SOKULLUZÂDE HASAN PAŞA

(ö. 1010/1602)

Osmanlı veziri.

Müellif:

Vezîriâzam Sokullu Mehmed Paşa’nın büyük oğludur. Arşiv kayıtlarına göre tesbit edilen ilk görevi, 20 Cemâziyelâhir 979’da (9 Kasım 1571) dergâh-ı âlî müteferrikalığından 456.692 akçelik haslarla Bosna sancak beyliğine tayinidir (Sevinç, s. 1). 1561’de ve 1570’te Bosna sancak beyi olarak gösterilmekteyse de (İA, V/1, s. 325) bu doğru olmamalıdır. Hasan Paşa 7 Şevval 979’da (22 Şubat 1572) Halep ve 27 Ramazan 980’de (31 Ocak 1573) Diyarbekir beylerbeyiliğine getirildi (BA, KK, nr. 225, s. 178). Beylerbeyiliği süresince Tunus seferine çıkacak donanmaya kavas ve kürekçi temini, eşkıyalık yapan aşiretlerin takibi, Bahreyn üzerine düzenlenmesi düşünülen sefer için mühimmat tedariki ve Diyarbekir gümrüğünün gelirlerinin temini gibi meselelerle uğraştı. Diyarbekir valiliği buraya 5 Rebîülevvel 984’te (2 Haziran 1576) Özdemiroğlu Osman Paşa’nın tayin edilmesine kadar sürmüş olmalıdır. Hasan Paşa’nın Diyarbekir’den sonra kısa bir süre Erzurum beylerbeyiliği yaptığına dair bilgiler şüphelidir. 985’te (1577) Şam beylerbeyi olan Hasan Paşa, 1578’de başlayan Osmanlı-Safevî mücadelesi sırasında eyaletinin kuvvetleriyle Erzurum muhafazası için görevlendirildiyse de Şam’ın muhafazasının da önemli olduğu düşünülerek bundan vazgeçildi. Mısır kuvvetleri yetişinceye kadar Şam’da beklemesi ve ilkbaharda orduya katılması emredildi. Mart 1579’da birlikleriyle ordunun toplanma yeri olan Erzurum’a yöneldi. Kars’a varınca kalenin burçlarından birinin inşasını üstlendi. Ardından Lala Mustafa Paşa tarafından Tiflis ve Diyarbekir beylerbeyleriyle birlikte 26 Receb 987’de (18 Eylül 1579) kuşatma yüzünden büyük bir cephane ve erzak sıkıntısı çeken Tiflis müdafilerine yardıma gönderildi. Gürcü ve Safevî saldırıları yüzünden Tomanis Boğazı’nda zor anlar yaşadıysa da Tiflis’e yardım ulaştırıldı. Ordu kışın erken bastırması yüzünden Erzurum’a çekilince Hasan Paşa da Şam’a döndü. Bu sırada babası Vezîriâzam Sokullu Mehmed Paşa şehid edildi, buna rağmen makamını korudu.

Hasan Paşa, daha sonra İran cephesinin yeni serdarı Koca Sinan Paşa’nın maiyetinde sefere katıldı. İran cephesinde iken 9 Ramazan 988’de (18 Ekim 1580) Hüdâyî Paşa’nın yerine Diyarbekir beylerbeyiliğine getirildiyse de İstanbul’dan yollanan bir hatt-ı hümâyunla yine Şam’da kaldı (BA, KK, nr. 237, s. 121). Ordu kışlağa çekilirken 6 Şevval 988’de (14 Kasım 1580) Bağdat’a nakledildi (BA, KK, nr. 237, s. 121). Ancak ardından tekrar Şam beylerbeyiliğine gönderildi. Nitekim 1582’de yapılan Şehzade Mehmed’in sünnet düğününe Şam beylerbeyi olarak iştirak etmişti (Selânikî, I, 134). 1583’te İran cephesine gönderilen yeni serdar Ferhad Paşa’nın emri altında sefere katıldı. Sefer sırasında Revan’ın fethinde ve burada yeni bir kale inşasında görev aldı. Diyarbekir ve Karaman beylerbeyleriyle birlikte hareket ederek zaman zaman ordunun ağırlıklarına saldıran Kara Velî adlı şakîyi yakaladı.

