SİMÂK b. HARB

Ebü’l-Mugīre Simâk b. Harb b. Evs ez-Zühlî el-Bekrî (ö. 123/741)

Hadis hâfızı, tâbiî.

Müellif:

Kûfe’ye ilk yerleştirilen kabilelerden biri olan Bekir b. Vâil’in Benî Zühl koluna mensuptur. Dayısı Simâk b. Mahreme’nin Hz. Ömer devrinde yapılan fetihlerde çeşitli görevler üstlenmesi, Muâviye ve Hz. Ali ihtilâfında Hz. Ali’ye muhalefet ettiği için Cezîre’ye kaçmak zorunda kalması, buna rağmen Kûfe’de onun adına Mescidü Simâk adıyla bir mescid yapılması Simâk b. Harb’in anne tarafından Kûfe’nin ileri gelen bir ailesine mensup olduğunu göstermektedir. Onun devrin valisi Ebû Hâlid İbn Hübeyre tarafından birkaç defa Bağdat’a gönderilmesine bakılarak yöneticilerle ilişkisinin bulunduğu, muhtemelen bazı resmî vazifeler üstlendiği düşünülebilir. Öte yandan oğlu Saîd, kardeşleri Muhammed ve İbrâhim b. Harb’in de hadis râvisi olması, kardeşinin oğlu Süveyd b. Talha’nın hadis tahsil etmesi onun ailesinin ilmî çevreler içerisinde yer aldığını ortaya koymaktadır. Simâk’in nerede vefat ettiği bilinmemektedir.

Simâk b. Harb seksen kadar sahâbîyi gördüğünü belirtmiş; Enes b. Mâlik, Abdullah b. Zübeyr b. Avvâm, Dahhâk b. Kays, Câbir b. Semüre ve Nu‘mân b. Beşîr gibi sahâbîlerden hadis rivayet etmiş; kendi kuşağından İbrâhim en-Nehaî, Saîd b. Cübeyr, Hasan-ı Basrî, Muâviye b. Kurre, İkrime el-Berberî, Şa‘bî, Alkame b. Vâil gibi tâbiîlerden nakilde bulunmuştur. Kendisinden hadis nakledenler arasında başta oğlu Saîd olmak üzere A‘meş, Hammâd b. Seleme, Şu‘be b. Haccâc, Süfyân es-Sevrî, Şerîk b. Abdullah, Zâide b. Kudâme, İbrâhim b. Tahmân, İsrâil b. Yûnus es-Sebîî gibi hadisçiler sayılabilir.

Hocaları Câbir b. Semüre ile İkrime el-Berberî’den çokça hadis rivayet eden Simâk’in, Câbir b. Semüre’den naklettiği hadislere örnek olarak Hz. Peygamber’in namazlarda hangi sûre ve âyetleri okuduğu, zina eden bir kişinin recmedildiği, intihar eden birinin cenaze namazının kılınmadığı, Resûl-i Ekrem’in şemâili, bilhassa nübüvvet mührü kabul edilen “ben”le ilgili rivayetler zikredilebilir. İkrime yoluyla İbn Abbas’tan aktardığı rivayetler daha çok tefsirle ilgilidir. İbn Mes‘ûd’un oğlu aracılığıyla Simâk’ten yaptığı nakiller arasında Hz. Peygamber’in hadislerini başkalarına aktaranları öven ve müjdeleyen rivayet de vardır.

