ŞERİF MEHMED EFENDİ

(ö. 1040/1631)

Osmanlı âlimi.

Müellif:

Nev‘îzâde Atâî 960 (1553) yılı civarında, Kâtib Çelebi 964’te (1557) doğduğunu zikreder. Kaynaklarda daha ziyade Atâî’nin benimsediği tarih esas alınmışsa da Kâtib Çelebi’nin verdiği tarih daha doğru olmalıdır. Doğum yeri sadece Kāmûsü’l-a‘lâm’da İstanbul olarak gösterilmiş olup Menâkıbnâme’de zikredilen bilgilere göre bunun doğru olması gerekir. Adı bazan Seyyid Mehmed olarak da yazılmıştır. Zeyniyye tarikatının Eğirdir kolu şeyhlerinden Şeyh Burhâneddin’in (ö. 970/1562) torunudur. Dedesinin dedesi, dedesi ve babası gibi ailedeki birçok kişinin adının Mehmed olması dolayısıyla bazı kaynaklarda babasının Şerîfî mahlasına nisbetle Şerîfîzâde diye anılmıştır. Eserlerinde kendisini daha çok “Şerîf” mahlasıyla tanıttığı görülmektedir.

Çeşitli âlimlerin meclislerinde ders gören Şerif Mehmed ileride şeyhülislâm olacak olan Bayramzâde Zekeriyyâ Efendi’nin hizmetine girdi. Zekeriyyâ Efendi, Anadolu kazaskerliğine getirildiğinde 990’da (1582) Şerif Mehmed’i yanına tezkireci olarak aldı, Menâkıbnâme’de verilen bilgiye göre bu ilk görevinden sonra Edirne’de müderris oldu, 1000 (1592) yılında Zekeriyyâ Efendi’nin inşa ettirdiği medresede ve Zal Mahmud Paşa, Gazanfer Ağa, Sahn-ı Semân, Vâlide Sultan, Süleymaniye medreselerinde görev yaptı. 1013 Saferinde (Temmuz 1604) Halep kadılığına tayin edildi; Galata, Şam ve Mekke gibi yerlerde kadılık görevini sürdürdü, 1020’de (1611) vazifesinden ayrılıp İstanbul’a gitti. 1024’te (1615) Edirne kadılığına, ertesi yıl Mısır’a tayin edildi, bir yıl sonra görevinden alındı. 1027’de (1618) İstanbul hâkimi ve ertesi yıl Anadolu kazaskeri oldu. 1621’de emekliliğinin ardından kendisine Rodosçuk kazası arpalık olarak verildi. 1623’te Cem‘iyyet-i Câmi‘ Vak‘ası’nda (Fâtih Camii olayı) bulunduğu için Bursa’ya sürüldü. IV. Murad tahta çıkınca affedilip arpalıkları geri verildi. 1033’te (1624) tekrar Anadolu kazaskeri, bunun yanında 1625’te nakîbüleşraf oldu. Aynı yıl Rumeli kazaskerliğine tayin edildi, yine aynı yıl içinde görevinden geri çekilip Dimetoka arpalığına lâyık görüldü. 1630’da kızını amcasının oğlu Allâme Şeyhî Efendi ile evlendirerek onun adına nakîbüleşraflık görevinden feragat etti. 8 Zilkade 1040 (8 Haziran 1631) tarihinde vefat etti, kabri Eyüp Mezarlığı’ndadır.

Şerif Mehmed Efendi’nin eserlerinde verdiği bilgilerden İstanbul’da bulunduğu sıralarda sarayla yakın ilişki içinde olduğu, Menâkıbnâme’den Eğirdir’deki Nis adasından alınan haracın bir kısmı amcası Seyyid Mahmud Efendi’ye tahsis edildiğinden hocası Zekeriyyâ Efendi vasıtasıyla III. Murad’la görüştüğü anlaşılmaktadır. Günümüze ulaşan beş mensur eserini III. Mehmed’e sunan Şerif Mehmed, zaman zaman padişahın huzuruna çıkıp onun gece sohbetlerine katıldığını, gündüzleri de gölgesi gibi “ayağına yüzler sürüp” kendisine daima hizmet ettiğini söyler. Mesâlikü’l-memâlik tercümesinin girişinde yer alan bilgiler sarayda mütercimlik yaptığını, padişahın onunla görüşmesinde çeviri konusundaki maharetinin etkili olduğunu düşündürmektedir. Nitekim elde mevcut üç tercümesini de padişahın siparişi üzerine gerçekleştirmiştir. Hatta Münâẓara-i Ṭûṭî vü Zâġ’ı acele tercüme etmesinin istendiğini ve tercümeyi üç dört gün içinde tamamladığını ifade eder. Cifre dair ed-Dürrü’l-munaẓẓam’ı ilgi alanına girmemesine rağmen padişah emrettiği için Türkçe’ye çevirdiğini ve bu işi yaparken çok zorlandığını belirtir. Meslek hayatına başladığı dönemden vefatına kadarki süreçte Şeyhülislâm Bayramzâde Zekeriyyâ Efendi, Şeyhülislâm Yahyâ Efendi, Ahîzâde Hüseyin gibi dönemin ileri gelen şair ve âlimleriyle tanışmış, onlarla arkadaş olmuştur. Tabib Emîr Çelebi’nin (ö. 1638) Enmûzecü’t-tıb adlı eserine amcasının oğlu Allâme Şeyhî ve Ahîzâde Hüseyin gibi âlimlerle birlikte takriz yazması bu ilişkilerin somut bir göstergesidir. Kendisinden bahseden kaynaklarda onun iyi bir âlim, aynı zamanda şiirde ve inşâda güçlü olduğu belirtilir.