13 Zilkade 991’de (28 Kasım 1583) Revan Kalesi’nin tamirinde ve Gürcistan’a yönelik akında gösterdiği yararlılıktan dolayı bir kılıç ve iki hil‘atle taltif edilen Hasan Paşa, 22 Zilhicce 991’de (6 Ocak 1584) Üveys Paşa’nın yerine Halep beylerbeyiliğine tayin edildi (BA, KK, nr. 242, s. 89; nr. 262, s. 58, 65). 992 (1584) yazında Gürcistan’a yürüyen Ferhad Paşa’nın maiyetinde hazır bulundu. Tomanis Boğazı’nda yeni yaptırılan kalenin muhafazasına memur edildi. Muhtemelen bu vazifesiyle bağlantılı olarak Erzurum beylerbeyiliğine nakledildi. Bu yeni memuriyeti sırasında 17 Cemâziyelevvel 993 (17 Mayıs 1585) tarihli bir hükme göre Tiflis ve Lori beylerbeyileriyle birlikte, Tiflis yöresini yağmalayan aşiretleri cezalandırdı (BA, MD, nr. LVIII, 106/293). Ardından Tomanis muhafazasını Semender Paşa’ya bırakıp Vezîriâzam Özdemiroğlu Osman Paşa’nın maiyetine girdi. Safevî Veliahdı Hamza Mirza ile yapılan ve galip gelinen savaşta Erzurum beylerbeyi sıfatıyla ordunun sol kanadında yer aldı. 994’ün başlarında (Aralık 1585 – Ocak 1586) Kars beylerbeyi ile birlikte Tomanis Kalesi’ni Gürcü Simon’un muhasarasından kurtardıktan sonra Gürcü beyleri Simon ve Menûçihr’in te’dibine yönelik 995’teki (1587) harekâta katıldı. 996’da (1588) Şam beylerbeyiliğine tayin edildi (selefinden 9 Ramazan 996’da [2 Ağustos 1588] sâbık diye bahsedildiğine göre Şam beylerbeyiliğine tayini bu tarihten önce olmalıdır: BA, MD, nr. LXIV, 15/40). 12 Zilkade 997’de (22 Eylül 1589) babasının Şam’daki evkafının teftişinde görev aldı (BA, MD, nr. LXV, 41/167). Şam’dan Anadolu beylerbeyiliğine getirildi. 12 Rebîülevvel 998’de (19 Ocak 1590) barış yapmak için gelen, aralarında Şehzade Haydar Mirza’nın da bulunduğu Safevî elçilik heyetini Fenerbahçe yakınlarında karşılayarak İstanbul’a geçirdi (Selânikî, I, 218).

15 Cemâziyelevvel 999’da (11 Mart 1591) Koca Sinan Paşa tarafından Karadeniz ile İzmit körfezinin bir kanalla birleştirilmesi çalışmalarına mübâşir tayin edildiyse de (a.g.e., I, 233) vezîriâzamın muhaliflerinin karşı çıkması yüzünden bu proje sonuçsuz kaldı. Receb 999’da (Mayıs 1591) Apostol Hasan Paşa’nın azledilip sürgüne gönderilmesi üzerine Hasan Paşa, Anadolu beylerbeyiliğinden Rumeli beylerbeyiliğine nakledildi (a.g.e., I, 236, 250). Osmanlı-Avusturya savaşları arefesinde 1001 yılı Rebîülâhir ortalarında (15-24 Ocak 1593) vezâretle Budin beylerbeyi oldu. Budin’de iken İstanbul’dan aldığı tâlimatla Avusturya ve Macar ileri gelenlerine sınırlardaki saldırıların önlenmesine, birikmiş haraç ve hediyelerin gönderilmesine dair Macarca mektuplar gönderdi. Bir taraftan da eyaletinin daha önce başlamış olan tahririni tamamlattı. Habsburglar’a savaş ilân edilince Muharrem 1002’de (Ekim 1593) Koca Sinan Paşa’nın maiyetinde Budapeşte’nin güneybatısında ve Balaton gölü yakınındaki Veszprem ile Palota’nın (Várpalota) fethinde hazır bulundu (Câfer İyânî, s. 38-42). Safer 1002’de (Kasım 1593) İstolni Belgrad’ı Avusturya birliklerinin muhasarasından kurtarmak için harekete geçti. Meydana gelen savaşta Macar asilzadesi Janos Tapolcsányi ile bir düello yapmasına ve son ana kadar direnmesine rağmen yenildi ve yaralı olarak savaş alanından ayrıldı. Serhadden gelen kötü haberler üzerine durumu araştırmak için gönderilen Kapıcıbaşı Velî Ağa, paşanın adamları tarafından Budin’e sokulmayınca İstolni Belgrad mağlûbiyeti ve Hatvan’ın muhasara altına alınmasının sorumluluğu ona yüklendi (Selânikî, II, 559). Baharda Sinan Paşa’nın oğlu Rumeli Beylerbeyi Mehmed Paşa ile Hatvan’ın imdadına gittiyse de 11 Şâban 1002’de (2 Mayıs 1594) yapılan savaşta Mehmed Paşa firar edince mağlûp oldu ve yaralı halde Budin’e çekildi. Sinan Paşa’nın yeni harekâtında ordunun öncü kuvvetlerini idare etti. Yanıkkale muhasarası sırasında 10 Zilhicce 1002’de (27 Ağustos 1594) Rumeli beylerbeyiliğine getirildi ve kalenin fethinde büyük yararlılık gösterdi. Ardından Komorn muhasarasına katıldı.