Ebû Hâtim er-Râzî, Simâk’in sadûk, sika; Yahyâ b. Maîn de sika olduğunu söyler. İbn Adî’ye göre onun rivayetlerinin çoğunda bir problem yoktur ve hadisçiler bunları terketmemiştir, bu rivayetler hasen mertebesindedir. Ancak Simâk’in kendilerinden hadis naklettiği râviler arasında meçhul şahsiyetlerin, hatta sika olmayan kişilerin bulunması onun eleştirilme sebeplerinden biri olmuştur. Ayrıca İkrime tarikiyle İbn Abbas’tan olan rivayetleri dolayısıyla işitmediği halde bazı rivayetleri işitmiş gibi aktarması, başkalarının münkatı‘ olarak rivayet ettiği haberleri, mevsul ve mevkuf rivayetleri merfû diye nakletmesi, çok hata yapması ve telkin kabul etmesi gibi sebeplerle tenkit edilmiştir. Şu‘be, Süfyân es-Sevrî ve İbnü’l-Mübârek’in onu zayıf bulduğu, Cerîr b. Abdülhamîd’in ondan hadis almak için yanına gittiği halde ayakta bevlettiğini görünce, “Bu adam bunamış” diyerek kendisine bir şey sormadan geri döndüğü zikredilmiştir. Simâk’in ömrünün sonlarına doğru ihtilâta mâruz kaldığı ifade edilmiş ve kendisinden ihtilâttan önce nakilde bulunanların rivayetleri makbul sayılmış, daha sonra nakledilenleri terkedilmiştir. Ahmed b. Hanbel, Simâk’in hadislerinde ıztırâb bulunduğunu, Nesâî onun yalnız başına rivayet ettiği hadislere itibar edilemeyeceğini belirtmiştir.

Hadis, tarih ve tefsir kaynaklarında Simâk’in rivayetlerine yer verilmiş, Abdürrezzâk es-San‘ânî’nin el-Muṣannef’inde bunlardan yetmiş, Ahmed b. Hanbel’in el-Müsned’inde seksen, Müslim’in el-Câmiʿu’ṣ-ṣaḥîḥ’inde yirmi beş, Taberânî’nin el-Muʿcem’lerinde 150, İbn Hibbân’ın eṣ-Ṣaḥîḥ’inde 100’ü aşkın rivayeti, ayrıca Taberî’nin Câmiʿu’l-beyân’ında elli dolayında tefsirle ilgili haberi kaydedilmiştir. Buhârî el-Câmiʿu’ṣ-ṣaḥîḥ’inde bir yerde onun bir rivayetiyle istişhâdda bulunmuş; Ebû Dâvûd, Tirmizî, Nesâî ve İbn Mâce de es-Sünen’lerinde rivayetlerine yer vermiştir (Wensinck, VIII, 112).

Simâk’in şiir ve eyyâmü’l-Arab konusunda birikimi olduğu belirtilmiş, hatta onun Şa‘bî ile özel şiir sohbetleri yaptığı, şiir öğrenmek için yanına gelenleri hadis öğrenmeye gelenlere tercih ettiği nakledilmiştir. Onun rivayet ettiği “Şiirde hikmet vardır” hadisiyle sahâbenin Hz. Peygamber’in yanında sabah namazının ardından mescidde şiir okuduğuna ve Câhiliye günleri hakkında sohbetler yaptığına dair haber kendisinin şiire duyduğu ilgiyi arttırmış olmalıdır.

BİBLİYOGRAFYA
Buhârî, et-Târîḫu’l-kebîr, IV, 173; Ebü’l-Hasan el-İclî, Maʿrifetü’s̱-s̱iḳāt (nşr. Abdülalîm Abdülazîm el-Bestevî), Medine 1405/1985, I, 436; Taberî, Târîḫ (Ebü’l-Fazl), IV, 148-149, 151; İbn Ebû Hâtim, el-Cerḥ ve’t-taʿdîl, I, 157-158; IV, 229, 279; VIII, 502; Ukaylî, eḍ-Ḍuʿafâʾ, II, 178; İbn Adî, el-Kâmil, III, 460-461; İbn Hazm, Cemhere, s. 191; Hatîb, Târîḫu Baġdâd, IX, 214-216; Ebü’l-Ferec İbnü’l-Cevzî, eḍ-Ḍuʿafâʾ (nşr. Ebü’l-Fidâ Abdullah el-Kādî), Beyrut 1406/1986, II, 26; Mizzî, Tehẕîbü’l-Kemâl, XII, 115-120; Zehebî, Aʿlâmü’n-nübelâʾ, V, 245-249; a.mlf., Mîzânü’l-iʿtidâl, II, 232-234; İbn Hacer, Tehẕîbü’t-Tehẕîb, IV, 232-234; Wensinck, el-Muʿcem, VIII, 112; Seyyid Mehdî Hâirî, “Simâk b. Ḥarb-i Zühelî”, DMT, IX, 289.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2009 yılında İstanbul’da basılan 37. cildinde, 209-210 numaralı sayfalarda yer almıştır.