Eserleri. 1. Menâkıb-ı Şeyh Burhâneddîn. Başta müellifin dedesi Şeyh Burhâneddin olmak üzere aynı aileye mensup Şeyhülislâm Berdaî, Pîrî Halîfe (Şeyh Mehmed Hûyî) ve Çelebi Sultan (Şeyh Mehmed Çelebi) gibi Zeyniyye tarikatının Eğirdir kolunda postnişin olmuş şeyhlerin menkıbelerinin derlendiği bu eser Eğri seferi dönüşünde III. Mehmed’e sunulmuştur. Üzerinde yüksek lisans tezi hazırlanan eser Sadık Yazar tarafından neşredilmiştir (bk. bibl.). 2. Münâzara-i Tûtî ile Zâg. Müellifi belirtilmeyen Farsça bir eserin tercümesidir (İstanbul 1287). 3. Tercüme-i Miftâh-ı Cifrü’l-câmi’ ve misbâhu’n-nûri’l-lâmi’. Abdurrahman el-Bistâmî’nin Miftâḥu’l-cifri’l-câmiʿ adlı eserinin çevirisidir. 1006 (1597-98) yılında III. Mehmed’in isteğiyle yapılan çevirinin bazıları minyatürlü sekiz nüshası tesbit edilmiştir. Bahattin Yaman eserdeki minyatürler üzerinde bir doktora tezi hazırlamıştır (bk. bibl.). 4. Tercüme-i Mesâlikü’l-memâlik. İbn Hurdâzbih’in el-Mesâlik ve’l-memâlik adlı eserinin tercümesidir. III. Mehmed dönemi devlet adamlarından Gazanfer Ağa’nın isteğiyle yapılan tercümenin tek nüshası Bologna Kütüphanesi’nde kayıtlıdır (Marsigli, nr. 3611). 5. Tercüme-i Ferruhnâme (Kıssa-i Ferruh u Hümâ). Yine III. Mehmed’in isteği üzerine yazılan bu eser, Muhammed adlı bir şairin XIV. yüzyılın sonlarında kaleme aldığı ʿIşḳnâme (Tuḥfenâme) adlı manzum eserin mensur tercümesidir. Ferruh ve Hümâ adlı iki kişi arasında geçen klasik bir aşk hikâyesinin konu edildiği eserin biri minyatürlü üç nüshası belirlenmiş olup üzerinde yüksek lisans çalışması yapılmıştır (bk. bibl.). 6. Tahmîs-i Kasîde-i Bürde. Kâtibî Hâfız Seyyid Hüseyin b. Seyyid Ali el-Amâsî’nin 1631 yılı civarında tertip ettiği Ḳaṣîdetü’l-Bürde’nin iki tahmîsini, bir Farsça ve beş Türkçe tercümesini içeren bir mecmuanın içinde yer almaktadır. Bu mecmuanın on civarında nüshası tesbit edilmiştir (meselâ bk. Süleymaniye Ktp., Fâtih, nr. 3715). 7. Nakībü’l-eşrâf Defteri. Müellifin nakîbüleşraflık görevinde bulunduğu dönemde Osmanlı toplumundaki seyyidleri kayıt altına almak için tuttuğu, İstanbul Müftülüğü Şer‘iyye Sicilleri Arşivi’nde bulunan defter 1625-1630 yılları arasını içerir.

BİBLİYOGRAFYA :

Şerîf Muhammed Efendi’nin Menâkıbu’l-Evliyâ’sı: İnceleme-Metin-İndeks (haz. Seda Uysal, yüksek lisans tezi, 2011), Karadeniz Teknik Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, hazırlayanın girişi, s. 13-24; Şerîf Mehmed’in Mensur Ferruh u Hümâ Hikâyesi: İnceleme-Metin (76b-154b) (haz. Zeynep Namoğlu, yüksek lisans tezi, 2013), Yıldız Teknik Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, hazırlayanın girişi, s. 2-5; Kınalızâde, Tezkire, I, 172; Atâî, Zeyl-i Şekāik, s. 77-78, 742-744; Keşfü’ẓ-ẓunûn, II, 1665; Ahmed Nazîf Efendi, Riyâzü’n-nükabâ, Süleymaniye Ktp., Hacı Mahmud Efendi, nr. 4590, vr. 8a; Mehmed Süreyyâ, Sicill-i Osmanî (haz. Nuri Akbayar, s.nşr. Seyit Ali Kahraman), İstanbul 1996, II, 546; Bahattin Yaman, Osmanlı Resim Sanatında Kıyamet Alametleri: Tercüme-i Cifrü’l-Câmi’ ve Tasvirli Nüshaları (doktora tezi, 2002), Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü; Reşat Öngören, Tarihte Bir Aydın Tarikatı: Zeynîler, İstanbul 2003, s. 121; Sadık Yazar, Eğirdirli Münevver Bir Ailenin Hikâyesi: Şerîf Mehmed’in Menâkıb-ı Şeyh Burhâneddîn’i, İstanbul 2012; Neşet Köseoğlu, “Eğridirli Şair Şerifi ve Babası ile Oğlu”, Ün, I/7, Isparta 1943, s. 104-105; Kāmûsü’l-a‘lâm, IV, 2856.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2019 yılında Ankara’da basılan (gözden geçirilmiş 3. basım) EK-2. cildinde, 552-554 numaralı sayfalarda yer almıştır.