Hasan Paşa daha sonra, isyan eden Voyvoda Mihail Viteazul’e karşı 18 Cemâziyelâhir 1003’te (28 Şubat 1595) Eflak serdarı olarak Vidin muhafazasına gönderildi. Aynı ayın sonlarında (11 Mart 1595) yine vezâretle Rumeli beylerbeyiliğine tayin edildi. Osmanlı kuvvetlerine karşı Vidin önlerinde tabur kuran Eflak ve Macar birliklerini 1003 yılı Zilkade ayının ilk günlerinde (8-17 Temmuz 1595) dağıttı ve Rusçuk’ta Eflak’a geçmek için Tuna üzerinde köprü inşa ettiren Vezîriâzam Ferhad Paşa’nın yanına gitti. Ardından Eflak’a yürüyen yeni vezîriâzam Koca Sinan Paşa’nın kumandasındaki ordunun öncülüğünü üstlendi ve serdarın Bükreş’e girmesini sağladı. Sefer dönüşünde Mihail’in karşısında alınan ağır yenilgide zaiyatın fazla olmasını önledi ve İstanbul’a gönderdiği bir arîzayla Sinan Paşa’yı şikâyet etti.

Daha sonra Hezargrad’da muhafazada kaldı, Eflak Voyvodası Mihail ve bazı Eflak boyarlarının af taleplerini İstanbul’a ulaştırdı. Rumeli beylerbeyi olarak Belgrad muhafazasına tayin edildiğinde Erdel Voyvodası Bathory’yi isyandan vazgeçirmeye çalıştı. Bizzat III. Mehmed’in katıldığı Eğri seferi sırasında Segedin’de orduya dahil oldu. Büyük topları Tisa üzerinden beraberinde getirmişti. Eğri’nin fethinde büyük yararlılık gösterdi. Ancak fethin hemen ardından Rumeli beylerbeyiliğine yeniçeri ağası Velî Paşa getirilip Hasan Paşa’ya da vezâret hasları ferman olundu. Önden giden Velî Paşa mağlûp olunca Rumeli beylerbeyiliği tekrar kendisine verildi. Haçova’daki meydan savaşında önemli rol üstlendi; çarpışmaların en kritik anında Osmanlı ordugâhını yağmalayan Avusturya kuvvetlerinin dağıtılmasında rol oynadı.

Sefer dönüşünde Rebîülâhir 1005’te (Aralık 1596) yeni vezîriâzam Cigalazâde Sinan Paşa’nın aracılığıyla dördüncü vezirliğe terfi ettirilip serdarlıkla Belgrad’da bırakıldı. Ancak Damad İbrâhim Paşa’nın tekrar vezîriâzamlığa getirilmesi mevkiini sarstı ve serdarlık hasmı Satırcı Mehmed Paşa’ya verildi. Yeni serdarın 1005 yılı Zilhicce sonlarında (5-13 Ağustos 1597) itibar edilmeyen arzı Muharrem 1006’da (Ağustos 1597) kabul görünce Hasan Paşa İstanbul’a çağrıldı (a.g.e., II, 698, 701). Malkara’ya sürülmesi ferman edilmişken İstanbul’da ikametine izin verildi. İstanbul’a gelince hummaya yakalandı. 1006 yılı Rebîülevvel ortalarında (22-31 Ekim 1597) vezirlik görevine başladı (a.g.e., II, 707, 709).

1006 yılı Cemâziyelâhir sonlarında (29 Ocak – 6 Şubat 1598) kendisine serdarlık teklif edilince bunu ancak vezîriâzamlığa getirilirse kabul edeceğini bildirdi. Bu istek Vezîriâzam Hadım Hasan Paşa’yı rahatsız etti. Elvendzâde Ali Paşa’nın ölümünden sonra Bağdat eyaleti verilerek merkezden uzaklaştırılmak istendi. Hasan Paşa gitmek istemediyse de ya Bağdat’a hareket etmesi veya Yedikule’de hapsedileceği söylenince beylerbeyiliği kabul etti ve Receb 1006’nın son gününde (8 Mart 1598) padişahla vedalaşıp İstanbul’dan ayrıldı (a.g.e., II, 722-723, 727). Hasan Paşa yeni vazifesinde Basra ve Lahsâ yöresinde tüccar ve ahaliye saldıran Seyyid Mübârek’in Safevîler’le yeni bir ihtilâfa yol açmadan te’dibine çalıştı.

