SİNDBÂDNÂME

Doğu-İslâm edebiyatlarının ortak hikâye mecmualarından biri.

Müellif:

En eski hikâye mecmualarından biri olan Sindbâdnâme ahlâkî amaçlarla kaleme alınan halk hikâyelerini içerir. İçindeki hikâyelerin bazılarının konuları binbir gece masallarında olduğu gibi birbirine bağlıdır. Bir ana hikâye çerçevesinde çeşitli nüshalarında yirmi bir ile otuz beş arasında değişen küçük hikâyeleri içerir. Hikâyelerde anlatılan olayların Hindistan’da geçmesi ve bazı isimlerin Sanskritçe olması dolayısıyla eserin orada yazıldığı ileri sürülmüştür. Ali b. Hüseyin Mes‘ûdî Sindbâdnâme’nin Hint menşeli olduğunu belirtirken İbnü’n-Nedîm, Hint veya İran kökenli olduğu konusunda ihtilâf bulunduğunu söyler (Fihrist, s. 305).

Bu eserin çerçeve hikâyesi kısaca şöyledir: Bir hükümdarın dualarla doğan çocuğu uzun zaman hiçbir şey öğrenemez; çok sayıda âlim ve bilgenin arasından seçilen Sindbâd çeşitli usullerle çocuğa birçok ilmi öğretir. Fakat talihinde bir uğursuzluk gördüğü şehzadeye babasının yanında imtihan olacağı gün yedi gün konuşmamasını söyler. Şehzadeyi konuşturmak üzere yanına alan bir câriye kendisini baştan çıkarmaya çalışır, fakat arzularına boyun eğmediğini görünce namusuna el attığını ileri sürerek ona iftira atar, buna inanan babası da çocuğun idam edilmesini emreder. Fakat yedi vezirinden biri müdahale edip kadınların hileleri ve kararında acele etmemesi konusunda hükümdarı uyarır. İki hikâye anlatarak, idam emrini geri aldırır. Ertesi gün câriye, adaletin yerine getirilmemesinin sakıncalarını anlatan bir hikâye ile hükümdarı yeniden ikna eder; fakat bu defa ikinci vezir gelip anlattığı hikâyelerle hükümdarı kararından vazgeçirir. Yedi gün vezirlerle câriyenin bu şekilde karşılıklı ikna edici hikâyeleriyle devam eder. Nihayet yedi gün sonra konuşmaya başlayan şehzade gerçeği anlatır ve câriye cezalandırılır. Hükümdar tahtından vazgeçerek yerini oğluna bırakır. Bu arada câriye ve vezirlerin anlattığı küçük hikâyeler konu bakımından hikâye anlatım sanatının en iyi örnekleri sayılabilecek özelliklere sahiptir.

Sindbâdnâme’nin elde mevcut versiyonları Pehlevîce yazılmış olan ve muhtemelen VII. asırdan öncesine ait bir asla kadar çıkmaktadır. Sindbâd hikâyelerinin Arap edebiyatındaki en eski örneği Ebân b. Abdülhamîd el-Lâhikī’nin (ö. 200/815-16) manzum Sindbâdnâme’sidir. Sâmânîler devrinin şairi Rûdekî ve daha sonra Ezrakī-i Herevî de manzum birer Sindbâdnâme kaleme almışlardır. Sâmânî Hükümdarı II. Nûh’un emriyle Sindbâdnâme’nin Pehlevîce bir versiyonu Hâce Amîd Ebü’l-Fevâris Fenârûzî (Kanâvûzî, Kanârîzî ?) tarafından Yeni Farsça’ya çevrilip mensur olarak tekrar düzenlenmiştir. Bu tercümenin dilini kötü bulan Muhammed b. Ali ez-Zahîrî es-Semerkandî 556-557 (1161-1162) yıllarında eserin yeni bir versiyonunu meydana getirmiş, aynı yüzyılın sonlarında Muhammed b. Ali Dekāyikī-yi Mervezî de mensur bir Sindbâdnâme yazmıştır. Semerkandî’nin eseri Ahmet Ateş (İstanbul 1948) ve Muhammed Bâkır Kemâleddînî (Tahran 1381) tarafından neşredilmiştir.

