 1408/1988, M. Sâdık es-Sadr’ın takdimi, s. 5-44; Tebrîzî, Reyḥânetü’l-edeb, III, 194; Âgā Büzürg-i Tahrânî, Ṭabaḳātü aʿlâmi’ş-Şîʿa: Nuḳabâʾü’l-beşer fi’l-ḳarni’r-râbiʿ ʿaşer, Necef 1962, I/3, s. 1080-1088; Abbas Ali, el-İmâm Şerefüddîn: Ḥuzmetü ḍavʾ ʿalâ târîḫi’l-fikri’l-İmâmî, Necef 1968, tür.yer.; K. Avvâd, Muʿcemü’l-müʾellifîne’l-ʿIrâḳıyyîn, Bağdad 1969, II, 228-229; Ahmed Kubeysî, Ḥayâtü’l-İmâm Şerefiddîn fî süṭûr (nşr. Hasan Kubeysî), Beyrut 1980, tür.yer.; Aʿyânü’ş-Şîʿa, VII, 457; Ziriklî, el-Aʿlâm (Fethullah), III, 279; Muhammed Hırzüddin, Maʿârifü’r-ricâl (nşr. M. Hüseyin Hırzüddin), Kum 1405, II, 51; Hasan es-Sadr, Tekmiletü Emeli’l-âmil (nşr. Ahmed el-Hüseynî), Kum 1406, s. 256; Mustafa Kulîzâde, Şerefüddîn-i ʿÂmilî, Tahran 1993, tür.yer.; a.mlf., “Şerefüddîn-i ʿÂmilî”, DMT, IX, 563-565; Muʿcemü’t-türâs̱i’l-kelâmî, Kum 1423, I, 183; II, 302; III, 317, 517; IV, 26; V, 82; Muʿcemü ṭabaḳāti’l-mütekellimîn, Kum 1426, V, 299-304; Hâdî Fazlullah, Râʾidü’l-fikri’l-ıṣlâḥî es-Seyyid ʿAbdülḥüseyn Şerefüddîn, Beyrut, ts. (Müessesetü İzziddîn), tür.yer.; W. Ende, “S̲h̲araf al-Dīn”, EI2 (İng.), IX, 314-315.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2010 yılında İstanbul’da basılan 38. cildinde, 552-553 numaralı sayfalarda yer almıştır.