SÜLEYMAN ZÂTÎ

(ö. 1175/1761)

Celvetî şeyhi, şair.

Müellif:

1095’te (1684) Gelibolu’da doğdu. Bursalı veya Keşanlı olduğu kaydedilmekteyse de kendisi Miftâhu’l-mesâil adlı eserinin mukaddimesinde Gelibolulu olduğunu söyler. Onun Bursalı diye gösterilmesi tahsilini ve seyrüsülûkünü burada tamamlaması, Keşanlı olarak gösterilmesi ise bu şehirde uzun yıllar irşad faaliyetinde bulunması sebebiyledir. İsmâil Hakkı Bursevî’nin halifesi olan Süleyman Zâtî 1135 (1722) yılı başlarında şeyhi tarafından irşad göreviyle Gelibolu’ya gönderildi. Şeyhinin vefatının (1137/1725) ardından Keşan’a gelip burada açtığı tekkede irşad faaliyetlerini sürdürdü. Kaynakların çoğunda Süleyman Zâtî’nin 1151 (1738) yılında Keşan’da vefat ettiği kaydedilmektedir. Edirneli Ahmed Bâdî ise ölüm tarihini, halifesi Ali Senâî Efendi’nin şeyhin vefatı için yazdığı tarih manzumesinden hareketle 22 Cemâziyelevvel 1175 (19 Aralık 1761) şeklinde verir. Ali Senâî Efendi bir manzumesinde şeyhinin kabri üzerine 1763’te bir türbe inşa edildiğini söyler.

Süleyman Zâtî’nin vefatından sonra yerine oğlu Hüseyin Şâhî Efendi geçmiştir. Tekkenin daha sonraki şeyhleri hakkında bilgi bulunmamaktadır. Keçecizâde İzzet Molla’nın Mihnet-keşân’ında yer alan, “Ne Kādirî var anda ne hod Halvetî / Fakat tekye-i Zâtî vü Celvetî / O şehre melâz olmuş ol nîk zât / Bulur ilticâ eyleyenler necât” şeklindeki beyitlerinden Süleyman Zâtî’nin Keşan’da etkili olduğu anlaşılmaktadır. Süleyman Zâtî’nin türbesi zamanla harap olmuş, Gelibolu sancağı idare meclisinin mazbatasıyla hazîne-i hâssa tarafından tamiri talep edilmiş, onarım çalışması 1900’de tamamlanmıştır. Hüseyin Vassâf burayı “ziyâretgâh-ı uşşâk” diye nitelediğine göre XX. yüzyılın ilk çeyreğinde ayakta olan türbe günümüze ulaşmamıştır. Süleyman Zâtî’nin oğlu Hüseyin Şâhî’nin yanı sıra Ali Senâî, Mustafa Efendi, Şarköylü Ahmed Fahreddin Efendi, Seyyid Ebûbekir Efendi adlı dört halifesi olduğu bilinmektedir. Bunlardan Ali Senâî Efendi bazı kaynaklarda oğlu diye gösterilmekteyse de bu bilgi yanlıştır. Divan sahibi bir şair olan Ali Senâî Efendi, Edirne’de bir Celvetî tekkesi açmış, 1786 yılında burada vefat etmiştir. Şiirlerinde “Zâtî” mahlasını kullanan Süleyman Efendi’nin Niyâzî-i Mısrî ve İsmâil Hakkı Bursevî’nin tesiri altında olduğu görülmektedir. Bursalı Mehmed Tâhir, onun irfan sahibi kâmil bir zat olup şiirlerinde İsmâil Hakkı Bursevî’nin ruhaniyetinden istifade ettiğinin açıkça görüldüğünü söyler; Hüseyin Vassâf ise şiirde ve tasavvufta yüksek bir seviyeye ulaştığını belirtir.

