SEYYİD VEHBÎ

(ö. 1149/1736)

Divan şairi ve nesir yazarı.

Müellif:

İstanbul’da doğdu. Adı Hüseyin olup İmamzâde Mehmed Efendi’nin kethüdâsı Hacı Ahmed Efendi’nin oğludur. Nesebi Ehl-i beyt’e dayandığından “Seyyid” lakabıyla anılmıştır. Silsilesi Hüsâmeddin Efendi’ye ulaştığı için gençliğinde bir müddet “Hüsâmî” mahlasını kullandıktan sonra hocası şair Mirzazâde Ahmed Neylî’nin tavsiyesiyle “Vehbî” mahlasını aldı. Sünbülzâde Vehbî ile karıştırılmaması için Vehbî-i Kadîm veya Vehbî-i Evvel diye de anılır. Mirzazâde Şeyh Mehmed Efendi’den okudu ve iyi bir öğrenim gördü. Ayrıca Abdülbâki Ârif Efendi’den hat dersi aldı. Hocazâde Seyyid Osman Efendi’nin Anadolu kazaskerliğinde mülâzım oldu (1108/1696). 1123 (1711) yılında Rus seferi vesilesiyle yazdığı kaside ve tarihlerle III. Ahmed’in ilgisini çekti. Uzunca bir süre İstanbul medreselerinde müderrislik yaptı. 1720’de kaleme aldığı Surnâme’sine mükâfat olarak ikinci defa fethinde Tebriz’e kadı tayin edildi. Ardından Kayseri, Manisa ve Halep mevleviyetlerinde bulundu. Halep’ten ayrılırken hacca gitti (1147/1735). Dönüşünde hastalandı ve İstanbul Aksaray’daki evinde vefat etti, Cerrahpaşa’da Cambaziye Mescidi hazîresine defnedildi.

III. Ahmed ve Damad İbrâhim Paşa dönemi şairlerinin önde gelen simalarından olan Vehbî önceleri kendisine üstat olarak Nâbî’yi seçmiş, ancak sonraları Nedîm’in etkisine girmiştir. Kasidelerinde Nef‘î edası hâkim olan sanatkâr pek çok şairin gazelini tanzir ve tahmis etmiştir. Seyyid Vehbî, mazmunlarında İran etkisini en aza indirmeye çalışmış, yaşadığı hayatın izlerini şiirine taşımıştır. Topkapı Sarayı önündeki III. Ahmed Çeşmesi için padişahın yazdığı, “Besmeleyle iç suyu Han Ahmed’e eyle duâ” tarih mısraının ebcedinin eksik gelmesi üzerine bunu, “Aç besmeleyle iç suyu Han Ahmed’e eyle duâ” şekline koyarak tamamlaması sultanın takdirini kazanmasına vesile olmuş, bu beyti de ihtiva eden musammat kasidesi çeşme çevresine bir kuşak halinde nakşedilmiştir.

Eserleri. 1. Divan. Hamit Dikmen tarafından doktora çalışması olarak üç nüshası karşılaştırılmak suretiyle neşre hazırlanan divanda (bk. bibl.) bir münâcât, dört na‘t, bir mi‘râciyye, beş rubâî şeklinde tevhidle kırk üç na‘t, seksen altı kaside, bir takriz, dört arz-ı hâl, iki mektup, 128 tarih manzumesi, iki terkibibend, iki terciibend, iki müseddes, yirmi tahmîs, dört şarkı, 266 gazel, elli bir kıta, on dokuz lugaz, yetmiş beş rubâî, iki nazım, yirmi beş müfred ve altmış iki adet matla‘ beyti mevcuttur. Bâkî, Neylî, Nef‘î, Râşid, Nedîm gibi şairlerin gazellerini tanzir ve tahmis etmiş, Keçecizâde İzzet Molla gibi bazı şairleri etkilemiştir. 2. Surnâme. III. Ahmed’in şehzadelerinin sünnet, kızlarının düğün merasimlerini günü gününe takip eden şairin gördüklerini bütün teferruatı ile aktardığı mensur bir eserdir. Türünün en meşhur örneği olan kitapta şair aynı zamanda İstanbul’u tanıtmakta, devrin örf ve âdetlerini anlatmaktadır. Benzerleri arasında en düzgün metin kabul edilen eserde yer yer manzum parçalar da vardır. Birçok kütüphanede yazmaları olup (İÜ Ktp., TY, nr. 11, 1607, 3035, 3974, 6098, 6099, 6124; Karatay, I, 280) Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi’ndeki nüshada (III. Ahmed, nr. 3593) Levnî tarafından yapılmış 137 minyatür mevcuttur. Bu minyatürler üzerinde Hüseyin Elmas (Nakkaş Osman ve Levnî’ye Ait Surnâme Minyatürlerinin Kompozisyon ve Renk Açısından İncelenmesi,1994, SÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü), Süreyya Eroğlu (Surnâme-i Hümâyun ve Surnâme-i Vehbî Bağlamında Nakkaş Osman ve Nakkaş Levnî, 2000, İstanbul Teknik Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü) ve Nalan Aracı (Nakkaş Osman’ın Surname Yapıtından Resim Yorumları, 2005, Mersin Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü) yüksek lisans tezi hazırlamıştır. Reşat Ekrem Koçu’nun özetle yayımladığı (İstanbul 1939) Surnâme metni üzerinde Ahsen Tuba Kaynarca tarafından bir yüksek lisans çalışması yapılmıştır (Seyyid Vehbî’nin Sûrnâmesi: İnceleme-Metin, 2000, Dumlupınar Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü). Levnî’nin Surnâme minyatürlerini Esin Atıl yayımlamış (İstanbul 1999), bu minyatürler ve Mertol Tulum tarafından yeni harflere aktarılan Surnâme metni Robert Bragner’in İngilizce tercümesiyle birlikte ayrıca neşredilmiştir (Bern 2001). 3. Hadîs-i Erbaîn Tercümesi. Türünün başarılı sayılabilecek bir örneği olan ve bir nüshası İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi’nde bulunan (TY, nr. 1376, vr. 3b-6a) bu tercümede her hadis metni dört mısralık bir kıta içinde iktibas edilmiştir. 4. Risâle-i Sulhiyye. 1130 (1718) yılında imzalanan Pasarofça Antlaşması hakkında Sadrazam Damad İbrâhim Paşa’nın emriyle kaleme alındığı anlaşılan manzum risâlede Varadin mağlûbiyetiyle Belgrad’ın kaybedilişi anlatılmakta, ancak İbrâhim Paşa’nın bu işi barışla sonuçlandırdığı dile getirilmektedir. Bir nüshası İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi’nde kayıtlıdır (TY, nr. 2711, vr. 220b-229b). Kafzâde Fâizî’nin (ö. 1031/1622) başlayıp Seyyid Vehbî’nin tamamladığı Leylâ vü Mecnûn’un Nev‘îzâde Atâî’nin hattıyla 1624’te yazılmış bir nüshası bulunmaktadır (Levend, s. 325). Eser ayrıca Fâizî divanının bazı nüshaları içinde de yer alır (İÜ Ktp., TY, nr. 1699). Seyyid Vehbî devrin tanınmış bazı edipleri gibi Mustafa Safâyî’nin Tezkire’sine yazdığı uzun takriziyle da dikkat çekmektedir (Tezkiretü’ş-şuarâ-yı Safâyî, DTCF Ktp., Mustafa Con, B boyu, nr. 601, vr. 2-3).