Bu sırada Celâlî isyanları etrafı kasıp kavurmaktaydı. İlk isyanından sonra affedilip Çorum sancak beyliği verilen Karayazıcı Abdülhalim’in halka zulmettiği duyulunca altıncı vezir Hacı İbrâhim Paşa ile birlikte onun cezalandırılmasıyla görevlendirildi. Hacı İbrâhim Paşa, Kayseri ovasında Hasan Paşa’yı beklemeden Karayazıcı ile muharebeye giriştiyse de yenildi (14 Rebîülevvel 1009 / 23 Eylül 1600). Hasan Paşa ise 12 Safer 1010’da (12 Ağustos 1601) Karayazıcı’yı Elbistan civarında Sepetli denilen yerde mağlûp etti. Karayazıcı Abdülhalim yaralı halde Canik dağlarına çekildi. Hasan Paşa, Celâlîler’i takip ederek Tokat’a geldi. Bu sırada yaralanan Karayazıcı ölünce yerine geçen kardeşi Deli Hasan, Celâlîler’i tekrar birleştirdi. Deli Hasan önce Sokulluzâde’nin Diyarbekir’den gelen ağırlığını yağmaladı, ardından ağabeyinin intikamını almak için Tokat üzerine yürüdü. Hasan Paşa bu durumda kaleye çekildi. Celâlîler şehri ele geçirerek yağmaladılar ve kaleyi kuşattılar. Muhasara sırasında kaleden kaçıp âsilerin safına katılan biri, paşanın her sabah kapı önünde tahta perde ile çevrilmiş bir yerde oturduğunu haber verince Celâlîler pusu kurup onu tüfekle vurarak şehid ettiler (27 Şevval 1010 / 20 Nisan 1602). Ömrü cephelerde geçen ve hayli yoğun bir siyasî-askerî faaliyette bulunan Sokulluzâde Hasan Paşa kaynaklarda çelebi, cesur, yakışıklı, gösterişli maiyetle gezmeyi seven mağrur bir vezir olarak zikredilir. Kendisi için ham gümüşten yapraklı ve meyveli ağaç figürleriyle süslenmiş gümüşten bir taht yaptırıp buna “kâh-ı behişt” adını verdiği söylenir. Valiliği sırasında Diyarbekir’de bir han inşa ettirdiği belirtilmektedir. Ayrıca Bağdat’ta Hasan Paşa Camii adıyla anılan caminin revakını yaptırdığı ifade edilir.

BİBLİYOGRAFYA
Selânikî, Târih (İpşirli), I, 134, 218, 233, 236, 250, 304, 306, 314-315, 335-337, 369-370, 390, 395-399, 405, 413-414; II, 448, 451, 457, 494, 559, 641, 698, 701, 707, 709, 722-723, 727; Gelibolulu Mustafa Âlî ve Künhü’l-Ahbâr’ında II. Selim, III. Murad ve III. Mehmed Devirleri (haz. Faris Çerçi), Kayseri 2000, II, 328, 331; III, 353, 370, 450-454; Hasanbeyzâde Ahmed, Târih (haz. Nezihi Aykut), Ankara 2004, II, 327-328, 397-398, 492, 510-512; Peçuylu İbrâhim, Târih, tür.yer.; Câfer İyânî, Tevârîh-i Cedîd-i Vilâyet-i Üngürüs: Osmanlı-Macar Mücadelesi Tarihi (haz. Mehmet Kirişçioğlu), İstanbul 2001, s. 38-45, 62-69, 78-105; Bekir Kütükoğlu, Osmanlı-İran Siyâsî Münâsebetleri: 1578-1612, İstanbul 1990, s. 76-77, 99-102, 109-115, 133-139, 141, 148-163, 189-190, 221; Mustafa Karanfil, Harîmî’nin Zafername ve Gonca’sına Göre Özdemiroğlu Osman Paşa (yüksek lisans tezi, 1998), İÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü, tür.yer.; Pervin Sevinç, 955-982/1548-1574 Tarihli Osmanlı Beylerbeyi ve Sancakbeyleri Tevcih Defteri (563 nr.) (yüksek lisans tezi, 1994), MÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü, s. 1, 57, 69; Franz Babinger, “Osmanlı Şam Valileri” (trc. Necdet Öztürk), MÜTAD, sy. 8 (1997), s. 98-99; M. Tayyib Gökbilgin, “Hasan Paşa”, İA, V/1, s. 325-329.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2009 yılında İstanbul’da basılan 37. cildinde, 366-368 numaralı sayfalarda yer almıştır.