ŞEYHAYN

Buhârî ile Müslim’i ifade eden bir hadis terimi.

Müellif:

Sözlükte “yaşlı kimse” anlamındaki şeyh kelimesi hadis terimi olarak genellikle “kendisinden hadis rivayet edilen hoca” mânasına gelir. Kelimenin ikil hali olan şeyhân/şeyhayn sözüyle hadis ilminde Buhârî ve Müslim kastedilir. Bir hadis nakledildikten sonra kaynağını göstermek üzere “müttefekun aleyh” veya “ravâhü’ş-Şeyhân” ya da “ahrecehü’ş-Şeyhân” dendiğinde o hadisin hem Buhârî hem Müslim tarafından rivayet edilerek el-Câmiʿu’ṣ-ṣaḥîḥ’lerine kaydedildiği anlaşılır. Lafızları farklı olsa da aynı anlamı taşıyan bir hadisin her iki eserde aynı sahâbîden nakledilmesi durumunda bu hadis için “müttefekun aleyh” denir. Lafızları aynı olsa da Buhârî ve Müslim’in farklı sahâbîlerden rivayet ettiği hadis için bu tabir kullanılmaz. Hadis âlimleri bu tür rivayetlerde “ravâhü’ş-Şeyhân” veya “ahrecehü’ş-Şeyhân” ifadelerine yer vermişlerdir.

I ve II. (VII-VIII.) yüzyıllarda hadislerin genellikle sahihi ile zayıfını aynı eserde tasnif etme geleneği hâkim olduğundan Buhârî ile Müslim’in sadece sahih hadisleri derleyen çalışmaları hadis tarihinde bir dönüm noktası teşkil etmiştir. Onların meydana getirdiği el-Câmiʿu’ṣ-ṣaḥîḥ’leri ümmetin tamamına yakını Kur’ân-ı Kerîm’den sonra en sahih kitap diye kabul etmiş, bu iki eserde yer alan hadisler sahihin en yüksek derecesini oluşturmuştur (İbnü’s-Salâh, s. 18, 27). Hadis ilmine yaptıkları büyük katkı ve tasnif ettikleri bu eserler sebebiyle Buhârî ile Müslim muhaddisler arasında büyük itibar görmüştür. IV. (X.) yüzyılın sonlarında Hâkim en-Nîsâbûrî’nin çokça kullandığı Şeyhayn terimini Buhârî ile Müslim hakkında ilk defa kimin kullandığı bilinmemektedir. İslâm tarihiyle kelâm ve mezhepler tarihinde şeyhayn kelimesiyle Hz. Ebû Bekir ve Ömer, Hanefî fıkhında Ebû Hanîfe ile Ebû Yûsuf, Şâfiî fıkhında Abdülkerîm er-Râfiî ile Nevevî kastedilmektedir (ayrıca bk. HULEFÂ-yi RÂŞİDÎN; İMÂMEYN).

Şeyhayn kelimesi bazı eserlerin isimlerinde yer almış, Hâkim en-Nîsâbûrî’nin el-Müstedrek ʿale’ṣ-Ṣaḥîḥayn’ı el-Müstedrek ʿale’ş-Şeyḫayn olarak da anılmıştır. Ayrıca İbn Bâtîş’in el-Beyân ʿamme’t-tefeḳa ʿaleyhi’ş-Şeyḫân, İbnü’l-Mülakkın’ın el-Bülġa fî eḥâdîs̱i’l-aḥkâm mimme’t-tefeḳa ʿaleyhi’ş-Şeyḫân ve günümüz müelliflerinden M. Fuâd Abdülbâkī’nin el-Lüʾlüʾü ve’l-mercân fîme’t-tefeḳa ʿaleyhi’ş-Şeyḫân adlı eserleri bu tür kullanımın en tanınan örnekleridir.


BİBLİYOGRAFYA

, I, 42.

, s. 18, 22, 27-28.

İbn Hacer el-Askalânî, en-Nüket ʿalâ Kitâbi İbni’ṣ-Ṣalâḥ (nşr. Rebî‘ b. Hâdî Umeyr), Riyad 1408/1988, I, 364-365.

Emîr es-San‘ânî, Tavżîḥu’l-efkâr (nşr. Salâh b. Muhammed b. Uveyza), Beyrut 1417/1997, I, 86-90, 98-100.

, Mukaddime, I, 216-217.

Mücteba Uğur, Ansiklopedik Hadis Terimleri Sözlüğü, Ankara 1992, s. 377-378.

Ahmet Yücel, “Müttefekun Aleyh”, , XXXII, 224-225.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2010 yılında İstanbul’da basılan 39. cildinde, 80 numaralı sayfada yer almıştır.