Sindbâdnâme Türkçe’ye de birkaç defa çevrilmiş ve bu dilde yeniden yazılmıştır. Bu tercümelerin en eskisi İftihârüddin Muhammed b. Ebû Nasr Kazvînî’ye (ö. 678/1279) ait olup günümüze ulaşmamıştır. İkincisi, Muhammed Abdülkerîm b. Muhammed adlı birinin Kanûnî Sultan Süleyman’ın oğlu Şehzade Bayezid adına yaptığı ve aslı Semerkandî’ninkine dayanan Tuhfetü’l-ahyâr adlı çeviridir. Müellifi meçhul Türkçe bir Sindbâdnâme daha mevcut olup (Rieu, s. 233 vd.) eserin hangi versiyonundan çevrildiği bilinmemektedir. Ayrıca hikâyenin Batı dillerindeki tercümelerinden birine dayanılarak Türkçe’ye Yedi Âlimler Hikâyesi adıyla yapılmış bir çevirisi de vardır (İstanbul 1289, 1326; sadeleştirilmiş şekli, İstanbul 1937).

İbrânîce, İspanyolca ve Süryânîce versiyonları da bulunan Sindbâdnâme Süryânîce’den Yunanca’ya ve bundan Romence’ye çevrilmiştir (Zâhirî es-Semerkandî, neşredenin girişi, s. 2). Eser İngilizce’ye (trc. W. A. Clouston, The Book of Sindibad: or, The Story of the King, his Son, the Damsel, and the Seven Vazirs from the Persian and Arabic, Glasgow 1884), Rusça’ya (trc. M. N. Osmanova, Sindbadname: Kniga o kovarstve zhenshchin / Mukhammad az-Zakhiri as-Samarkandi, Moskva 1960), Fransızca’ya (trc. Dejan Bogdanovic, Le livre des sept vizirs, Paris 1976), İtalyanca’ya (trc. Michele Andreopoulos, Il libro di Sindbad: novelle persiane medievali, Torino 1993) ve Almanca’ya (trc. Johann Pögl, Istoria Syndipii filosofului. Die Geschichte von Syndipa dem Philosophen: eine rumänische Volksbuchversion des Sindbād-Nāme, Salzburg 1988) tercüme edilmiştir. Sindbâdnâme hikâyeleri, Tûtînâme, Kırk Vezir ve Bahtiyârnâme gibi birtakım benzer hikâye mecmualarının meydana gelmesine de sebep olmuştur. Bunun bir örneği Ziyâeddin Nahşebî’nin 730’da (1330) yazdığı Tûtînâme’dir.

BİBLİYOGRAFYA
İbnü’n-Nedîm, el-Fihrist (Flügel), s. 304-305; Rieu, Catalogue of the Persian Manuscripts, s. 233 vd.; Zahîrî es-Semerkandî, Sindbâdnâme (nşr. Ahmet Ateş), İstanbul 1948, neşredenin girişi, s. 1-104; Rypka, HIL, s. 145, 195, 663, 664, 665; M. İsmâilpûr, “Sindbâd”, Dânişnâme-i Edeb-i Fârsî (nşr. Hasan Enûşe), Tahran 1381, III, 539-540; İbrahim Kutluk, “Sindbâdnâme”, TDED, III/3-4 (1949), s. 351-367; M. Celâlî Çîme, “Sindbâdnâme-i Manẓûm”, Îrânnâme, XIV/2, Bethesda 1375 hş./1996, s. 217-230; Ali Mohammad Honar, “Persian Verses and Proverlas in Sandbadnameh”, Mecmûa-i Maḳālât-ı Mütâlaʿât-ı İslâmî, II, Tahran 1999, s. 1-17; Necme-i Recâî, “Ḥikâyet-i Sindbâd be Rivâyet-i Nây ve Bâd”, Mecelle-i Dânişkede-i Edebiyyât ve ʿUlûm-i İnsânî, XXXVI/141, Meşhed 1382 hş., s. 33-49; Günsel Renda, “Sindbādnāma: An Early Ottoman Illustrated Manuscript Unique in Iconography and Style”, Muqarnas, XXI, Leiden 2004, s. 311-322; Muhtâr Kümeylî, “Nigâhî be Çâp-i Tâze-i Sindbâdnâme-i Ẓahîrî Semerḳandî”, Âyîne-i Mîrâs̱, III/3-4, Tahran 1384 hş., s. 239-248; Ahmet Ateş, “Sindbâdnâme”, İA, X, 678-680; J.-P. Guillaume, “Sindbād al-Ḥakīm”, EI2 (İng.), IX, 640.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2009 yılında İstanbul’da basılan 37. cildinde, 244-245 numaralı sayfalarda yer almıştır.