Eserleri. 1. Divan. 1841 yılında basılan divanın çeşitli kütüphanelerde yazma nüshaları vardır (meselâ bk. Süleymaniye Ktp., Hâşim Paşa, nr. 92). 143 gazel, “Kasîde-i Hacc-ı Ma‘neviyye” başlıklı otuz sekiz beyitlik bir kaside ve “târîh-i te’lîf” başlıklı iki beyitten meydana gelen eser müellifin Sevânihu’n-nevâdir’i ile birlikte Mehmet Arslan tarafından Latin harfleriyle yayımlanmıştır (Sivas 1994). 2. Sevânihu’n-nevâdir fî ma‘rifeti’l-anâsır (Süleymaniye Ktp., Hacı Mahmud Efendi, nr. 3429/2). Mesnevi tarzında kaleme alınan 846 beyitlik eser bazı kütüphane kayıtlarında Mecmau’l-anâsır ve menbau’s-serâir adıyla da geçmektedir (İstanbul Belediyesi Atatürk Kitaplığı, Osman Ergin, nr. 270/4). Eserde anâsır-ı erbaa, varlıkların zuhuru, âlem-i sagīr, âlem-i kebîr, nefsi tanıma, insan tabiatı ve akl-ı kül, akl-ı münebbih, akl-ı meâd, akl-ı maâş gibi hususlar yer almaktadır. 3. Miftâhu’l-mesâil. Âhiret, levh-i mahfûz, mukadderat, hadîs-i kudsî, mebde ve meâd, insan ve cinlerin yaratılış sebebi, tenâsüh, namazın sırları gibi konuları ihtiva eden eser bazı kaynaklarda ve kütüphane kayıtlarında Yirmi Üç Es’ile-i Mutasavvıfâneye Cevabnâme şeklinde geçmektedir (İstanbul Belediyesi Atatürk Kitaplığı, Osman Ergin, nr. 270; Süleymaniye Ktp., Hacı Mahmud Efendi, nr. 2819). Eser üzerinde Asuman Omay tarafından yüksek lisans tezi hazırlanmıştır (Zâtî Süleyman Efendi, Miftâhu’l-mesâil, 2001, Ege Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü). 4. Şerh-i Kasîde-i Ferîde li-İsmâil Hakkî. İsmâil Hakkı Bursevî’nin, “Bir elif bul mekteb-i irfanda ol ‘bâ’yı sor / Kad hamîde eyleyip yâ gibi ondan ‘bâ’yı sor” beytiyle başlayan manzumesinin şerhidir (Süleymaniye Ktp., Hâşim Paşa, nr. 35, Hacı Mahmud Efendi, nr. 2746/6; Hacı Selim Ağa Ktp., nr. 374; İÜ Ktp., TY, nr. 553). 5. Şerh-i Muammâ-yı Nakşî Tercüme-i Hazret-i Zâtî. Nakşî-i Akkirmânî’nin, “Nedir cânâ bil ol söz kim hadîs ü hem değil Kur’an / Tekellüm etmemiştir çün perî anı ne hod insan” matla‘lı dokuz beyitlik muammasının şerhidir (Hacı Selim Ağa Ktp., Aziz Mahmud Hüdâyî, nr. 592; Tire Necib Paşa Ktp., nr. 391/4). 6. Risâle fî mebdei insân. Tek nüshası İzmir Millî Kütüphane’de kayıtlı bulunan eserde (nr. 1443/3) insanın yaratılışı yanında mürşîd-i kâmil, hakîkat-i Muhammediyye ve ruh konularına değinilmiştir. Süleyman Zâtî, Şâhidî İbrâhim Dede’nin Gülşen-i Vahdet adlı manzumesini şerhe başlamış, ölümü üzerine eser Şeyh Ahmed Fahreddin Efendi tarafından tamamlanmıştır. Şeyh Zâtî’nin hayatı, eserleri, düşünceleri ve tarikatı hakkında Selami Şimşek tarafından bir doktora tezi yapılmıştır (bk. bibl.).

BİBLİYOGRAFYA
Senâî Divanı ve Tenkitli Metni (haz. Emine Öte, yüksek lisans tezi, 2000), Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü; Râmiz, Âdâb-ı Zurefâ, Millet Ktp., Ali Emîrî, Tarih, nr. 762, vr. 122b; İzzet Molla, Mihnetkeşân (haz. Ömür Ceylan – Ozan Yılmaz), İstanbul 2007, s. 75; Fatîn, Tezkire, s. 96; Ahmed Bâdî Efendi, Riyâz-ı Belde-i Edirne, Beyazıt Devlet Ktp., nr. 10393, s. 109-110; Osmanlı Müellifleri, I, 72-73; Hüseyin Vassâf, Sefîne-i Evliyâ (haz. Mehmet Akkuş – Ali Yılmaz), İstanbul 2006, III, 93-96, 98; a.mlf., Kemâlnâme-i İsmail Hakkı (haz. M. Murat Yurtsever), Bursa 2000, s. 75-77; Vasfi Mâhir Kocatürk, Tekke Şiiri Antolojisi, Ankara 1968, s. 403; M. Götz, Türkische Handschriften, Wiesbaden 1979, s. 12; Mustafa Kara, Bursa’da Tarikatlar ve Tekkeler, Bursa 1993, II, 154; Rıdvan Canım, Başlangıçtan Günümüze Edirne Şâirleri, Ankara 1995, s. 396; Tevfik Işık, Keşan Tarihi ve Keşan’da İz Bırakanlar, Keşan 2003, s. 132; Selami Şimşek, Keşanlı Süleyman Zâtî ve XVIII. Asırda Celvetîlik (doktora tezi, 2005), Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü; a.mlf., Edirne’de Tasavvuf Kültürü, İstanbul 2008, s. 260-265; Mehmet Kanar, “Zâtî”, İA, XIII, 467-468.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2010 yılında İstanbul’da basılan 38. cildinde, 110-111 numaralı sayfalarda yer almıştır.