BİBLİYOGRAFYA
Seyyid Vehbî ve Divanının Karşılaştırmalı Metni (haz. Hamit Dikmen, doktora tezi, 1991), AÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü; Surname-i Vehbi: A Miniature Illustrated Manuscript of an 18th Century Festival in Ottoman Istanbul (nşr. A. Mertol Tulum, trc. R. Bragner), Bern 2001; Safâyî, Tezkire, İÜ Ktp., TY, nr. 3215, s. 360; İsmâil Belîğ, Nuhbetü’l-âsâr, İÜ Ktp., TY, nr. 1182, s. 116; Râşid, Târih, V, 404, 421, 425; Sâlim, Tezkire, İstanbul 1315, s. 710; Çelebizâde Âsım, Târih, İstanbul 1153, vr. 90b-91a; Ayvansarâyî, Hadîkatü’l-cevâmi‘, I, 79; Müstakimzâde Süleyman Sâdeddin, Mecelletü’n-niṣâb, Süleymaniye Ktp., Hâlet Efendi, nr. 628, vr. 428; Fatîn, Tezkire, s. 443; Muallim Nâci, Esâmî, İstanbul 1308, s. 177-179; Ârif Hikmet, Tezkire, Millet Ktp., Ali Emîrî, nr. 789, s. 65; Fâik Reşad, Eslâf, İstanbul 1312, II, 100-104; Gibb, HOP, IV, 101-107; Osmanlı Müellifleri, II, 234; Mehmet Nail Tuman, Tuhfe-i Nâilî, Millî Ktp., nr. 611, s. 1670-1671; Agâh Sırrı Levend, Arap, Fars ve Türk Edebiyatlarında Leylâ ve Mecnun Hikâyesi, Ankara 1959, s. 325; Karatay, Türkçe Yazmalar, I, 280; Ali Canip Yöntem, “On İkinci Asır Edebiyatının Meşhur Simalarından: Seyyid Vehbî”, HM, I/16 (1927), s. 305; Hamit Dikmen, “Seyyid Vehbi’nin Hayatı, Eserleri, Edebi Kişiliği ve Şairliğinin Değerlendirilmesi”, TUBA, XXII (1998), s. 87-101; a.mlf., “Seyyid Vehbî’nin Şiirlerinde Muhteva”, TK, XXXVIII/450 (2000), s. 614-631; a.mlf., “Seyyid Vehbî Divanı’nın Şekil ve İfade Özellikleri Yönünden Analizi”, Çukurova Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi Dergisi, III/1, Adana 2003, s. 103-127; Abdülkadir Karahan, “Seyyid Vehbî”, İA, X, 543-547; “Vehbî Hüseyin (Seyyid)”, TDEA, VIII, 525; Kathleen R. F. Burrill, “Wehbī Sayyidī”, EI2 (İng.), XI, 202; Şehnaz Yalçın, “Levnî”, DİA, XXVII, 155.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2009 yılında İstanbul’da basılan 37. cildinde, 74-75 numaralı sayfalarda yer almıştır.